hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Kılıçdaroğlu: "Büyükerşen'e sahip çıkın"

    Kılıçdaroğlu: Büyükerşene sahip çıkın
    expand

    CHP lideri Kılıçdaroğlu, yolsuzluk operasyonunun hedefindeki Eskişehir Belediyesi'ni ziyaret etti. Kılıçdaroğlu, Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen'e destek verdi.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    CHP'li belediyeler üzerinde oyun oynanmak istendiğini söyleyen CHP lideri, ''O alnı ak bir belediye başkanıdır, ona sahip çıkın'' dedi.

    Kent girişinde Eskişehir milletvekilleri Süheyl Batum ve Kazım Kurt ile Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen tarafından karşılanan Kılıçdaroğlu, daha sonra belediye binasına geçti.

    Binaya girerken partililerinin sevgi gösterilerinde bulunduğu Kılıçdaroğlu, Batum, Kurt ve Büyükerşen'in yanı sıra partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleriyle basına kapalı toplantı düzenledikten sonra belediye önünde parti otobüsünün üzerinden, alanda bekleyen vatandaşlara hitap etti.

    Kılıçdaroğlu, burada yaptığı konuşmada, "Yürekli, kenti kent yapan, halkına hesap vermeyi namuslu görev kabul eden, kendine değil kentine çalışan bir belediye başkanı gösterin" deseler, örneğinin kuşkusuz Büyükerşen olduğunu söyledi.

    Büyükerşen'in, hayatını Eskişehir'e adadığını, üniversitede uzun yıllar görev yaptığını ve trilyonlarca liralık ihalelerin altına imza attığını belirten Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

    "Hiçbir Allah'ın kulu çıkıp, 'Yılmaz Büyükerşen, sen şu ihalede yolsuzluk yaptın' demedi. Diyemez de zaten. Sadece Eskişehir değil, Yılmaz Büyükerşen ile bütün Türkiye gurur duyuyor. Bir belediye başkanını eleştirebilirsiniz, verdiği hizmetleri kıskanabilirsiniz, ona oy vermeyebilirsiniz. Ancak Türkiye'de yaşayan herkes çok iyi biliyor ki, Yılmaz Büyükerşen bütün yaşamını Eskişehir'e adamış bir kişidir. Bir Bursa'ya bakın, bir Ankara'ya bakın. Eskişehir; arada gidip gelirken bozkırın ortasında bir vaha, uygar bir kent, bir üniversite kenti, bir bilim kenti, aydınlık insanların yaşadığı bir kent. O kenti önce Türkiye'de, sonra dünyada bir marka haline getiren bir kişi görürsünüz. Onun adı; Yılmaz Büyükerşen'dir.

    Yılmaz Büyükerşen, Eskişehir'i marka yaparken onun yaptığı çalışmaları sadece Türkiye görmedi. Onun çalışmalarını bütün dünya gördü. BBC, bütün dünyada kenti kent yapan, değerlerine sahip çıkan 12 kentten biri olarak Eskişehir'i seçti."

    Porsuk Nehri'nin ıslahıyla ilgili ihale süreci

    Kılıçdaroğlu, Büyükerşen'in, kentten geçen Porsuk Çayı'nı düzeltmek, ıslah etmek istediğini anlattı.

    Onun, "Neden kentin merkezinde akan bir su kirliliği olsun? Onun kenarında insanlar rahatlıkla oturabilmeli, çayını, kahvesini içebilmeli, etrafı yeşil olmalı, anneler çocuklarını elinden tutarak oraya getirmeli, gezmeli, eğlenmeli, üniversiteli gençler oralara gitmeli, kent canlı olmalı, kentin bir ruhu olmalı, çağdaş, güzel insanların yaşadığı bir kent olmalı" diyerek, bunun için çok önemli bir kaynak ayırdığını dile getiren Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:

    "2006'da ihaleye çıktı. İhaleyi nasıl yaptı? Resmi Gazete'de, Eskişehir'de, Türkiye genelinde yayımlanan gazetelerde ilan edildi. İlan edilmedik hiçbir yer kalmadı. Eskişehir Büyükşehir Belediyesi'nin de ortak olduğu bir firma ihaleyi kazandı. En düşük fiyatı verdi. Hiç kimse itiraz etmedi. Kamu İhale Kurumu'na kimse şikayet etmedi. AKP'li Belediye Meclisi üyeleri, 'ihaleye fesat karıştırıldı' diye İçişleri Bakanlığı'na şikayet etti. AKP'li bakan, müfettiş görevlendirdi. Müfettiş geldi, her şeyi didik didik etti. Raporunu yazdı, bakanın önüne koydu. 'Eskişehir'de bu ihalede yolsuzluk yoktur, hiç kimse hakkında soruşturma açılmasına gerek de yoktur' dedi. Bitmedi. AKP'liler bununla tatmin olmadı. Ne yaptılar?

