Tolgahan Sayışman: ‘‘Yeni proje ile geliyorum’’
CNN Türk Los Angeles Temsilcisi Barbaros Tapan, şu sıralar Los Angeles’da yaşayan ünlü oyuncu Tolgahan Sayışman ile Los Angeles’daki yaşamını, Türk sinemasının gidişatını ve yeni başlayacak dizisini konuştu.
Elveda Rumeli ve Lale Devri dizileri ile televizyon izleyicilerinin sevgilisi olan yakışıklı aktör Tolgahan Sayışman ile Los Angeles’da bir araya geldik. Bakalım yakışıklı aktör televizyondan ayrı kaldığı bu zaman içerisinde neler yapmış?
Uzun bir süredir Los Angeles’dasın, burayı seçmenin özel bir nedeni var mı?
Los Angeles’ a 4-5 sene evvel de gelmiştim. Buraya gelmeden önce çok değişik ülkeleri de gezdim. Los Angeles hem eğlence dünyasının hem de sinema dünyasının kalbi olan bir şehir. Buraya kız kardeşim ile birlikte geldik. Kendisi mühendislik mezunu. Ancak sinema sektörüyle ilgili çalışmalar yapmak için 2. üniversite olarak UCLA ya gidiyor burada. Ben de bundan sonra bir ayağımın artık burada olmasını hedefliyorum. Türkiye'de olacak dizi ya da sinema filmi işlerimden sonra burada daha fazla vakit geçirmeyi istiyorum.
Los Angeles’da şimdiye kadar olan gözlemlerinden bahseder misin bize?
Los Angeles çok büyük bir şehir. Yerleşim yerleri birbirlerine uzak toplu taşıma olayı fazla yaygın değil. Buraya gezmeye gelen turistler için hemen anlaşılması kolay bir şehir değil. Burada kaldığım bölge Hermosa Beach… Burada dünya plaj voleybolu turnuvaları, sörf şampiyonaları yapılıyor. Sabahları burada erken saatlerde okyanus kıyısında koşular yapıyorum. Spor yapmak ile geçiriyorum günümün büyük bir bölümünü .
Hollywood’a artık çok yakınsın senin burada bir aktör olarak kendine kattıkların neler?Yaptığımız iş sırf okulda öğrenilen bir iş değil. Tabi ki okulda eğitimini almak da çok önemli. Televizyon ve sinema çok göreceli bir meslek. Kendi adıma konuşmak gerekirse devamlı çevremdeki insanları, mesleki alanımda örnek aldığım kişileri gözlemliyorum. Los Angeles bu anlamda bana çok güzel imkanlar sunuyor. Özel hayatımda da sinema ile her zaman iç içeyim. Burada ünlü oyuncu koçlarının workshopları var. Ama katılmanız için kesinlikle çok iyi İngilizce konuşmanız lazım. Bunun için de lisan okuluna gidiyorum.
Hollywood’da beğendiğin aktörler ya da yönetmenler kimler?
Christopher Nolan, Ridley Scott, David Fincher, JJ Abrams yapımlarını çok beğendiğim yönetmenler. Daniel Day Lewis, Hugh Jackman, Brad Pitt, Leonardo DiCaprio, Al Pacino filmlerini beğeni ile izlediğim aktörler.
Senin Türkiye’deki şöhretin artık buralara kadar gelmiş. Los Angeles’da yabancı hayranlarının seni her gittiğin yerde tanıması nasıl bir duygu?
Bunu anlatmam çok zor. Buna siz şahit oldunuz… Bu bizim Türkiye’de yaptığımız işin artık ne kadar kendisini geliştirdiğini gösteriyor. Burada özellikle Ortadoğu’dan buraya yerleşmiş ve Los Angeles gibi bir yerde evlerinde Türk dizi filmlerini izleyen insanların, bizleri burada da tanıması, imza istemesi, gösterdikleri sevgi gerçekten yaptığınız işe sizi daha da çok motive ediyor .
Türk sinemasını ve dizi film sektörünün bugün içinde olduğu durumu nasıl değerlendirirsin?
Sinemamız 2000’lere kadar nerdeyse 20 yıla yakın bir süre büyük bir krizin içindeydi. Son yıllarda televizyon dizilerinin gelişimi sinemaya da yansıdı. Yılda ortalama 80’nin üzerinde yeni film çıkıyor. Çok yetenekli yönetmenlerimiz ve senaristlerimiz var. İyi bir film yapmak istiyorsanız maliyet çok önemli, son yıllarda televizyon dizileri seyirciyi daha çok evde tuttu. Evde çay demleyip istediği bir kanalda istediği aktörü, sinema parası ödemeden seyredebiliyor. Bu da ne yazık ki son dönemlerde sinema filmlerinin gişe hasılatına olumsuz olarak yansıyor. Türkiye’nin son yıllarda en çok gişe yapan filmlerini örnek vermek gerekirse, yaklaşık 5- 6 milyon seyirciye ulaşmış. Bunun bence 10 milyon ve üzeri olması lazım en azından. Sonuç olarak sinema işi riskli büyük bir iş haline geldi. Maliyetleri kısınca ister istemez bu sizin yaptığınız işin kalitesine de yansıyor. Amerikan filmleri de artık son yıllarda fazla gişe yapmaz oldu. Bunun da şöyle zararlarını görüyoruz. Mesela Tom Cruise, Hugh Jackman yeni bir filminin açılış galasını dünyanın birçok değişik şehrinde yaparken, filmlerinin gişesinin Türkiye’de az olacağını bildiklerinden ülkemize gelmiyorlar. Ülkemizde sinemanın gelişimi için daha çok radikal kararlar alınmalı film stüdyoları yapılıp dış pazar ile daha çok ortak yapım işlerini ülkemize getirmeliyiz.
