Fahrenheit 451'i önceleyen öyküler: Yakma Zevki
"Yakma Zevki: Fahrenheit 451 Öyküleri" adlı derlemede Ray Bradbury'nin kült eserinin öncülü olan öyküler yer alıyor.
İthaki Yayınları Ray Bradbury'nin "Yakma Zevki: Fahrenheit 451 Öyküleri" adlı derlemesini, Jaroslar Kalfar'ın "Bir Astronotun Sonsuz Yolculuğu" romanını, Stephen Graham Jones'un "Melezler"ini, James Montague'nun "Oyunun Efendileri: Futbolun Süper Zenginlerinin Önlenemez Yükselişi"ni, Alice B. Sheldon'un "Uzaktan Kumandalı Kız"ını, Bülent Ayyıldız'ın "Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değil"ini okurla buluşturdu.
Yakma Zevki: Fahrenheit 451 Öyküleri
Ray Bradbury sadece bilimkurgunun değil fantastik edebiyatın ve korkunun da yirminci yüzyıldaki ustalarından biri. Bilimkurgunun “iyi edebiyat” da olabileceğini kanıtlayan belki de ilk yazar. Bradbury’nin ölümünden sadece iki sene önce derlenen ve klasik eseri Fahrenheit 451’in geçtiği yolları haritalandıran Yakma Zevki ise bir yazarın edebi süreci içinde çıkılan hayret verici bir yolculuk.
İlahi kent Bulikov'da işlenen cinayetin öyküsü: Merdivenler Kenti
Ray Bradbury'nin kült eseri Fahrenheit 451’in öncül versiyonunu oluşturan "Yakma Zevki: Fahrenheit 451 Öyküleri"nde kültürün homojenleşmesi, teknolojinin beraberinde duyarsız bir dünya getirmesi, insanların geçmişleriyle olan bağlarının kopması anlatılıyor. Fahrenheit 451’de olduğu gibi, Yakma Zevki’ni oluşturan öyküler de bu konuları işliyor.
Ray Bradbury’nin kariyerinin farklı dönemlerinden 14 öykünün yanı sıra Fahrenheit 451’in öncül versiyonları olan “Geceyarısından Epey Sonra” ve “İtfaiyeci” öyküleri de derlemede yer alıyor.
Kültür, teknolojiyle birlikte yok olmaya mahkûm mudur? Yoksa teknoloji, kültürün evriminin bir sonraki basamağı mıdır? Bu soruların odağında olduğu öykülerin yer aldığı kitap, "Amerikan Ulusal Kitap Ödülü" ve "Pulitzer Onur Ödülü"ne sahip.
Bir Astronotun Sonsuz Yolculuğu
Jaroslar Kalfar'ın Arthur C. Clarke Ödülü adayı sürprizlerle dolu kitabı, "Bir Astronotun Sonsuz Yolculuğu" galaksilerarası bir aşk, azim ve keşif seyahatini anlatıyor.
Çocukken öksüz kalan, dede ve ninesinin Çek kırsalında büyüttüğü Jakub Procházka’ya, kendi halinde bir biliminsanıyken Çek Cumhuriyeti’nin ilk astronotu olması teklif edilir.
Venüs’le Dünya arasında ortaya çıkan Chopra isimli bulut, gökyüzünü mora çevirmiştir. Yapacağı bu tek kişilik tehlikeli uçuş Jakub’a hem kahramanlık hayalinin gerçekleşmesi için hem de önceki rejimin muhbirlerinden olan babasının günahlarıyla yüzleşmesi için bir fırsat sunar. Bilinmeyene doğru yola çıkan Jakub, ardında hayatının aşkı Lenka’yı geride bırakmayı bile göze alır.
Tıbbın ölüm ve yaşamla yüzleşmesi: Hekimin Filozof Hali
Derin Uzay’da yapayalnızken, Jakub bir hayal olabileceğinden şüphelendiği devasa uzaylı bir örümcekle karşılaşır. Zamanla yakın dost olan ikili zamanlarını sevginin, yaşamın ve ölümün doğası ile Nutella’nın lezizliği üzerine konuşarak geçirirler.
