Nasıl hayata geçecek bu Taksi A.Ş.?
Tek bir sistemden yönetilecek. İstanbul’un taksi ihtiyacını hesaplayacağız. Farz edelim 40 bin araca ihtiyaç var. Mevcut taksileri bugünkü plaka değerleriyle bu Taksi A.Ş.’ye ortak edeceğiz. Belki ileride borsada da işlem görecek. Mevcut 18 bin taksiyi kullanan emekçilere bir üniversitede akademi açacağız, en yüksek kapasitede eğitimden geçireceğiz. Öyle sıradan bir eğitim değil, aynı Frankfurt’taki gibi. Hangi standartta kaç araba daha lazım, bunları da bölüştürüyoruz. Uber tarzı yazılım şirketlerine de pay verdim. Belediyeye diyorum ki, “Kardeşim senin 5000 taksin mi var, seni de dâhil ediyorum bu sisteme”. Anonim şirket olarak, profesyonel yöneticileri ve hisseleriyle tek merkezden işletilecek bir sistem.
Tek tek açarsak; mesela şoför taksi sahibi değil, ama araçta çalışıyor... Ne olacak?
18 bin taksi... Belki vardiyalı kullanıyorlar, ikiyle çarpalım. 36 bin emekçiyi ziyan etmememiz lazım. Onlara daha iyi imkânlar vereceğiz, sosyal güvenlik şartlarını, maaşını iyileştireceğiz. Onları eğitmemiz, bir meslek sahibi yapmamız lazım. Benim çözümümde bu emekçiler işini kaybetmeyecek. Hatta eğitimle kendine güveni artmış olacak, yabancı dil öğrenecek. Bu gerekiyor, çünkü burası bir dünya şehri. Bu çözümümün birinci ayağı.--Peki taksi plakası sahibi?Gelelim ona. Herkes zengin olmayabilir. Bir taksi plakası almışsın. Bugün 1.6 milyon lira. 18 bin ile çarptığında acayip bir ekonomi. Ben bu adama da “Kardeşim sen zenginsin, bir şey olmaz” diyemem ki. Belki bazıları da evini barkını satmış, o plakayı almış. Bu kişilerin de bugün kazanmış oldukları hakkı muhafaza etmem lazım. Onları şirketin ortağı yapacağım. Taksinin sahibinin plaka ederini koruyacağım.