Alevilikle ilgili kanıları sarsan çalışma: "Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık"
Ayfer Kaya-Stump'un Alevi kaynaklarını, tarihini ve tarih yazımını belgeler ışığında yeniden ele aldığı kitabı "Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık", Anadolu dinsel kültürüne ilişkin yaygın kanıların pek çoğunu kökünden sarsıyor. Kitap, Bilgi Üniversitesi Yayınları'ndan çıktı.
Günümüz toplumlarında siyasete yön veren alanlardan biri kimlikler… Üstelik Türkiye gibi yurttaşlığın hukuksal tarifinin, hakim bir etnik ve inanç kimliğinin merkeze konularak tarif edildiği, dayatıldığı, diğerlerinin de dışlandığı ülkelerde, kimlikler aynı zamanda bir sorun ve çatışma alanı.
Devletin hem hakim bir unsura dayalı kimlik dayatması hem de bu hakim unsur dışındakiler için kimin kim olduğunun tarifi ve tayininde tekelci bir konumu elde tutmak istemesi de bu çatışmaların nedenini oluşturuyor.
Türkiye'de dışlanan, kendini tarif hakkından yoksun bırakılan ve bu şart üzere tanınmanın getirdiği meşruiyetten de yoksun bırakılan kimliklerden biri de Alevilik. Üstelik gelinen noktada devlet de inkâr ve yok saymaya ilişkin pratikleri sürdürse de çeşitli düzeylerde sorunların varlığını kabul eden bir söylemi benimseme eğilimini gösteriyor.
"Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık"
Kimlik alanı farklı disiplinlerde araştırmaların da kaçınılmaz olarak odağında. Alevilikle ilgili 1980'lerin sonlarından itibaren yaşanan kültürel canlanışın, bu alanda var olanları yönlendirdiği ilk alan da tarih. Aleviliğin tarihine ilişkin yayımlanan son çalışmalardan biri de ABD'de William and Mary Üniversitesi'nin Tarih Bölümü'nde İslam ve Ortadoğu üzerine dersler veren Ayfer Karakaya-Stump'un "Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık" adlı kitabı. Bilgi Üniversitesi Yayınları'dan çıkan kitabın yazarı Karakaya-Stump, "Sultanın Tebaası, Şahın Talipleri" başlıklı doktora tezini Harvard Üniversitesi'nde hazırlayan bir akademisyen.
Elazığ'da Alevi evleri işaretlendi!
Yer edinmiş kanaatleri sarsıyor
Ayfer Karakaya-Stump, "Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık" adlı kitabında Anadolu'daki çeşitli Alevi ocaklarının dede ailelerinin elindeki belgelerden yola çıkarak Ortadoğu coğrafyasına uzanıyor ve gün ışığına çıkardığı yeni belgeleri, tarih disiplininin metoduyla yorumlayarak, bu alana ilişkin yer edinmiş kanaatleri derinden sarsıyor.
Alevi-Bektaşi tarihine bakışı değiştiriyor
Alevi-Bektaşı tarih yazımına ilişkin yerleşik kanıları kökünden sarsan çalışmasında Karakaya-Stump, bu alana ilişkin ortaya konulan çalışmaların sayısındaki artışa rağmen niteliklerinin geri düzeyini ve kimlik politikalarını yönlendirmek adına bir misyonla kaleme alınmış olmalarını eleştiriyor.
Alevi Dedeleri açlık grevine başladı
Alevi-Bektaşiliğe ilişkin çalışmalardaki kavramsal ön kabullerin ve düşünce kalıplarının olumsuz etkisine kitabında işaret eden Ayfer Karakaya-Stump, Fuad Köprülü'nün Anadolu dinsel kültürüne ilişkin 1920'li yıllarda ortaya koyduğu formülleri, yeni belgeler ışığında sıkı bir sınamaya tabi tutuyor. Karakaya-Stump, Alevi-Bektaşi tarihine bakışı şekillendiren "sözlü kültür-yazılı kültür", "yüksek İslam-halk İslamı", "ortodoksi-heterodoksi" gibi çift kutuplu karşıtlık formülasyonlarının ve "senkretizm" gibi kavramsallaştırmaları çalışmasıyla boşa çıkarıyor.
Sözlü değil yazılı, göçebe değil yerleşik...
14. yüzyıl sonuna kadar dayanan "şecere", "icazetname", "ziyaretname" gibi yazılı kaynaklar ile Aleviliğin inanç ve esaslarıyla erkanının toplandığı "Buyruk" adlı kitabı mercek altına alan Karakaya-Stump, bu dinsel kültürün yazılı kaynakları bulunduğunu, göçebe topluluklar kadar yerleşikler arasında da yaygınlık kazandığını ortaya koyuyor. "Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık" adlı kitabında yazar, bu inanışı, heterodoksi ya da sentretik olarak nitelemenin yetersizliği ve hatalarına işaret ederek, doğru ayrımın şeriat merkezli bir İslam ile mistik/Batıni bir İslam farklılaşması üzerinden tanımlamanın doğru olacağını işaret ediyor.
