hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Orada bir kamp var uzakta…

    Orada bir kamp var uzakta…
    expand

    Hem de çok uzakta. Endonezya'nın Doğu Açe eyaletinde bir kamp. En yakınındaki kent merkezi Açe. 2006'daki tsunamide 2 binden fazla kişinin öldüğü, 2012 Nisan'ında 8,6'lık depremde benzer korkuyu yeniden yaşayan Açe. Uzak kampa en yakın orası, ama o bile kara yolculuğuyla 11 saat.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Birem Bayeun Kampı Myanmar'dan kaçan Rohingyalı Müslümanlar ile daha iyi bir yaşam için ülkelerini bırakan Bangladeşlilerin sığındığı, sığınmak zorunda kaldığı kamplardan biri. Pek çoğumuz bu trajedinin okyanustaki kısmına tanık olduk, 'yaklaşık 8 bin kişi insan kaçakçıları tarafından kaçırıldıktan sonra Hint Okyanusu'nun ortasında terkedildi' vb. cümlelerle tanıştık o krizle. Ama aslında bu, buzdağının okyanus üstündeki yüzü. Bir de buzdağının yıllarca görmezden gelinmiş yüzü var.

    Bu krizin odağındaki aktör Rohingya Müslümanları: Güneydoğu Asya ülkesi Myanmar'da yaşayan bir azınlık. Kökeni yüzyıllar öncesine dayanan, Birleşmiş Milletler literatürüne  'dünyanın en eziyet gören etnik gruplarından biri' olarak giren bir azınlık grubu onlar. Rohingya Müslümanları Myanmar'ın Rohingya (Arakan) Bölgesi'ne yüzyıllar önce gelmiş Arap Müslüman tüccarların torunları olduklarını söylüyorlar. Budist yoğunluklu Myanmar yönetimi ise, Rohingya Müslümanları'nın varlığını reddedip, bu insanların ülkelerinden kaçan Bangladeşliler olduğunu iddia ediyor. Ülkede 2011 yılına kadar devam eden cunta yönetimi himayesinde yıllarca uygulanan baskıcı politika 2012'de (sözde) sivil yönetimin iktidara gelmesiyle de son bulmadı, aksine daha da yoğunlaştı. Öyle ki Devlet Başkanlığı seçim kampanyası döneminde en çok kullanılan seçim malzemelerinden biri oldu. Devlet Başkanı Thein Sein hem devletin hem de hükümetin liderliğini yapacağı bu ünvanı kazanabilmek için seçim vaadleri arasında Rohingyalı Müslümanları da saydı: 'Ben bu Müslüman Sorunu'na çare bulacağım' sözleriyle. Thein Sein'in bu ifadeleri, devletin bakışını göstermesi açısından sembolik. Yönetime göre olay Müslümanlar'ın sorunu değil, Müslüman sorunu, yani sıkıntının adı da, sebebi de Müslümanların ta kendisi.
    Orada bir kamp var uzakta…
    Gemiyi ilk terk eden kaptan oldu

    Bu sözleri sonrası Devlet Başkanlığı koltuğuna oturan Thein Sein'in baskıcı politikaları sonrası pek çok kişi Bangladeş'e kaçtı, kalanlar da özel bir bölgede kamplarda, sınırlı şartlarda yaşadı. Vatandaşlık hakları ellerinden alındı, eğitim hakları da.. Güneş girmeyen kampa doktor da giremedi, çünkü sağlık hizmeti alma hakları da yoktu. Kaç çocuk yapacaklarına bile kendileri karar veremiyordu. 2'den fazla çocuk yapmaları yasaktı. Bu şartlar nedeniyle 'canını seven kaçmaya' başladı Myanmar'dan. Umudun kokusunu alan insan kaçakçıları da burada devreye girdi, Rohingya Müslümanlarının paralarını alıp okyanusa açıldılar. Tayland ve Endonezya gemileri kabul etmeyince de gemiyi ilk terk eden kaptan oldu.
    'Yemedim, yedirdim'

    Birem Bayeun kampı o gemiden kurtarılan, Endonezya kıyılarına çekilen Rohingyalı Müslümanların ve Bangladeşlilerin kaldığı kamplardan biri. 500 kişiden 50'si Bangladeşli, geri kalanı Rohingya Müslümanları. Kampta hafızamda kalan en net tablolardan biri çocukların oyun oynadığı alan. Çöplerin hatta pisliğin yanıbaşında oyuncak arabalarıyla oynuyorlar. Geride bıraktıkları hayatın sıkıntısından, önlerindeki hayatın belirsizliğinden bihaberler..  Kampta yalnızca onların yüzü gülüyor. 8 yaşındaki Muhammed, boynuna taktığı, üzerinde 'doktor seti' yazan oyuncak stetoskopuyla etrafına şifa, gülen gözleriyle neşe dağıtıyor.

    Orada bir kamp var uzakta…

    Ama anneler bir o kadar sıkıntılı. Aylar boyunca gemide mahsurken yaşadıkları yürek burkuyor. O yüzden onların yaşadıklarını burada anlatmak zor, ama anlattırması da bir o kadar zordu. Pek çoğu utanıyor, korkuyor, konuşmak istemiyor. 18 yaşındaki Ruacan konuşturabildiğimiz nadir kadınlardan biri, kucağında 18 aylık oğlu Bebecan var. '4 ay okyanusta kaldım, tek öğün yemek verdiler, haşlanmış pirinç ya da makarna. Çocuğum için ayrı öğün vermediler, ben de yemedim,  O'na yedirdim' diyor. Ruacan, kendisine sıkı sıkı tutunan 18 aylık oğlunu hayata sıkı sıkı bağlayabilmek için yaşadıklarını anlatırken bir yandan da yardım istiyor. 'Çocuğum hasta, ilaç, tıbbi malzeme lazım' diyor..

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Orada bir kamp var uzakta…

    18 yaşındaki Ruacan, bu sözleriyle o kampta konuşmaya cesaret edemeyen pek çok kişinin hislerine tercüman oluyor: Yeni bir hayat umuduyla ülkelerini terk eden, ölümün kıyısından kılpayı dönen  Rohingya Müslümanları ve Bangladeşliler, bilmedikleri bir ülkenin kıyısında yardım bekliyor.  

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow