"Milletvekili yemini Kur'an üzerine olacak"
Eski Adalet ve Milli Savunma Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, AK Parti'nin hazırladığı anayasa taslağında milletvekili yemininin değiştirildiğini belirterek, "Bu gidişle yakında bu ant içme törenlerinde kutsal kitapların, örneğin Kur'an-ı Kerim'in Meclis kürsüsüne konulup yemin edilme yoluna gidilirse, buna şaşmamak gerekir" dedi.
Nilüfer Belediyesi, Uludağ Üniversitesi ve Bursa Gazeteciler Cemiyeti'nin işbirliği ile düzenlenen Yüz Yüze Söyleşileri'nin bu haftaki konuğu Eski Adalet ve Milli Savunma Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk ile eski TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk oldu.
Hikmet Sami Türk, "Yeni Anayasa Çalışmaları"nın konuşulduğu toplantı öncesi gazetecilerin sorularını cevapladı.
İmralı sürecini değerlendiren Türk, bölücü terör yüzünden 40 bine yakın insanın hayatını kaybettiğine dikkat çeken Türk, şunları dile getirdi:
"Bunun sona ermesi yolunda yalnız silahı değil ama belki böyle görüşmeler sonucunda sonuç alınabileceği umudu var. Bunun değerlendirilmesi gerekir. Ama bölücü örgütün öteden beri bilinen bazı talepleri var. Uzun vadede bu talepler ayrı bir Kürdistan kurulmasında toplanıyor. Ama buna belirli aşamalar ile gidilecek. O nedenle o aşamalardan hangisi konusunda şimdi bir uzlaşmaya varılacak. Ana dilde eğitim mi yoksa coğrafi özerlik mi bunu tabiki bu görüşmelerin sonucunda öğrenebileceğiz. Ama herhalde bölücü örgüt silah bırakacaksa bunun karşılığında Türkiye'den bir takım talepleri olacaktır. Asgari talepleri olacaktır. O bakımdan cereyan edilen müzakereler çok önemlidir."
"Ayrılmaya götürecek ödün verilmelidir"
Görüşmelerin Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ile bir kişi arasında yapıldığını ifade eden Türk, "hükümet görüşmüyor" denilmesini eleştirdi.
Türkiye'nin, devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünden taviz veremeyeceğini vurgulayan Türk, şöyle devam etti: "Biz üniter bir devletiz. Buna gidebilecek olan ödünlerde verilmemelidir. Ayrı bir devletin başlangıcı olan ödünler asla verilmemelidir. Ama bu ülkenin bütün etnik gruplarını Türk kimliği altında kendi kültürel özelliklerini yaşayabilmeleridir. Örneğin kendi dillerinde yayın yapabilmeleri ki bunların hemen hemen hepsi gerçekleşti. Burada ölçüyü çok iyi kullanmak gerekir. Hiç bir biçimde ileride tam bir ayrılmaya gidilecek bir ödün verilmemelidir."
Taleplerin yeni anayasada ifade edilmesi süreci yaşandığını savunan Türk, coğrafi özerkliğin bölünmenin başlangıcı olacağını ileri sürdü. Laiklik ilkesinin sulandırıldığını iddia eden Türk, yeni yemin metninde 'anayasaya bağlılık', 'Atatürk ilkelerine bağlılık' ve 'Büyük Türk milleti önünde' ifadelerinin yer almadığını, 'namusum' yerine ise 'mukaddesatım ve şerefim üzerine yemin ederim' ifadesinin getirildiğini kaydetti.
Kutsal kitaplar üzerine yemin
Bunun laiklik ilkesi ile bağdaştırılması güç bir ant içme biçimi olduğunu belirten Türk, şöyle devam etti:
"Çünkü her insanın inancı kendisine ait ve kendi vicdan işidir. Ama burada laik bir devletin parlamentosunun üyesi, laik bir devletin bakanı olarak ant içecek. Bu gidişle yakında bu ant içme törenlerinde eğer kutsal kitapların örneğin Kur'an-ı Kerim'in meclis kürsüsüne konulup yemin edilme yoluna gidilirse buna şaşmamak gerekir. Gidişat böyle. Bunlar son derece kaygı verici gelişmeler. Bu AK Parti'nin hazırladığı anayasa taslağında yer alıyor."
Cindoruk: "Devlet örgütün başı ile yüz göz olmuştur"
TBMM Başkanı Hüsamettin Cindoruk ise hükümlü ile müzakere yapılamayacağını ileri sürdü.
Cindoruk, şunları dile getirdi:
"O kişi ile müzakereye başlarsanız. Bu devleti sıkıntıya sokar. Eski tabir ile 'yüz göz' olursunuz. İçeriğini bilmemekle beraber dışarıdan baktığınız zaman devletimiz bu müzakerelerde terör örgütünün başı ile yüz göz olmuştur. İstihbarat örgütü yürütmeyi temsil etmelidir. Böyle bir müzakere yapılacaksa, burada aracı mecliste bulunan Barış ve Demokrasi Partisi olmalıdır. BDP gerekli istişareyi kiminle isterse yapar. Sonuçta eğer bir müzakere hatta bir pazarlık yapılacaksa, uzlaşmak için devletin hükümetin parlamentonun muhatabı BDP'dir. Ben sakıncalı buluyorum. Bu sakınca hükümetinde devlet otoritesini de sarsmaktadır. Bu müzakereden sonuç alınmaz ise burada kaybedecek olan devlettir."