TÜSİAD'dan "Cumhurbaşkanlığı Sistemi" açıklaması
TÜSİAD Başkanı Erol Bilecik, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin en önemli özelliğinin hız olacağını düşünüyorum" diye konuştu.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, ekonominin yavaş yavaş soğumakta olduğunu görmekten memnuniyet duyduklarını belirterek, "Bu yumuşak bir inişi bizim başlatmamız gerekir. Bu yavaşlamanın sağlıklı şekilde gerçekleşmesi ve ekonominin daha dengeli büyümesine ihtiyacımız var. Bunu yönetecek iyi bir ekonomi planının masaya getirilmesi gerekiyor. Bunun hazırlığının da Hazine ve Maliye Bakanlığı'nda yapılmakta olduğunu görüyoruz." dedi.
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Erol Bilecik, AA Finans Masası'na konuk oldu.
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, PKK'lı teröristlerin yola tuzakladığı patlayıcının infilak etmesi sonucu sivil araçta bulunan astsubay eşi Nurcan Karakaya ve 11 aylık bebeğinin hayatını kaybetmesine ilişkin duygularını dile getiren Bilecik, "Tüm iş dünyası olarak saldırıyı kınıyoruz. Bizleri derinden üzmüştür. Bu tür vahşetlerin bir daha olmayacağı bir sürecin tekrardan başlamasını arzu ediyoruz." ifadelerini kullandı.
Bilecik, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile başlayan yeni döneme dair görüşlerini paylaşarak, yeni sistemin en önemli özelliğinin hız olacağını düşündüğünü söyledi.
TÜSİAD heyeti yeni bakanları ziyaret ettiler
Yeni sistemle, alınacak bütün kararların hızlı bir şekilde hayata ve uygulamaya geçeceğine işaret eden Bilecik, şunları kaydetti:
"Ancak hızlı karar alma ve uygulama yaparken paydaşlarla, ekosistemin bütün oyuncularıyla, örneğin bir kararnamenin ortaya çıkış noktasında veya bir kararın masaya gelişi ve resmileşmesi noktasında ekosistemdeki bütün paydaşlarla yeteri kadar tartışılması ve yeteri kadar görüş alışverişinde bulunarak sistemin işlemesini, yüksek ölçüde temenni ediyorum. İş dünyasının önemli beklentilerinden bir tanesi bu. Yani alınan her kararda olmayabilir ama çoğunluğunda, gerekli görüldüğünde, özellikle iş dünyası bu konuyu bir miktar içselleştirerek, tam tabiri caizse çoğunluğun da bu anlamda katılabileceği bir yapı dahilinde olursa... Kararnameler çıktıktan, kararlar verildikten sonra yapılan eleştiri veyahut istişareler zaman kaybından başka bir şey olmadığı gibi bazen hakikaten farklı eleştirileri alıyor."
Bilecik, iş dünyasının yeni sistemle birlikte ekonomi kurumlarının yapısındaki sadeleşmeye bakışına değinerek, "Özel sektördeki en önemli nokta maliyetlerden kurtulabilmek, bunu minimuma indirebilmek. Sadeleşmenin önemli özelliklerinden bir tanesi bu; hız getirir, verimlilik getirir. Aradaki bazı katmanların ortadan kalkmasının bile bu hıza ve sadeleşmeye katkısı olur diye düşünüyoruz." diye konuştu.
"Artık söylemlerin hayata geçirilme zamanı"
Erol Bilecik, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın iş dünyasıyla bir araya geldiği toplantıya ilişkin, "Sayın Bakan son derece önemli mesajlar verdi, samimi mesajlarından büyük memnuniyet duyduk. 2 saat planlanan toplantı 5 saat sürdü." ifadelerini kullandı.
Seçimlerin geride kaldığını anımsatan Bilecik, toplantıda iş dünyası olarak beklentilerini masanın üzerine koyduklarını, ekonominin gelecekteki gelişmeleri karşılaması için bugünden hazırlık yapıldığını söyledi.
Bilecik, Bakan Albayrak'ın söylemlerindeki olumlu havayı bir an önce pratiğe dökmesini beklediklerini dile getirdi.
Toplantıda konuşulan üç noktayı paylaşabileceğini belirten Bilecik, bunlardan ilkinin gerek Hazine ve gerek Maliye olarak iki ayrı çalışan birimin tek bakanlık altında toplanmasının Türk ekonomisine getireceği hız, verimlilik, enerji ve çabuk aksiyon alma olduğunu aktardı.
Bilecik, Hazine ve Maliye birimlerinin ortak çalışmasının ve tek bir ses tarafından yönetilmesinin önemini vurgulayarak, şöyle devam etti:
"Toplantıda ikinci önemli nokta şuydu: Sayın Bakan üç kez arka arkaya 'benim bundan sonraki ana yöntemimle özellikle iş dünyasıyla ve bütün yönleriyle iletişim, iletişim, iletişim olacak' dedi. Bu bence son derece kritik idi. Son olarak da söyleyebileceğim şey şu; kısa zamanda yeni bir ekonomik planlama programını anons edeceğini duyurdu. Bu zaten muazzam derecede beklenen bir şey. Sayın Bakan çok kısa bir zaman olmasına rağmen tüm konular için önemli bir hazırlık yapmış, kendisini hazırlıklı bulduk. Bundan da memnuniyet duyduk. Ancak bundan sonra artık söylemlerin hayata geçirilme zamanı, asıl olan da bu. Bundan sonra bunun takibini yapıyor olacağız.
