"Suriye hiç manipüle etmedi"
Suriye açıklarında düşürülen Türk jetinin iki pilotunun naaşlarını çıkaran Nautilus'a sahip vakfın yöneticisi Bob Ballard ve Nautilus ekibi zorlu sürecin detaylarını anlattı. Ballard, "Suriyeliler enkazın bulunduğu yere ilk ulaşanlar olmuş. Buldukları her bilgiyi de hiç yanıltmadan, manipüle etmeden Türk makamlarına iletmişler" dedi.
22 Haziran’da Suriye açıklarında düşürülen Türk jetinin iki pilotunun naaşları, ABD merkezli bir vakfa ait Nautilus adlı araştırma gemisi tarafından su altından çıkarıldı.
Akdeniz’deki araştırmalarını bitiren gemi yeni araştırmalar için Karayipler’e gitmeden önce de kapılarını Hürriyet’e açtı. Nautilus’a sahip vakfın yöneticisi Bob Ballard ve Nautilus ekibi, Türk pilotların naaşlarının çıkarılmasına ilişkin ayrıntıları da ilk kez Hürriyet’le paylaştı.
Türk pilotlarının naaşlarının çıkarılması görevi, Nautilus’un en zor görevi olmuş. Nitekim başta Bob Ballard olmak üzere tüm gemi personeli olayı büyük üzüntüyle anlatıyor.
Ballard, zaman zaman gözleri dolarak yaptığı açıklamada, “Çok zor bir görevdi. Nautilus ekibinin hepsi hala olayın etkisi altında” dedi. Ballard ve bir gün boyunca birlikte seyahat ettiğimiz Nautilus mürettebatının Türk pilotlar Teğmen Hasan Hüseyin Aksoy ile Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın naaşlarının çıkarılması konusunda anlattıkları ayrıntılar şöyle:
Denizde 30 parça
“22 Haziran’da uçakla irtibatın kesilmesinin ardından Suriye’ye ait bir savaş gemisi, uçak enkazına ilişkin parçaları buldu. Suriyelilerin bulduğu parçalar arasında pilotların kaskları (helmet) ve pilotlara ait botlar, acil durum kiti (survival kit) de yer alıyordu. Uçakla telsiz irtibatının kesilmesinden bir saat 40 dakika sonra TCG Gökçeada’ya bağlı bir Türk helikopteri, deniz yüzeyinde, Suriyelilerin enkaz parçalarını bulduğu yerde, benzin sızıntısı tespit etti. 22-26 Haziran tarihleri arasında Gökçeada, bir hızlı saldırı botu, bir devriye botu, iki sahil güvenlik gemisi, bir uçak ve dört helikopterler birlikte 70’e 23 mil genişliğinde bir alanı taradı. Bu alanda deniz yüzeyinde uçağa ait 30 parça buldu. Bunlar arasında uçağın kanat parçaları, yakıt deposu, yüzen bir metal kutu ve kuyruk parçaları bulunuyordu.
Konteynır çıktı
26 Haziran’da TCG Çeşme olay yerine geldi. Bu gemide, 100 kHz deniz dibi tarama ve gelişmiş sonar sistemleri bulunuyordu. Çeşme gemisi, bölgede deniz dibine ilişkin detaylı barimetrik harita çıkardı. Toplam 197 saatlik ve 1.9 ila 2.3 millik bir alanı kaplayan deniz dibi taramasında uçak enkazının bulunabileceği sekiz nokta tespit edildi. Bu bilgiler, 2 Temmuz’da bölgeye gelen Nautilus ekibinden baş araştırmacı Ballard ve ekibine brifingle iletildi. Gökçeada’da Türk yetkililer ile Nautilus ekibinin yaptığı ortak değerlendirmede, araştırmanın deniz dibinde 7 metre uzunluk, 3 metre genişlikte bir objenin bulunduğu 8. noktadan başlanmasına karar verildi.
8. noktada deniz altına, çok detaylı görüntü sağlayan Nautilus’e ait iki robot indirildi. 1280 metreye indirilen Argus ve Hercules adlı robotlar, 8. noktada yapılan bu araştırmada enkazın bir gemi konteynırı olduğunu belirledi. Bunun üzerine araştırma biraz daha güneydoğudaki 7. noktaya kaydırıldı. Bu nokta, Türk helikopterinin yakıt sızıntısı tespit ettiği yerle de uyumluydu. 7. noktada 3 Temmuz gecesini 4 Temmuz’a bağlayan saatlerde yapılan araştırmada, deniz dibinde çeşitli boy ve ebatta yüzlerce parça bulundu. Bu parçalar, araştırma robotlarının üzerindeki yüksek çözünürlüklü kameralar tarafından tek tek görüntülendi. Görüntüleme işlemi sırasında Nautilus ekibi, uçak enkazına ilişkin parçalar arasında, deniz dibinde yatan pilotların naaşlarına da ulaştı.
Naaşlar çıkarılsın
Türk yetkililerin, “Pilotların naaşları olabildiğince çabuk çıkarılsın” isteği üzerine “asansör” olarak adlandırılan alet, denize bırakıldı. Asansör, üzerindeki ağırlıklar nedeniyle deniz dibine, Teğmen Aksoy’un naaşının bulunduğu yerin 350 metre uzağına indi. Burada devreye, sadece görüntü almakla kalmayıp, üzerine monte edilmiş uzaktan kumandalı bir kol aracılığıyla deniz yüzeyinden parça toplamakta kullanılan Hercules adlı robot girdi. Hercules, alimünyumla çerçevelenmiş bir ağdan oluşan asansörü, uzaktan kumandayla yönlendirilen koluyla, Aksoy’un naaşının yanına ulaştırdı. Hercules, Teğmen Aksoy’un naaşını, uçuş kıyafeti üzerkindeki kayışlardan kavrayarak, asansörün üzerine yerleştirdi.
