Bir dolandırıcının trajikomik anıları: Neyse
Emrah Kabba, Twitter’daki adıyla “yokmaalesef” ilk kitabı “Neyse”yi çıkardı. Kabba’yı Twitter’dan bilenler tarzına aşina; trajikomik olayları mizahıyla harmanlayıp yazıyor. Kimisi onu okurken gülmekten yere düştüğünü söylüyor, kimisi ise efkarlanıp bir sigara yaktığını…
Neyse, Emrah Kabba’nın ilk kitabı. Ama onu uzun zamandır takip edenler için siması yeni değil, yeni olan kitabı. Emrah Kabba yazarken de, anlatırken de çok samimi. Bunun için yazdıklarının ne kadarı gerçek ne kadarı kurgu kestirmek çok zor.
Kabba, Neyse’de kitabın ana kahramanı Nuri’nin başına gelenleri anlatıyor. Ve okuyanlar her hikâyenin sonunda mutlaka gülümsüyor. Peki Emrah Kabba kimdir, Nuri kimdir, bu anlatılanlar Emrah’ın hikayesi midir? İşte yanıtları…
Ayşen Aksakal'ın ilk kitabı: Lakin İyi Yaşadık
Emrah Kabba kimdir, necidir, ne yapar? Önce biraz seni tanısak…
Bunun ne kadarından bahsetmeliyim, ne kadarını kendime saklayayım diye kitap yazma işi kesinleştiğinden beri düşünüyorum. Bu da o yüzden cevabımın bir parçası olsun çünkü Emrah Kabba'nın kafası biraz karışık ve o karışıklık da uzunca bir süre devam edecek. Yazarım ben. Kitap yazmadan evvel de hayatımı yazarak kazanıyordum ama bundan bahsetmeyi pek sevmediğim için çok çok az insan bilir. Son 3-4 senedir de dijital iletişimin farklı farklı alanlarında çalıştım, totalde "necidir" sorusuna böyle cevap vereyim.
Uzun zamandır hayatımı yazarak kazanıyorum dedin. Ama şimdi bir kitabın var. Bir kitap yazma fikri nasıl ortaya çıktı?
Biraz eli kalem tutan herkesin aklının bir kenarında oluyor o fikir her zaman ama bunu ete kemiğe büründürme işi bana kalsa çok uzun zaman gerçekleşmezdi. Ben mecra olarak Twitter'i kullanmaya başlayınca hikayelerim dikkat çekti, bir sürü de teklif geldi kitap için. Ama pek oralı olmadım açıkçası uzun bir zaman. Vaktim de yoktu böyle bir şeye, motive olmakta da sıkıntı çekiyordum. Bir tek şu anki yayınevim İndie neredeyse 7-8 ay sürekli bu işi yapmak istediğini söyledi, iş diye konuşmaya başladık ahbap olduk. En sonunda artık çok yoğun bir ısrarın arkasından “peki” dedim.
Twitter dedin. Sen aynı zamanda bir Twitter fenomenisin. Ve gerçekten orada yazdığın anıların çok dikkat çekiyor. Kitapta da sanki bu anıların geniş anlatımları var. Gerçekten tüm bunları yaşadın mı? Yani kitabın ana karakteri “Nuri” sen misin?
Bu soruyu her duyduğumda kenara bir lira atsam ciddi bir servet yapmıştım diye tahmin ediyorum. Bunu hiç kimseye söylemedim galiba hiçbir zaman da söylemeyeceğim, bu merak edilme durumu beni aşırı keyiflendiriyor. Bir de kimi insan bunları yaşamış olmamı çok istiyor ve yaşamadım dediğimde ihanete uğramış hissediyor. Kimisiyse kurgu olduğunu düşünmekten keyif alıyor, o yüzden kimsenin hevesini kırmayıp bu sorunun cevabını kendime saklamak istiyorum ben.
Aslında Neyse bir mizah kitabı. Fakat anlattığın konular bir taraftan çok trajik. Senin mizahını besleyen hayatın içindeki trajediler mi?
Neyin komik olduğuna neyin trajik olduğunu aslında meseleye ne tarafından baktığın belirliyor bence. Ben bazen komik tarafından bakıyorum, bazen trajik, insanlar da benimle gülüyor, benimle üzülüyor. Totalde yazdığım her şey iyisiyle kötüsüyle hayat
Ben her hikâyenin sonunda gülümsedim, galiba bu olaylar gerçek olsun isteyen taraftayım. Kitapta anlatılan karakterler de gerçek olsun istedim. Bu samimiyeti nasıl oluşturdun?
Bizim tabiatımızla alakalı sanırım bu, her kültür için böyle mi bilmiyorum da biz anlatan insanı seviyoruz. Herkes anlatmayı da seviyor hatta ama biri iyi anlatıyorsa bayılıyoruz dinlemeye. O samimiyet midir artık adı başka bir şey midir bilmiyorum ama sanırım benim üslubumdan kaynaklanıyor. Aldığım en net dönüş çünkü hep şu şekilde oldu. Okumuyorum da sanki masada oturuyoruz, sen anlatıyorsun biz gülüyoruz gibi. Ben anlatır gibi yazıyorum, o da bir parça "Atma Ziya" payı bırakarak insanların inanmak istemesine sebep oluyor diye düşünüyorum.
“Atma Ziya” derken de at istiyorlar gibi…
Tabi tabi. O işin güzel tarafı odur, yalan olduğunu %100 bilerek bile dinlesen o yalanı duymak istiyorsun bu ama gündelik hayatta da hep yaşadığımız bir vaziyet.
Ben kitapta anne ve baba karakterlerine bayıldım. Annen ve baban okudu mu kitabını? Ne düşündüler?
Birer tane hediye ettim tabii ama henüz okumamışlardır diye düşünüyorum. Henüz öyle bir dönüş almadım en azından. Merak ediyorum okuyup okumayacaklarını.
Twitter fenomenlerinin kitap çıkarmasına önyargılı olan bir kesim de var. Kötü eleştiriler gelir diye tedirgin oldun mu?
Olmadım. Beklediğim şeylerdi, o dünyayla tanışıklığım eski, derim de epey kalın öyle çok işlemiyor mesnetsiz sallamalar bana. Eğleniyorum hatta.
Bir de Twitter fenomeni kitap yazmaz yazmamalı falan bunu söyleyen insana neden dediğinde cevabı yok. Öyle saçma bir kitaba kutsiyet atfetme söz konusu, onun kırılması lazım. Eli kalem tutan yazar, bu kadar bu iş. Ben o yüzden ısrarla mesleğimin yazarlık olduğunu söylemedim bu zamana kadar zaten, he yazarsan okey demesinler diye. Çünkü böyle bir savunma yok yani ben yazarım o yüzden kitap çıkarabilirim şeklinde, o algı kırılmalı. Bu arada son olarak, ben Twitter fenomeni değilim. Yani o kategoride görmüyorum kendimi. Ama bunu "fenomen" payesini küçümsediğimden söylemiyorum kesinlikle bunu belirtmekte yarar var.
''Vur ulan vur''- ''Vurmayın, öldüm''
Peki, gördüğüm kadarıyla iyi dönüşler de alıyorsun. Bu sana kendini nasıl hissettiriyor?
Valla iyi hissettiriyor güzel bir şey bu. Bir iş yaptım, varacağı noktayı az çok biliyordum bunu yapmaya başlarken. Ama umduğumdan çok daha ötelere erişti yaptığım atış. Keyif veriyor bunu görmek de.
Yalnız bir tweeti’ni gördüm, çok güldüm. Bana bu kadar sorumluluk yüklemeyin demişsin. Öyle bir halin de var; “Ben yazdım, keyif aldım” gibi. Bu kitabı en çok kendin için yazmış olabilir misin?
Öyle öyle, bir sürü söyleyemediğimi söyleyebilmeme vesile oldu işte bu Twitter ve hikâye işleri. Keyifliyim o yüzden çok, bir de hoş görülüyorum garip bir şekilde, başkası söylese tepki çekecek şeyler ben söyleyince sevimli geliyor nasıl oluyorsa insanlara, bu da aşırı keyifli bir şey. Sahiplenildiğimi hissediyorum.
Bunu samimi olmana bağlıyorum.
Teşekkür ederim. Samimi taklidini iyi yapıyor da olabilirim bilemiyorum.
Yazı dilin çok akıcı gerçekten. Ağdalı bir dilin yok, kitap su gibi akıyor. Buna kolay anlaşılma çabası diyebilir miyiz?
Bilmiyorum gerçekten yani bunu maksatlı mı yapıyorum, bu bana yerleşik bir üslup mu artık nedir. Herhalde 3-5 kitap daha çıkarırsam tam olarak tahlil edebileceğim nedenini. Yalnız işte iletişim anlık ötesi hızlandı artık, bu hıza adapte olduk hepimiz artık "akmayan" bir şey pek kitleselleşemiyor maalesef, vakit bulamıyor kimse bunun için. Çabucak tüketebileceği şeyleri talep ettiği için insanlar ben de bu talebe karşılık vermeyi öğrendim herhalde zamanla.
3-5 kitap demişken sorayım. Devamı gelecek mi bu kitabın, ucu açık bir bitişi var çünkü.
Evet, bunun devamı eğer talep eden olursa gelecek. Ama Nuri hikâyesi olmaz diye düşünüyorum artık üçüncüden sonrakiler. O da bir yere kadar çünkü benim bile içimi bayar yazarken, okuyanı düşünmek bile istemiyorum.
Ben kitabı okurken Nuri’yi ve yaşadıklarını kanlı canlı görmek istedim. Bunları senaryoya dökmek, filmini çekmek gibi bir düşüncen var mı?
Şimdi böyle söyleyince her şeyi ölçüp biçmiş, işin ticaretinde olan soğuk bir adam gibi olacağım ama ben zaten sahne sahne kafamda hikâyeyi kodlayarak çekim planı falan çıkarıyordum bir yandan yazarken. Bunun varmasını hedeflediğim yer doğrudan sinema, olması için de epey gayret göstereceğim.
linkimiz geldi, allah utandırmasın diyerek paylaşıyorum canımsular. izdiham yaratmadan, birbirinizi çiğnemeden sakin sakin lütfen. hadd afiyet olsun https://t.co/RMM6Y5kIYk
— Neyse (@yokmaalesef) 2 Şubat 2018