Eğitimciler başarı korkusu yerleşmeden öğrencilerinin başarısını nasıl arttırabilir?
Başarısızlık inancının yerleşmesinde eğitim ortamları da en az aile ortamı kadar belirleyici bir role sahiptir. Eğitimciler sınıflarındaki her çocuğun başarılı olmasını ister. Ancak bu noktada başarının ne olduğu ve hangi kriterlere göre değerlendirileceğinin doğru saptanması gerekir.
Geleneksel anlayışa göre başarı, akademik derslerdeki performansın bilgi testleri aracılığı ile ölçümlenip sayısal verilere dönüştürülmesi ile ölçülür. En yaygın kullanılan ve standartlaşmış kriter budur. Ülkemizdeki merkezi sınavlar da bu anlayış üzerine kurgulanmış ve başarı, akademik performansa göre elde edilen puanların normal dağılım ve standart katsayılara göre hesaplanıp katılımcıların kendi arasında sıralanmasına dayandırılmıştır. Buna göre dağılımın ortasında bulunanlar ortalama başarılı; ortalamayı aşanlar başarılı; ortalamanın altında kalanlar ise başarısız kabul edilmiştir.
Oysa başarının merkezi sınavlara dayalı ölçmeye göre belirlenmediği ilkokul, hatta standart başarı anlayışına göre bir değerlendirmenin hiç olmadığı okul öncesi eğitim döneminde bile kendini “başarısız” olarak kabul eden çocukların olduğu görülmektedir.
Bu durumun eğitim yaklaşımıyla ilişkisi nedir?
Ülkemizdeki ilköğretim sistemi J.Dewey’in “Yapılandırmacılık” Yaklaşımına dayanmaktadır. Bu yaklaşım çocuğun potansiyellerinin keşfedilerek en üst düzeyde işlenmesi; merak duygusu ile öğrenme ihtiyacının karşılanmasını hedefler. Ancak gözlem ve araştırmalar bu yaklaşımın tam olarak uygulanmadığına işaret etmektedir. Öğretmenlerin kalabalık sınıf ortamlarında her öğrencisinin gizli potansiyelini keşfetmesi elbette çok güçtür. Ancak potansiyeli keşfedilmeyen çocuğun kendisini yetersiz; keşfedilen akranlarına göre başarısız hissetmesi doğaldır. Bu nedenle uygulanan eğitim felsefesinin eğitimciler tarafından doğru anlaşılıp uygulanması gerekmektedir. Çocukta uyanacak merak, ilgi ve heyecan en önemli öğretim stratejisidir.
Eğitim Yöntemleri Çeşitlendirilmelidir
Çoklu Zeka Kuramına dayalı öğrenme ortamlarının oluşturulmasının; eğitim öğretim faaliyetleri ile birlikte değerlendirme yöntemlerinin farklı öğrenme sitiline sahip öğrencileri kapsayacak şekilde yapılandırılmasının öğrencilerin hem akademik hem de performans alanlarında kendilerini ifade edebilmesine imkan verdiği pek çok araştırmada ortaya konmuştur. Bu sayede kıyıda köşede kalmış potansiyeller de gün yüzüne kolaylıkla çıkarılabilir.
Başarı Motivasyonunu Arttırmada Öğretmenlere İpuçları
1. Sınıf ortamında rekabetin olması doğaldır. Ancak burada dengenin sağlanması ve rekabetten öte iş birliği ve takım çalışması ile ortak ürünlerin çıkartılması çocukların bir takım içinde sorumluluğunu yerine getirme tatminini ve beraberinde yeterlilik inancını arttıracaktır. Takım çalışmasına dayalı derslerde öğretmen pasif bir gözlemciden öte her bir takımın işlevini arttıracak mentör rolünü üstlenmesi etkinliğin amaca ulaşmasını hızlandıracaktır.
2. Akademik becerileri güçlü çocukların yıldızlaştırılmaması; her çocuğa kendini ifade edecek ve kanıtlayacak farklı görevler verilmesi öğrencilerin başarı motivasyonunu arttıracaktır.
3. Öğrencilerin başaramama durumları olduğunda yansıtıcı sorular sorarak kendi potansiyellerini ve fırsatlarını keşfetmeleri desteklenebilir. “Kendini başarılı hissetmen için neyin daha farklı olmasını istersin?”, “……….. konusunda başarılı olduğunu nasıl hissedersin?” gibi yansıtıcı sorular öğrencinin kendini ifade etmesi ve kendine ayna tutmasını sağlayacaktır. Ayrıca her öğrencinin kendi hedefini gerçekleştirmesi, bu hedefe ulaşamaması durumunda hangi alanlarda kendini geliştirilmesi gerektiğine odaklanılması hedef ve davranış arasındaki ilişkiyi görmesini kolaylaştıracaktır.
4. Ev ödevleri verilirken çocuğun araştırma yaparak keşif yolculuğuna çıkması, merak duygusunun harekete geçirilmesi ve ödevlerin hangi amaç doğrultusunda verildiğinin açıklanması ödevi sadece konuyu tekrar etme ve sorumluluğu yerine getirme anlayışının dışına çıkartarak çocuğa üretkenlik kazandıracaktır. Verilen ödevlerin kontrol edilmesi de çocuğun kendi performansını somut olarak değerlendirmesine yardımcı olacaktır.
5. En önemlisi de başarılı olan çocuk kadar henüz başarıyı yakalayamamış çocuğa da sevgi ve şefkat ile yaklaşılması, onun fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarının anlaşılmaya çalışılması bir çocuğun kazanılmasının anahtarıdır. Çünkü araştırmalar öğretmenin sempatik ve sevecen bulunduğu; öğretmen ile duygusal bir bağ kurulduğu ortamlarda işlenen derslerin öğrenciler tarafından daha çok sevildiğine işaret etmektedir.
Son olarak, Einstein’ın o çok bilinen sözünü de hep hatırda tutmak gerekir: “Aslında herkes dâhidir. Ama siz bir balığı ağaca çıkma yeteneğine göre yargılarsanız bütün hayatını aptal olduğuna inanarak geçirecektir.”
Eğitim Servisi / Uzman Psik. Danışman Ezgi Denizel GÜVEN
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
17 Aralık okullar tatil mi? Kar tatili olan iller
AÖL sınav giriş belgesi sorgulama: Açık lise sınav yerleri 2024 açıklandı mı?
MEB AGS SORU/KONU DAĞILIMI: AGS konu dağılımı belli oldu mu? 2025 AGS'de neler değişti?
15 TATİL NE ZAMAN? Yarıyıl (sömestr) tatili ne zaman başlıyor ve bitiyor? 2024-2025 EĞİTİM DÖNEMİ MEB TAKVİMİ!
AÖF sınavı 2024 saat kaçta başlayacak, kaç dakika sürecek, kaçta bitecek?