Ardından da naaşın üzerine su yüzeyine çıkarken sabit kalması için yine deniz dibine indirilen ikinci bir ağ yerleştirildi. Hercules’i Nautilus üzerinden kumanda eden pilot, uzaktan kumandalı kolu kullanarak, son olarak asansörün üzerindeki ağırlıkları çıkardı ve asansörün teğmenin naaşıyla birlikte deniz yüzeyine yükselmesini sağladı. Herhangi birşeye bağlı olmadan deniz yüzeyine yükselen asansör de üzerindeki verici aracılığıyla Nautilus’a ait kurtarma botu tarafından sürekli izlendi.
Asansör, yukarıya çıkmasını sağlayan kürecikler deniz yüzeyinin yaklaşık yarım metre altına kadar yükseldiğinde kurtarma operasyonunda kontrolü Türk Deniz Kuvvetleri üstlendi. Devreye, deniz kuvvetlerine ait dalgıçlar girdi. Bu aşamada iki dalgıç, deniz yüzeyinin yaklaşık iki metre altında, naaşı yüzeye taşıyan asansörü Nautilus üzerindeki vince bağladı. Teğmen Aksoy’un naaşı gemi yüzeyine çıkarıldı ve Nautilus üzerinde bir dakikalık saygı duruşu yapıldı. Asansör bu kez Yüzbaşı Gökhan Ertan’ın naaşına 200 metre uzaklıkta deniz dibine ulaştı. Yine benzer bir operasyonla su yüzüne çıkarıldı. Aynı saygı duruşu ve tören Aksoy’un naaşı için de yapıldıktan sonra, naaş helikopterle Türkiye’ye gönderildi.”
Suriye izledi
Ballard, tüm operasyonun, Nautilus ve Türk gemilerinin biraz açığında duran Suriye gemisi tarafından izlendiğini de anlattı. “Suriyeliler, ellerinde dürbünlerle her yaptığımızı yakından izlediler” diyen Ballard, bir de önemli bilgi verdi. Uçak enkazının araştırmasında Türkiye ile işbirliği yapan Suriye’nin “bulduğu her bilgiyi paylaştığı” izlenimini edindiğini anlatan Ballard, “Suriyeliler enkazın bulunduğu yere ilk ulaşanlar olmuş. Buldukları her bilgiyi de hiç yanıltmadan, manipüle etmeden Türk makamlarına iletmişler” dedi.
Ballard’a operasyon sırasında bir de Türk Büyükelçi eşlik etti. Ballard, Türk Büyükelçi Çağatay Erciyes’in tüm operasyonu kendisiyle birlikte izlediğini belirterek, “Türk Büyükelçi, naaşlar bulunduğunda bana dönüp ‘bu geminin Türkiye’de olmasını istiyorum” dediğini anlattı. Ballard, Nautilus’un naaşlarını çıkarılmasının ardından, neden uçağın diğer parçalarının da çıkarılmasında da görev almadığı sorusuna ise, “Bu konuda konuşmak istemiyorum” diyerek yanıt verdi.
Kadın kaptan: Enkazı arıyorduk
Nautilus’un kadın kaptanı Dr Katy Croff Bell ise İstanbul’da demirliyken kendileriyle iletişime geçildiğini, 3 günlük bir yolculuktan sonra olay yerine ulaştıklarını anlattı. Bell, “Pilotların naaşlarını değil, uçak enkazını aramak üzerine odaklanmıştık. Birden bire ekranlarda pilotların naaşlarını görmek çok kötü bir sürpriz oldu” dedi.
Naaşların “tek parça” halinde bulunduklarını da anlatan Bell, “Deniz dibini Hercules üzerindeki kameralarla tararken, birden bire naaşlardan birinin görüntüsü ortaya çıktı. Nautilus’un kontrol bölümünde büyük bir sessizlik oldu. Tüm mürettebat o acıyı hissetti. Çok trajikti” diye anlattı.
Çok zor bir operasyondu
Nautilus’un Türk uçak enkazının çıkarılması operasyonunda yer almasına aracılık eden ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone de, devreye girişini şöyle anlattı:
“Türk yetkililer, uçak enkazının muhtemel yerini tespit ettikten sonra temasa geçtiler. Geçtiğimiz yıl Nautilus’u ziyaret etmiş ve yeteneklerini yerinde izleme fırsatı bulmuştum. Nautilus’un Akdeniz’de olduğunu da biliyordum. ABD’de tatilde olan Bob Ballard’a ulaştım. Böylece Nautilus ekibi ile Türk yetkililer arasında bağlantı kuruldu.” Nautilus’a ait vakfın, geminin programına ara vererek, derhal işbirliğine girmesi kararı aldığını kaydeden Büyükelçi, “Ballard da tatilini yarıda kesip, en hızlı şekilde Türkiye’ye geldi” dedi. Operasyonun, “Denizcilikte işbirliğinin ne kadar önemli olduğunu gösterdiğini” de söyleyen Amerikan Büyükelçisi, “İnsani açıdan da, siyasi açıdan da zor bir olaydı. Ancak sonuçta kederli ailelere bir nebze de olsa teselli verilebildiğini umuyorum” dedi.
Zeynep Gürcanlı / Hürriyet