S&P enflasyon tahminini açıkladı
S&P, Türkiye'de yıllık ortalama enflasyonun bu yıl yüzde 10,8, 2018'de ise yüzde 7,9 seviyesinde gerçekleşmesini beklediklerini bildirdi. S&P ayrıca, zayıf TL nedeniyle bazı şirketlerin stres işaretlerine maruz kaldıklarını düşündüklerini açıkladı.
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Standard & Poor's'un (S&P) Ülke Kredi Reytingleri Kıdemli Direktörü Frank Gill, S&P'nin geçen hafta Türkiye'nin yabancı para cinsinden kredi notunu "BB", yerli para cinsinden notunu "BB+" ve not görünümünü ise “negatif" olarak teyit etmesine ilişkin değerlendirmede bulundu.
Bu yıl Türkiye için büyüme tahminlerini yukarı yönlü revize ettiklerini söyleyen Gill, "Bizim görüşümüze göre, 2016'ya kıyasla bu yıl büyüme ilk olarak akomodatif mali duruş ve özellikle tüketimi destekleyen diğer vergi teşvikleri ile açıklanabilir. İkinci sırada ise Kredi Garanti Fonu gibi kredi büyümesini, konut kredisini artıran tedbirler ve makroihtiyati gevşeme geliyor. Yani, bu kredi büyümesine dayalı mali teşvik kombinasyonu" ifadelerini kullandı.
Türkiye ekonomisine ilişkin S&P'nin tahminlerine değinen Gill, Türkiye ekonomisinin bu yıl yüzde 5 seviyesinde, 2018 yılında yüzde 3,5, devamındaki 2 yıl boyunca da (2019-2020) yüzde 3,2 seviyesinde büyümesini beklediklerini kaydetti. Frank Gill, enflasyonun önümüzdeki yıl gerileyebileceğini belirterek, Türkiye'de yıllık ortalama enflasyonun bu yıl yüzde 10,8, 2018'de ise yüzde 7,9 seviyesinde gerçekleşmesini beklediklerini bildirdi.
"Ekonomide yavaşlama başlayacak"
Ekonominin 2018 ve 2019 yıllarında yavaşlamaya başlayacağını düşündüklerini kaydeden Gill, "Genç nüfus ve yüksek yatırım ihtiyacı nedeniyle geniş cari açık ihtiyacını anlamakla birlikte aynı zamanda farklı kredileri karşılaştırıyoruz. Genelde yüksek cari açığı ekonomik oynaklığın erken göstergesi olarak değerlendiriyoruz. Türkiye'de cari açığın GSYH'ye oranının bu yıl ve 2018'de yüzde 4,5 olmasını bekliyoruz" diye konuştu.
Türkiye'nin S&P tarafından 1994 yılından bu yana "BB" kategorisinde değerlendirildiğini hatırlatan Gill, şunları kaydetti: "Uzun zamandır bazı endişelere işaret ediyoruz; geniş cari açık, düşük tasarruf oranı ve cari açığı finanse etmek için potansiyel olarak öngörülemez sermaye akışlarına karşı bağımlılık gibi... Görüşümüze göre, bunlar kredi zayıflığı olmaya devam edecek. Ekonomide eksik olanın özel sektör yatırımları olduğunu düşünüyoruz. Son yıllarda kamu yatırımlarında dikkate değer artış kaydedildi. Kredi büyümesindeki yavaşlamayı engellenmek ve tüketimi artırmak için tedbirler uygulamaya konuldu. Tüketimde artışın geçici olduğunu düşünüyoruz"
Gill, Avrupa'nın ekonomik büyümesinin Türkiye için ekstra ihracat potansiyeli oluşturup oluşturmayacağına ilişkin soru üzerine, "Bu hikayenin pozitif tarafı... Türkiye'nin ihracat hacminde ve nominal ihracat performansında çok güçlü bir yükseliş gördük. Öncelikle Avrupa, Türkiye'nin en önemli ticaret ortağı... Beyaz eşya, giyim gibi ürünler ihraç ediliyor. Hizmet sektörü ihracatı da bu yıl iyi bir şekilde yükseldi" ifadelerini kullandı.
Zayıf TL'nin etkileri
Gelecek yıl turizm sezonunun daha güçlü gerçekleşebileceğine dair bazı veriler olduğunu belirten Gill, TL'deki değer kaybının ihracatta rekabet gücünü geçici olarak artırmasına karşın uzun vadede şirketlerin döviz cinsinden borçlarını ödeyebilme güçlerini baskılayabileceğini söyledi.
Gill, devamla şunları kaydetti:
"TL'deki değer kaybının negatif etkisi ise daha yüksek enflasyon... Enflasyonda oldukça geniş bir yükselme gördük. Bu durum karmaşık... Enflasyonun artışına etki eden diğer meselelerin olduğunu düşünüyoruz. Hizmet sektörü, turizm ve perakende sektörleri dahil bazı KOBİ'lerin, küçük işletmelerin bir kısmının döviz cinsinden borçları var. Zayıf TL'nin, borçlarını ödeme güçlerini azaltabileceğini düşünüyoruz. Şu ana kadar bu durum verilerde görülmüyor. Fakat KOBİ'ler arasında, inşaat, turizm şirketleri arasında zayıf para birimi nedeniyle bazı stres işaretlerine maruz kalanların olduğunu düşünüyoruz"
"Geniş sermaye çıkışı görebiliriz"
Frank Gill, gelecek döneme ilişkin olası ekonomik risklere değinirken, "Korkarım, riskler dışsal ortamda... Cari açıktan konuşuyoruz ama orada açığın finansman kalitesine bakmamız gerekiyor. Son 12 aylık dönemde Türkiye'nin cari açığını finanse eden sermaye akışının büyük çoğunluğu yerleşik olmayanların hükümet tahvillerine yaptığı yatırımlarla oldu. ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırımı ya da bazı dışsal şokların gerçekleşmesi durumunda bu (sermaye akış) çift yönlü olabilir. Gelişmekte olan ekonomilerden geniş sermaye çıkışı görebiliriz. Bu sadece Türkiye için geçerli değil. Son dönemde çok faza portföy akışı çeken Mısır ve Güney Afrika için de bunu işaret ettik" ifadelerini kullandı.