D&R'da temmuz ayında en çok satan kitaplar şöyle:Desenler mevsimleri taşıyor.Günün yorgunluğunu arkanızda bırakmak için boya kalemlerinizi hazırlayın.Belki de yanında biraz müzik... Bir boyama kitabı satış rekorları kırabilir mi?Evet evet, yanlış duymadınız, bir boyama kitabı satış rekorları kırıyor. Ama bu, bildiğiniz boyama kitaplarına benzemiyor. Bu kitap, âdeta mürekkeple kurulmuş bir Esrarengiz Bahçe! Bu kitap, her yaştan sanatkâr için kendini keşfetme imkânı sunan bir hazine sanki. İster çocuk olun, ister yetişkin... Bu kitapta olağanüstü çiçekler ve ilginç bitkilerle dolu, siyah beyaz, büyüleyici bir harikalar diyarı keşfedeceksiniz. Boyanacak resimler, keşfedilecek labirentler, tamamlanacak desenler ve kendi çizimlerinizi yapabileceğiniz pek çok alan bulacaksınız. Kitabın çizeri Johanna Basford kendisini mürekkebe aşık bir çizer olarak tanımlıyor. Çizimlerini İskoçya kırsalındaki evini çevreleyen bitki örtüsünden ve canlı yaşamdan ilham alarak yapıyor. İnce ince işlenmiş çalışmaları, yoğun bir el emeğinin ürünü...İlk kitabı Esrarengiz Bahçe 22 farklı ülkede, 1.400.000'den fazla satış yaptı. Kitap, Türkiye'de de çok satanlar raflarında. Üstelik Esrarengiz Bahçe rüzgârı sadece kitap raflarında esmiyor. Kitabı alıp boyayanlar eserlerini sosyal medyada paylaşıyorlar. Birbirlerine boya önerenlerden tutun teknik öğretenlere kadar paylaşımda sınır yok. Kim demiş boyama kitapları yalnız çocuklar için diye! Gelin kendinize bir iyilik yapın: Bir boyama kitabı alın ve renklerin büyülü dünyasına dalın! Stresten uzak, hayal dünyanızla baş başa.Tek ihtiyacınız olan şey, boya kalemleriniz.Belki de yanında biraz da müzik... Fi, deneyimin içinde kaybolmak yerine korkmadan deneyime sahip olmanın yolculuğudur. İçinde bolca bulunan manipülasyon, seks, aldatma ve aldanma hikâyeleri belki herkesin dikkatini çekebilir ama gerçeklerden yola çıkılarak ulaşılmak istenen yerde sadece farkındalık vardır.Fi güzelliğin lanetlendiği, zekânın yağmalandığı, iyinin kurban edildiği ve kasaba kurnazlığıyla yönetilen bu gezegende, içine doğduğumuz bu kutsal hayatı kutlamak için yazılmıştır. Kendi potansiyelini keşfetme cesareti gösterebilmiş gerçek kişilere, çatlama cesareti gösterebilmiş tohumlara adanmıştır.Bir kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır? Bir Eyvallah'ım var; gelsen de, gelmesen de sana yazacağım...Herkesin bir derdi vardır. Bazıları geçer, bazıları geçmez. Bazıları anlatılır bazıları da anlatılmaz. Bazen de anlatmak istersin ama dinleyecek kimseyi bulamazsın. Bilirsin, muhabbettir ihtiyacın ama edecek kimse yoktur. İşte bu kitap bunun için, dertleşmek için yazıldı. Yalnız olmadığını bil diye yazıldı. Muhabbet için, muhabbetle yazıldı...Biraz yağmurun, biraz da hüznün düştüğü gecelerde bu kitabı okurken şunu hissedeceksiniz; Hâlâ dertleşebilecek birileri varmış bir yerlerde...Bazen solundan, soluğundan eksilirsin yine de eyvallah dersin... Zülfü Livaneli, zengin bir insan panoramasıyla İstanbul'un derinliklerine inerken şehrin büyülü, ama bir o kadar da acımasız atmosferiyle buluşturduğu okuru sıra dışı yolculuğa çıkarıyor.2014 yılı Aralık ayının son günleri Yedi yıldızlı Konstantiniyye Oteli'nin açılış günü ve erken bir yılbaşı kutlaması İstanbul'un seçkin, kalburüstü simaları, Sultanahmet'teki eski Bizans sarayının kalıntıları üzerine yapılan otelde bir araya geliyor. Aralarında kimler yok ki? Politikacılar, belediye başkanları, Amerikan büyükelçisi, Fener Rum patriği, ünlü gazeteciler, gazete patronları, televizyon yıldızları, eski ve yeni zenginler, büyük işadamlarıİstanbul'un yüzlerce yıldır yeraltında yatan ölüleri de davete çağrılmadıkları halde arzı endam etmekte sakınca görmeyip bu cümbüşe dahil oluyorlar. Ve elbette, bir otelin olmazsa olmaz çalışanları, garsonları, komileri, güvenlik görevlileriVelhasıl Konstantiniyye Oteli, aslında binlerce yıllık koskoca bir şehir olarak çıkıyor karşımıza. Değişen, dönüşen, ama barındırdığı şiddet nedense aynı kalan bir şehir Şimdi itiraf zamanı!