    İkinci kez şikayet ettiler. Yine İçişleri Bakanlığı'na. Bu kez başka bir bakan. Sayın Beşir Atalay. O da müfettiş görevlendirdi. Yine geldi buraya müfettiş. Yine incelediler, bütün hesaplarına baktılar. Kuruşu kuruşuna incelediler ve onlar da şu sonuca vardılar. 'Bu ihalede yolsuzluk yoktur. Hiç kimse hakkında soruşturma açmaya gerek de yoktur' dediler. Bitti mi? Müfettiş gelir, bir daha gelir. Sayıştay denetçileri gelir, bir daha gelir. Hepsinin hesabını veriyorsunuz ama yetmiyor. Tekrar şikayet. Baktılar ondan bir haber yok. Bu kez savcılığa gittiler, polise gittiler. 'Efendim burada yolsuzluk var.' İlla birilerini şaibe altında bırakacaklar. Soruşturmayı, incelemeyi yapanlar Eskişehir Emniyeti'nden de değil. Başka illerden getiriliyor buraya. Şimdi soruyorum; iki kez denetlediniz, iki müfettiş görevlendirdiniz. Mal varlığı, kendisi, çalışanı, yapılan hizmet meydanda. Daha ne istiyorsunuz?

    "Eskişehir'den ne istiyorsunuz?"

    Kılıçdaroğlu, "AKP, yerel seçim kampanyasını Eskişehir'den başlattı" dediğini hatırlatarak, "Sabahın 05.00'inde, 06.00'sında evleri basılıyor belediye çalışanlarının. Hangi çağda yaşıyoruz? Davet edersin. Bunların hiçbirinin kaçacak hali yok. Hepsi çalışıyor. Hepsinin de verilmeyecek hesabı yok" ifadelerini kullandı.

    Partililerinin yönettiği belediyelerle ilgili oyunlar oynandığını savunan Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

    "Deniz Feneri'ne bir şey yapamazlar. Deniz Feneri'ni biliriz. Hepsini biliriz biz ama Eskişehirli kardeşlerime şunu söylemek istiyorum. CHP üzerinden, onların belediyeleri üzerinden bir oyun oynanmak isteniyor. Çünkü Cumhuriyet'in tek teminatı vardır; CHP. Aydınlığın tek güvencesi vardır; CHP. Ulusal birliğimizin tek güvencesi vardır; CHP. Halka hesap vermeyi namuslu görev kabul eden bir siyasal anlayış vardır. Onun güvencesi yine CHP'dir. Belediye başkanlarımız üzerinde de aynı oyun oynanmak isteniyor. Kendi belediyelerine baksınlar.

    Bir müfettiş bile görevlendiremiyorlar oraya. Biz denetimden, denetim vermekten korkmayız. Elbette ki, denetim olacaktır. Bundan da çekinmeyiz ama bütün mesele önyargıda. Bütün mesele, 'Ben seni mahkum edeceğim, ben seni itibarsızlaştıracağım...' Ben size söylüyorum. Bu operasyon, Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı'nın itibarını yükseltmiştir, onu daha da güçlendirmiştir."

    Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

    "Türkiye'de demokrasi tehlikededir. Altını çizerek söylüyorum. Çok partili hayatı, demokrasiyi getiren CHP, şimdi bütün demokratik güçlerle beraber olmak zorundadır. Bütün yurttaşlarıma söylüyorum. Demokrasiyi, özgürlükleri, kadın-erkek eşitliğini, evrensel hukuku, hukukun üstünlüğünü istiyorsanız, evrensel bir çatınız var. O çatı, CHP'dir. Herkesi bekliyoruz orada. Bir ülkenin başbakanı, demokrasiden şikayet eder noktaya gelmişse, 'Demokrasi ayak bağıdır' diye demeç veriyorsa, konuşuyorsa, herkesin düşünmesi lazım. Bunlar şaka gibi sözler değildir. Bunlar doğrudan Recep'in kalbine saplanan oklardır. Hepimizin duyarlı olması lazım. Hepimiz hesap veririz, hesap vermekten korkmayız. Yeter ki, hesap vereceğimiz kişiler düzgün adamlar olsun, siyasi otoritenin emrinde olmasınlar. Yoksa niye hesap vermeyelim. Demokrasilerde önce halka, sonra her kuruma hesap veririz."

    "Kar edecekse yine belediyeye kalacak zaten bu"

    Kılıçdaroğlu, Eskişehir halkından, Büyükerşen'e sahip çıkmalarını isteyerek, ihaleyi kazanan şirketin bir kamu şirketi olduğunu, karı da zararı da belediyeye ait bir şirket olduğunu dile getirdi.

    Ortada, "Birine ihaleyi verdik. Onlar kazanacak da malı götürecek" diye bir durumun söz konusu olmadığına işaret eden Kılıçdaroğlu, "Kazanan belediyenin şirketi. Uluslararası ihalelere girip kazanan bir şirket bu. İhaleyi almış. Kar edecekse yine belediyeye kalacak zaten bu. Birisinin cebine gitmeyecek ki. Parayı yine Eskişehirli kazanacak, yine Eskişehir için harcanacak. Bu gerçekleri bütün yurttaşlarımın bilmesini istiyorum" dedi.

    "Ben bir ara, 'Büyük İslam Düşünürü' demiştim. 'Sen nasıl böyle dersin?' diye kızmışlardı. Yine söylüyorum. Büyük İslam düşünürü Hazreti Ali'nin çok güzel bir deyişi vardır. 'Bana bir harf öğretenin 40 yıl kölesi olurum' diyor" diyen Kılıçdaroğlu, Büyükerşen'in, Eskişehir'de bir harf öğretmekle kalmadığını, on binlerce çocuğu yetiştirdiğini, on binlerce üniversite öğrencisini eğittiğini ve onların şimdi 81 ilde görev yaptığını anlattı.

    Kılıçdaroğlu, on binlerce çocuğu eğiten bir hoca, bir bilim insanı hakkında, "Seni nasıl hapse atarım?" diye düşünüldüğünü sözlerine ekledi.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow