Aras’tan yeni kitap: Elveda Antura
Elveda Antura, 1915’in gölgesinde büyüyen bir neslin yaşadıklarını gözler önüne seriyor. Beş yaşındayken çıkarıldığı ölüm yolculuğunda ve sonrasında Cemal Paşa’nın Antura’da kurdurduğu yetimhanede yaşadıklarını anlatan Karnig Panyan, bir yetimler kuşağının hikâyesine kulak vermeye çağırıyor okuru.
Karnig Panyan, 1915-1918 yılları arasında, İttihat ve Terakki yönetiminin kilit isimlerinden Cemal Paşa’nın Ermeni, Türk ve Kürt çocukları topladığı, Halide Edip’in de bir süreliğine sorumluluğunu üstlendiği Lübnan’daki Antura Yetimhanesi’ndeydi. Sahipsiz kalan Ermeni yetimleri yabancı yardım kuruluşlarına kaptırmak istemeyen ve kendi metotlarıyla eğitme niyetinde olan Cemal Paşa’nın inisiyatifiyle burada ilk günden itibaren uygulanan baskıcı program, çocukların mücadelesinin çıkış noktası olacaktı. Aynı zamanda bölgede hüküm süren kıtlık çocukların yaşamak için her türlü badireyi göze alması demekti.
Elveda Antura, I. Dünya Savaşı’nın yol açtığı yıkımdan nasibini alan bir coğrafyada oradan oraya savrulan yetimlerin kıtlığa ve kimliklerini inkâra karşı direnişlerini anlatıyor. Erken yaşta olgunlaşan ve çocukluklarını doya doya yaşayamayan bir nesle kulak vermek isteyenler için.
Pete Najarian'ın 'Belleğin Kızları' Türkçede okurla buluştu
Kitaptan:
Dünyaya gelen her canlı, doğduğu andan itibaren yemek istiyordu. Adem ve Havva’dan beri bu böyleydi, onların hikâyesini bana annem anlatmıştı. O günden bugüne, insanların temel düşüncesi hep karnını doyurmak olmuştu. Mağaranın önündeki karıncalar, buğday tanesini bin bir güçlükle yuvarlayarak yuvalarına götürüyor, kuşlar dallarda şarkı söyledikleri kadar yaprak ve meyve yiyor, karşı tepenin yamacındaki inekler, başlarını aralıksız otlara gömüyorlardı. Biz de sabahları gözümüzü açar açmaz ne yiyeceğimizi düşünüyorduk, yemek istiyorduk, çünkü yaşamak istiyorduk. Her türlü tehlikeyi, her türlü yorgunluğu göze almış, ot, kök, meyve bulma umuduyla bu dağlara gelmiştik. Çünkü yetimhanede verilen şey yemek değildi, o verilenle yaşamak da mümkün değildi. O halde, çok yaşasın bu dağlar, çok yaşasın bize nimetlerini sunan bu ağaçlar, çok yaşasın sahipsiz yetimlerin sığındığı, onlara yuva olan bu mağaralar!
Karnig Panyan
1910'da Sivas'a bağlı Gürün'de doğdu. Kendi kafilesi için tehcirin son durağı olan Hama'da annesini ve kardeşlerini kaybetti. Önce Hama Yetimhanesi'nde, sonrasında ise Cemal Paşa'nın Lübnan, Antura'da kurdurduğu yetimhanede kaldı. Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'nda mağlup olup bölgenin kontrolünü yitirince yetimhanenin idaresini Yakındoğu'ya Yardım Heyeti üstlendi. 1920-1925 arasında bu kurum himayesindeki Cübeyl Yetimhanesi'nde yaşadı. Yetimhanelerde geçirdiği bu yılların ardından Hamazkayin tarafından Beyrut'ta kurulan Cemaran Lisesi’ne girdi. 1935'te mezun olduğu Cemaran'a sonraki yıllarda eğitimci ve idareci olarak hizmet verdi. Lübnan'daki Ermeni toplumsal yaşamına yön veren kanaat önderlerinden biri oldu. 1989'da hayatını kaybetti.