Arşiv sır perdesini kaldıracak mı: Teşkilat-ı Mahsusa Tarihi
Derin devlet, gayri nizami harp ya da kontrgerilla... Türkiye'de bu konular tartışıldığında başlangıç noktası olarak Teşkilat-ı Mahsusa alınır. Bugüne kadar tarihi, çeşitli anılara dayalı olarak yazılan teşkilat, ilk kez Genelkurmay'daki arşivlere dayalı olarak incelendi. Dr. Ahmet Tetik'in kuruluşundan kapatıldığı güne kadar teşkilatı incelediği çalışması, "Teşkilat-ı Mahsusa Tarihi"nin ilk cildi, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından çıktı. Yayınevinin çıkardığı bir dizi kitap daha, bugün de devam eden pek çok sorunun köklerinin yattığı Osmanlı İmparatorluğu'nun son yüzyılına ışık tutuyor.
Günümüzde popüler ilginin çok arttığı Osmanlı, pek çok insan tarafından bir devlet değil de torunu olabileceği bir insanmış gibi, ata-baba ilişkisi kurduğu bir imparatorluk. Popüler ilgiyi körükleyen etkenlerin başında da siyaseten tedavüle giren "Yeni Osmanlıcılık" geliyor. Türkiye'nin Ortadoğu ve Arap coğrafyasına ilişkin taşıdığı emeller çerçevesinde gündeme geldiği iddia edilen bu kavram, özellikle milliyetçi ve muhafazakar toplum kesimlerinde epeyce bir heyecan uyandırdı. TV dizileri, romanlar ve pek çok başka kültür eserinin yanı sıra, ilginç görünümlerine de tanık olduk. 7 Haziran'da yapılacak seçimler için milletvekili aday adayları partilere başvurduğunda, AKP'nin başvurucuları arasında Osmanlı döneminden esinlenen kıyafetlerle propaganda afişleri hazırlayanlar vardı. Osmanlı'ya yönelik güncel ve popüler ilginin dikkat çeken tarafı ise, imparatorluğun yükseliş dönemine, saraya ve din kurumuna yönelik olması. Oysa, bugün süregiden pek çok toplumsal ve siyasi meselenin köklerinin uzandığı imparatorluğun son yüzyılının, bu popüler ve popülist alaka tarafından neredeyse hafızanın tümden dışına itilmiş olduğu dikkat çekiyor. Örneğin, İttihad ve Terakki, Ermeni soykırımı tartışmaları, ordunun devlet içindeki rolü, gayri nizami harp ya da kontrgerilla, Arap coğrafyası ile ilişkiler, ekonomik yapı... Üstelik bu döneme ilişkin, bugüne de ışık tutan çok fazla araştırma, inceleme ve çalışma bulunuyor. İşte bu çalışmalar arasında Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Tarih Dizisinden yayımlanan çalışmalardan bazıları:
"Teşkilat-ı Mahsusa Tarihi"
Osmanlı devletinin örtülü askeri-siyasi faaliyetlerine yönelik arşiv çalışmaları yürüten Dr. Ahmet Tetik'in "Teşkilat-ı Mahsusa Tarihi" adlı araştırmasının 1914-1916 yıllarını kapsayan ilk cildi de İş Bankası Kültür Yayınları'ndan çıktı.
Arşiv belgelerine dayalı kitabında Tetik, Osmanlı İmparatorluğu idarecilerinin, Birinci Dünya Savaşı'nda yeni savaş teknikleri ve silahlar kadar önemli rol oynayan istihbarat, strateji ve psikolojik savaş gibi kavramlarda rakiplerinden geri kalmamak için Umur-ı Şarkıyye Dairesi'ni kurduğunu anlatıyor. Yani, Teşkilat-ı Mahsusa'yı. Tetik, çalışmasında bugüne kadar daha çok anılar üzerinden anlaşılmaya çalışılan ve ancak sınırlı sayıda akademik araştırmaya konu olan Teşkilat-ı Mahsusa'nın tarihini arşiv belgeleriyle ortaya koymaya çalıştığını belirtiyor.
Başbakanlık Osmanlı Arşivleri ve Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik araştırmalar Enstitüsü'nden derlenen belgeler, Teşkilat-ı Mahsusa'nın kuruluşundan kapatılışına tüm faaliyetlerini resmi kayıtlara geçtiği şekliyle gözler önüne seriyor.
