Carrefoursa'dan online satış atağı
Türkiye'de perakendecilik sektöründe önde gelen markalarından Carrefoursa, online satış kanallarında iyileştirmeye gitti. Carrefoursa CEO'su Hakan Ergin, altyapı çalışmaları sonrası 2018 yılında çok daha iyi noktada olacaklarını belirtti.
Online alış veriş, perakende zincirleri için de önemli bir hal almış durumda. Sanal mağazadan alışverişin ciroya yaptığı katkı her geçen gün artıyor. Son dönemde mağaza satın alma/devir işlemleri ve yenilenen hipermarket konseptleri ile öne çıkan CarrefourSA da nispeten zayıf kaldığı bu alanda harekete geçiyor. Dijitalleşme yolunda önemli adımlar atan şirket, e-ticaret altyapısını yenileyerek, 2018 yılı ile birlikte sanal alışverişte de agresif olacağı sinyalini verdi.
Haber sitelerinin ekonomi editörleriyle bir araya geldiği sohbet toplantısında konuşan Carrefoursa CEO'su Hakan Ergin, "E-ticarette altyapımızı yeniledik. 2018’in başından itibaren e- ticarette daha iyi olacağız." diye konuştu. Ergin, satın alma konusuna açık olduklarını da söyledi. Ergin, "Kapalı değiliz satın almaya bu güne kadar olduğu gibi. İyi bir fırsat çıkarsa değerlendiririz." ifadelerini kullandı.
Carrefoursa CEO'su Hakan Ergin'in söyleşisinden önemli başlıklar...
- Sektörün son zamanlarda internet satışlarına yoğunlaştığını görüyoruz. Bu alanda sizin yaklaşımınız nedir?
E-ticarette altyapımızı yeniledik. Yeni yılın başında tam anlamıyla devreye girmiş olacak ve oturması çok önemli. Böylece 2018’in başından itibaren e ticarette daha iyi olacağız. O tarafta omnichannel modeline de geçeceğiz. Dünyanın bir numaralı perakende zinciri Wal Mart'ın açıkladığı son rakamlara göre, e-ticarette önemli bir gelişme var. Yatırımcılar kârlılığına bakmadan e-ticaret rakamlarına bakıyor. Eğer ciddi bir e-ticaret varsa firmanın değeri artıyor. Kârı hemen artmıyor. Biz de son yatırımızla e-ticarette iyi iş yapacağımızı düşünüyoruz. Müşteri hayal kırıklığına uğramasın altyapı iyi olsun.
-Son bir senede insanların gıda tüketimi alışkanlıklarında nasıl bir fark görüyorsunuz?
Sepetin enflasyon oranında büyümesi beklenirken, büyümüyor. Çünkü insanlar tasarrufa geçiyor. Enflasyonun arttığı oranda gelir artmadığı için doğal olarak daha tasarruflu ürün alıyor. Bir anda cebinden daha az para çıksın diye ya küçük boya gidiyor ya da gram başına maliyet düşsün diye büyük ambalaja gidiyor.
-Kişi başına düşen gelirin artmasıyla enflasyon sepetinde gıdanın ağırlığının düştüğüne yönelik bir tez var. Türkiye’de bunu gözlemliyor musunuz?
Buna bir şey diyemem çünkü toplamı bilmiyorum. Ama Türkiye’de gıdanın fiyatları son yıllarda çok yükseldi. Tarım politikası ile ilgili bir şey. Tarım politikası ile ilgili çok büyük sorunlar var.
- Gıda fiyatlarının speküle edildiğine dair genel bir algı var. Buna ilişkin yorumunuz ne?
Hep bir eleştiri vardır. Dalında 1 lira markette 3 lira. Bu şuna benziyor… Kumaş şu kadar gömlek şu kadar gibi. Meyve-sebzede üretimden son tüketime kadar israf çok fazla. Kimi yüzde 35 diyor kimi yüzde 40. Bu konuda adımlar atılması lazım. Kayıp yüzde 10’ları bulmalı. Üreticinin tüketimi bilmeden dalda kalan ürünleri vardır 35-40 olur firede. Her adım düşünülmeli haksız rekabet olmamalı.
