Komisyon, Ergun Babahan'ı dinledi
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'na bilgi veren gazeteci Ergun Babahan, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz'in, askerlerin mevcut siyasi durumdan neden daha fazla rahatsızlık duymadığından şikayet ettiğini söyledi.
TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu, 28 Şubat süreciyle ilgili olarak dönemin Sabah Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni, gazeteci Ergun Babahan'ı dinledi.
Gazetenin sahibi Dinç Bilgin'in ilk başlarda büyük sermaye grupları tarafından kabul görmezken, 28 Şubat sürecinde TÜSİAD çevrelerince kabul görmeye başladığını dile getiren Babahan, o dönemde Bilgin'in dövize endeksli yüklü borçlarının olduğunu, kamu bankalarıyla iş yapmaya başladığından siyasetle çok daha yakınlaştığını söyledi.
"Abromowitz, Kaddafi ile yaşananlardan hoşnut değildi"
İstanbul'da büyük sermaye gruplarının yalılarda özel toplantılar yaptıklarını, buralara Dinç Bilgin'in de çağrıldığını ve o toplantılarda belirli medya gruplarının yayın politikasına ilişkin bir havanın da oluştuğunu anlatan Babahan, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz'le de o dönemde tanıştıklarını, Abramowitz'in Dinç Bilgin'le görüşmesinde tercüman olarak bulunduğunu kaydetti. Babahan, bu görüşmede Abramowitz'in Kaddafi'nin çadırında yaşananların Türkiye'nin onuruna yakışmadığından bahsettiğini ve Türkiye'de askerlerin mevcut siyasi durumdan neden daha fazla rahatsızlık duymadığından şikayet ettiğini söyledi.
Türkiye'deki bütün darbelerin ABD destekli veya onaylı olduğuna işaret eden Babahan, 28 Şubat'ta ABD'deki Yahudi lobisinin ve İsrail'in antidemokratik çevrelere çok ciddi etki ve desteğinin bulunduğunu kaydetti.
O dönem Sabah gazetesinin "Paşa paşa imzaladı" gibi manşetlerle Refahyol hükümetine karşı daha sert tavır almaya başladığını belirten Babahan, kendi yazarlarını da töhmet altında bırakan Andıç haberinde, kendisinin de sorumluluğunun bulunduğunu ifade etti.
MİT Müsteşarının atamasında gazetecilerin etkisi
Babahan, Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde MİT Müsteşarı'nın atanması sürecinde bazı gazetecilerin etkili olmaya başladığını, örneğin Tuncay Özkan ile Uğur Dündar arasında bu konuda bir rekabet olduğunun o dönemde yazılıp çizildiğini anlattı.
Uzan grubunun Türkiye'de bir askeri darbe yapılacağını düşündüğünü, hatta Cem Uzan'ın darbe olmayacağı haberini alınca "Allah kahretsin, darbe yapmaktan vazgeçmişler" diyerek cep telefonunu denize fırlattığını öne sürdü.