hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Meşal: "Bölünme istemiyoruz"

    Meşal: Bölünme istemiyoruz
    expand

    CNN TÜRK, Suriye'de Hamas'ın sürgündeki lideri Halid Meşal ile görüştü. Meşal, Gazze'de bir İslam devleti ya da ayrı yönetim kurmayı düşünmediklerini, Filistin'in daha fazla bölünmesini istemediklerini söyledi. Meşal, Filistin lideri Mahmud Abbas'a diyalog çağrısı yaptı.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Meşal, "Biz vatanın bölünmesini istemiyoruz. Vatan zaten daha fazla bölünmeye ihtiyaç olmaksızın işgal tarafından bölünmüş... Hiç kimse istediği yerde, istediği gibi devlet kuramaz. Toprak tüm halkın, tüm Filistinli gruplarındır. Vatan herkesindir" dedi.
     
    Gazze'ye hükmetmek ve burada bir yönetim kurmak istemediklerini söyleyen Halid Meşal, "Bizim teklifimiz; yaraları nasıl kapatabileceğimiz doğrultusundadır. Tek çözüm diyalogdur. Bizim bir direniş hareketi olan El Fetih'le bir sorunumuz yok" diye konuştu.

    Meşal, Türkiye'nin krizin çözümünde arabuluculuk etmesine ise sıcak baktıklarını söyledi. Hamas lideri, "Her Arap ve İslam ülkesinin gerçek bir diyalog çabasına aracılık etmesini hoş karşılarız" dedi.

    Meşal'in konuşmasından öne çıkanlar:

    * "Filistin'deki siyasi sürecin tamamlanması için seçimlere girdik"
    * "Hep ulusal birlik hükümeti istedik, reddedildik"
    * "Uluslararası toplum demokrasinin sonucunu kabul etmedi"
    * "Hamas'ın iktidara gelmesini kimse kaldıramadı"
    * "ABD-İsrail El Fetih içindeki bir grubu kışkırttı"
    * "Gazze'deki görüntü Taliban'a benzetilmek isteniyor"
    * "Kimseye dini bir yönetim dayatmıyoruz"
    * "İsrail işgalcidir, savunma hakkımız vardır"
    * "Hamas yerine Filistin halkı cezalandırılıyor"
    * "Gazze'yi cehenneme, Batı Şeria'yı cennete çevirmek istiyorlar"
    * "Batı Hamas'a karşı çifte standart yapıyor"
    * "ABD-İsrail Abbas'ı Hamas'a karşı kışkırttı"
    * "Arafat'ı özlüyoruz"



    Meşal ile yapılan röportajın tam metni:

    Furkan Torlak: Öncelikle CNN TÜRK adına bu röportajı bize verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

    Halid Meşal: Hoşgeldiniz...

    Sorularıma 2006 seçimleriyle başlamak istiyorum. Hamas'ın 2006'da düzenlenen Filistin seçimlerine katılırken stratejisi neydi? Neden sadece bir "direniş hareketi" olarak kalmakla yetinmedi?

    Öncelikle sizin aracılığınızla değerli Türk halkına selamlarımı göndermek istiyorum. Seçimlere katılma amacımız Filistin'in yapılanmasına ve Filistin'deki siyasi sürecin tamamlanmasına katkıda bulunmaktı. Demokratik yapının güçlendirilmesini istiyorduk. Seçim sloganımız da değişim ve reformdu.
     
    Filistin'de birçok sorun vardı. Bizim amacımız reformlara gitmek, yolsuzlukla mücadele etmek ve halkımızın yıllardır çektiği çileye çözüm getirmekti. Halkımız geçtiğimiz 10 yıl içerisinde bu sorunlarla karşı karşıyaydı. Halkımıza hizmet verebilmek, acılarını azaltmak, işgale karşı vatanımız evlatlarıyla dayanışmak, direniş yolunu güçlendirebilmek, halkımızın haklarını savunabilmek ve ulusal duruşumuzu sağlamlaştırabilmek için seçimlere katıldık. Seçimlere katılma amacımız kısaca buydu.

    Hamas iktidara gelmesi durumunda karşılaşacağı zorlukları tahmin etmiyor muydu? Özellikle de Oslo üzerine kurulu Filistin yönetiminin yapısı dikkate alındığında...

    Doğru, yönetimin kendisi zaten sorunlu. Yönetim doğal olmayan şartlarda kuruldu. Bu işgal altında oluşmuş bir yönetimdi. 1994 yılında bu yönetimi gerçek bir yönetim olarak pazara çıkardılar. Oysa bu özerk yönetimdi. Biz bu gerçeği biliyorduk. Yani aldatılmadık. Bu yönetimin işgal altında oluşmuş özerk yönetim olduğunu biliyordu.

