Beatles'ın grafik romanı: Alman Sevgili
Arne Bellstorf "Alman Sevgili" adlı grafik romanında müzik grubu Beatles'ın başlangıç dönemlerini, genç bir müzikseverin ünlü grup ile tanışma anından yola çıkarak aşk ve tutku dolu bir hikâye ile anlatıyor.
İletişim Yayınları Arne Bellstorf'un Tanıl Bora tarafından çevrilen ve müzik grubu Beatles'ın başlangıç dönemlerini anlattığı grafik romanı "Alman Sevgili"yi okurla buluşturuyor. Yayınevi ayrıca Gündüz Vassaf'ın 1984 ile 2017 yılları arasında verdiği söyleşilerinden derlenen "Sınırsız", Eyüp Aygün Tayşir'in ikinci romanı "Tuhaflıklar Fabrikası", Berna Durmaz'ın öykü kitabı "Metal Hayatlar", Bärbel Wardetzki'nin Deniz Cankoçak tarafından çevrilen "Siyasette ve Toplumda Narsisizm, Ayartma ve İktidar", Kamran Erkaçmaz'ın "Acının İki Yüzü" ile Jules Verne'in "Seksen Günde Devriâlem"ini Can Belge'nin çevirisiyle okurla buluşturuyor. Kitaplar 19 Ekim'de raflardaki yerini alacak.
Sınırsız
İletişim Yayınları, her kitabıyla geniş okur kitlelerine ulaşmayı başaran Gündüz Vassaf'ın, bu kez 1984 ile 2017 yılları arasında verdiği söyleşilerinden derlenen kitabı Sınırsız'ı yayımlıyor. Vassaf bu söyleşilerinde, hayata bakışından toplumsal meselelere uzanan geniş bir sahada fikirlerini açık açık anlatırken, aynı zamanda kitaplarının yazılma sürecini de tüm yalınlığıyla gözler önüne seriyor. Hem Vassaf'ın sadık okurları, hem de Vassaf metinleri ile tanışmak isteyenler severek okuyacaklar…
"Gündüz Vassaf'ın kitaplarıyla tanışmamla birlikte (…) bir deneme yazarının her yazdığı ile aslında kendisini sorguladığı gerçeğinin bilincine en somut biçimde vardım. Bu arada Vassaf'ın bu kadarla da kalmadığının, bence Montaigne ile ortak noktasını oluşturan bir eylemi de gerçekleştirdiğinin farkına vardım. Çünkü Vassaf da, tıpkı Montaigne gibi, her yazdığını okura açık ya da örtülü yönelttiği şu soru ile noktalar: 'Peki ey okur, ya sen ne düşünüyorsun?' Bir okursanız eğer, belki görmezlikten gelmeye çalışabileceğiniz, ama asla yok sayamayacağınız ağırlıkta bir sorudur bu!" Ahmet Cemal
Sınırsız, yazdıklarıyla düşünceleri provoke eden, olaylara farklı gözlerle bakılmasının imkânlarını sunan, yıllardır merakla takip edilen yazarlardan olan Gündüz Vassaf'la 1984'ten 2017 sonuna kadar yapılan söyleşilerden bir derleme. Hiçbir şeyi sorgulamaktan korkmayan bu sahici entelektüele bir tür saygı duruşu olmasının yanı sıra Vassaf'ın kırk yılı aşan yazarlık serüveninde genel olarak fikrî tabanını, hayata bakışını, duruşunu, kitaplarını yazma hikâyelerini gözler önüne seren bir kitap Sınırsız. İnsana ve toplumsal olana duyduğu tükenmez merakla her türlü sınıra karşı çıkan, "sınırsız"lığı savunan, okurunu her daim aitlikleriyle, gündelik hayattaki totalitarizmlerle, doğru bilinenlerle yüzleşmeye davet eden bir yazarın daha iyi kavranmasına yardımcı olma çabası.
