"Dünyayı Politik Düşünmek"
Ernesto Laclau ile birlikte kaleme aldıkları ve "sınıf mücadelesinin" kaçınılmaz bir antagonizma olduğunu reddettikleri "Hegemonya ve Sosyalist Strateji: Radikal Demokratik Bir Politikaya Doğru" kitabıyla 1980'lerde siyaset kuramında tartışmaların odağında olan Chantal Mouffe'un, "Dünyayı Politik Düşünmek" adlı kitabı İletişim Yayınları'ndan çıktı.
Marksist kuramdaki ekonomi politiğin yerine politikayı, uzlaşmaz çelişki olarak sınıflar mücadelesinin yerine de antagonistik yaklaşımı ikame ederek, "radikal demokrasi"yi tanımlayan ve Marksist çevrelerin de yoğun eleştirilerine maruz kalan yazarlardan Chantal Mouffe, "Dünyayı Politik Düşünmek"te yaklaşımını açıklığa kavuşturuyor. Yani Mouffe, bütün çatışmaların ifade edilebileceği "radikal agonistik çoğulculuk demokrasisini" açıklıyor ve diğer agonistik kuramlardan ayrıldığı noktalara açıklık getiriyor. Mouffe'un kuramında merkezi bir konuma sahip olan "Agon" kavramı, eski Yunanca'dan geliyor ve örgütlü mücadele, çatışma, rekabet ve meydan okumak anlamlarına geliyor. "Agon" kavramı, aynı zamanda da rakipleri birbirine bağlayan bir ilişkiyi ifade ediyor. Mouffe, siyasetin amacını, siyasal alanda olan antagonizmaları agonizme dönüştürmek olarak tanımlıyor ve demokrasinin amacını da çatışmaları aynılaştırmadan farklılık ilkesi ekseninde agonizme çevirmek olarak tanımlıyor.
"Her düzen hegemonik pratiklerin ürünüdür"
Laclau ile ortak eserleri "Hegemonya ve Sosyalist Strateji: Radikal Demokratik Bir Politikaya Doğru"da siyasalın doğasını anlamak için "antagonizma" ve "hegemonya" kavramlarına duyulan ihtiyacı vurgulayan Mouffe, bu kavramların her daim ortaya çıkması mümkün olan antagonizmada kendini ifade eden radikal olumsuzluğu kavramanın önemine işaret ediyordu. Her düzenin başka ihtimallerin dışlanması üzerine kurulu olduğunu, daima güç ilişkilerinin belirli bir düzenlenişinin ifadesi olduğunu söyleyen Mouffe, belirli bir zamanda doğal olarak kabul edilenin hegemonik pratiklerin ürünü olduğunu ve her düzenin karşı-hegemonik pratiklerle karşılaşma tehlikesi altında olduğunu belirtiyor.
Siyasal-siyaset ayrımı
"Siyasal" ile "siyaset" arasında ayrımda bulunmayı önceki eserlerinde önerdiğini hatırlatan Mouffe, "siyasal"ın çeşitli toplumsal ilişkilerde karşılaşılabilecek antagonizma boyutu olduğunu, "siyaset"in ise bu boyutun etkisi altında, çelişkili olabilecek koşullarda belirli bir düzen kurmayı hedefleyen pratik, söylem ve kurumlar bütünü olduğunu belirtiyor. Tüm siyasi ilişkilerin, kimliklerin, gelişmelerin merkezine "siyasalı" koyan Mouffe, dini, etnik, ekonomik vb. her türlü "Biz/Onlar" ayrımının bu alanda yapıldığını belirtiyor. Siyaset ise siyasal alanda olan çatışmaların, kurumlar ve pratikler aracılığıyla sahneye yansıdığı pratik bir alanı ifade ediyor.