    Ancak bir realite olduğu için bu yönetim de reforma gitmeli ve bu çabamız da işgale karşı direniş yöntemimize zarar vermemeliydi. Yönetim iç işlerle ve Filistinlilerin meseleleriyle ilgileniyordu; biz ve diğer direniş grupları ise işgale karşıydık. Biz yönetimin yapısındaki ve yönetimin üzerine kurulu olduğu Oslo'daki sorunları biliyorduk. Karşılaşacağımız sorunların boyutlarını da tahmin ediyorduk.
     
    Ancak ne kadar zorluk olursa olsun sorumluluğumuzu yerine getirmeliydik. Halkımıza nasıl hizmet edebileceğimizi, Filistin'deki siyasi yapı içerisinde demokratik düzenin nasıl güçlendirilebileceğini, halkımızı nasıl rahata kavuşturabileceğimizi düşünüyorduk. Halkımızın direnişte güçlü olabilmesi için içeride makul şartlarda varlığını sürdürebilmesi gerekiyordu.

    Peki, Hamas hükümetinden Ulusal Birlik Hükümeti'ne nasıl gelindi? Mekke İttifakı sürecini anlatır mısınız?

    Bizim ilk günden itibaren dileğimiz ulusal birlik hükümeti kurabilmekti. Ancak ötekiler reddetti. Elimizde ABD yönetiminin bazı grupları tehdit ettiğine dair bilgiler var. Maalesef AB de bazı kişileri ve bazı grupları tehdit etti. Bölgesel güçlerin de içerisinde bulunduğu uluslararası toplum diğer Filistinli grupların Hamas'la hükümet ortaklığı yapmasını istemiyordu. Bu nedenle birinci Hamas hükümetini mecburen tek başımıza kurduk. Bu bizim seçimimiz değildi; buna zorlandık.

    Bu hükümetle reform ve değişim çalışmalarını başlattık. Halkımıza himzet etmeye çalıştık. Filistin içerisindeki grupları birleştirmeye çalıştık. Filistin'in yapılandırılmasına katkıda bulunmaya çalıştık.



    Ancak önümüze engeller konuldu. Hükümetin elinden yetkiler alındı. Hükümetin birçok yetkisi yönetim başkanlığına aktarıldı. Güvenlik yönetim başkanlığının elinde kaldı. İçişleri Bakanlığı'na yani Filistin hükümetine bağlı olan güvenlik birimlerini bile kontrol etmemize izin verilmedi. Zira bu güvenlik biriminin başında da El Fetih hareketine, Filistin yönetimine bağlı liderler vardı.

    Hükümetimiz zalim bir kuşatmaya maruz kaldı. Halkımızı aç bıraktılar. Halkımızı topluca cezalandırma yoluna gidiyorlardı. Çünkü onlar Hamas'ı seçmişlerdi. Uluslararası toplum genel olarak demokrasinin sonuçlarını kabul etmemişti. ABD yönetiminin bölgeyi demokratikleştirme çağrılarının ne kadar çürük olduğu ortaya çıkmıştı. Kuşatılmış ve tecrit edilmiştik.
     
    Tüm bu çabalar ilk aylarda başarısız olunca Filistin'in içerisinden bize karşı entrikalar kurmaya başladılar. Tahrikler ve çatışmalar başladı. Filistin'deki tüm bu çatışmaların arkasında herkesin bildiği bir grup vardı. Güvenlik güçleri bu grubun elinde bulunuyordu.

    El Fetih'in içerisindeki bu grubu herkes biliyor. İsim vermek istemiyorum. ABD de bazı AB ülkeleri de bu grubu destekledi. İsrail bu gruba silah sağladı. Bu grubu bize karşı kışkırttılar. Bu grup bizimle çatışmaya girdi. Böylelikle herkes için üzücü olan iç kargaşaya girmiş olduk.

    İşte bu çatışma durumunun boyutlarının yükselmesi hepimizi Mekke İttifakı'na iten sebepti. Mekke İttifakı tüm bu çatışmaları durdurabilmek için bir istasyon niteliğini taşıyordu. Hafızaları tazelemek zorundaydık. Bozulanı onarmak ve yeni bir sayfa açmak istiyorduk. İşte bu sayfanın adı Ulusal Birlik Hükümeti'ydi.
     
    Ulusal Birlik Hükümeti neden Hamas ve El Fetih arasındaki çatışmaları engelleyemedi?

