"Türkiye, mali krizden etkilenebilecek konumda"

HSBC Bank Türkiye Üst Yöneticisi (CEO) Piraye Antika, ABD'de başlayan ve diğer ülkeleri etkileyen global krize ilişkin, "Türkiye, böyle bir krizden etkilenmez' demek bence çok uç bir söylem olur. Türkiye, diğer gelişmekte olan ülkeler gibi her türden mali krizden etkilenebilecek bir konumda" dedi.
Antika, gelişmekte olan ülkelerin bu krizin kaynağından uzakta kaldıklarını, daha az veya daha geç etkilendiklerini söyledi.
Türkiye'nin de bu ülkelerden biri olduğuna işaret eden Antika, "Türkiye, bu türbülansa doğru köşede yakalandı. Ama 'Türkiye böyle bir krizden etkilenmez' demek bence çok uç. Türkiye, her türden mali krizden etkilenebilecek bir konumda. Çünkü biz, ekonomimizi döndürmek için dış finansmana muhtaç bir ülkeyiz. Dış finansmanın azaldığı, kuruduğu, pahalılaştığı her ortamda mutlaka gerek mali piyasalar, gerekse reel sektördeki firmalarımız etkilenecektir" şeklinde konuştu.
Global krizin, dünyadaki fonların Türkiye'ye çekilmesi noktasında bir fırsat olarak görülebileceği yönündeki değerlendirmeleri de "uç" olarak niteleyen Antika, ülke ekonomisinin bundan etkilenebileceğini, şimdiye kadar doğru makro ekonomik politikalar izlendiği için etkilenme olmadığını kaydetti.
Bu nedenle tedbirli olmak gerektiğinin altını çizen Antika, bütün dünyanın krize girdiği bir ortamda Türkiye'nin bunun dışında kalmasının söz konusu olamayacağını, yüksek cari açık, dolayısıyla yüksek dış finansman ihtiyacının ülkeyi bu tür durumlarda kırılgan yaptığını söyledi.
Piyasalarda, ABD'den başlayıp daha sonra gelişmiş ülkelere sirayet etmesi beklenen önemli bir resesyon beklentisi bulunduğuna işaret eden Antika, "Böyle bir durumda Türkiye, bu piyasalardan fon kullanan, mal satan ülke konumunda, mutlaka etkilenecektir. Bizim tedbirli olmamız, şimdiden adımlarımızı ona göre atmamız gerekecek" dedi.
"Mali sektörde faiz riski birikimi var"
Türkiye'de şu anda dikkatle bakılacak en önemli konunun iç tasarruf birikimi olduğuna dikkati çeken Antika, "Bu, Türkiye'nin büyümesini finanse edecek oranda artmıyor. Dolayısıyla bizim başka ülkelerdeki hane halklarının tasarruflarına ihtiyacımız var. Direkt stratejik yatırım veya portföy yatırımı şeklinde gelecek yabancı sermaye gereksinimimiz var. Bu kaynak kesilirse Türkiye'nin büyümesine sekte vuracak, Türkiye küçülecektir" görüşünü aktardı.
Mikro bazda bakıldığında da, reel sektörde ciddi bir açık döviz pozisyonu, mali sektörde ise artan oranlarda faiz riski birikiminin söz konusu olduğuna işaret eden Antika, "Faiz riskinin yönetimiyle ilgili düzenlemeler anlamında kat edecek mesafe olduğuna inanıyorum. Bankacılıkta, faiz riski yönetimi bence birinci öncelikli. Günümüzün oynak faiz ortamında bu riski mutlaka çok iyi yönetmek lazım" diye konuştu.
"Ekonomiye öncelik verilmesi gerekir"
Global likidite sıkışıklığının YTL üzerinde baskı oluşturması durumunda Türkiye'deki faiz düşüşünün bir miktar duraksayacağı beklentisi ile gerek dövizde gerek YTL'de daha pahalı bir kredi ortamının olabileceğinin altını çizen Antika, "Yükseliş trendine giren enflasyon, kamu harcamalarının artması eğilimindeki konular bizlerin gündeminde olan konular. Gündemde ne konuşuluyor olursa olsun, ekonomi bürokrasisinin, ekonomi yönetiminin bu konular üzerinde yoğunlaşmasını arzu ediyoruz. Şu anda açıkçası çok önemli 'u dönüşü' yok. Ancak, mevcut global şartlarda ekonomiye öncelik verilmesi gerekir" değerlendirmesini yaptı.
Serbest kur politikasının hakim olduğu bir pazarda geçici fiyat düzeltmelerinin olabileceğine işaret eden Antika, "Kalıcı olarak bir devalüasyon bekliyor musunuz, YTL'nin değer kaybetmesini bekliyor musunuz derseniz, enflasyon oranı civarında seyredecektir diye düşünüyorum" dedi.
