Salih Mirzabeyoğlu'nun hayatı

Salih Mirzabeyoğlu yani asıl adıyla Salih İzzet Erdiş, genç yaşında şair Necip Fazıl Kısakürek ile tanıştı. Necip Fazıl Kısakürekin 35 yıl boyunca çıkardığı ''Büyük Doğu'' fikriyatının öğrencisiydi. Büyük Doğu, CHPnin Altı Okuna alternatif olarak Ruhçuluk, Ahlakçılık, Milliyetçilik, Şahsiyetçilik, Cemiyetçilik, Keyfiyetçilik Nizamcılık, Müdahalecilik, Sermayede Tahdit ilkelerini savunurdu. Hazırlayan: Özgen Aydos / Cnnturk.comMirzabeyoğlu'nun ismi 1970' lerde duyulmaya başlandı. İslami gençlik hareketlerinden biri olan ''Akıncılar''ın kurucusuydu. Gençliğinden itibaren Milli Görüş gömleğini üstüne giymişti. Gölge, Tavır gibi dergilerde yazarlık yapıyordu.Salih Mirzabeyoğlu'nun genç yaşına rağmen sözüne itibar ediliyordu. Konferanslar veriyor, çevresinde İslam'a gönül veren dinamik gençler toplanıyordu. Öyle bir ülke kuracaklardı ki adı, Başyücelik Devleti olacaktı CHPnin Ebedi ve Milli Şefinin karşılığı İslami bir ulu olan Başyüce idi ve Mecliste Hakimiyet Milletindir değil, Hakimiyet Hakkındır yazacaktı. Bu fikirlerle yoğrulan Salih Erdiş, Necip Fazılın düşünce ve gayelerini gerçekleştirmek için yola çıktı. Kendi kuşağı 68 isyanı ve milliyetçilik arasında gidip gelirken Milli Selamet Partisi çizgisinde İslami bir yol seçti. 1970lerin ikinci yarısında kurulan Akıncılar Derneğinin kurucuları arasındaydı. Derneğin politikalarının savunulduğu Gölge ve Akıncı Güç gibi dergileri çıkarttı. Necip Fazıl Kısakürek onun kaleminden çok etkilenmiş, Benim 40 senedir aradığım ses buydu demişti. Salih Erdiş bir aktivist olmak yerine, ideolog olmayı seçmişti. Ancak militan bir İslami anlayışı hiç reddetmemişti. Giderek kendine has bir İslami dünya görüşü oluşturmaya başlamıştı. Hal böyle olunca da Milli Görüş geleneğinden koptu ve kendini yazmaya verdi. Artık Salih Mirzabeyoğlu olarak anılıyor, kendisine inananlar ise Büyük Doğu Akıncıları olarak biliniyordu. Onun görüşlerine inananlar için kısaca Kumandan olarak anılıyordu. Farkı elinde silah yerine kalem olmasıydı. Konferanslar veriyor, çevresinde davasına gönül veren başka gençler toplanıyordu. 12 Eylül döneminde arandı. Hakkında tutuklama kararı çıkmıştı. Ancak yakalanamadı ve 1984te yeni eserleri ve bakış açısıyla yeniden İslamcı hareket içinde kendi ekolünü yaratmaya başladı. Artık sadece laik düzene karşı İslam devrimini savunmuyor, birçok cephede mücadele ettiğini söylüyordu. Diğer İslami grup ve cemaatlerle kavgalıydı, devletle kavgalıydı, münafık dediği İslamdan saptığını düşündükleriyle kavgalıydı. Kafir dediği müslüman olmayan görüşlerle kavgalıydı. Kavga verdiği cephe genişledikçe faaliyet alanı da daralıyordu. Mirzabeyoğlu bu dönemde temel eserlerini peş peşe vermeye başladı. 1990lardan itibaren İBDAcılar, müslüman gençliğin eylemlerinde farklı duruşlarıyla belirginleşmeye başlamıştı. Allahın birliğini temsil eden tek parmak yerine İBDA işareti diye bilinen bir sembol kullanıyorlardı. İşaret ve baş parmak açık ve diğer parmaklar yumruk şeklindeki İBDAnın işaretinde, işaret parmağı, Kelime-i Şehadet, Şehidlik Şuuru, Allahın varlığı ve birliğine, Şehadet ve ayrıca Büyük Doğu davasına şehadet mânâlarına gelir. Başparmak ise, her türlü buluşa açık olan üretken bir fikir olarak İBDA fikriyatını ifade eder. Yumruk şekli ise, aksiyona ve cemiyet kavgasına ve devletleşmeye delâlet ediyordu. İBDA hareketi giderek güçleniyor ve devlet kurumlarının da yakın takibine giriyordu. Zira kendilerine İBDA-C adı veren ve birbirinden bağımsız hareket eden hücreler kimi bombalama ve molotoflu saldırılar gerçekleştirmeye başlamıştı. 1986-1990 arası dönem Salih Mirzabeyoğlunun yurt içi ve yurt dışında dikkat çekmeye başladığı dönem oldu. İBDA fikriyatına inanan yeni ve dinamik bir gençlik zümresi oluştu. Bu gençler kendilerini ilk olarak 5 Ocak 1991 tarihinde Körfez Savaşı ve ABDyi protesto eden gösteriler de gösterdi. Mirzabeyoğlu bu protestodan sonra tutuklandı ve Bayrampaşa Cezaevine gönderildi. Sonrasında Turgut Özalın İnfaz Kanunuyla tahliye edildi. 28 Şubat askeri darbesiyle birlikte bir gün çocuğunu okula götürürken 1998de gözaltına alındı. Hakkındaki suçlama sonrasında yasadışı İBDA-C örgütüne liderlik yaptığı gerekçesiyle tutuklandı. Savunmasında kendisini bir teorisyen olarak bıçak yapan birine benzetecekti. İsteyen et keser, isteyen o bıçağı başka amaçlarla kullanırdı. Salih Mirzabeyoğlu dik başlıydı, duruşmalara katılmadı. Duruşmalara katılmayan Mirzabeyoğluna cevap ise koğuşlara düzenlenen Noel Baba operasyonu oldu. Mirzabeyoğlunun operasyon sonrasında yaralı, bereli yüzü için yapılan açıklama, operasyon sırasında başını ranzanın tavanına vurduğu şeklindeydi. Mirzabeyoğlunun davası sürerken 2000 yılında Kartal Cezaevindeki F tipi hücreye nakledildi. 2 Nisan 2001de son davası görüldü. Karar en ağır ceza hükmü yani idamdı. İdamın kaldırılmasıyla Mirzabeyoğlunun cezası ağırlaştırılmış müebbete çevrildi. Mirzabeyoğlu 2002 yılında Bolu Cezaevi'ne nakledildi. 2005ten itibaren kendisine zihin kontrolüne dayanan ve Telegram adı verilen bir işkence yönteminin uygulandığı iddia edildi. Mirzabeyoğlu, İslamcı dünyanın da suskunluğa mahkum ettiği, kendine özgü görüşleri ve inanç sistemiyle cezaevi dahil 56 kitaplık dev bir külliyat oluşturdu. Ve 15 sene sonra Mirzabeyoğlunun avukatları aracılığıyla yaptığı yeniden yargılama talebini kabule değer gören İstanbul 14üncü Ağır Ceza Mahkemesi tutuklu kaldığı ve infazda geçirdiği sürenin uzun olması ve ileride telafisi güç mağduriyetlere yol açacağı ihtimalini dikkate alarak tahliyesine karar verdi. Salih Mirzabeyoğlu bugün İBDA-C davasından beraat etti.