    Bunun sebebi sözünü ettiğim grubun politikasını değiştirmemesiydi. Hedeflerinden vazgeçmemişlerdi. Bu grup Ulusal Birlik Hükümeti'ni de başarısızlığa uğratmak istiyordu. Bunun için Hamas hükümetine karşı entrikalar kurduğu gibi Ulusal Birlik hükümetine karşı da entrikalar kurdular.
     
    Oysa El Fetih de bu hükümetin içerisinde yer alıyordu. Bu hükümetin başarısının hem Hamas'ın hem de tüm Filistinli grupların lehine olduğunu biliyorlardı. Ancak bunlar Hamas'ın hiçbir konuda başarılı olmasını istemiyorlardı.

    Öte yandan bu grup bir şekilde elde ettiğimi imtiyazlarını elden bırakmak istemiyordu. Söz konusu grup, yönetimi kendilerine ait birşey gibi görüyordu. Bunların durumu tam anlamıyla bir yolsuzluk abidesiydi. ABD ve uluslararası toplum yolsuzlukla mücadele ettiğini iddia ediyor; oysa Filistin'de yolsuzluğu destekliyorlar. Tek bir nedenle; Hamas'la mücadele etmek için...
     
    Yolsuzluğu ve gayrimeşruluğu seçim sandıkları yoluyla iktidara gelen Hamas'la mücadele edebilmek için destekliyorlardı. Bu gerçekten de Filistin halkına gönderilen olumsuz bir mesajdı.

    Bu kimseler bize entrika kurdular. ABD yönetimi bu iş için General Dyton'u gönderdi. General Dyton, El Fetih ve güvenlik güçleri içerisindeki yolsuzluğa bulaşan siyonistleşmiş grup lideriyle ortak bir plan kurdu. Maalesef bazı Arap ülkelerindeki güvenlik güçleri liderleri de bu planın içerisindeydi. Elimizde bu komutanların biri hakkında bilgi var. Sonuçta Ulusal Birlik Hükümeti'ni devirmek için çirkin bir plan kuruldu.



    El Fetih içerisindeki bir gruptan söz ediyorsunuz? Size göre bu grup nereden besleniyor?

    Görünen o ki Hamas'ın iktidara gelmesini kaldırabilen kimse yok. Oysa Hamas yasal olmayan yollarla iktidara gelmedi. Hamas bir buçuk yıl önce seçimlerle iktidara geldi. ABD, İsrail, bazı Avrupa ülkeleri ve bazı Arap ülkelerinin sanki Hamas'a düşmanlık beslemek gibi bir çıkarları var. Oysa Hamas uluslararası topluma düşmanlık bayrağını çekmemişti. Filistin'deki, Arap ülkelerindeki ve uluslararası toplumdaki herkese elini uzatmıştı.

    Tüm bunlar fayda etmedi. Dayton planı uygulamaya koyuldu. Bu gruba silah ve para yardımı yapıldı; askerleri eğitildi. Bu gurup kayırıldı, kışkırtıldı, belli komutlar verildi. Bu gruba destek verilmek suretiyle Hamas'ın yenilebileceği sanıldı. Askeri yönetimin başarılı olacağını düşünüyorlardı. Bu nedenle herkesi üzen iç çatışmalar başladı.

    Bunun da ötesinde sana önemli bir şey söyleyeyim; bu grubun içerisindeki bazı Filistinliler özellikle de Filistin yönetimindeki bazı yetkililer ki bunlar hükümet ortaklarımızdı; Avrupalılara "neden ambargoyu kaldırma konusunda acele ediyorsunuz" diyorlardı. Hükümetle değil devlet başkanlığıyla çalışın. Bunu Avrupalılara söylüyorlardı; Avrupalılar da bize söylüyordu.

    Öyleyse bu darbe Filistin içerisindeydi. Kimi zaman kışkırtma ve ambargoyu destekleme kimi zaman da askeri darbe teşebbüsü şeklinde gerçekleşti. Bu nedenle Gazze'de olanlar bu olaylar zincirinin son halkasıydı. Biz bu sonucu istemiyorduk. Ancak maalesef Filistin sahasını buraya yöneldi. Biz bu entrikanın kurbanıyız; Filistin halkı bu entrikanın kurbanıdır.

    Hamas şu anda Gazze'ye tamamen hakim mi? Batı Şeria'da durum nedir?

    Değerli kardeşim; biz vatanın bölünmesini istemiyoruz. Vatan zaten daha fazla bölünmeye ihtiyaç olmaksızın işgal tarafından bölünmüş. Hiçbir Filistinlinin Filistin'i bölmeye hakkı yoktur. Kimse vatanın bir parçasını kendisine ayıramaz. Hiç kimse istediği yerde istediği gibi devlet kuramaz. Toprak tüm halkın; tüm Filistinli gruplarındır. Vatan herkesindir. Gerçek bağımsızlık ve egemenlik sonrası kuracağımız devlet de herkesin olacaktır.