Biz vergi veriyoruz. Fiş kesiyoruz. KDV veriyoruz. Başka bir tarafta hiç vergi ödemeyen bir grup var. Bunun sosyal yapısı olduğunu da anlıyorum. Makasın açılmaması lazım. Şimdi meyve-sebzede soğuk rafların getirilmesi gündemde. Yasa çıktığı anda uyumlu olmak zorundayız. Bu yasada da şu olmamalı başlayacak deyip bir sene ertelememek lazım. Çünkü o anda yatırım yapanlar da var. Türkiye hep en üst yasayı istiyor. En üstünü istiyor. Uygulamada bize soruyorlar başkalarına sormuyorlar.
- Kırmızı ette fiyat yenilemesi yaptınız mı?
Hayır yapmadık. Bizim kalitemize göre uygun fiyattır. Devam ettik ve satış rakamlarımızda düşüş olmadı. Kendi müşterimizin istediği kalitede eti temin ediyoruz. Müşterimiz bunu tercih ediyor.
- Lugano Uruguay'dan et getirmek istedi!
Konuşmasında besi fiyatının pahalı olduğunu söyleyen Ergin, Fenerbahçe'nin Uruguaylı eski oyuncusu Diego Lugano ile yaşadığı bir anekdotu da paylaştı: "Bir gün Lugano beni aradı ve Uruguay’dan et getirmek istediğini söyledi. Niye diye sorduğumda, 'Burada et çok pahalı ve iyi değil' dedi. 'Bizde hayvanı çok büyük araziye salarız ve hayvan büyüyünce toplarız. Masrafı yok’ dedi. Lugano et ithalatı için baya düşündü ama bu çok kolay bir iş değildi, hayata geçmedi. Türkiye’de maalesef yeterli besi alanı yok. Bu sebeple biz yıllarca Uruguay’dan et ithal ettik."
- Hali hazırda 630 mağazanız var. Belli ölçekte mağaza satın alma niyetiniz var mı? Migros ve Kipa’dan mağazalar aldınız. O sürecin perde gerisinde neler yaşandı? İflas eden zincirler var. Oralara da bakıyor musunuz?
Spesifik olarak baktığımız bir yer yok. Radarımız açık. Gözlemliyoruz izliyoruz. Bu dönemde birçok sektörde olduğu gibi işi iyi giden de gitmeyen de var. Kapalı değiliz satın almaya bu güne kadar olduğu gibi. İyi bir fırsat çıkarsa değerlendiririz.
Satın alma için koşullar uygun mu?
Teklife bağlı. Birisi gelip yüksek fiyat isterse zaten ilgilenmeyiz. Alıcı olarak kendi cetvelimiz var, ona uyarsa alırız. Uymazsa teşekkür ederiz. Kapalı değiliz yani.
- Mağazaların kaçı hipermarket? İnsanlar artık hipermarketlerden değil eve giderken yakınlarındaki küçük ölçekli mağazalardan alışveriş yaptığı belirtiliyor. Siz bunu gözlemliyor musunuz?
Bizim 30 tane hiperimiz var. Şöyle diyoruz. Hipermarketlerin rol tanımı değişti. Hiperlerin birçoğunu yeniledik. İstinye, Maltepe, Acıbadem mağazalarını yeniledik. Yeni hipermarketlerin rol tanımı farklı. İnsanların zaman geçirdiği yemek alanı çocuk alanı olan, büyük boy ambalajların yaygın olduğu tazenin güçlü olduğu bir market haline getirdik. Karşılığını alıyoruz. 2016 model dedik. 2017’de yaptıklarımız var. Seviyeleri yukarı çekiyoruz. Olumlu sonuçları var.
İnanılmaz bir AVM inşaatı var. Dünyada bir AVM yapıldığı zaman yanına AVM yaptırılmıyor. Bizde durum öyle değil, milli servet ziyan oluyor. Biri yepyeni model, biri 2001 biri 2011 model arada fark var. Eski AVM’ler gözden düşüyor yeni AVM’lere geçtik son zamanlarda faydasını görüyoruz.
Alışveriş sepetimiz büyüyor genelde. Sepetimiz için şunu da söylemek lazım. Sepet büyümesi enflasyon oranının altında, sepete giren ürüne bakıyoruz. Sepetteki ürün bedeli artıyor fakat artış enflasyon oranında olmuyor. İnsanların ekonomik gelirini kaybettiğinden dolayı pirinçten makarnaya kayma gibi bir durum var yani.