Antika, "Kurun serbest dalgalanabilmesi neticesinde piyasalar dengeye çok hızlı ulaşabiliyor. Özellikle sermaye girişi ve döviz arzı devam edeceği için dövizde kesinlikle bir felaket senaryosu beklemiyorum. Kurlar ara ara yükselip, sonra tekrar dengeye gelecektir. Doların yıl boyunca 1.20 ile 1.40 arasında dalgalanabileceğini düşünüyorum" diye konuştu.
"Finans merkezi için daha çok yol almamız lazım"
HSBC Bank Türkiye Üst Yöneticisi Antika, İstanbul'un finans merkezi olmasına ilişkin de şu görüşleri aktardı:
"Öncelikle işlem maliyetleri, diğer dünya finans merkezlerine göre çok yüksek. Üstelik çok yakında çok önemli düzenlemeler yapıldı. Uygulamada sorunlar olabiliyor. Uygulama, henüz yerli yerine oturmadı. Hala bankacılık ve diğer bazı mali sektörlerde işlerin uygulamalarının öngörülebilirliği konusunda sıkıntılar var.
Bu öngörülebilirlik, özellikle son birkaç yıldır azalmış durumda. Örneğin vergi alanında, kurumlar vergisi oranlarındaki düşüşe rağmen gri alanlar çok fazla. Mevzuatımızı çok hızlı değiştirdik. Belirsizlikler var. Bunların öncelikle çok açık şekilde yorumlanması lazım.
Bir sabah kalkıyorsunuz, leasing sektörü diye bir sektörün mevcudiyeti tartışmalı hale gelmiş oluyor. Vergisel alanda beklenmedik yeni yorumlar olabiliyor. Tüm bu değişikliklerin oturması zaman istiyor. Soru işaretleri var. Soru işaretleri giderilmeden İstanbul'un finans merkezi olmasına imkan yok.
Bunun için önümüzdeki 20 yılı çok iyi öngörüyor olabilmemiz lazım. Bu yolda ilerlemeler olduğu da bir gerçek. İstanbul'un finans merkezi olması için daha çok yol almamız, kırk fırın ekmek lazım. Niyet var, potansiyel var. Ama halledilmesi gereken konular da var."
"Konsolidasyon açısından hareketli olacak"
Piraye Antika, gelecekle ilgili bankaların büyümesini ilgiyle izlediğini ve önümüzdeki dönem konsolidasyon açısından hareketli olacağını belirterek, şöyle devam etti:
"Sektörde mutlaka konsolidasyon olacaktır. Büyüklerin küçükleri aldığı ya da büyüklerin birleştiği... Karlılığın giderek azalacağı ve azaldığı bir ortamda, bankacılıkta maliyet yönetimi çok önemli olacak.
Aslında Türk bankacılık sektöründe konsolidasyon gecikti. Yoğun bir yabancı alıcı ilgisi oldu. Dolayısıyla bu konsolidasyonu geciktirdi. Mevcut bankaların satın alınmasının tamamlandığı bir ortamda, bir miktar data biriktirdikten sonra görülecek ki karlılığı artırmanın, hızlı büyümeyi yakalamanın şartı ölçek ekonomisi...
Herkesin tek tek yüksek oranlarda büyümeyi planladığı bir ortamda konsolidasyon olasılığını iyi değerlendirmek lazım. Ölçek ekonomisini yakalamak için de en az bazda maliyet ve maksimum bazda müşteriye ulaşmak şart. Dünyada örneklerini izliyoruz. Türkiye'de bu 5 yılda mı olur, 10 yılda mı olur ekonomi ve mevzuattaki gelişmeler belirleyecek."
"Taksiti sermayeye bağlamak doğru"
Kredi kartında taksit süresinin sınırlandırılmasına yönelik çalışmalara dair de Antika, basında yayınlanan son duyumlara göre, sermaye yeterliliğine yönelik bir çalışma olduğunu anlatarak, "Taksiti belli bir süre ile kısıtlamak yerine, sermayeye bağlamak çok doğru bir yaklaşım olacaktır. Yasaklayıcı bir yaklaşımı, modern ekonomi yönetiminde pek doğru bulmuyorum. Risk, sermayeyle orantılı alınabilmeli" dedi.
Antika, ayrıca, kredi kartında faiz tavanını Merkez Bankası tarafından saptanmasını da doğru bulmadığını belirterek, bunun ekonomik sakıncaları olduğunu, neredeyse tüm bankaları her türlü risk grubu borçlu için aynı oranları vermeye sevk ettiğini söyledi.
Şu anda banka satın almayla ilgilenmediklerini de ifade eden Antika, organik şekilde iddialı büyüme planları çerçevesinde yoğun olarak gerek alternatif kanallara, gerekse şubelere ciddi yatırımlar yaptıklarını vurguladı.