    Ancak Gazze'de olanlar - demin söylediğim gibi - olaylar zincirinin doğal sonucuydu. Bir grubun kurduğu entrikaya karşı önleyici çabadan ibaretti. Bu siyasi bir adım değildi. Bunun için Gazze'yi ele geçirmek; Gazze'ye hükmetmek; Gazze'de bir yönetim kurmak istemiyoruz. Maalesef realite bizi buraya getirdi.
    Bizim teklifimiz yaraları nasıl kapatabileceğimiz doğrultusundadır. Tek çözüm diyalogdur. Bizim bir direniş hareketi olan El Fetih'le bir sorunumuz yok. Sorunumuz El Fetih içerisinde bulunan bir grupla idi. Bu grup vatana ve Filistin'deki yasal duruma karşı elini siyonistlerin ve Amerikalıların elinin üzerine koymuştu.

    Sonra, Filistin'deki yasal durum herkes için geçerli. Başkan Mahmud Abbas seçilmiş biri; dolayısıyla o da yasallığın bir parçası. Filistin Meclisi de yasallığın bir parçası; ulusal birlik hükümeti de yasallığın bir parçası. Özellikle de Mekke İttifakı'yla kurulduğunu düşünürsek. Dolayısıyla yasallık herkes için geçerli. Kimse yasallığın bir parçasını diğer parçasına karşı destekleyemez. Kimsenin yasalara karşı çıkmaya hakkı yoktur. Yönetim tarafından alınan bazı kararlar yasalara aykırıdır.



    Bugün FKÖ'den güç bulmaya çalışıyorlar. Oysa FKÖ'nun hiçbir fonksiyonu yok. Bu yapı uzun süredir arka plana itildi. Bu yapı demokratik ve seçilmiş bir yapı da değil! Yasama meclisindeki yasallığı geçmişe dönerek gözardı etmek istiyorlar. FKÖ öyle bir yapı ki bizzat kendileri tarafından işlevsiz bırakıldı; zarar gördü. Yıllarca bu yapı içerisinde seçim yapılmadı.

    Hamas'ın perspektifi gayet nettir. Çözüm yolu diyalogdur. Bunun için Arap ve İslam ülkelerinin gerçek arabuluculuk çabalarını destekliyoruz. Ellerimizle sorunun köküne iniyoruz. Özellikle de güvenlik sorununa. Çözümün iki temeli olmalı: Güvenlik sorunu çözülmeli, güvenlik birimleri ulusal ilkelere göre yapılandırılmalı; partisel ilkelerden arındırılmalıdır. Güvenlik güçleri işlevini yerine getirebilecek şekilde ulusallaşmalıdır. Güvenlik güçleri hükümete ve yönetime bağlı olmalıdır. Tek bir örgüte değil! Daha sonra da Ulusal Birlik Hükümeti kurulmalıdır. Merkezi hükümet hem Gazze'yi hem de Batı Şeria'yı yönetmelidir. Çözüm budur.

    İsrail'den, ABD'den, yol kesicilikten ve vatanı bölmekten güç bulmaya gelince bu durum kimsenin işine yaramaz.

    Şu anda Filistin'in tamamen bölündüğünü söyleyebilir miyiz?

    Maalesef şu anda Filistin bölünmüş durumda. "Hamas'la diyalog yok" diyenler "Hamas darbe yaptı" diyorlar. Oranın sadece fotoğrafına bakıyorlar; arka planına ve köklerine değil! Gerçeği çok iyi biliyorlarlar. Hamas, Gazze Şeridi ve Filistin halkı, El Fetih içerisindeki bir grubun kurbanıdır.

    Ne yaptılar? Yasaları çiğnediler. Yasalara aykırı olduğu halde olağanüstü hal hükümeti kurdular. Şimdi de yasal olmayan ve seçilmemiş FKÖ gibi bir yapıdan güç bulmaya çalışıyorlar. ABD ve İsrail'den güç alıyorlar. Hamas'la diyalog kurmayı reddediyorlar; Olmert'le görüşmeler ve buluşmalar düzenliyorlar. ABD ve İsrial'e güveniyorlar. Sonunda ne olduğunu görecekler. Serap gördüklerinin farkına varacaklar. Halkına düşmanlık eden, ABD ve İsrail'e güvenenler başarılı olamayacaktır.

