Evlilik, iki kişi ile yaşanan bir ilişki biçimidir. Bu ilişkide, her şey karşılıklı yaşanmaktadır. Çiftlerin yaşamlarını paylaştığı ev içindeki sorumluluklarının da eşit olarak paylaşılması gerekir. Yaşadığımız dönemde kadınlar da, en az erkekler kadar iş hayatında, aktif sosyal yaşamın içinde. Kadınların hem iş, sosyal yaşamda hem de ev içinde sorumlulukları çok ağırdır. Bundan ötürü de erkeğin bu sorumlulukları hafifletmek için elinden geleni yapması gerekir.
Örneğin kadın evi temizliyorsa, erkek evin ihtiyaçlarını almalıdır. Evin tamiratından erkek sorumlu olmalı mesela. Sofra kurulması işlemini kadın yapıyorsa erkek toplama işinde aktif olmalıdır.
Evlilik sadece mutluluğu, hüznü, yaşamı paylaşmak değil; her konuda işleri paylaşıp çiftlerin birbirlerinin hayat yüklerini hafifletmesi demektir.
Evlilikle ilgili yapılan birçok araştırma, mutlu bir evliliğin temelinin sevgi, saygı, hoşgörü benzeri duygular olmadığını ortaya koymuştur. Mutlu bir evliliğin en büyük sırrı, doğru bir iş bölümü yapmaktan geçiyor.
Eşlerden birinin çoğu sorumluluğu sürekli diğerine yüklemesi, bir süre sonra o kişinin tükenmiş hissetmesine yol açıyor. Bunu hisseden bu kişi, evliliği tek başına sürdürmenin verdiği hisle; ya evliliği sonlandırma yoluna gidiyor, ya da evlilik içinde huzur olmadığı için mutlu ve huzurlu bir evlilik yaşayamıyor.