Elhamra ve Alkazar ile birlikte Melek Sineması Avrupa’nın en çağdaş sinemalarındandı
Melek Sineması, 1924 yılında Hüseyin Ağa Mahallesi, Yeşilçam Sokağı, 5 numaralı adreste faaliyete başlamıştır. Kaynaklara göre, 1884’te mimar Alexandre Vallaury tarafından Club des Chasseurs de Constantinople (İstanbul Avcılar Kulübü) namı altında Cercle d’Orient adında bir bina inşa edilir. Bina, I. Meşrutiyet dönemi vezirlerinden Abraham (Karakahya) Paşa’nın emriyle yapılmıştır.Melek Sineması bu mekanda, İpekçi Kardeşler tarafından 1924 yılında hizmete sokulmuştur. Gökhan Akçura’nın aktardığına göre 1924’ün sonlarında açılışı yapılan sinemayı, dönemin Ameli Elektrik dergisi şöyle tanımlıyor: “Tesisatı elektrikiyesi pek zarif surette tanzim edilen Melek isminde yeni bir sinemanın küşadını kemali mahsusiyetle arz ederiz. 1000’den fazla seyirci istiab edebilen salon, aletlerin münasip suretle tanzimi sayesinde seyircilerin gözlerini yormaksızın her tarafa bol bir ziya neşr eden kebir (büyük) tavan lamba grupları vasıtasıyla pek mükemmel surette tenvir edilmiştir. Tenviratı dâhiliyenin mecmu (toplu) şiddeti 44000 mum şiddeti ziyadesindedir.” Sinema, sahnenin iki tarafında yer alan sarı-turuncu renkli art-nouveau veya art-deco tarzındaki iki melek tablosundan ötürü bu adı almıştır.Caddedeki Elhamra ve Alkazar ile birlikte Melek Sineması, Cumhuriyet’in ilk yıllarında açılan, Avrupa’nın en çağdaş sinemalarından birisidir. Üst düzey seyirciye hitap eden bu sinemada, bazı koltukların daha dönem başlamadan önce satıldığı rivayet edilir. Sinemanın iki geniş fuayesi ve iki yana açılan balkonu bulunuyordu. Alt kat locaların sosyetik bir buluşma mekanı haline geldiği ve salona locaların ayrı bir değer kattığı da söylenir.Hollywood filmlerinin Beyoğlu’ndaki en önemli merkezi1945 yılına gelindiğinde, içinde İpek ve Sümer sinemalarının da bulunduğu Cercle d’Orient bloğu ile Melek Sineması İstanbul Belediyesi tarafından satın alınır. 1950’li yıllarda Melek’te MGM, Fox ve Columbia’dan seçilen salon filmleri gösterime girmeye başlar. Bu dönemin en dikkat çeken filmleri On The Town, Two Weeks With Love, Singin’ in the Rain, The Toast of New Orleans, Everybody Does It, Cheaper by the Dozen, The Jackpot, Gone To Earth, Valentino, All About Eve gibi filmlerdir. Bu yıllarda Gone With the Wind’in ilk gösterimi de yine Melek’te yapılmıştır. Deyim yerindeyse Melek Sineması farklı türden Hollywood filmlerinin Beyoğlu’ndaki en önemli merkezlerinden birisi haline gelmiştir.İpekçiler’in 1954’te Yeni Melek’i açmasıyla Melek Sineması da eski ağırlığını yitirmeye başlar. Ses getiren meşhur filmler Yeni Melek’e kaydırılınca burası sosyetenin yeni buluşma mekanı haline gelir. Melek ise yavaş yavaş düşüşe geçer. Belediye tarafından 1951 ve 1956 yıllarında iki kez satışa çıkarılan Cercle d’Orient bloğu, 1957’de Emekli Sandığı’na satılır. Bu dönemde Emekli Sandığı Emek Film adlı şirketi kurar ve sinemanın adını da Emek Sineması olarak değiştirir. Emekli Sandığı, devraldığı diğer sinema olan Sümer (bugünkü Rüya) ile birlikte Emek’i onarımdan geçirir ve her iki salon da La donna più bella del mondo (Dünyanın En Güzel Kadını) filmiyle açılış yaparlar. “Beyoğlu’nun gerçek bir sinema kalesi” olarak tanımlanan Emek Sineması’nın Beyoğlu sinemaları arasında özel bir yeri vardır. Farklı ve görkemli bir görünümü olan Emek; uzunlamasına değil, perdeye paralel bir biçimde genişleyen bir salona sahiptir. Salonun her tarafından perdenin rahatlıkla izlenmesi ve konforlu koltuklarıyla seçkin, saygın ve ideal bir sinema salonu olma özelliğini taşımaktadır. Barok ve Rokoko bezemelerle donatılmış olan salonun tavanı özenli bir işçiliğe sahiptir. 1993’te elden geçirilen salonun tüm süslemeleri orijinaline yakın bir biçimde altın yaldızlarla yenilenmiştir. Uluslararası İstanbul Film Festivali’nin daimi salonlarından birisi olan 875 koltuklu Emek Sineması 2010’da tadilata alınmıştır.