    Gazze'de İslami bir yönetim ilan edecek misiniz? Böyle bir hükümetin çevre ülkelere ne gibi bir zararı olur?

    Bu konuyu dini boyutlarıyla ele almak istemiyorum. Bazı yazarlar "eğer İsrail dine dayalı bir devlet olduğu halde siz neden bu konuyu gündeme getirmiyorsunuz?" diyorlar. Bu konu bizim gündemimizde değil! Biz ulusal bağımsızlık sürecindeyiz; devletleşme sürecinde değil! İlk adım özgürlük; toprakları geri alma ve egemenliğe kavuşma olmalıdır.

    Ayrıca demin de söylediim gibi Hamas, Filistin'i bölmek istemiyor. Gazze de Batı Şeria da vatanın bir parçasıdır.

    Üçüncü olarak biz düşüncelerimizi halkımıza dayatmıyoruz. Halkın seçim hakkı vardır. Bizim öncelikli hedefimiz halk olarak ve Filistinli bir grup olarak işgale direnmek ve topraklarımızı geri almaktır. Bağımsızlık sonrası konuyu tüm ayrıntılarıyla konuşuruz; sonuçta halkımız istediği yönetim şeklini seçer. İstediği düşünceyi seçer. Programımızı kimseye dayatmak bizim yöntemimiz değil.

    Neden İslam devletinden bahsediyorlar. İnsanları korkutmak için. Gazze'deki görüntüyü Taliban'a, Hamasistan'a benzetmek istiyorlar. Batı'nın zihninde kötü yer edinmiş radikallikle bağlantı kurmak istiyorlar. Hamas orta yolda ve ılımlı bir harekettir. Evet, Hamas İslami bir harekettir. Bundan gurur duymaktadır. Biz, Arapoz ve Müslümanız. Kimliğimizle gurur duyuyoruz. Ancak kendimizi başkalarına dayatmıyoruz. İnsanların tepesine dini bir devlet dayatmıyoruz. Hayır, biz vatanı bağımsızlaştırmak istiyoruz. Özgür bir yönetim kurarız ve halka programınızı seçin deriz. Her parti programını sunar, insanlar da seçer.

    İsrail'in Gazze'ye operasyon düzenleyeceğinden bahsediliyor? Herhangi bir operasyona karşı koyacak gücünüz var mı?

    İsrail ne zamandan beri Gazze'ye ve Batı Şeria'ya saldırmadı ki... İsrail'i engelleyen ahlak değil; değerler değil; Batı Şeria yahut Gazze halkına acıması değil! Daha önce de saldırdılar. Onları engelleyen Gazze'deki kumlara gömülmektir. Geçtiğimiz yıl askeri Celat Şalit'i esir aldıktan sonra çok denediler. Gazze'yi vurdular. Paramparça ettiler. Birçok yanını kuşattılar. Gazze'yi kuşatıp elektiriği kestiler. Daha derine indiler. Yolları kapattılar. Ama başaramadılar.
     
    Aynı maceraya Lübnan'da da atıldılar. Ama başarısız oldular. Beyaz Saray'daki efendilerinin Irak'ta ne yaptığını ve nasıl başarısız olduğunu görüyorlar. Düşmanın bir değeri yahut ahlaki ilkeleri yok. Maddi kriterlere göre hareket ediyorlar. Birşey yapmaya güçleri yetiyorsa yaparlar. Ama halkımız da direnişe hazırdır; kendini savunmaya hazırdır. Bu işgalci bir düşmandır ve bizim de kendimizi savunma hakkımız vardır.

    Gazze'deki insani durum nedir? Ne zamana kadar bu kuşatmayı kaldırabilirsiniz?

    Söylediğim gibi olayların buraya varmasını istemezdik. Şu anda Hamas'ı cezalandıracaklarını söylüyorlar. Filisti halkını cezalandıracaklarını söylüyorlar. ABD ve siyonistlerin hazırladığı plana göre Hamas'ın yasallığını ortadan kaldırmaya çalışacaklar. Ama bunu yapacamayacaklar. Çünkü Hamas demokrasi yoluyla iktidara geldi. Halk tabanında yasallığı var. Direniş grubu olarak yasallığı var. İnsanların gönlüne ve aklına yakın...

    Gazze'yi kuşatmak, insanları aç bırakmak, insanları cezalandırmak istiyorlar. Hamas'a karşı darbe yapmak istiyorlar. Siyonistleşmiş grubun bir kısmı da Gazze Şeridi içerisinde güvenlik sorunları çıkarmaya çalışacaktır. Hamas'ı ve Gazze'deki reel durumu Arap ve uluslararası toplumdan uzak tutmaya çalışıyorlar. Buna karşılık Hamas'ı Batı Şeria'da vurmaya çalışıyorlar; Hamas'ın altyapısını hedef alıyorlar; Hamas'a karşı büyük bir savaş yürütülüyor. Hamas liderleri ve üyelerinden 700'den fazla kişiyi tutukladılar.
     