Artık bizim özellikle dış dünyaya satacağımız yeni bir hikaye lazım. Hepimizin içselleştireceği, hepimizin bu anlamda benimseyeceği, hepimizin taşın altında elimizin olabileceği bir hikayeye ihtiyaç var. Bu konuda müthiş derecede motivasyonu yüksek olan Hazine ve Maliye gördük o gün. İş dünyasında her Sivil Toplum Kuruluşu buna dönük olarak hikayeler çalışıyor. TÜSİAD tarafında da ekonominin bütününü ele alan, bütün finansal istikrarı iyi halde hissettirecek, 81 milyon insanın refahını bugünden geleceğe taşıyabilecek hikayenin bütün parçalarını bu ekonomik programda pozitif bir şekilde alacağız."
"İş dünyası için en büyük sorun enflasyon"
Erol Bilecik, iş dünyasındaki yöneticilerin önünde iki büyük sorun bulunduğunu, bunlardan birinin döviz, diğerinin ise faizlerin yüksek seyretmesi olduğunu anlattı.
Ancak en önemli sorunun enflasyon olduğuna dikkati çeken Bilecik, şöyle devam etti:
"İş dünyası için en büyük sorun ne derseniz, bu ikisinden bir hayli önde olan enflasyon... Hatta bu noktada Sayın Berat Albayrak'ın ilk demeçlerinden biri yüksek enflasyonla olan mücadele idi. Aynı dili konuştuğumuzun bu anlamda farkına vardım. Bu iyi bir şey. Makul seviyeleri aşan, Türkiye gibi büyük bir ekonomide olmaması gereken bir enflasyon oranıyla baş başayız; yüzde 15,4'ten bahsediyoruz. Enflasyon yükseldikçe öngörülebilirlik azalıyor. Bunun faize, kurlara olan yaptırımları farklı. Finansman maliyetleri artıyor. Bugün Türkiye'de iş dünyasının sıkça konuştuğu nokta o. Yüzde 25'lerin üzerinde olan TL/faiz oranlarından bahşediyoruz. Bir sıkıntı da rekabet koşulları bozuluyor. Yani gittikçe bozulan bir nokta var. Borçların geri çevrilmesinde, belki şu an yaşanmıyor ama bunun emareleri var, zaman zaman sinyalleri var."
Bilecik, temmuz ayı ihracat rakamlarına ilişkin de değerlendirmelerde bulunarak, açıklanan verilerden memnuniyet duyduğunu dile getirdi.
Rekor düzeyde açıklanan rakamların kendilerini müthiş derecede iyi hissettirdiğini belirten Bilecik, "Bütün buna faydası olan iş dünyasının, emeği geçen herkesin ellerine sağlık diyoruz. Bunlar iyi haberler. Bu olumlu haberlere ihtiyacımız var." diye konuştu.
Bilecik, mal ve hizmetler ihracatının, toplam ekonomi içindeki payının neredeyse yüzde 25'ler civarında olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"Bu yüzde 25'lik toplam oluşan rakamın neredeyse yüzde 50'sini AB'ye yapıyoruz. Burada da hakikaten şuna iyi çalışmamız gerek. Yüzde 50'sini Avrupa Birliği ülkelerine yaptığımız ihracat kaleminin, bizi müthiş derecede iyi hissettiren bu yapının AB ile olan ilişkilere de artık daha fazla yansıması gerekir. Burada da bütün politika yapıcılarımızın AB ile ilişkileri resetleyip, tekrardan gündeme getirip ekonomi, sosyal ve köklü ilişkiler boyutu gibi hangi taraftan baksak biraz daha toparlanmaya ihtiyacı var dediğimiz bir süreç yaşıyoruz ki daha iyi ihracat rakamlarını yapabiliriz diye düşünüyorum."
"Ekonomide yumuşak inişi başlatmamız gerekir"
Bilecik, geçen yılın yüzde 7,4 büyüme ile kapatıldığını belirterek, sadece rakam olarak bakıldığında herkese iyi hissettirdiğini, istihdama katkılarının olduğunu, bu yüzde 7,4 ile beraber makroekonomik istikrara bakıldığında muhtelif parametrelerde geride kalınan sürecin başladığını kaydetti.
Geçen yılın bir miktar "aşırı ısınma"ya başladığını ifade eden Bilecik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu gelişmeler ışığında enflasyonun önemli boyutlarda artığı süreci yaşamış olduk. Bu yıla baktığımızda ve içinde yaşadığımız aylarda ekonominin yavaş yavaş soğumakta olduğunu görmekten memnuniyet duyuyoruz. Bu yumuşak bir inişi bizim başlatmamız gerekir. Kati suretle ani yapılabilecek frenler de sıkıntı yaratır. Bu yavaşlamanın sağlıklı şekilde gerçekleşmesi ve ekonominin daha dengeli büyümesine ihtiyacımız var. Bunu yönetecek iyi bir ekonomi planının masaya getirilmesi gerekiyor. Bunun hazırlığının da Hazine ve Maliye Bakanlığı'nda yapılmakta olduğunu görüyoruz. Eylüle kalmadan, ağustos ayı içerisinde yeni ekonomik programın açıklanması Türkiye'ye gerçekten iyi hissettirebilecek bir nokta olur."