İtiraf ediyorum: Sana tuzaklar kurdum.Adlarını Fi ve Çi koydum.Can Manay'ın Duru'ya duyduğu açlıkla çıkardım seni yola,Hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını Deniz'le anlatmaya çalıştım sanaBeni takip etmen için yolumuzu onların hikâyeleriyle süsledim.Anlamları da hemen hemen her satıra gizledim. Çünkü Pi'deydi asıl anlatmak istediklerim.Çaresizdim. Vazgeçemezdim.Sana bu manzarayı mutlaka göstermeliydim.Seninle nihayet burada buluşmak için çok emek verdim.Şimdi yine gel benimle, birlikte yürümeye devam edelim.Savaşların savaşılarak kazanılamayacağını, asıl zaferin ancak doğrudan ayrılmayınca kazanıldığınıÖzge anlatsın sana,Yaptığımız her şeyin evrende dönüp dolaşıp bize nasıl geri geldiğiniCan'dan dinle,Analiz edebildiğimiz kadar güçlü, sadeliğimiz kadar güzel, gerçekliğimizdeki samimiyet kadar eşsiz olduğumuzuBilge'de gör,Kendi değerini başkalarının gözünden biçenlerin acısınıDuru'yla anla,Ve Deniz'in düşüncelerinde tanış geleceğin insanıyla Gel benimle. Yolumuz uzun değil,Nihayet sana gidiyoruz, bana BİZ'e.Sorgulanmamış, analiz edilmemiş bir yaşam hiç yaşanmamıştır. Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk Mantolu Madonnayı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor. Rachel her gün aynı trene binip aynı çifti izliyordu. Çiftin başına gelenleri bütün ülke duyduktan sonra, hayatlarına dâhil olmaya karar verdi.Büyüleyici, sürükleyici, üst seviye bir gerilim. Mutlaka okuyun!-S.J. Watson-Hem karakter yaratımı hem olay örgüsü muhteşem, harika bir kitap! Yeni neslin Alfred Hitchcock'u. -Terry Hayes-Zeki, gerilim dolu ve baştan aşağıya sürükleyici bir roman.-Lisa Gardner-Aklınızı başınızdan alacak, zekice yazılmış bu psikolojik-gerilim romanı hem muhteşem hem de tren enkazı kadar korkunç!-Publishers Weekly-Nefesleri kesen bir ilk roman. En dikkatli okurlar bile, Hawkins olayları teker teker açığa çıkarıp, aşkın ve takıntının şiddetle olan kaçınılmaz bağını ortaya koyarken şaşırmaktan kendilerini alamayacaklar. -Kirkus-Trendeki Kız, her şeyi anladığınızı düşündüğünüz an sizi farklı bir sürprizle karşılıyor.-Entertainment Weekly- Her gün, daima öğleden sonra oraya gidiyor, koridorlardaki resimlere bakıyormuş gibi ağır ağır, fakat büyük bir sabırsızlıkla asıl hedefine varmak isteyen adımlarımı zorla zapt ederek geziniyor, rastgele gözüme çarpmış gibi önünde durduğum Kürk Mantolu Madonnayı seyre dalıyor, ta kapılar kapanıncaya kadar orada bekliyordum.Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca. Kollarıyla bizi sarar. Sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz. Yapıtlarında insanların görünmeyen yüzlerini ortaya çıkaran Sabahattin Ali, bu kitabında güçlü bir tutkunun resmini çiziyor. Düzenin sildiği kişiliklere, yaşamın uçuculuğuna ve aşkın olanaksızlığına (?) dair, yanıtlanması zor sorular soruyor. Johanna Basford yeni boyama kitabıyla okuyucularını gizemli bir ormanda yolculuğa çıkarıyor. Acaba ormanın kalbindeki şatoda ne var? Renklendirilip süslenecek şekillerin yanı sıra kitabın sayfaları arasında saklanmış hayvanlar da yolculuk sırasında keşfedilmeyi bekliyor. Sayfalarda saklanmış dokuz özel tableti de unutmayın! Şatonun kapısını açmak için tüm tabletleri bulun ve içerde neyin gizlendiğini keşfedin! Siyahın içindeki beyaz noktanın silik hikâyesi...Kayla ve Meriç'in beklenmedik şekilde