Tuhaflıklar Fabrikası
İletişim Yayınları, ilk kitabı 4 Hane 1 Teslim ile hem okurların, hem de eleştirmenlerin dikkatini çeken Eyüp Aygün Tayşir'in ikinci romanı Tuhaflıklar Fabrikası'nı edebiyatseverlerin beğenisine sunuyor. Genç bir asistanın esrarengiz bir yazmanın peşine düşmesini anlatan Tayşir, okurlarını da bir arayışın içine sokuyor. Eyüp Aygün Tayşir'in kendine has dil ve anlatım tarzıyla harmanladığı bu gizemli dünyanın etkisine kapılacaksınız…
Arka kapaktan
Büyük Âlim, İçdeniz'in kıyısında tuhaflıklarla örülü tarihî üniversite binasında anlatılan bir efsane... Genç bir asistan, Büyük Âlim'in esrarengiz yazmasının peşine düşer ve geri dönüşsüz bir arayışın içinde kaybolur.
Eyüp Aygün Tayşir'in ikinci kitabı ustalık döneminin başladığını müjdeliyor. Tuhaflıklar Fabrikası, metinlerin gizemli dünyasının romanı. Kedili karanlık bir orman, büyülü bir alegori… Bir kitap, diğerine açılan kapı olabilir mi?
Kitaptan alıntı
Ne müfessirim ne de kutsal kitapların sırlarını ifşa etmek haddim. Lakin belki de sürgünümüz budur, kim bilir? Şimdi lütfen beni, numarasını açık etmek için pürdikkat izlediğiniz bir gözbağcıymışım gibi izleyiniz. Sonuçta yine hayret edecek olsanız da...
Metal Hayatlar
Berna Durmaz'ın Metal Hayatlar adını taşıyan öykü kitabı İletişim Yayınları tarafından yayımlanıyor. Berna Durmaz, modern dünyanın insan hayatı üzerindeki yıkıcı etkisini ve yarattığı yabancılaşma duygusunu anlattığı bu öykülerinde sert ve eleştirel bir edebi dil yaratıyor. Metal Hayatlar'ı okurken, günlük yaşantınızda başınıza gelen çoğu şeyden ve kendi hayatlarınızdan sarsıcı izler bulacaksınız…
Arka kapaktan
Metal Hayatlar'da, modern dünyanın insan hayatını kâbusa çevirişi; insanın mekanikleşip sistemin dönen çarklarından biri haline gelişi, kendine ve içinde bulunduğu topluma yabancılaşması anlatılıyor. Sert, eleştirel tonda anlatılmış, her biri ayrı tatlar bırakan derin, sarsıcı öyküler. Üzerine beton dökülmüş, metalle kaplanmış hayatlar… Berna Durmaz, günümüzün en özgün ve usta öykücülerinden… Şiirsel üslubu, baş döndürücü atmosferleriyle iz bırakan bir yazar. "Hayat" denilen aldatmacayı sorguluyor, sorgulatıyor.
Kitaptan alıntı
"Pencereden bakıyoruz kedimle. Dışarısı bir dünya curcuna. Ne acelesi varsa, açılmış kabak çiçeği gibi, soyunmuş dökünmüş pirüpak sabah. Şehrin çocuğu, yaşlısı, çalışanı dökülmüş sokaklara… Gün başladı ya, durmayın evlerinizde. Doldurun sokakları, otobüsleri, binaları. Akın akabildiğiniz kadar oluk oluk. Delin, deşin, parçalayın yerin yüzünü. Derinine temel atıp, bıçak gibi saplayın toprağın karnına binalarınızı. Camlar, metaller giydirin üzerlerine ki ışısın... Bahçe zararlıları gibi kıymık kıymık, parça pinçik her gün, her saat, düzenli yiyip bitirin dünyayı. Bu yüzden bu sabahın erkeninde kalkmalar."
Alman Sevgili
İletişim Yayınları, Arne Bellstorf'un ünlü müzik grubu Beatles'ın başlangıç dönemlerini anlattığı grafik romanı Alman Sevgili'yi okurlarla buluşturuyor. Genç bir müzikseverin Beatles ile tanışma anından yola çıkarak aşk ve tutku dolu bir hikâye anlatan Alman Sevgili'yi, Beatles severlerin yanı sıra hem çizgi roman hem de edebiyat okurları severek okuyacaklar.
Kısacık, yoğun bir aşk hikâyesi. Sakin, sessiz, kendiliğinden, su gibi kendi yolunu bularak… Rock'n roll, gökteki yıldızlar gibi gecesini yaşarken, kerhanede söylenen şarkılarla, sahnede İngiliz çocuklarla, yalın ve siyah… Alman Sevgili, içinden Beatles geçen bir grafik roman… Dünyayı ısıtan ve soğutan aşk...