Davutoğlu'ndan Alevi önderlere "PKK ve IŞİD'i defetme" çağrısı
Anadolu'da Kızılbaş inanışı nasıl şekillendi?
Kitapta, yeni tarihsel bulgular doğrultusunda Kızılbaş hareketinin, 15. yüzyılda Safevi önderliğinde bir araya gelmiş, bununla birlikte kendilerine ait bağımsız etki alanları bulunan köklü bazı Sufi ve gezginci derviş gruplarının bir koalisyonu olarak düşünmek gerektiği ifade ediliyor. Bu grupları inançsal olarak bütünleştiren ortak zeminin ise, şeriat odaklı Sünni İslam'a karşı paylaştıkları muhalif tavır olduğunun belirtildiği çalışmada, mistik yönü ağır basan, Ali-merkezli bir din anlayışının oluştuğu anlatılıyor. Zamanla bu farklı Sufi ve gezginci derviş gruplarının Kızılbaşlık şemsiyesi altında "ocaklara" evrildiği dile getirilen kitapta, özgün Alevi ocakları sisteminin ve bu yapıya dayanan kurumları ve ritüelleri olan müstakil bir inanç topluluğun meydana gelişi anlatılıyor. Kitapta bunlara ilaveten Irak kaynaklı zamanla tarikatlaşan tasavvufi oluşum Vefailiğin, Kızılbaşlık ve Bektaşilik ile bütünleşmesi de anlatılıyor.
Alevilerden Kadıköy'de dev miting
Tarihi belgelerin de tıpkı basımlarıyla yayımlandığı kitapta, şu ana başlıklarla bir araya getirilmiş makaleler bulunuyor:
"Alevi-Bektaşi Tarih Yazımı"; "Kızılbaş, Bektaşi, Safevi İlişkileri"; "Irak'taki Bektaşi Tekkeleri"; "Alevi Dede Ailelerine Ait Buyruk Mecmuaları"; "Yeni Kaynaklar Işığında Kızılbaş Hareketinin Oluşumu ve Anadolu'daki Kızılbaş/Alevi topluluklarının Safevilerle İlişkileri"; "Sinemilliler: Bir Alevi Ocağı ve Aşireti"; "Bir Vefai/Alevi Dervişine Ait 1548 Tarihli bir Ziyaretname"; "Vefailik, Bektaşilik ve Anadolu'da 'Heterodoks İslamın Kökenleri Meselesi: Köprülü Paradigmasını Yeniden Düşünmek"; "Alevilik Hakkındaki 19. Yüzyıl Misyoner Kayıtlarına Eleştirel Bir Bakış ve Ali Gako'nun Öyküsü".
Kitap, okuru tarih disiplininin metotlarıyla elde edilmiş yeni bilgilerle tanıştırmanın dışında, kâh 14. yüzyılın Bağdat'ına ya da 17. yüzyılın Necef'ine ya da Anadolu'nun bir kasabasına götürüyor, tekkelere sokuyor, dervişlerin mektuplarını okutuyor ve bir romanın sayfalarında gezildiği izlenimi veriyor.
İlk Alevilik Anabilim Dalı Hamburg Üniversitesi'nde açıldı
Tabii okurken şunu unutmamak gerek: Kitap bir inanç ya da dini öğreti kitabı değil, o inanç ve ona sahip olanların dinsel kültürünün nasıl bir sosyo-politik tarihsellik bağlamında oluştuğunu anlatan akademik bir tarih çalışması.
Kitap, Osmanlı'da inanç örgütlenmelerinin siyasal işlevlerine ve Anadolu'da ve bugünün devletinde hala etkisi süren konumlanışların nasıl bir bağlamda ortaya çıktığına ilişkin de okuru bilgilendiriyor. Çeşitli inanç örgütlenmelerinin bugün bile devlet eliyle giriştiği mücadelelerin tarihsel bir bağlamı olduğu görülüyor. Örneğin, Bektaşi tekkelerine II. Mahmud dönemindeki el konulması, kapatılması, tahrip edilmesi ve Nakşibendi şeyhlerine devredilmesi ile ya da Abdülhamid döneminde Avrupa sömürgeciliğinin "beyaz adamın yükü" sloganından mülhem, "medenileştirme" söylemiyle yeni hamlelerde bulunulması günümüz devletinin de bazı uygulamalarının ilksel biçimleri olduğu izlenimini uyandırıyor.