Üç kelime...

Öğrenciler izleyici bölümüne oturuyorlar. Milletvekillerinin şaşkın bakışları arasında bir anda ayağa fırlayıp “Paralı Eğitime Hayır” yazılı pankartı açıyorlar, Tüm Türkiye’nin gözleri önünde. Herkes şaşkın. Onlar kararlı...
29 Şubat 1996 günü. Yer Ankara. 12 üniversite öğrencisi “Orman Kanunu” ile ilgili görüşmeleri izlemek için Meclis koridorlarında yürüyor, oturumu izlemek için. O an kimse bilmiyor öğrencilerden Deniz Kartal’ın bedeninde bir bez parçasının sarılı olduğunu, ve o bez parçasında “Paralı Eğitime Hayır” yazıldığını.
Öğrenciler izleyici bölümüne oturuyorlar. Milletvekillerinin şaşkın bakışları arasında bir anda ayağa fırlayıp “Paralı Eğitime Hayır” yazılı pankartı açıyorlar, Tüm Türkiye’nin gözleri önünde. Herkes şaşkın.
Onlar kararlı. Öğrenci harçlarına yapılan yüzde 350 zamma karşı bir ses vermek gerekiyor. Onlar da sessizce, sadece üç kelimeyle o sesi veriyorlar. Hem de Meclis’te. Sonra…
Sonrası apar topar gözaltı, “terör”, “kalemli çete”, “örgüt” gibi kelimelerle, mahkemelerle, cezaevleriyle dolu yıllar.
Sonrası, o ilk açılan pankarttan sonra yüzlercesini açan diğerleri.
Sonrası parasız eğitim talep eden neredeyse tüm öğrencilerin yargılandığı başka davalar, cezaevleri.
Sonra…
Sonrasında yıllar yılları kovalıyor. Gün geliyor bir hükümet yetkilisi üniversite harçlarının kaldırıldığını açıklıyor. Yani bundan böyle “Üniversitede eğitim parasız” diyor. Onunkisi de üç kelime. Tıpkı 16 yıl önce açılan o pankarttaki gibi.
Peki 1996’da o ilk pankartı açanlar şimdi neler düşünüyor?
Cezaevinde geçen yılları mı yad ediyor?
O pankartı vücuduna sarıp Meclis’e sokan Deniz Kartal şimdi nerede ne yapıyor?
O üç kelime için bile bu ülkede ne bedeller ödeniyor…
Ve birileri o bedellerden asla feragat etmiyor.