"Beatles, 1960, Hamburg… Varoluşçuluğun popa dönüştüğü anın, mükemmel vecizlikte bir grafik romanla anlatımı." Benedikt Erenz, Die Zeit
"Baby's in black (Alman Sevgili), sükûnetli, melankolik anların çizgi romanı." -Thomas von Steinaecker, Süddeutsche Zeitung
"Arne Bellstorf, Beatles'ın başlangıç dönemini şefkatli ve berrak çizgilerle, pek bilinmeyen bir bakış açısından çiziyor." Matthias Schmidt, Stern
"… insanın dilinin tutulmasına yol açan güçlü ifadeli kareler." Alexander Müller, Rolling Stone
"Zihnimde kurmuş olduğum imgeler bir anda kayboldular ve yerlerini yeni bir şey aldı. O çehreleri sahnede gördüğüm andı bu… Önce John, sonra sırayla ötekiler… Sonra Stuart bana doğru döndü işte, daha önce Klaus'ta arayıp durduğum şey vardı onda ve o 'şeyi', onu gördüğüm anda fark ettim… Bulmuş olduğuma inanamadığım bir şeydi o." Astrid Kirchherr
Siyasette ve Toplumda Narsisizm, Ayartma ve İktidar
İletişim Yayınları, narsisizm konusunda uzman psikiyatrist-yazar Bärbel Wardetzki'nin Narsisizm, Ayartma ve İktidar'ını yayımlıyor. Wardetzki, "dozunda" olduğunda yararlı olarak gördüğü narsisizmin, "abartıldığında" nelere yol açtığını gözler önüne sererken, kavramın politika ile olan ilişkisini de sorguluyor. Güçlü lidere duyulan özlem ile narsisizm arasındaki ilişkiden, sürekli artış gösteren faşizan popülist uygulamalarla narsisizim arasındaki bağa uzanan birçok durum ve soru üzerine düşündüren sıradışı bir analiz…
Arka kapaktan
"Parlıyorum, cezbediyorum, etkiliyorum, korkutuyorum - o halde varım." Narsisizm konusunda uzmanlaşmış psikiyatrist-yazar Bärbel Wardetzki'ye göre zamanımızın ruhunu özetleyen düstur, budur. Egoyu parlatmak uğruna her şeyin mübah görüldüğü, narsisistik özellikli bir dünyada yaşıyoruz. Aslında, "dozunda" narsisizm, her bireye lâzım, yazara göre. Ancak özdeğer duygusu abartılı bir hal aldığında, "zararlı, sağlıksız" bir narsisizmin alanına giriliyor. Günümüzde medya ve internetin de tahrik ettiği bu sorunlu narsisizm, hayatın her alanında kendini gösterdiği gibi, politikaya da damgasını vuruyor. Kitabın odaklandığı mesele de, burası: politik narsisizm ve "güçlü lider" karizması etrafında gelişen popülizm. Faşizan bir popülizmin ve yabancı düşmanlığının dünyanın birçok yerinde güçlenmesinin, narsisizm "modasıyla" nasıl bağları var? "Güçlü adama" duyulan özlem, ne gibi narsistik özlem ve yaraları anlatıyor? Narsisistleri bu kadar çekici kılan nedir?
Kitaptan alıntı
"Politik liderin 'açık narsisist' rolünü, memnuniyetsiz, incinmiş halkın da "ekhoist" [narsistin aşığı ve tamamlayıcısı] rolünü üstlenmesi… lideri yetersizlik duygularından kurtarır ve kendi ihtişamını tam anlamıyla yaşamasına imkân verir. O güçlü adam olduğu için, halk kendi sorumluluğunu ona aktarır, böylece kendi kararlarını vermek ve çaba harcamak zorunda kalmaz. İki tarafın da avantajı vardır. 'Narsisist' büyür, 'ekhoist' de onun arkasına saklanabilir ve onun başarılarından faydalanabilir."
