Çiçek, muhtıra gecesi yaşananları anlattı
27 Nisan muhtırasının yıldönümünü dönemin Hükümet Sözcüsü, şimdiki Meclis Başkanı Cemil Çiçek CNN TÜRK'e değerlendirdi. CNN TÜRK Ankara Temsilcisi Hande Fırat'ın sorularını cevaplayan Çiçek, o gece yaşananları anlattı...
Hande Fırat: TBMM'den iyi günler diliyoruz. Özel yayınla karşınızdayız, TBMM'deyiz çünkü konuğumuz Meclis Başkanı Sayın Cemil Çiçek. Hoşgeldiniz.
Cemil Çiçek: Hoşbulduk sağolun.
Hande Fırat: Bugün aslında dikkat çeken bir gün 27 Nisan. Pek çok konu var, tutuklu vekillerin durumu, anayasa çalışmaları ama biz diyoruz ki 27 Nisan ile başlayalım. Çünkü o dönem siz hükümet sözcüsüydünüz. 28 Nisan sabahı da kameraların karşısına geçip çok önemli bir açıklama yaptınız. Şimdi yeniden 28 Şubat soruşturması bir yanda devam ederken, iki ay önce 27 Nisan'a ilişkin bir soruşturma açılmışken, biraz 27 Nisan konuşsak. Bir süre sonra, dönemin Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, 32. Gün programında Mehmet Ali Birand'a "Bu bir muhtıra değlidi" dedi ve Başbakan Erdoğan'ın da benzer bir açıklaması vardı. Önce oradan başlasak, 27 Nisan o bildiri neydi? Muhtıra mıydı? E-muhtıra mıydı? Yoksa değil miydi, sadece Genel Kurmay Başkanı'nın görüşleri miydi?
Cemil Çiçek: Şimdi tabii muhtıra vesaire gibi kavramlar bunlar siyaseten kullanılacak kavramlar, siyasi kavram. Biz de günlük dilde bu tip kavramlar üzerinden yorumlar yapıyoruz. Bir de işin hukuk yönü var. Hukuki kavramlarla konuşulması gereken yönler olabilir. Adına ne dersek diyelim hoş bir gece değildi. Hoş bir ifade değil, hoş bir açıklama değil... En azından öyle diyelim. İş kötü, yanlışsa adına ne derseniz deyin, bunun bir anlamı yok. Türkiye için 57 yıllık çok partili hayata geçtiğimiz günden sonra kuralı belli zamanlaması belli, usulü yolu yöntemi belli bir konuda, Türkiye'nin 57 yıl sonra maraza çıkarılmış olması, demokratik süreci sıkıntıya sokacak, Türkiye'nin imajı itibarı açısından halk iradesi açısından sıkıntı çıkaracak, bu tür yollara tevessül edilmesi doğru bir şey değildi.. Onun için mesele biraz, o açıdan bakmak gerekecektir. Çünkü adına ne derseniz değil, orada yapılan yanlış bir iş yoktur. Nedir o, Cumhurbaşkanı’nın seçimi...
Hande Fırat: Araya girsem, herkes o geceyi biraz anlatıyor, biraz merak da ediyor 27 Nisan gecesini... Kürşat Tüzmen, dönemin bakanı yanılmıyorsam ertesi günkü basın toplantısında, Başbakan'ın "Asıl iş Kürşatcığım, Köşk'e türbanlı eş istemiyorlar" dediği , sizin de bulunduğunuz bir toplantıda, bir gazeteye anlatmış. Sizden başlasak, o gece 27 Nisan'da nasıl öğrendiniz, nasıldı Ankara?
Cemil Çiçek: Şimdi şöyle ifade edeyim, kim ne dedi ne demedi ona cevap verme noktasında en azından bugün itibariyle çok fazla olamam, bu sıfatı taşıdığım sürece, yeni polemiklere tartışmalara girmek istemem. Ancak dediğim gibi o gecenin bir kabus olduğunu, hoş bir gece olmadığını, karanlık bir gece olduğunu çok net ifade ederim. Onun altını bir çizelim. İkincisi tabii bizler halen görevdeyiz, bir kısım insanlarla hala beraber çalışıyoruz, işin bu safhasında bu manada biraz detaya girmenin doğurabileceği sakıncalar olduğunu belirtmek isterim. İnşallah bunun tüm ayrıntılarının yazılacağı, konuşulacağı günler de gelecektir. Buna hukuki veya başka türlü bir engel yok ama taşıdığımız sorumluluk buna engel, onu da belirtmek istiyorum. Bir de yapılan açıklamaları, yan yana getirmeden, tek bir açıklama üzerinden değerlendirmek de eksik olur. Çünkü herkes kim neredeydi, ne dedi filan, ben o konularda biraz şüpheci bir tavrım var. Doğrusunu isterseniz 27 Nisan gecesi zaten sona doğru, o gece sonlanıyor, 28 Nisan'a giriyoruz, 28 Nisan, 29 Nisan, 30 Nisan, 1 Mayıs, 2 Mayıs, belli kesimler iyi bir sınav vermedi.
Hande Fırat: Kim bu kesimler?
Cemil Çiçek: Şimdi belki hak ve özgürlüklere daha çok vurgu yapanların bir kısmı. Yani hükümet olarak açıklama yapılıncaya kadar, bu işin yanlış olduğunu söyleyen kaç kişi var? Bunları bir tarafa çıkarabilirsiniz, isterseniz. Bu konuda yazılacak bir kitap, yapılacak bir araştırma ilgi de çeker. Yani ben demek istiyorum ki, bugün herkes konuşuyor, herkes bir şeyler söylüyor, elbette söyleyecek, ifade ve kanaat özgürlüğü var, o gün söyleyememiş olsa bile, bu bugün söyleyebilir düşüncelerini kanaatlerini. Ama kim kimdir, ne nedir, kim o gece nerede duruyor, sonra duranları kim nasıl suçladı nasıl ediyor, bunların biraz ortaya çıkması lazım. Ortalık aydınlanınca, kahramanlar çok oluyor. Ortalık aydınlandıkça ben demiştim diyenler çok oluyor. Hakikaten kim ne dedi, ne demedi, 28 Nisan sabahından itibaren basını bir tarayın, özellikle ilk 2-3 gündür herkesin demokratik tavrı koyabilmesi açısından. Ya da demokrasi ile ilgili kendi arasındaki mesafe, ne kadar nerede duruyordu. İlk 2-3 gün çok önemli. Çok üzücü, en az o gece kadar, o bildiri kadar, adına ne diyorsanız, üzücü açıklamalar olmuştur.
Röportajın tam metni için tıklayın!