Televizyon dizilerimiz bir yandan artık bütün dünyada seyredilirken bir yandan da sektörün emekçilerinin yaşadığı zorluklar sizleri zor şartlar altında çalışmaya zorluyor, bunun için neler söylemek istersin?
Ben bu konuyu yıllardır verdiğim çoğu röportajımda dile getiriyorum. İnsanlar bunu çok para kazanıyorsunuz karşılığı bu diye yorumlayıp geçiştiriyor. Ben 5 yaşından beri çalışmayı çok seven bir insanım. Burada önemli olan bizim çok çalışmamızdan ziyade yaptığımız işin kalitesi. Dizi filmlerin süreleri çok uzun oluyor. 120 dakika bir bölüm çekmek bir sinema filmine denk bir süre. Bu senaristler içinde çok zor bir durum. Bir senaristin her hafta 120 dakikalık bir iş çıkarması yapılan işin enerjisini, akıcılığını, heyecanını yok ediyor. Normal olarak 40-45 dakika olması gereken bir bölüm 120 dakikaya yayıldığında işin içerisine bir sürü gereksiz sahne, boş bakışlar, monoton anlar giriyor. Artık televizyon seyircisi bunları anlıyor bu onları dizilerden çabuk bıktırmaya, alternatif olarak başka televizyon programlarına, yarışma programlarına doğru itti. Elveda Rumeli’nin çekimleri 2.5 sene sürmüştü. Aslında bu dizi normal yayınlanma süresi 40-45 dakika ile çekilseydi 5 sene bile sürebilirdi. Amerikan dizilerinde bunun birçok örneği var. 5-10 sene süren diziler seyirciyi bıktırmadan sürebiliyor. Artık seyirci ne zaman yeni bir dizi film fragmanı görse acaba kaç bölüm olacak seyretmeye başlasam yayından kalkar mı diye endişe duymaya başladı. Bunun bir de sağlık tarafından zorlukları var. Sette çalışan arkadaşlarımız çok fazla yoruluyorlar. Yıllar evvel yakında dizi film setlerinde insanlar ölebilir demiştim. Bunları da duymaya başladık artık ne yazık ki. Yaptığımız iş performansa dayalı bir iş. Pazartesi günü elinize senaryo verilip çarşamba günü ezbere dayalı hadi çık oyna dediklerinde verebileceğimiz işin kalitesi ne yazık ki iyi olmuyor.
Amerika’da SAG-AFTRA Televizyon ve Sinema dünyasında çalışanların telif haklarını koruyan bir sendika var. Sen Türkiye’deki kurulan oyuncular sendikasını yeterli görüyor musun?
Türkiye’de kurulmuş bir oyuncu sendikamız var. Ne yazık ki önü tıkalı. Sendikanın yapmak istediği oyuncuların telif haklarını ve uzun süren dizi sürelerini kısıtlamak. Türkiye’de genellikle TV kanalı sahipleri başka sektörlerden gelmiş ve bu işe girmiş kişiler. Bu ayrıca sendika ile birlikte hareket etmelerinin önünü tıkayan bir durum. Amerika bu işi başından itibaren çok organize bir şekilde halletmiş. Devletimizin bu konuya daha çok eğilmesi ve işlerin önünün açılmasını sağlayacak kanunların çıkarılması lazım.
Bu sene Oscar’larda ülkemizi Nuri Bilge Ceylan’ın Kış Uykusu filmi temsil edecek bununla ilgili olarak neler söylemek istersin?
Türk sineması artık Hollywood'un kapılarını açmalı. Daha Oscar’a aday hiç bir filmimiz yok tarihimizde. Nuri Bilge Ceylan, yaptığı işler ve aldığı önemli ödüller ile dünya sinemasında kendisini ispatladı. Nuri Bilge Ceylan’ın bu başarıları ülkemizdeki yeni nesil genç arkadaşlara ayrıca çok iyi bir ilham veriyor. Onun Oscar’lara aday olması Türk sinemasında bir devrim niteliğinde olur. Onun bunu hakettiğini ve Oscar heykelciğini alıp ülkemize kazandırmasını canı gönülden diliyorum.
Son olarak yeni projenden bahseder misin bize?
Yakında Türkiye’de yeni dizi filmimin çekimleri başlayacak. Uzun bir ara verdim. Televizyonu, çalışmayı özledim, senaryosuna çok inandığım bir proje tabi ki buna bizden çok seyircilerimiz karar verecek hayırlısı olsun diyelim.