    Yönetim ve güvenlik güçleri bunu yaparken İsrail de Batı Şeria'daki yöneticilerimizi tutukluyor. 450'den fazla toplum, eğitim ve yardım vakfımıza baskın düzenlediler. Büroları yaktılar; içerisindekileri tahrip ettiler. 1-1.5 sene önce seçilmiş olan belediye yönetimlerini ortadan kaldırdılar. Birçok zekat kurulunu da ortadan kaldırdılar. Bu kurullar Filistin halkına yardım ediyordu. Tüm bunlar onların planlarının bir parçası.

    Planlarının bir parçası da Gazze'yi cehenneme, Batı Şeria'yı da cennete çevirmek. Sonra da Filistin halkına şunu söyleyecekler: "Hamas'la sıkıntıyı mı El Fetih'le bolluğu mu tecih ediyorsunuz?" İsrail'in de Gazze Şeridi'ye baskı ve düşmanlık yapmasına izin verecekler. Belki de Gazze Şeridi işgal edilecek.
    Özellikle de siyonist savaş bakanı Barak'ın koltuğa geçtiğini düşünürsek.

    Öyleyse bu plana göre Hamas'la ve Filistin halkıyla savaşıyorlar. Ama bu plan başarılı olamayacak. ABD ve İsrail desteğine güveniyorlar. Şarm Eş Şeyh'te toplanıyorlar; ABD'den destek arıyorlar. Olmert'in Filistin yönetimi başkanına bir şey vereceğini zannediyorlar. Hiçbir şey olmayacak. Bir serabın peşinde olduklarının farkına varacaklar.

    Bize gelince; biz Filistin halkının yanında olacağız. Gazze Şeridi'nde durumun zor olduğunu biliyorum. Ancak herkes insanların güvenliğini sağladığımızı görecek. Gazze'de doğal sivil yaşam koşullarını sağlayacağız. Tabii Batı Şeria bizim elimizde değil! Bunu geçici bir durum olarak görüyoruz. Zira vatanın bölünmesini istemiyoruz. Ama bu şartlar bize dayatıldı. Herşey eskisi gibi olana kadar halkımıza elimizden gelen hizmeti vereceğiz. ABD ve İsrail desteğine güvenenlerse bir serabın peşinde olduklarını görecekler.



    İsrail barış süreci sizin için neyi ifade ediyor? İslami Cihad'ın düzenlediği "istişhad" eylemlerine nasıl bakıyorsunuz?

    Öncelikle İsrail barış istemiyor. İsrail sadece barıştan bahsediyor. Ama iddiaları yalan. İsrail toprak istiyor; işgalin devam etmesini istiyor; kendi güvenliğini istiyor ve barıştan bahsetmek suretiyle şirin gözükmeye çalışıyor. Bunun kanıtı barış görüşmelerinin üzerinden yaklaşık 20 sene geçmesidir. Hiçbir şey olmadı. Bizim bir hedefimiz var. Hedefimiz direniş değil; direniş bir araçtır.
     
    Hedef işgalden kurtulmaktır; haklarımızı elde etmektir; toprağımızı bağımsızlaştırmaktır; halkımıza özgürlük sağlamaktır; diğer halklar gibi kendi topraklarında yaşamasıdır; mültecilerin vatan toprağına dönmesidir. Bizim hedefimiz budur. Araç nedir? Eğer siyasi yollarla olacaksa ne güzel. Ancak bu yol kapanırsa direniş yöntemine başvurmak zorundayız.
     
    Direniş, topraklarımızı özgürleştirmek ve gayri meşru işgalden kurtarmanın zaruri yöntemidir. Hamas, İslami Cihad veya başka bir Filistinli grubun yaptığı meşru direniş hakkıdır. Eğer Filistinliler topraklarını vehaklarını başka bir yöntem bulsaydı buna başvururlardı. Ancak uluslararası toplum İsrail'i destekledi; Müslümanlara ve Araplara insaflı davranmadı.

    Batı sizi bir terör örgütü olarak görüyor? Ne diyorsunuz?