Teşkilat-ı Mahsusa, hakkındaki anlatılarla esrarengizlik barındıran bir kurum. Pek çok istihbarat örgütünün siyasi cinayetler ve çeşitli tertiplerle ilişkili olduğuna ilişkin anlatılar, bu Osmanlı kuruluşuna ilişkin de söz konusu. Bunların başında da Teşkilat-ı Mahsusa'nın Ermeni tehcirindeki rolüne ilişkin olanları geliyor. Ermeni soykırımı tartışmalarında sıklıkla gündeme gelen bu konuya kitabın yazarı da değiniyor. Tarihçi Philip H. Stoddard'ın Teşkilat-ı Mahsusa üzerine 1960'ların başındaki araştırmasına değinen Ahmet Tetik, Stoddar'dan teşkilat hakkında verilen bilgilerin çoğunun doğru olmadığı, çok az Osmanlı devlet görevlisinin teşkilatın faaliyetlerinin kapsamını bildiği yorumunu aktarıyor. Tetik, tehcire ilişkin olarak da şunları ileri sürüyor: "Teşkilat-ı Mahsusa / Umur-ı Şarkıyye Dairesi'nin etrafında örülen icraatlardan birisi de yaşanmış tarihi gerçek olarak 'tehcir' meselesidir. 'Asla belgelerin söylediğini bozmadan' değil, 'hayal gücüyle' bu meseleyle ilişkilendirilen birimin, tehcirde etkin bir şekilde yer aldığı hep söylenegelmiş ancak bunu gösteren belgeler bir türlü ortaya konulamamıştır. Araştırmamızın Kafkas Cephesi başlığı altındaki bölümünde görülecektir ki harbin hemen başlangıcında girişilen ve amaca, askeri stratejiye tamamen aykırı hareket, hüsranla sonuçlanmıştır. Zaten, tehcirin yaşandığı zaman diliminde birimin bütünüyle dış operasyonlarla uğraştığı belgelerde açıkça belli olmaktadır. Bu meselede birimin planlayıcı, uygulayıcı olduğunu ifade etmenin tarihin gerçekliğine aykırı düşeceğini belirtmek yeterlidir."
Yazarın işaret ettiği bölümdeki belgelerde, Ermenilerle ilgili daha çok Kafkasların çeşitli bölgelerindeki faaliyetlerine ilişkin merkeze verilen bilgiler ile Süleyman Askeri Bey ile Dr. Bahaeddin Şakir'in yaklaşım farkları hakkında anlatımlar yer alıyor. Bu bölümde yer verilen 25 Ağustos 1915 tarihli, 3. Ordu Komutanlığının Lazistan ve Havalisi Komutanlığına bağlı birliklere çektiği 19 Ağustos 1915 tarihli şu telgraf bulunuyor: "Kadın ve erkek ne yaşda olursa olsun hiçbir Ermeninin Karargah-ı Umuminin emri olmadan memleket haricine çıkarılmaması Başkumandanlık Vekalet-i Celilesince emredilmiştir."
Tetik'in çalışmasının 1914-1916 yıllarını kapsayan bu ilk cildi, teşkilatın tarihine genel bir bakışın sunulduğu giriş bölümünden sonra tüm faaliyetlerini bölgeler ölçeğinde sunuyor: İspanya-Fas, Trablusgarp, Rusya, İran ve Kafkas Cephesi...
"Osmanlı Askeri Tarihi"
Doç. Dr. Mesut Uyar ile University of Leeds'den doktoralı eski bir ABD ordusu subayı olan Edward J. Erickson'un kaleme aldığı "Osmanlı Askeri Tarihi" adlı kitapta, modern dünya tarihinde, özellikle de Ortadoğu ve Avrupa'da özel bir yer işgal eden Osmanlı askeri gücü inceleniyor. Kitapta, Osmanlı askeriyesinin, tipik bir göçebe fatihler topluluğu sıfatıyla atlı okçu kuvveti olarak başladığı uzun yaşamında sürekli bir gelişim ve değişim sergilediği, 14. yüzyılın başından 17. yüzyılın ortasına dek dünyadaki en yetkin askeri kurumların, teşkilatlanma usullerinin, teknolojinin ve taktiklerin gelişiminde başı çektiği ifade ediliyor. Bu tarihten sonra ise, Batı silahlı kuvvetlerinin üstünlüğü ele geçirmeleriyle öneminin nispeten azaldığı belirtilen kitapta, Osmanlı ordusunun 1918'e kadar güçler dengesinde yine de hesaba katılması gereken ciddi bir kuvvet olmayı sürdürdüğü anlatılıyor.
Uyar ve Erickson, Osmanlı ordusunun dönüşümünü yine Osmanlıların perspektifinden takip ettikleri kitapta, askeriyenin geçirdiği gerek teşkilat düzeyindeki gerekse entelektüel ve kurumsal değişimleri bir bütün halinde inceliyor ve ordunun giderek askeri çerçevenin dışına çıkan bir rol üstlenmesinin siyasi tarihini de modenleşme süreciyle birlikte ele alıyor. Resimler ve haritalarla da zenginleştirilen kitap temel bir başvuru kaynağı niteliğinde.