- Gıda sektörünün daha sağlıklı yapıya kavuşması için yerel üreticilerin desteklenmesi kapsamında dağıtım kanallarına da önemli işler düşüyor. Sizin bu konudaki stratejiniz nedir?
Hızlı bir şekilde o yolda gidiyoruz. Burada Türkiye’deki tarım arazilerinin bölünmemesi küçük üretici çok önemli. Ne üreteceklerini bilmiyorlar. Köy kahvesinde karar veriyor hangi ilacı kullanacağına. Üretici ile tüketim arasında bir bağ yok. Büyük firmalar bu bağlantıyı hesaplıyorlar. Bu böyle olmadığı için büyük bir kopukluk var. Şunu yapıyoruz. Küçük üretici için Tarım Kredi Kooperatifi ile çalışıyoruz. 7 yer var böyle. Bu bölgelerin ürünlerini küçük üreticiden alıyoruz. Yerli tohumu biz veriyoruz. Alma garantisi veriyoruz. Gelip bize veriyorlar. Mağazalarımıza yolluyoruz. Paraları yolluyoruz. En büyük iyilik bu yapabileceğimiz. Piyasa fiyatlarını birisi alacak. Ödeyecek. Adana’da büyük bahçe sahipleri bile parası eski tip, parasını alıp alamayacağını bilmiyor. Bizden alacaklarına eminler.
Büyük katkıda bulunuyoruz bölgeye. Diğer zincirler de bunu yapmalı. Tarımın çıkış noktası budur. Bizim gibi bir grubun da bu malları dünya sistemine sokması konuşuyoruz. Rusya’yı konuşuyoruz ithal etti etmedi mi diye? Carrefour’un üretim merkezi olması Türkiye’nin radara girmesi çok önemli. 100 milyar Euro cirosu var. Tedarik sistemine sokması çok önemli altyapı problemi var Türkiye’nin soğuk zincirdir, iyi üretimdi, sorunları var.
Bunlar çözüldüğü zaman da Türk tarımı Avrupa’ya da hizmet verecek. Malı toplayıp alabilecek olanlar bizim gibi zincirlerdir. 3 tane merkezimiz var bu konuda gurur duyuyoruz.
- Müşterilerin evine gitme deneyiminden bahsetmiştiniz birkaç ay önce gerçekleşen bir toplantıda. Buradan nasıl sonuçlar aldınız?
Ben de gittim. Bir gece de müşterinin evinde kaldım. Bağcılar’da bir ailenin yanında kaldım. 9 kişi yaşıyorlardı. Biz iki kişi gittik 11 kişi kaldık. Evin hanımı iş bulursa gündelik işe gidiyor. Büyükanne yaşıyor. Yanlış hatırlamıyorsam 5 çocukları var. Aylık harcamaları 600-650 lira arası. Bazı şeyler memleketten geliyor. Bilmediğim bir zincir öğrendim. Bütün dolapları inceledik, su arıtma cihazı kullanıyorlardı. Bulaşık makinası, buzdolabı gibi beyaz eşyalar hepsi ünlü bir markaydı. "Nasıl aldınız?" diye sordum. "İnternetten fiyatlara baktık sonra gidip aldık?" dedi.
Biz bu evi araştırma firmasıyla ayarladık. Evin sahibi benim kim olduğu mu bilmiyordu. Çok ilginçti benim için çok şey öğrendim.
- Böyle bir ihtiyacı neden hissettiniz?
O bölgelerde zayıfız. Şirkette de bu mesajı vermek için insanlar bunu anlasın diye bunu yaptık. O kesimin ihtiyaçları farklı. "Carrefour'dan alışveriş yaptın mı?" diye sordum. "Evet, geçenlerde soğana 25 kuruş indirim yapmışlar gidip 5 kilo aldım" dedi. Sonra gidip tekrar 5 kilo aldım dedi. Parası olmadığı zaman Makbul adında bir alışveriş zincirinden alışveriş yapıyor. Burada bakliyat açık bir şekilde satılıyor. Artık o bölgelerde açık bakliyata ağırlık veriyoruz, onu öğrendik. Çünkü istedikleri miktarda alabiliyorlar; 250gr, 300gr alma şansları oluyor.