Antagonizmanın agonistik ilişkilere çevrilmesi
Siyasi sorunların çelişkili alternatifler arasında seçim yapmayı gerektiren kararlara ihtiyaç duyduğunu ifade eden Mouffe, kitabında günümüz demokrasisinin temel dinamiği olan "çoğulculuk" anlayışını projesinin merkezine koyuyor. Ancak Mouffe, çoğulculuğun, liberal demokrasideki uzlaşmazlıkları "aynılaştırmaya" çalışan uzlaşı ekseninde değil, antogonistik ilişkilerin tanınmasıyla ve çatışan çıkarlara ve çatışan değerlere zemin hazırlayan bir toplumda mümkün olacağını anlatıyor. Yani, Mouffe'a göre önemli olan; antagonizmaların (uzlaşmazlıkların, çatışmaların) uzlaşı yoluyla ortadan kaldırılması değil, aksine bu çatışmaların varlığının siyasete taşınmasıdır. Mouffe'ın kuramında siyasetin asıl işlevi, siyasal alanda oluşan çatışmaları, antogonizmaları agonistik ilişkilere çevirebilmektir.
Mouffe, muhaliflerin yorumlayış biçimlerinin hegemonik olması için mücadele etseler bile, karşıtlarının kendi pozisyonlarının galibiyeti için verdikleri mücadelenin meşruiyetini sorgulamayacaklarını söylüyor. Mouffe, "Muhalifler arasındaki bu karşılaşma, canlı bir demokrasinin olmazsa olmazı, 'agonistik mücadelenin' var olma şartıdır" diyor.
Chantal Mouffe, "Dünyayı Politik Düşünmek"te, bu yaklaşımları; etik, AB, milliyetçilik, kolektif kimlikler, alternatif küreselleşme hareketleri, sanat pratikleri gibi konular bağlamında da tartışıyor.
"Pan-İslâmcının Macera Kılavuzu"
İletişim Yayınları’ndan çıkan bir diğer kitap da Ümit Kıvanç’ın Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” kitabını eleştirel bir incelemeye tabi tuttuğu “Pan-İslâmcının Macera Kılavuzu” adlı kitap.
Davutoğlu’nun uzun yıllar İslâmî-muhafazakâr çevrenin “yıldız akademisyeni” olarak bilindiğini ve sonra da “bilge” bir Dışişleri danışmanı olarak sahne arkasına geldiğini anlatan Kıvanç, ardından da bizzat Dışişleri Bakanı ve Başbakan olduğunu hatırlatıyor.
Kitabında, Davutoğlu’nun şimdi Türkiye bir ufuk gösterdiğini anlatan Kıvanç, “...sefere çıkacak ordulara okunacakmış gibi hamasetle, karşısına alıp konuşabilse ikna edemeyeceği kimse olamazmış gibi abartılı bir özgüvenle, itiraz edene kırılacağı, küseceği, çok kızacağı izlenimi uyandıran bir tutkuyla, 100-200 yıl öncesine doğru son sürat yol alan bir kervanın en önünde, göğsünü rüzgâra açmış gibi coşkuyla...” diye tarif ediyor.
Kıvanç, Davutoğlu’nun gösterdiği bu ufku, “Osmanlı romantizmiyle, Pan-İslâmist milliyetçiliği kanatlandıran tehlikeli bir jeopolitikanın ufku” diye niteliyor. Davutoğlu’nun kitabında yer alan görüşleri, “sınır tanımayan emperyal hakimiyet fantezisi” olarak tarif eden Kıvanç, Asya’dan Avrupa’ya ve Afrika’ya yayılan bu iddianın da “ezeli bir misyon” söylemiyle meşrulaştırılmaya çalışıldığını vurguluyor.
Davutoğlu’nun temsilcilerinden biri olduğu ifade edilen bu toplum-dünya-insan görüşüne ilişkin şu ifadelere yer veriliyor: “Yüzlerce yıllık tarihsel süreçlerden, değişmez dinî-millî öznelerin değişmez fıtratlarından başka bir şey anlamayan, insan topluluklarını satranç tahtasındaki piyonlar misali gören, somut bilgiyi boş verip her şeyi iri kıyım strateji genellemeleriyle açıkladığını sanan bir zihniyet... Entelektüel görünümlü bir hamaset anlatısı... Bir sözde-bilim...”
"Radikal demokrasi"ye sert bir eleştiri: "Sınıftan Kaçış"