başlayan ilişkileri, aile sırlarının ortaya çıkmasıyla daha da derinleşir. Meriç herkesten gizlemeye çalıştığı geçmişinin kapısını Kayla'ya açmıştır ve onun hep yanında olmasını ister.Meriç kendi aile sorunlarıyla boğuşurken, Kayla'nın onu değiştirdiğine inanıp, iyi ve kötü arasında denge kurmaya çalışır. Kayla ise Meriç'in daha derin bir karanlığa düşmemesi için, ondan ayrılmaya karar verir.Meriç'ten uzaklaştıkça hatalar yapan Kayla'nın hayatında iyi olan tek şey, anne ve babasıyla birlikte yaşayamadıklarını geç de olsa gerçekleştirmesidir.Kaçmaya çalıştıkça daha şiddetli birbirlerine çekilen Siyah ve Beyaz.Sen tuhaf bir çocuksun, Meriç Tuna Ve ben seni seviyorum. Hayat, insanın kendi potansiyeline ulaşabilmesi için dikkatle, incelikle, muhteşem bir zekâyla dizayn edilmiştir. Yapman gerekeni yapamıyorsan, olamıyorsan, doğamıyorsan hayat çok acıtır, anlaman için hırpalar, yorar. Seni sen yapabilmek için ne gerekirse yapmaya hazırdır.Asla rahat bırakılmazsın.Öylesine, anlamsız varolmazsın.Mutluluğa saklanamazsın.Öyleyse acına sahip çıkmalısın!Çünkü acı, bilginin bedene inmesidir.Bilgiyi bedene indirmeli, olman gereken şeye dönüşmelisin.Bu kitap 'kendine gelmek' için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden, değiştiren, mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera, intikam, ihtiras sizi aldatmasın, zordur.Hayatı değil sistemi yaşadığımızı fark edenler, harakete geçmek için işaret bekleyenler, umursamayanlara karşı umursayanlar, hissedemeyenlere karşı hissedenler adına ve kendi tekamülünde kaybolmuşlar için yazılmış, dengeye adanmıştır. Hayat harekete geçen herkesi varması gereken yere götürür. Bir varmış, bir yokmuş, hâlâ içindeki masala kulak veren küçük bir kadın varmışBüyük yeşil bir odada bir telefon, kırmızı bir balon ve aydedenin üzerinden zıplayan bir ineğin resmi varmış İyi geceler aydede, iyi geceler kırmızı balon, iyi geceler yıldızlar, size de iyi geceler yeryüzündeki tüm sesler.June Andersen, her akşam yatmadan önce teyzesinin ona ve kız kardeşine okuduğu bu masalla büyümüştür. Ancak zaman acımasızdır ve maalesef hayat, çocukluklarındaki o masumiyeti yok etmiştir. Artık güçlü bir kadın olarak tek başına yol alan June, yıllardır yüzünü görmediği teyzesinin ölüm haberiyle çocukluğunu geçirdiği Mavi Kuş Kitabevi'ne yeniden adımını atacaktır. Hatıralarını süsleyen bu masal diyarı June'un içindeki karanlıklara ışık tutarken, June kendini yeniden keşfedecektir.Elveda Haziran, bugününüzü sorgulayıp geçmişinize merhaba diyeceğiniz, ne kadar imkânsız gibi görünse de çıkış yollarının çok yakınımızda olduğunu gösteren bir Sarah Jio romanı.Elveda Haziran Aile bağlarına ve bağışlamaya dair son derece ilgi çekici bir hikâye.-Booklist- öğrendim ki...yaşam inatçı bir öğretmen aslında...şöhret dolabımda asılı bir elbise...sözü yemindir iyi insanların...ve iyilik yapmak için fırsat kollamalı insan...-Gülben Ergen Çelik-Bu âlemde öğrenmek ömür boyu, öğrendiklerimizi paylaşmak ise boynumuzun borcuİnsanı insan yapan en temel özelliklerden biri öğrendikçe gelişmesi, geliştikçe öğrenmesi Kâinat nasıl sürekli genişliyorsa onun yansıması olan âdemoğulları havvakızları da gönüllerini ve beyinlerini geliştirmekle yükümlü.Ne yazık ki herkes aynı derecede açık değil öğrenmeye.O da başka mesele...Samimi, dobra ve duru, hayatın akışı içinde öğrendiklerini olduğu gibi paylaşarak, her türlü süsten ve gösterişten uzak yazılar bunlar, ta gönüldenGülben'in kitabını bir solukta okudum, sesini hem farklı hem kalbime yakın buldum. İçimizdenİnanıyorum ki bu kitap gönüllere ve zihinlere aynı anda uzanacak, sıcacık bir dokunuşla-Elif Şafak- Bu kitap, çocuğunun başarılı olması için, Çok çalış oğlum/kızım, demenin ya da tüm maddi olanaklarını seferber etmenin ötesinde bir şeyler yapmak isteyen anababalara yol göstermek amacıyla yazıldı.Her anababa, okul başarısı için çocuğuna yardımcı olmak ister. Ama öğrenme sürecinin bilimsel temellerini kavramadan atılacak her adım, iyi niyetli de olsa, çocuğu engelleyebilir.Başarıya Götüren Aile, sınav döneminde çocuklarına destek olmak için doğru ve etkili yöntemler arayan tüm anababalara kılavuzluk edecek. Hoşça git, dedi tilki. Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez. Küçük Prens unutmamak için tekrarladı: Gerçeğin mayası gözle görülmez. İnsan Sebepsiz Yere Terk Eder mi Sevdiğini?Aklı ve mantığı ele geçiren, aynı zamanda akla ve mantığa sığmayan bir duygunun içindeyim. Geriye bakarak gitmeye çalışıyorum. Kırık bir umut taşıyorum. Aklım sende kala kala senden gidiyorum. İnsan yarısında terk ettiği filmin sonunu merak eder mi? Ediyorum. Tüm yelkenlerim yırtılmış ama ben hâlâ rüzgârdan medet umuyorum Kalp için hayat basittir: Atabildiği kadar atar. Sonra durur.Hiçbir sır bırakmayan bir dürüstlükle yazıyor Knausgaard. O yazdıkça nefesler tutuluyor, heyecandan kalp çok kereler duracak gibi oluyor. Onun yaşamına giriyor, kendi kalbinizden çok ama çok uzaklara gidiyorsunuz ama bir anda orada sadece kendi kalbinizin attığını duyuyorsunuz. Knausgaard Kavgam'da eşsiz bir ustalıkla bize yaşamlarımızı geri veriyor.'Karl Ove'nin kayda değer yeteneği ki bu yetenek bugünlerde ender bulunuyor, tamamen anda ve kendi varlığının farkında olması. Her detay süsleme ve gösterişten uzak bir biçimde ortaya konuyor, sanki yazmak ve yaşamak eşzamanlı oluyormuş gibi. Sizi tamamen içine çekiyor. Onun hayatını onunla birlikte yaşıyorsunuz.'-Zadie Smith, New York Review of Books-Kavgam'ın ilk iki cildinde sıtma ateşine tutulmuş gibi oldum. 4 gün boyunca okumaktan başka çok az şey yaptım, e-postalarımı cevaplamadım, köpeğimi yürüyüşe çıkarmadım, bulaşıklar lavaboda yığıldı. Anlatının ışıkları sizi olduğunuz yere mıhlıyor, tıpkı otobanın ortasında kalakalmış bir hayvan gibi.'-Dwight Garner, The New York Times-'Kavgam, Knausgaard'ın sıra dışı 6 ciltlik romanı tüm bilinen ticari reklamları alt üst ederek yazarını bir rock yıldızı haline getirdi. Sadece Norveç'te 450.000 adet satıldı, her 9 yetişkinden biri Kavgam'ı okudu.'-Emma Brockes, The Guardian- Roma İmparatoru ve filozof Marcus Aurelius, Hepimizinki günübirlik hayatlar; hatırlayanın, hatırlanandan farkı yok, diye yazmış. İşte ünlü psikiyatr Irvin Yalom da bu sonsuz varoluşun küçük bir parçasını işgal eden günübirlik hayatları, yani bizi yazıyorYalom yıllarca üzerinde çalıştığı bu kısa hikâyelerde hastalarının mücadelelerini konu ettiği kadar kendi sarsıntılarını da anlatıyor ve iki önemli sorunun üzerine gidiyor: Kısa da olsa nasıl anlamlı bir yaşam sürüp her günün tadına varabiliriz? Ve kaçınılmaz son olan ölüm gerçekten ne ifade ediyor?Öfke sorunu yaşayan bir kadın, her istediğine sahip ancak bir türlü mutlu olmayı bilmeyen bir iş adamı, insanın bu dünyadaki konumu üzerine düşünen ve bir yandan da kendi acısıyla başa çıkmaya çalışan yeni mezun bir psikolog Irvin Yalom'un gerçek psikoterapi seanslarından derlediği bu hikâyeler, zorlukları ve tatlı anlarıyla yaşamı bir bütün olarak kabullenmeyi öğretirken aynı sayfaya her baktığınızda farklı şeyler görebileceğiniz bir başucu kitabı olduğunu kanıtlıyor.Hepimiz bu hayatta bizi anlayacak birilerine ihtiyaç duyuyoruz, ancak öncesinde farkına varmamız gereken birçok şey var. Günübirlik Hayatlar kendimizi, insanları ve dünyayı anlamamız için bize lekesiz bir ayna tutuyor.-George Vaillant, Harvard Üniversitesi Psikiyatri Profesörü-