TBMM'de Seyit Rıza tartışması
TBMM Genel Kurulu'nda, BDP Grup Bakanvekili İdris Baluken'in "CHP'li bir vekilin iade-i itibar istemesi bir vahamet. Dersim halkının, Seyit Rıza'nın ve torunlarının iadei itibara ihtiyaçları yoktur" sözleri tartışmaya neden oldu.
Genel Kurul'da, 2013 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı üzerinde BDP Grubu adına son konuşmayı yapan Baluken, tutuklu vekillerin biran önce serbest bırakılması gerektiğini kaydetti.
Kanın bir gün bile akmasına artık halkın tahammülü kalmadığını belirten Baluken, Türkiye'nin 1921 Anayasası ruhuna ihtiyacı olduğunu savundu.
Dersim'de olaylarında Seyit Rıza'nın yaşı küçültülerek, oğlunun ise yaşı büyültülerek idam edildiğini dile getiren Baluken, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu konuda en büyük öz eleştiri yapması gereken CHP'nin durumuna da bir bakmak gerekir. CHP'li bir vekilin iade-i itibar istemesi bir vahamet, CHP'nin katliamdan sorumlu parti olarak iadeiitibarı kabul etmemesi de ayrı bir vahamettir. Dersim halkının, Seyit Rıza'nın ve torunlarının bir iade-i itibara ihtiyaçları yoktur, çünkü onlar o gün olduğu gibi bugün de zulme karşı direniyorlar. İade-i itibar olmasa da itibara ihtiyacı olan CHP ve teklifi yapan ve ret eden tarihten, toplumsal gerçeklikten yoksun milletvekilleridir."
Kürtler'in, iktidarı ele alan AK Parti'ye yönelik ciddi bir umut beslediğini ifade eden Baluken, "Fakat süreç içerisinde AKP de Başbakan da vicdan cesaret terazisinde sınıfta kalmış, hak, adalet, eşitlik yerine Türkçülüğü tercih etmiştir" dedi.
"Bugün Kürt sorunu vardır ve Kürtler AKP'nin yurtdışında yaşayan Türklere talep ettiği ve aslında onlar da bulunan hakkın bir gram fazlasını istememektedir" ifadesini kullanan Baluken, "Çin'de Uygur Türklerinin sahip olduğu özerkliği Kürtler talep edince bölücü olmakta, Balkanlar'da Türklerin anadil hakkını Türkiye'de Kürtler isteyince hain olmakta, Güney Kürdistan'da 300 bin Türkmenin sahip olduğu haklar bile Kürtlere çok görülmektedir" diye konuştu.
Baluken'in sözlerine tepki gösterdi
Sataşma gerekçesiyle söz alan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi, Baluken'in, CHP Grubu'nun itibarıyla ilgisi saygısız değerlendirmeler yaptığını ifade etti.
Hamzaçebi, "Cumhuriyet'in kurucu iradesiyle problemi olanların başkaları nezdinde itibarı olabilir ama CHP nezdinde itibarı yoktur. Olmayan itibarın iadesi diye de bir konu CHP'nin gündeminde bulunmamaktadır" dedi.
Terörle arasına mesafe koyamayanların "barış ve demokrasi" kelimelerini ağzına alamayacaklarını dile getiren Hamzaçebi, "Siz burada polemik yaparken, Ankara'da konforlu evlerinizde otururken, yüreğiniz, o dağlara gönderdiğiniz, ölüme sevk ettiğiniz gençler için bile sızlamıyor" diye konuştu.
AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın da sataşmadan söz alarak şunları söyledi: "Kirli hesabı olanlar, iktidarı, kirli hesabı olmakla suçlayamaz. Herkes şapkasını önüne koysun. Kürtlerin temsilcisi gibi görünmekten vazgeçin. Kürtler'i istismar etmeyin. Kürtler artık sizin gerçek yüzünüzü biliyor. Ölü canlar üzerinden hayat bulmuş gibi istismar siyaseti yapmayın. Asıl Uludere ile ilgili acılar üzerinden hayata tutunmaya çalışanlar utanmalı. Bu sorunun çözümü için milli birlik ve kardeşlik dedikçe bu kardeşliğe kurşun sıkanlar ve onlarla birlikte hareket edenler utanmalıdır. Terörle aranıza mesafe koyamıyorsanız, parti kapatmayı engelleyen düzenlemeyi bile boykot ediyorsanız, asıl ikiyüzlülük budur."
"Hitler, şapka çıkarmak zorunda kalırdı"
BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan da grubu adına yaptığı konuşmada, bütçenin karakterinin "militarist ve demokratik referanslardan bağımsız olduğunu" öne sürdü.
Bütçe planlamasının adaletsiz, eşitsiz ve vicdansız bir şekilde yapıldığını savunan Buldan, "Geçen yıl bütçe görüşmelerinde sayın Arınç, Kürtler'in haklarının verileceğini, kimliklerinin tanınacağını, faili meçhullerden siyasi cinayetlere kadar hepsinin aydınlatacağını bu kürsüden ilan etmişti. Aradan tam bir yıl geçti. Bir hükümet isterse bir yıla iyi ya da kötü o kadar çok icraat sığdırabiliyor ki. Lakin bizim payımıza düşen, Kürtler'in hakkına düşen yine katliam, yine kan, yine baskı ve zorbalık oldu" dedi.
"Bir de güçler ayrılığı var diye Başbakan'ın oynama sahası kendisine dar geliyormuş" ifadesini kullanan Buldan, "Düşünün, bir de geniş sahada oynasa Başbakan, bu ülkedeki çoluk çocuk bütün Kürtler ve muhalifler demir parmaklıklar arkasından seyredeceklerdi dünyayı. Doğrusu Hitler bugün yaşıyor olsaydı sayın Başbakan'ın önünde şapka çıkarmak zorunda kalırdı" diye konuştu.
Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Şimdi iade-i itibar vermeyi düşündüğünüz bir hanıma (Merve Kavakçı) reva görülen linci siz hangi hadle, hangi zihniyetten aldığınız güç ile bizlere reva görmektesiniz. Siz ağzınızdan dökülen buyruğu iki milyon yurttaşın oyundan daha mı kıymetli sanmaktasınız?
Biz o fezlekelerin hesabını veririz ya siz? Dokunulmazlıklarımızın kaldırılması için bizlere isnat edilen suçlardan gurur duyduğumuzu açık yüreklilikle söylemek isterim. Biz çalmadık, çırpmadık kimsenin hakkına, vabaline girmedik. Bu dünyada da öteki dünyada da verilemeyecek hesabımız yoktur. Fezlekelerde yer aldığı üzere örgüt propagandası yapmak, toplantı ve yürüyüş yapmak, 'sayın' ifadesini kullanmak gibi fiillerden dolayı kaldırılacaksa dokunulmazlıklarımız, buyurun kaldırın. Halkımızın önüne gururla çıkar hesabımızı veririz."