Türkiye'nin karnesi 'zayıf'
Sultangazi'de bir gecekonduda ölen 7 yabancı, Türkiye'nin insan kaçakçılığı karnesini ve mülteci meselesini yeniden gündeme taşıdı. Hintli ve Pakistanlı işçiler Türkiye'den başka bir ülkeye mi gitmeyi bekliyorlardı? Yoksa gerçekten karayollarına işçi olarak mı alınmışlardı? işte uluslararası verilerde Türkiye'nin insan kaçakçılığı karnesi.
Türkiye, Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın her yıl yayınladığı insan kaçakçılığı raporunda "ikinci kademe" ülkeleri arasında yer alıyor. Aynı zamanda kaçakçılar için hem kaynak, hem geçiş hem de nihai hedef ülke konumunda.
2011 raporuna göre, Türkiye özellikle 2006'dan bu yana insan kaçakçılığı ile mücadelede önemli mesafe katetse bile uygulamada hala aksayan önemli noktalar var.
Raporda Türkiye'nin sorunun farkında olduğu ama "zorunlu işçilik" ve insan kaçakçılarının kurbanlarını korumada yetersiz olduğu belirtiliyor.
ABD raporunda eleştirel bir tonda yer verilen bir diğer nokta, Türkiye'nin 2010 yılında ihbarlar için açılan acil telefon hattına 150.000 dolarlık fon ayırabildiği belirtiliyor ama mülteci ve zorla çalıştırılan kişilerin korunması için açılan sığınma evleri ardarda kapanıyor.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin Türkiye Temsilciliği'nin yayınladığı verilere göre eylül 2011 itibariyle Türkiye'de yaşayan resmi mülteci sayısı 13167. Bu rakamın neredeyse yarısını Irak'tan gelenler oluşturuyor. Ülkedeki sığınma talep edenlerle birlikte toplam yabancı sayısı ise 20.000'in üzerinde.
Uzmanlar ve uluslararası kuruluşlar, Türkiye'nin özellikle kamu görevlilerinin karıştığı insan kaçakçılığı olaylarında cezai müeyide uygulamakta geri kaldığını raporlarda belirtiyor. Çok sayıda insan kaçakçılığı kurbanının ülkelerine geri dönmekten korktuğu, yakınlarını korumak için polise ifade vermeyi reddettiği ve uzun mahkeme süreçleri yüzünden tutuklandıkları da raporlarda yer buluyor.