İlker Başbuğ: "Bu sorunun başbakana sorulması gerekir"
Ergenekon davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Genelkurmay Başbakanı İlker Başbuğ, "Kararla birlikte Başbakanın atadığı bir Genelkurmay Karargahının Başbakanı yıkmaya çalıştığı iddia edilmiştir. Bu sorunun, Başbakan'a sorulması gerekir" dedi.
CHP Cezaevi Komisyonu üyeleri Ergenekon davasının kararlarının açıklanmasının ardından ceza alanlar ile hapishanede görüştü.
CHP milletvekilleri Özgür Özel, Veli Ağbaba, Nurettin Demir ve Muharrem Işık 5 Ağustos'ta Silivri Cezaevinde; eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay, gazeteci Tuncay Özkan, eski Malatya İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli orgeneraller Hasan Iğsız ve Hurşit Tolon, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, eski İstanbul Üniversitesi Rektörü Kemal Alemdaroğlu ve Sedat Peker ile görüştü.
Yaptıkları görüşmeye ilişkin bir rapor hazırlayan CHP'li milletvekilleri, görüştükleri kişilerin davayı hukuki değil, siyasi gördüğünü, "Özel Yetkili Mahkemelerin, Sıkıyönetim Mahkemelerinden ve Devlet Güvenlik Mahkemelerinden çok daha hukuksuz yargılamalar gerçekleştirdiği" şeklinde görüşlerini aktardıklarını anlattı. Görüşülen isimlerin yargılamada delillerin tartışılmamasından duydukları rahatsızlığı dile getirdiklerini anlatan CHP'li vekiller, savcılara yönelik eleştirilerde bulundu.
Başbuğ: "Bizimle Ergenekon'a askeri bir kanat eklediler"
Görüşme notlarını da aktaran CHP'li vekillere, müebbet hapis cezasına çarptırılan eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, "Dava ortaya çıktığında tek ayaklıydı, darbeyi gerçekleştirecek ordu içinde birileri gerekiyordu. Askerleri de davaya ekleyerek Ergenekon örgütüne askeri bir kanat eklemeye çalıştılar" yorumunu yaptı. Başbuğ, CHP'li vekillere kendi çizdiği bir kroki ile durumu anlattı.
"Beni atayan Başbakana sormak gerekir"
Başbakan'ın olur ve Cumhurbaşkanı'nın onayı ile atandığını ve özellikle son iki yıl sürekli beraber çalıştıklarını CHP'li vekillere anlatan Başbuğ, şunları söyledi:
"Kararla birlikte Başbakan'ın atadığı bir Genelkurmay Karargahının Başbakanı yıkmaya çalıştığı iddia edilmiştir. Bu sorunun, Başbakan'a sorulması gerekir. Bu karar ile birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri bir terör örgütü olarak gösterilmiştir. Hükümeti devirmekle suçlanan karargahın beyni burada ama hükümeti yıkma sürecine bazı komutanlıklar katılmıyor. Bu nasıl bir örgütse, neredeyse Genelkurmay karargahının hepsi bu terör örgütüne üye. Bazıları yönetici. Yöneticiler, hükümeti devirmeye çalışmaktan müebbet hapis cezası alıyor, terör örgütünün üyesi bazı komutanlar hükümeti devirme suçuna katılmıyor. Bu nasıl bir örgütse, bazıları örgüte üye ama hükümeti yıkmak istemiyor. Bazıları istiyor. Böyle suçlama, böyle ceza olur mu? Karar, 'Başbakan öyle bir adamı atamıştır ki, hem Genelkurmay Başkanlığını yürütmüş hem de bir terör örgütünün yöneticiliğini yapmıştır' demektedir. Bu durumun bin yıllık devlet geleneğine sahip Türkiye Cumhuriyeti'ne çok ağır bir hakarettir. Benim karar için söyleyecek sözüm yok. Böyle bir dava sebebiyle yargılanmak ve bu suçlamaların muhatabı olmak bile benim için cezaların en büyüğüdür."
"Osman Yıldırım özel görevli"
Başbuğ, kendisiyle ilgili kararı metanetle karşıladığını ancak Danıştay saldırısı şüphelilerinde Osman Yıldırım'ın tahliye edilmesi sonrasında tepki gösterdiğini ve salonu terk ettiğini dile getirdi. Başbuğ, Danıştay davasının Ergenekon'un silahlı bir örgüt olarak gösterilmesi için kullanıldığını ve Osman Yıldırım'ın da bu konuyla ilgili özel görevli olduğunu söyledi.
"Başbakana sorulacak hiç mi soru yok"
Karar ile Genelkurmay Başkanının "terör örgütü yöneticisi", tüm karargahın ise "terörist" ilan edildiğini ifade eden Başbuğ, "Bu utanç, İlker Başbuğ'un mu, onu atayan Başbakanın mı ve yapılan bu hakaret bana mı, yoksa Türkiye Cumhuriyeti'ne mi? Burada Başbakana sorulacak hiç mi soru yok? Beni atayan Başbakandır, ataya ataya bir teröristi Genel Kurmay Başkanı olarak atamıştır. Kendi atadığı karargâhın tamamı terörist, altı tanesi müebbetlik" diye konuştu.
Mahkemede kendilerine idama eş değer bir ceza verildiğini ve son sözlerinin sorulmadığını CHP'li vekillere anlatan Başbuğ,"4 satırlık bir açıklama yapıldı. Bir gün gelir bana sorulanlar Başbakana sorulabilir" dedi.