Acının İki Yüzü
İletişim Yayınları, Kamran Erkaçmaz'ın Türkiye'de otuz beş yıldır devam eden çatışmalı süreçte çocuklarını kaybetmiş Kürt ve Türk ailelerle görüşerek onların hikâyelerini aktardığı kitabı Acının İki Yüzü'nü yayımlıyor. Erkaçmaz, Mardin'den Karadeniz'e, Şırnak'tan Ege'ye yolculuklar yaparak acılı ailelerin hissiyatına ortak olurken, aynı zamanda acılar arasında bir köprü de kuruyor. Acının İki Yüzü, evlat acısının ne kadar ortak bir his olduğunu, acıyı farklı gözlerle görmemizin nasıl da önyargılarımızdan kaynaklandığını gösterirken bizi barışa, özeleştiriye, sorgulamaya davet ediyor.
Arka kapaktan
Türkiye'de otuz beş yıldır süren çatışmalarda evladını yitirmiş Kürt ve Türk aileleri ziyaret edip insanları acının ve umudun ortak dilinde buluşturmaya çabalayan, bu deneyim sayesinde hem kendi önyargılarından sıyrılma cesaretini gösteren hem de insanları önyargı duvarlarını aşmaya davet eden bir fotoğrafçı Kamran Erkaçmaz. Tarsus'tan, bir aile hikâyesinden başlayıp yola koyulan Erkaçmaz'ın güzergâhı Mardin, Şırnak ve Hakkâri'ye, oradan Karadeniz'e, İç Anadolu'ya, Ege'ye uzanıyor. Gücünü barış umudundan alan uzun ve zorlu bir yolculuktan geriye kalanların bir kaydı niteliğinde Acının İki Yüzü. Erkaçmaz, asker ailelerinin de, evladı dağa çıkmış ana babaların da gözlerinde aynı duyguları okuyor, iki acı arasında bir köprü kuruyor. Acının İki Yüzü, samimi, hemdert olmayı yürekten isteyen bir fotoğrafçının barış çağrısı…
Kitap alıntı
"Önyargıların en büyük düşmanımız olduğunu bu yolculuğumda defalarca yaşayarak, kendimle yüzleşerek öğrendim. Evlat acısının her dilde, her coğrafyada karşılığını gördüm, duydum, hissettim. Geride kalmış, artık gerçekleşemeyecek birçok hayali dinledim. Bu proje sadece benim projem değil. Bu proje, benimle görüşen ailelerin, otel paramı ödeyen gazilerin, evinde beni en iyi şekilde ağırlayan dostların, otostop çekerken beni yolda araçlarına alan insanların, Trabzonlu Fahrettin Ağabey'in, birçok farklı ilde beni misafir edenlerin, üniversite öğrencilerinin ve isimsiz birçok insanın... Kısacası bu proje ülke insanımın projesidir."
Seksen Günde Devriâlem
İletişim Yayınları'nın daha önce Mutlu Prens ve Pinokyo'nun Serüvenleri adlı kitapları okurlarla buluşturduğu çocuk klasikleri dizisi, bu kez Seksen Günde Devriâlem ile zenginleşiyor. Dünya edebiyatının en önemli isimleri arasında gösterilen Jules Verne'in bu eseri, bazen buharlı gemilerde, bazen ucu bucağı olmayan demiryollarında devam eden bir macerayı anlatıyor. Serüven dolu bu macerayı hem çocuklar, hem de ilk kez ya da yeniden okumak isteyen yetişkinler ellerinden bırakamayacaklar!
Seksen Günde Devriâlem, dünya edebiyatının en ilgi çekici karakterlerinden Phileas Fogg'un macera dolu yolculuğunu anlatıyor. Uçağın henüz icat edilmediği yıllar… Kısıtlı ulaşım koşulları, yolcuları bekleyen tehlikeler… Buna rağmen dünyanın etrafını seksen günde dönebileceğini iddia eden, dahası bütün servetini bu iddiaya yatıran bir adam… Seferlerin herhangi birinde yaşanabilecek en küçük bir gecikmenin her şeyi alt üst edeceği zamana karşı bu yarışı kazanabilecek mi? Phileas Fogg, uşağı Passepartout'yla birlikte kâh fırtınalarla boğuşan buharlı gemilerde, kâh birbirine bağlanmayan demiryolu hatlarında maceradan maceraya atılıyor.