    Batının değerleri zalim ve çifte standartlı kriterlerdir. Neden Batı tarihinde işgale karşı direnişler var. Neden Fransız ihtilali yapıldı? Neden Fransızlar Nazilere direndi. Neden ABD'de bağımsızlık devrimi var. Neden Güney Afrika'daki Nancy Mandella'ya saygı gösterdiler. Neden bazı direnişlere direniş diyorlar da; Arap ve Müslümanlara gelince direnişlerine terör diyorlar. Bu İsrail'in nifakıdır; çifte standarttır. Bu zulümdür.
     
    Batı'nın politikası sorunları çözmez; bu ateşe körükle gitmektir. Bizi terörist olarak nitelendirmelerini önemsemiyoruz. Biz terörist değiliz; biz Filistin dışında direniş göstermiyoruz. Direnişimiz sadece Filistinle sınırlıdır. Hedefimiz tektir. O da İsrail işgalidir. Filistin dışında operasyon yapmıyoruz. Dolayısıyla bu suçlamalar geçersizdir.

    Hamas'ın Gazze'deki son olaylarla Abbas'ı kaybedip El Kaide'yi kazandığını söyleyebilir miyiz?

    Bizim derdimiz onu kaybetmek bunu kazanmak değil! Biz kendimizle barışık olmak istiyoruz. El Kaide olsun başka bir hareket olsun bizim herhangi bir tavrımızı övebilir, yerebilir. Bu herkesin hakkıdır. Hamas bugün önemli bir ulusal mesaj taşımaktadır. Hamas'ın yasal bir mücadelesi vardır. Hamas'ın demokratik yasallığı vardır. Hamas halka ve ümmete yakındır. Kendisiyle uzlaştığımız yahut uzlaşmadığımız her türlü hareket bizim hakkımızda dilediğini söyleme hakkına sahiptir. Biz kimseye düşman değiliz; herkese Filistin halkının yanında İsrail'e karşı durun, diyoruz.

    Mısır'daki dörtlü zirveyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Bu hızlı bir şölendi. Amacı Filistin yönetim başkanına, Hamas ve Ulusal Birlik Hükümeti'ne karşı yürüttüğü savaşta maddi, manevi ve siyasi destek vermekti. Ancak bu şölenin, desteğin bir içeriği yok. Olmert'in Filistin yönetimine verebilecek bir şeyi yok. Bush'un Filistin yönetim başkanına verebileceği birşey yok.
     
    Tüm bunlar Filistin yönetim başkanını Hamas'a karşı kışkırtmaktan ibaretti. Son günlerde yaşananları kullanarak Hamas'ı daha fazla köşeye sıkıştırmak, Hamas'ı Filistin yönetiminden uzaklaştırmak ve Hamas'a karşı darbe yapmak istiyorlar. Ama Allah'ın izniyle bu çabalar başarısız olacak.
     
    Mısır halen arabulucu rol oynayabilir mi? Son süreçte Mısır da taraf olmadı mı?

    Mısır'a da Suudi Arabistan'a da tüm Araplara ve Müslümanlara da tek çözümün diyalog olduğunu söyledik. Ümmetin akıllılarına işleri iyi anlamalarını ve işlerin zorlaşmasına izin vermemelerini istiyorum. Çünkü zaman gelecek diyalogdan başka çözümün olmadığını görecekler. Başka seçeneklere oynayanlar denesinler,  bir ay, üç ay, altı ay, bir yıl veya daha fazla denesinler. Sonunda tüm seçeneklerin başarısız olacağını ve tek çözüm yolunun vatanın evlatlarıyla diyalog olduğunu görecekler. Vatanın düşmanlarına dayanmanın çözüm olmadığını görecekler!

    Başkan Abbas, terörist olarak nitelediği Hamas'la görüşmeyi kabul etmiyor ama Olmert'le görüşüyor. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Söylediklerim yeterliydi. Kim vatanın evlatlarına diyalog yolunu kapatır da gereksiz yere halkının düşmanlarıyla diyalog başlatırsa... Sanırım kararı Filistin halkının vermesi gerekir.

    Başkan Abbas, barış vakti geldi diyor. Size göre ne oldu da barışın vakti geldi?
    Bunu eskiden beri söylüyorlar. Her sene barış vakti geldi diyorlar. Görüşmelere, pazarlıklara geri dönüyorlar. Ama tüm bunlar artık hiçbir anlam taşımıyor. Bu oyunları oynayanlar başarısız olacaklardır. Bu oyunlardan korkmuyoruz.

    Başkan Abbas kendisine karşı planlanan suikast girişiminin bir parçası olduğunuzu söyledi? Ne diyorsunuz?
    Hamas'ın siyasetinde böyle birşey yok. Ne başkan Mahmud Abbas'a ne de başka birisine karşı! Suikast bizim politikamız değildir. Bizim başkan Abbas'a karşı suikast planladığımızı kanıtlasınlar; meydan okuyorum.