"Bu yargılama hakaret"
"Karardan bir gece önce de bir gece sonra da rahat rahat uyudum. Ama bu kararı verenlerin, rahat uyuyabildikleri düşünmüyorum" diyen Başbuğ, CHP'li vekillere şunları söyledi:
"Mahkeme başkanının kararı okumaya başladığında, ses tonunu duydunuz mu? Sesi titriyordu. Bir süre sonra, okumaya devam edemedi. Bu nasıl bir davada olduğumuzu, durumun ciddiyetini ve herkesin bu davadaki, tarihi sorumluluk ve rolünü ortaya koyuyor. Mahkeme Başkanı, 'kararı ayakta dinleyeceksiniz' dedi. Birkaç kişi kalktı, sonra onlar da oturdu. Bu mahkeme bir Genelkurmay Başkanını yargılayamaz. Onun yeri eğer yargılanacaksa Yüce Divandır. Bunun tüm hukuk otoriteleri söylüyor. Bu yüzden bu mahkemede savunma yapmadım. Böyle bir suçlama sebebiyle yargılanıyor olmak benim için cezaların en büyüğüdür. Beni yargılayamayacak olan bir mahkemenin karşısında savunma yapmam da kararın karşısında ayağa kalkmam da düşünülemez. Kararın kendisi ile ilgilenmiyorum. Ancak bu yargılama bana, Genelkurmay Başkanına, Türk Ordusuna, Türkiye Cumhuriyeti devletine hakarettir, bunu kabul etmiyorum. Hukuk devletini ve hukukun üstünlüğünü koruyamadan, devletin ve ülkenin geleceğini koruyamazsınız."
"Dönemin İkinci Ordu Komutanı şimdi Genelkurmay Başkanı"
Emekli general Hurşit Tolon da CHP Cezaevi Komisyonu üyelerine, "Yukarıdan birileri darbe yapınca kimler yürür? Ordular yürür. Türkiye'nin en büyük ordusu Birinci Ordu yürür de İkinci Ordu yürümez mi? O zamanın İkinci Ordu Komutanı şimdiki Genelkurmay Başkanı" yorumunu yaptı.
"Danıştay cinayeti bir kez daha işlendi"
CHP'li vekillerin görüştüğü CHP İzmir Milletvekili Mustafa Balbay ise, karara tepki olarak şunları söyledi:
"Aslında Danıştay cinayeti bir kez daha işlendi bu mahkeme salonunda ama daha ağır işlendi. Osman Yıldırım tahliye edilince, verilen kararın hiç ciddiyeti kalmadı. Verilen kararların yorumunu Osman Yıldırım'ın tahliyesine bakarak anlayabiliriz. Bu kararı duyunca, hepimiz 'kalkın gidelim arkadaşlar ne oturuyoruz' noktasına geldik. Çünkü, Osman Yıldırım'a verilen ceza ölçülmüş, biçilmiş, hesaplanmış bir ceza. Bugüne kadar yattığı süreye denk gelen hesaplı kitaplı bir ceza. Osman Yıldırım Ergenekon Davası için yaratılmış birisi. Sadece bu dava için planlanmış, kurgulanmış birisi. Adeta bir AKP projesi."
Mustafa Balbay: "Arınç'ı bayramda bekliyorum"
Yazdığı araştırma kitaplarında yer verdiği belgeler ve gazetecilik faaliyetleri nedeniyle kendisine ceza verildiğini belirten Balbay, "Bana verilen bu 4 ayrı ceza, bir gazetecinin olmazsa olmazları. Bu mantığa göre, dışarıda araştırmacı gazetecinin kalmaması lazım. Bu mantığa göre Uğur Mumcu 9 bin yıl ceza alırdı. Ama bu kitapların hiçbiri hakkında dava açılmadı. Bunlar gazetede dizi olarak yayınlandı. Sayın Arınç demişti ya, 'Türkiye'de sadece gazetecilik yaptığı için hüküm giyen bir gazeteci varsa, hem gidip elini öpeceğim hem de özür dileyeceğim' diye. Bayramda bekliyorum. Elimi öpmesin ama hiç olmazsa bir özür dilesin. Çünkü bana sadece gazetecilik suçlarından ceza verdiler" diye konuştu.
Tuncay Özkan: "Mahkeme AİHM'e yalan söyledi"
Gazeteci Tuncay Özkan da mahkemenin, AİHM'e yaptığı başvuruya, evinde "silah, bomba ve mühimmat bulunduğu" yanıtını verdiğini söyleyerek, "Dün verilen karar ile bu suçlamalardan beraat ettim. Ama mahkeme AİHM'e yalan söyledi" dedi. Cumhuriyet mitingleri nedeniyle ağırlaştırılmış müebbet cezası aldığını belirten Özkan, bu mitinglere 6 milyon katıldığını, mitinglerin izinli yapıldığını, bir şikayet olmadığını ve kimsenin burnunun kanamadığını anlattı. Özkan, kendisine geçmişte çalıştığı gazetelerde yayınladığı Yeşil ve Susurluk Raporu belgeleri nedeniyle de 9 yıl ceza verildiğini belirtti. Özkan, "Aslında olan şu: Başbakan intikam aldı benden. Cumhuriyet mitingleri yaparak, o zaman Cumhurbaşkanlığını engellediğimi düşünüyor ve benden intikam alıyor" iddiasında bulundu.