Tüm bunlar Jakub’un görevini tamamlamasına, sağ salim Dünya’ya dönüp Lenka’yla ikinci bir şans elde etmesine yetecek midir?
“Arthur C. Clarke’ın 2001’i ile bir Milan Kundera romanının birleşimi gibi olan, Philip K. Dick’inkilere benzer bir evrende geçen ve Kafka’nın Dönüşüm’üne selam vermekten geri durmayan, tuhaf biçimde ikna edici ve inanılmaz çekici bir roman.” – Library Journal (Starred Review)
“Bradbury, Lem ve Saint-Exupery’yi karıştırın, üzerine de bir tutam Kafka ekleyin… İşte karşınızda Çek göçmen Kalfar’dan söyleyecek çok sözü olan, keyifli bir ilk roman.” – Kirkus
“Kalfar’ın bu eğlenceli ilk romanı metafordan ziyade gerçekliği ve gerçekçiğiyle kendini öne çıkarmayı başarıyor.” – Hari Kunzru
Melezler
"Melezler", korku edebiyatının postmodern yazarı Stephen Graham Jones’tan hayatta kalmak, ait olmak, kimliğini bulmak üzerine yazılmış ve kurtadam literatürüne derin bir çentik atan eşsiz bir büyüme öyküsü.
Tıpkı ailesi gibi o da bir dışarlıklıydı. Zorluklara rağmen katlanılabilir hayatını teyzesi Libby ve dayısı Darren’la birlikte onları anlamayan ve istemeyen bir toplumdan uzakta geçirmek zorundaydı. Melezlerdi onlar, bulanık kanlılar, hiçbir yere ait olamayanlar. Vakti geldiğinde teyzesi ve dayısıyla yollarda geçen bir yaşamı mı yoksa onlardan uzakta, yolun kenarında kalan diğer insanlarla geçen bir yaşamı mı tercih edeceğine kendi karar verecekti. Zira onun da bir kurtadam olup olmadığı yakın zamanda belli olacaktı.
İthaki'den Değiştirilmiş Karbon'un ikinci kitabı Düşmüş Melekler
Melezler şimdiki zamanla geçmiş arasında mekik dokuyan ve bu sayede kendini ve dünyadaki yerini anlamaya çalışan bir çocuğun unutulmaz panoramasını gözler önüne seriyor.
Melezler, "Bram Stoker En İyi Korku Romanı Ödülü"ne ve "Shirley Jackson En İyi Korku Romanı Ödülü"ne aday
“Stephen Graham Jones’un edebiyatçılığı en az bu kitap içerisindeki canavarlar kadar güçlü.” – Josh Malerman
“Melezler ağzımı açık bıraktı. Hatta nefesimi kesti. Son derece zeki, özgün, heyecan verici, korkutucu ve bir o kadar da insani.” – Paul Tremblay
“Çavdar Tarlasında Çocuklar’ın, müziklerini Warren Zevon’un yaptığı eski bir korku filmiyle birleşimi gibi.” – Kirkus
Oyunun Efendileri: Futbolun Süper Zenginlerinin Önlenemez Yükselişi
James Montague'nun "Oyunun Efendileri: Futbolun Süper Zenginlerinin Önlenemez Yükselişi" adlı kitabı, futbolu bir endüstri olarak inceliyor.
“Futbol dünyasının patronları kimler? Piyasada harcanan müthiş paraların kaynağı nereden geliyor? Bu paraları harcayanlar futbolu ne olarak kullanıyorlar?” gibi soruların yanıtı her zaman merak konusu olmuştur. Oyunun Efendileri'nde James Montague bu soruların cevaplarını bulmak için daha önce kimsenin cesaret edemediği kadar derinlere iniyor. Kitap hem kulüp sahipliğinin tarihçesini anlatıyor hem dünyadaki süper zenginlerin futbol üzerinden ilişkilerini masaya yatırıyor hem de modern futbolun arkasındaki gerçek güçleri ortaya çıkarmak için ülke ülke yolculuk ediyor.
Genel olarak Oyunun Efendileri, dünyadaki büyük kulüplerin etrafında şekillenen bir futbol kitabı. Fakat bunun ötesinde, küresel ekonomiyi ve futbolun bu ekonominin içindeki önemli yerini inceleyen ve onun yalnızca saha içinde oynanmayan bir oyun olduğunu ustaca gözler önüne seren eşsiz bir eser.
Uzaktan Kumandalı Kız
Alice B. Sheldon 1967 yılında, James Tiptree Jr. adıyla bilimkurgu yazmaya başladığında kimse onun aslında bir kadın olduğunu bilmiyordu. Bu durum ortaya çıktığında ise insanlar ne şaşkınlıklarını gizleyebilmiş ne de yazarı takdir etmekten kendilerini alabilmişti. Ötekilikten cinsiyete, gerçeğin yanıltıcılığından insanın evrendeki yerine kadar pek çok konuyu eşsiz üslubuyla anlattığı onlarca eserinin en önemlilerinden biri olan Uzaktan Kumandalı Kız'da ise Tiptree yalnızca kendisinin yazabileceği, feminist, antikapitalist bir siberpunk hikâye ortaya koyuyor.
Kurumlarca yönetilen bir yakın gelecek. Reklamların yasaklandığı bir distopya. Bu durumla baş etmek için farklı yöntemler deneyen şirketler. Bu mücadele sonucunda ortaya çıkan ve tek görevleri alışveriş yaparken görüntülenip subliminal reklamların bir parçası olmak olan popüler kültür ikonları – yani geleceğin tanrıları.
Kendi halinde bir kız olan ve hastalığından dolayı fiziksel olarak fazlasıyla deforme hatta çirkin P. Burke hiç beklemediği bir anda hayatının fırsatıyla karşılaşır. Elinde artık bir tanrı olma fırsatı vardır, hem de insan elinin ürettiği en güzel canlılardan biri olarak, Delphi olarak.
Kilometrelerce öteden P. Burke’ün kumanda etmesiyle dünyayı sarsmaya başlayan Delphi şöhret basamaklarını hızla tırmanırken bu akıldan yoksun Kumandalı’nın arkasındaki Burke de yaşam amacını bulmuş gibidir. Ta ki bu sahte bedenini fazla benimseyip âşık olana dek.
Ursula K. Le Guin’in önsöz kaleme aldığı Uzaktan Kumandalı Kız, hayallerin yeniden bedenlenme sürecini anlatıyor ve "İnsanı insan yapan bilinci midir?", "Ruh mu bedene hapistir yoksa beden mi ruha?" yanıt sunuyor.
Kitap, "Hugo En İyi Kısa Roman Ödülü"ne aday.
“Tiptree, yazıda ve üslupta ‘erkek’ ile ‘kadın’ın ne olduğunu belirleyen sınırları yerle bir etti.” – Ursula K. Le Guin
Hiçbir Şey Göründüğü Gibi Değil
Zamanı düz bir çizgi gibi düşünmeyi bırakmalısın. Hayır, o ilerlemiyor. Tam tersine, bizi hapseden bir zindandan ibaret. Geçmiş, gelecek ve şimdi aynı anda buradalar. Vakit, bir kavanozdaki balığın içinde dönüp durduğu sudan ibaret.
Balık istediği yöne doğru gidebilir: İlerlediğini zanneder, sonsuzlukta kaybolmaktan korkar; fakat görebileceği en son nokta kavanozun cam duvarlarıdır. Bir görünmezliğe toslar kendini.
Zamanı anlamak istiyorsan, kavanozun dışında nefes almayı öğrenmelisin.