Uyar ve Erickson, ordunun imparatorluğun belkemiğini oluşturdunu ve o olmadan imparatorluğu anlamanın mümkün olmadığını belirtiyor. 17. yüzyıla gelindiğinde sınırları Akdeniz'den Hazar'a, Polonya'dan Hint Okyanusu'na uzanan imparatorluğun etkin bir bürokrasiye sahip olduğu anlatılan kitapta, bu bürokrasinin ise ordunun ihtiyaçlarını karşılamak için yapılandığı ve genişlediği anlatılıyor. Nüfus ve mali tahrirlerin, kayıt ve arşiv sisteminin, hukuk sisteminin, vergilendirme, askere alma, haberleşme ve ulaştırma sistemlerinin de ordunun ihtiyaçlarını esas alarak yapılandırıldığı belirtilen kitapta, bütün bunların modernleşme sürecine etkilerine işaret ediliyor.
"Osmanlı Arap Coğrafyası ve Avrupa Emperyalizmi"
Tarihçiler Prof. Dr. Ali Akyıldız ve Prof. Dr. Zekeriya Kurşun'un hazırladığı "Osmanlı Arap Coğrafyası ve Avrupa Emperyalizmi" isimli kitapta ise, imparatorluğun son döneminde hazırlanmış bir dizi rapor yer alıyor. Bu raporlar, Birinci Dünya Savaşı sonrasında neredeyse tamamı işgal altında olan ancak fiilen ve hukuken Osmanlı egemenliği altındaki Arap coğrafyasına ilişkin. Jeopolitiği ve sahip olduğu kaynaklar ile Avrupalı işgalcilerin iştahını kabartan bu bölgenin gizli ve açık antlaşmalarla işgal ve nüfuz alanlarına bölündüğü anlatılan kitapta, Osmanlı hariciyesinin yani Dışişleri bürokrasisinin savaş öncesinde yaptığı hazırlıklar ortaya çıkarılıyor. Çünkü Arap coğrafyasının savaşın sonunda masaya getirileceğini ve hukuki bir statüye kavuşturulacağını fark eden Osmanlı hariciyesinin, oturmayı umduğu o masada ileri süreceği argümanlara hazırlık yapılmış ve bununla ilgili de raporlar hazırlatılmıştı. Hariciye Nezareti İstişare Odası Hukuk Müşavirliği'nin nezaretinde Osmanlı diplomatlarının fikir sahibi olmaları için hazırlatılan bu raporlarda imparatorluğun bölgedeki "haklarının" geri alınmasına için başvurulacak yöntemler yer alıyordu. Prof. Dr. Akyıldız ve Prof. Dr. Kurşun'un, günümüz okurunun kullanımına sunduğu erişilmesi zor bu raporlar, Arap coğrafyasında günümüzde yaşanan sorunların yüz yıl önceki köklerine de ışık tutuyor. Kitapta yer alan bu raporlar ise şunlar: "Filistin Meselesi-Siyonizm Davası", "Bağdad Şimendüferi Meselesi", "El-Cezire Kıtasındaki Petrol Madenleri İmtiyazı Meselesi", "El-Cezire Kıtasının İrva ve İska Meselesi", "Şattülarap", "Muhammara Meselesi", "Necid Kıtası Meselesi", "Kuveyt Meselesi", "El-Katar Sevahili Meselesi", "Bahreyn Adaları Meselesi", "Maskat Meselesi", "Aden ve Nevahi-i Tis'a Meselesi", "Şeyh Said Meselesi", "Hadramut Meselesi", "Farisan Adaları Meselesi", "Trablusgarp, Bingazi ve Cezair-i İsna-aşer Meseleleri", "Mısır Meselesi"
"19. Yüzyılda Osmanlı Ekonomisi Üzerine Araştırmalar"
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları'nın Tarih Dizisinden Osmanlı tarihine ilişkin yayımlanan çalışmalardan biri de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tevfik Güran'ın "19. Yüzyılda Osmanlı Ekonomisi Üzerine Araştırmalar" adlı kitabı. Çalışmada, 19. yüzyılda hem Sanayi Devrimi'nin bir sonucu olarak ülkeler arasında ekonomik gelişmişlik-geri kalmışlık ayrışmasının temelinin atıldığı, hem de ilk küreselleşme sürecinin yaşandığı dönem olduğu vurgulanıyor.
Dünya ekonomisinin bu son derece kritik yüzyılında Osmanlı ekonomisinde de gerek iç dinamiklerin ve gerekse dünya ekonomisindeki gelişmelerin etkisiyle önemli değişim ve dönüşümler ortaya çıktığı ifade edilen Prof. Dr. Güran'ın çalışmasında, ancak tüm çabalara rağmen sanayileşme ve ekonomik gelişme başarısının gösterilemediği hatırlatılıyor.
19. yüzyıl Osmanlı ekonomosiyle ilgili arşiv kaynaklarından derlenen verilere dayalı on iki araştırmanın yer aldığı bu kitapta Tevfik Güran, bu dönem içinde başta ekonominin en geniş sektörü olan tarım olmak üzere, Osmanlı ekonomisinin yapısal özelliklerini ve performansını inceleyerek başarıyı engelleyen ekonomik faktörlerin ortaya konmasına dönük yeni ve zengin bilgiler sunuyor.