"Elektrikte daha çok yatırım yapılmalı"
Türkiye'de elektrik enerjisi sektörünün, yıllık asgari 3 milyar dolarlık yatırım ihtiyacı bulunurken, iyimser tahminlerle önümüzdeki üç yılda kamu ve özel sektörün yıllık toplam 1.5 - 1.8 milyar dolarlık yatırımının devreye alınacağı öngörülüyor.
Türkiye Enerji Su ve Gaz Sendikası'na (TES-İŞ) bağlı Enerji Araştırma Birimi'nin elektrik sektörüne dönük yaptığı çalışmadan derlenen bilgiye göre, Türkiye'de önümüzdeki üç yılın öngörü ve planlamaları kapsamında 2007 yılı sonuna kadar 970 megavatı özel, 540 megavatı kamu olmak üzere toplam 1510 megavat kurulu güçte yeni üretim tesisi devreye alınacak.
Bu rakamlar 2008 yılında 730 megavatı özel, 490 megavatı kamu olmak üzere toplam 1220 megavat, 2009 yılında ise 490 megavatı özel, 1340 megavatı kamu olmak üzere, toplam 1830 megavat kurulu güç olarak gerçekleşecek.
Buna göre özel sektörün üretim yatırımlarının 2008 yılında 675 milyon, 2009 yılında ise 600 milyon dolar seviyelerinde kalacağı tahmin ediliyor.
Bu da 2007 yılı dahil önümüzdeki üç yılda özel sektör yatırımlarının, kamu yatırımlarının yanında 'düşük seyredeceğini' ve daha da önemlisi iki sektörün yatırımlarının toplamı sektörün gereksiniminin ancak yarısını karşılayacağını ortaya koyuyor.
"Kurulu güce her yıl, 3 bin mw kapasite ilave edilmeli"
Türkiye'nin ekonomik gelişmesine ve sanayileşmesine paralel olarak genelde enerji, özelde de elektrik enerjisinde hızlı bir talep artışı yaşanırken, OECD'nin tespitlerine göre Türkiye, dünyanın elektrik enerji talebi en fazla artan birkaç ülkesi arasında bulunuyor.
Hindistan ve Çin gibi ülkelerle birlikte dünyanın en fazla talep artışına sahip ülkelerden biri olan Türkiye'de, son iki yıldaki talep artışı yüzde 8 düzeyinde olurken, 2007 yılının üç ayında aylık yüzde 9 civarında bir talep artışı olduğu görüldü. Bu artış eğiliminin bu yıl ve gelecek yıllarda da devam edeceği bekleniyor.
Türkiye'de elektrik enerjisi talep artışının sürekli ve güvenilir bir şekilde karşılanabilmesi için, yıllık 40 bin mw düzeyinde olan kurulu gücün her yıl yüzde 7-8 oranında arttırılması, bir başka ifadeyle kurulu güce her yıl yaklaşık 3 bin mw düzeyinde kapasite ilave edilmesi gerekiyor.
2004 - 2006 yıllarına ilişkin kamu ve özel sektörün toplam elektrik enerjisi üretimleri kıyaslandığında, özel sektör tarafından işletilen ve serbest piyasada faaliyet gösteren santralların üretimlerinde yıllık ortalama yüzde 5.3'lük, kamu tarafından işletilen veya kiralanan santralların üretimlerinde yıllık ortalama yüzde 11'lik ve mevcut sözleşmesi bulunan santralların üretimlerinde ise yıllık ortalama yüzde 6.3'lük artış kaydedildi.
Geçen yıl sisteme sadece 1130 megavatı kamu, 590 megavatı özel sektör olmak üzere, toplam 1720 mw kurulu güç ilave edildi.
Arz ile talep kapasiteleri
TEİAŞ'ın 2007 - 2016 yıllarını kapsayan "Türkiye Elektrik Enerjisi Sektörü 10 Yıllık Üretim Kapasite Projeksiyonu"na göre ise, gelecek yıl güvenilir arz kapasitesi 213.4 milyar kilovatsaat (Kwh), yüksektalep tahmini 204.3 milyar Kwh'ye çıkacak.
2009 yılında ise güvenilir arz kapasitesi 222.5 milyar KWh, yüksek talep tahmini de 221.3 milyar kWh'ye ulaşacak. Bir başka deyişle arz ve talep, iki yıl içinde başa baş noktaya gelecek.
2010 yılı açısından duruma bakıldığında, güvenilir arz kapasitesi 232 milyar 500 milyon kilovatsaat, talep ise 239 milyar 683 milyon kilovatsaati bulacak. Yani mevcut üretim kapasitesi ile 7 milyar 183 milyon kilovatsaatlik bir talep karşılanamayacak.
Buna göre, ilerleyen yıllarda yeni yatırımlar yapılmaz ve sektörün sorunların çözülmezse, elektrik açığı katlanarak artacak ve açık 2011 yılında 25 milyar kWH, 2012 yılında 45.5 milyar kwh, 2016 yılında da144.7 milyar kWh'ye ulaşacak.
Olası riskler
Enerji Araştırma Birimi'nin çalışmasına göre, elektrik enerjisi sistemin temel direğini oluşturan kamu santrallarının halen düşük kapasite ve düşük verimle çalışıyor olması, bu santrallardaki arıza, bakım sorunları ve gelecekteki olası riskleri artırıyor.
Bu olumsuzluklarla beraber mevsimsel değişimlere bağlı, havaların ısınması ile birlikte, günlük yüksek elektrik talep artışlarının karşılanamaması da önemli riskler arasında bulunuyor.
Öte yandan çalışmada, "Elektrik enerjisi sektörünü ithalata bağımlı hale getiren politikaların bir an önce terk edilmesi, elektrik enerjisi üretiminde kaynak çeşitliliğine gidilerek alternatif kaynaklara yönelinmesi, rüzgar, kömür ve hidroelektrik santrallara ve trafolardan dağıtım şebekelerine kadar bu alanın bir bütün olarak algılanması, devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunması" gerektiği vurgulandı.