    Batı, olağanüstü hal hükümetini destekledi. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

    Batı zaten böyle; Batı zaten böyle... Batıyı kendi çıkarları ilgilendirir. Genelleme yapmıyorum. ABD'den ve bazı sömürgeci ülkelerden bahsediyorum. Bu ülkeler halen daha Arap ve İslam ülkelerine sömürgeci gözüyle bakıyorlar. Bunlar çıkarlarının peşindeler. Bu ülkeler demokrasi bayrağını yükseltir ama demokrasiyle çelişir. Onlar için şu yahut bu kimse önemli değildir. Önemli olan onların çıkarlarının desteklenmesidir. Yaslara karşı çıkılsa da demorkasiye darbe vurulsa da böyledir.

    Batı'ya mesajım başarısız olacak yollara başvurmasınlar. Eğer Batı'daki bu çevreler bölgedeki bazı yanlış kimselere dayanmaya ve demokratik olmayan seçeneklere oynamaya devam ederse; Hamas'ı kuşatmaya ve Hamas'a karşı darbe planlamaya devam ederse bir serabın peşinde olduğunu er ya da geç görecektir. Batı'nın çıkarı ümmete saygı göstermesi; Filistin halkının seçimine saygı göstermesidir. Bu onların çıkarına olacaktır. Bu bölge barışını sağlayacaktır.

    Ama siyonist işgalini ve İsrail'i desteklemeye, çifte standartları sürdürmeye, Filistin halkına insaflı davranmamaya devam etmeleri, yolsuzluk yapanlarla çalışmaya devam etmeleri herşeyi tersine çevirecek; bölge barışını olumsuz etkileyecektir. Bilakis bölgeyi ateşe atacaktır.

    Eğer Başkan Abbas yerine Başkan Yaser Arafat olsaydı ne olurdu? Arafat'ı özlüyor musunuz?
    Allah Yaser Arafat'a rahmet eylesin! Onunla mertçe anlaşmazlığa düştük; mertçe uzlaşmaya vardık. Ona gerektiğinde muhalefet ettik. Biz objektif davranıyorduk. Düşmanları ve bazı evlatları onu kuşattıklarında ona yardım ettik. Biz adamdık; merttik; vatanseverdik.

    Kendi evlatları dediniz?
    Tabii ki; Yaser Arafat'a karşı darbe yapmaya kalkanlar kimlerdi? Bizimle Gazze'de ve Batı Şeria'da savaşan siyonistleşmiş grup değil mi? Aynı grup üstadı Yaser Arafat'a –Allah rahmet eylesin- darbe yaptı. Aynı nedenle! Bunun için savaşın El Fetih'le olmadığını söyledik. Savaşımız El Fetih'i ele geçiren şimdi de vatanı ele geçirmeye kalkan grupla...
     
    Türkiye, Filistin'deki kardeş kavgasının önlenmesi için arabulucuk yapabilir mi? Ekmeleddin İhsanoğlu'nun Mekke İttifakı noktasında önemli rol oynadığı söyleniyor.
    Evet, geçtiğimiz yıldan beri İKO olumlu rol oynadı. Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun ve İKO'daki kardeşlerin değerli çabalarını takdir ediyorum. Kendisiyle bağlantımız var. Birkaç gün önce beni aradı. Bu çabası takdire şayandır.
     
    Türkiye de önemli rol oynadı. Çaba harcadı, elinden geleni yaptı. Daha önce de söylediğim gibi her Arap ve İslam ülkesinin gerçek bir diyalog çabasına aracılık etmesini hoş karşılarız.

    Türk hükümetine ve halkına mesajınız nedir?
    Öncelikli mesajımız gerçeği olduğu gibi bilmeleridir; kışkırtıcı ve objektif olmayan bazı medya kuruluşlarından değil! İstediklerini göndersinler; hükümetleri ve güvenlikleri kimseler aracılığıyla birilerini göndersinler; Filistin'deki gerçekleri öğrenmeye çalışsınlar.

    Diğer mesajım Filistin halkının yanında olmalarıdır. Hakkın ve hakikatin yanında olsunlar. Gerçek demokratik yasallığın yanında dursunlar. Özgür halkımıza destek versinler. ABD ve İsrail'in Filistin'e ve bölgeye dayattığı seçenekleri değil değil halkımızın iradesini desteklesinler.

    Türkiye'nin ümmete ve Filistin halkına dönük asil tarihine güveniyoruz. Türk halkı İsra ve miraç topraklarına, ilk kıbleye dönük sorumluluğunu unutmayacaktır.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow