İklim değişikliğinin çaresi bulutlarda mı? Bill Gates’in yüz binlerce dolar bağışladığı proje…
Kısa bir süre öncesine kadar iklim değişikliğiyle mücadele denince aklımıza küresel ısınmayı durdurmak için karbon emisyonlarının azaltılması gelirdi. Bugün ise "Jeomühendislik teknikleriyle gezegenimizin ısınmasının önüne geçmek mümkün mü?" sorusuna yanıt aranıyor. Peki nedir bu teknikler? Ve daha da önemlisi neden pek çok iklim aktivisti ve bilim insanı bu yolla çözüm üretmeye karşı çıkıyor? (Derleyen: Hürriyet / Sevin Turan)
Filipinler, Haziran 1991'de nadir bir doğa olayına sahne oldu. Pinatubo Yanardağı'nda yaşanan büyük patlamanın sonucunda volkanik kül bulutları atmosferde 40 kilometre mesafeye ulaştı. Patlama o kadar güçlüydü ki kül bulutu güneşi kapattı ve sonraki iki yıl boyunca dünya genelinde hava sıcaklıklarının 0,6 santigrat derece düşmesine neden oldu. İki yılın ardından bu etki sona erdi.
Pinatubo Yanardağı'nın patlaması, neredeyse 900 kişinin yaşamına mal oldu, yüzlerce binayı ve altyapıyı yerle bir etti, bölgedeki tarımsal üretime çok büyük zarar verdi.
Ancak bu felaket aynı zamanda iklim değişikliğini önlemek için çalışan bilim insanlarına ilham oldu. Sonraki 30 yıl boyunca araştırmacılar, volkanların güneşi engelleme etkisini taklit edip ısınmayı önlemenin yollarını aramaya başladı. Bu araştırmalarda en önemli kriterlerden biri yıkıcı bir dalgalanma etkisi yaratmamaktı.
(Fotoğraf/Arşiv/Alamy: Pinatubo'nun patlamasının ardından küllerle kaplanmış bir tarla)
Gezegenimiz felaket düzeyindeki hava sıcaklıklarına doğru adım adım ilerlerken bilim insanlarının sorduğu iki soru daha sık gündeme gelmeye başladı: Dünyanın ısınmasını önlemek için iklimi 'hack'leyebilir miyiz? Daha da önemlisi bunu yapmalı mıyız?
KARBON EMİSYONLARININ SINIRLANMASI ARTIK TEK YOK DEĞİL
Birkaç yıl öncesine kadar iklim değişikliğini önleme girişimleri söz konusu olduğunda birinci öncelik, karbon emisyonlarının mümkün olduğunca hızlı bir biçimde kısıtlanmasıydı. Jeomühendislik çalışmaları ise oldukça geri planda kalıyordu.
Ancak günümüzde en fazla karbon emisyonu üreten ülkelerin hükümetleri farklı çıkış yolları arıyor.
Örneğin ABD geçtiğimiz günlerde güneş engelleme tekniklerinin araştırılmasına dair 5 yıllık planını açıkladı. Bu açıklamadan birkaç gün sonra Avrupa Birliği hiçbir ülkenin "ortak gezegenimiz üzerinde tek başına deneyler yapmamasını" sağlayacak bir küresel anlaşma çağrısı yaptı.
DAHA PARLAK BULUTLAR DAHA AZ ISINMA
Son dönemde öne çıkan tekniklerden biri deniz bulutu parlatma. Okyanusun üzerindeki bulutlara minik su damlaları enjekte edilerek bulutlar daha parlak hale getiriliyor. Daha parlak bulutlar da daha fazla güneş ışığı yansıtıyor.
Deniz bulutu parlatma alanında araştırmalar yürüten ABD merkezli bir kuruluş olan Silver Lining'in yönetici direktörü Kelly Wanser, "Son beş yılda önemli bir kayma oldu çünkü bilim insanları kısa vadeli iklim değişikliğini, en hafif ifadesiyle, oldukça kaygı verici buluyor" dedi.
Wanser, "Durum beklenenden daha kötü. Ve bu, alternatiflere daha yakından bakmamız gerektiği anlamına geliyor" ifadelerini kullandı.
YANARDAĞIN ETKİSİNİ YAPAY OLARAK OLUŞTURMAK MÜMKÜN MÜ?
Yakın zamanda popülerliği artan bir diğer teknik ise stratosferik aerosol enjeksiyonu. Atmosfere uçaklardan ya da hava balonlarından aerosol formda sülfat yayılması olarak açıklayabileceğimiz bu işlem volkanların yarattığı etkiyi taklit ediyor.
Cambridge Üniversitesi'nde bulunan Centre for Climate Repair (İklim Tamir Merkezi), Arktika'yı yeniden eskiden olduğu gibi buzlarla kaplı haline döndürmeyi üç önceliğinden biri ilan etti. Kurum bölgeye gönderilecek yüzlerce tekneden saçılacak sprey halindeki deniz suyu yardımıyla Deniz Bulutu Parlatma işlemi yapılmasını savunuyor.
Merkezin kurucularından David King, The Telegraph'a yaptığı açıklamada, "Zaman kazanmamız lazım" dedi. Geçmişte İngiltere hükümetinin bilim baş danışmanı olarak da hizmet vermiş olan King, "Keşke yarın başlayabilsek" diye konuştu.
King, Arktika'da sıcaklıkların dünyanın geri kalan yerlerine kıyasla dört kat hızlı arttığını, bu durumun deniz seviyelerinde aşırı yükselişe ve permafrostun erimesiyle metan çıkışına yol açabilecek "tepe noktalarını" tetikleyebileceğini söyledi.
Metanın çok güçlü bir sera gazı olduğuna dikkat çekerek böyle bir senaryoda ısınmanın 8 santigrat dereceyi bulabileceğini de sözlerine ekleyen King, "Bu faktörlerin ikisi de yani hem hızla yükselen deniz seviyeleri hem de hızla yükselen sıcaklıklar, bugün bildiğimiz şekliyle insanlığın sonu olur" dedi.
MALİYETİ KÜRESEL ISINMANIN YIKIMININ YANINDA DEVEDE KULAK
King böyle bir teknolojinin maliyetinin "yılda birkaç milyar dolar" olacağını, bu meblağın kontrolsüz küresel ısınmanın yaratacağı trilyonlarca dolarlık zararın yanında "fındık fıstık parası" olarak kaldığını belirtti.
King'in ekibinin üzerinde çalıştığı projelerden biri de okyanuslardaki Balık sayısını 400 yıl önceki düzeye çekmeyi amaçlıyor. Bu bağlamda yapay balina dışkısı bir nevi gübre olarak kullanılıyor. Büyük oranda volkanik külden oluşan bu gübre, bir tür alg olan ve balıkların beslenmesinde büyük rol oynayan fitoplanktonların çoğalmasını destekliyor.
Gübrenin bir diğer fonksiyonu da karbonu hapsetmesi. Çünkü balıkların yemediği algler karbon gazını emiyor ve bir noktada okyanusun tabanına çöküyor. King bu çalışmanın okyanusların yüzde 3'üne yayılması halinde her yıl 10 milyar ton karbondioksitin temizlenebileceğini söyledi. Bu da yıllık küresel emisyonun üçte birine tekabül ediyor.
BILL GATES ARAŞTIRMALARI DESTEKLİYOR
Bu tür projeler tanınmış milyarderlerin de ilgisini ve maddi desteğini çekiyor.
O milyarderlerden biri de Microsoft'un kurucusu Bill Gates. Gates, yukarıda bahsettiğimiz Silver Lining'e 300.000 dolar bağışta bulundu.
Diğer yandan Gates, İsveç semalarına antiasitlerde bulunan bir madde olan kalsiyum karbonat sıkılması yönündeki Harvard Üniversitesi girişimine de destek vermişti. Ancak bu proje yerli halkın protestoları sonucu henüz erken aşamalardayken iptal edilmişti.
KARŞI OLANLAR DA ÇOK
Aralarında tanınmış iklim aktivisti Greta Thunberg'in de olduğu jeomühendislik karşıtları ise iki önemli soruna dikkat çekiyor: Birincisi bu girişimlerin sonuç getirmeyecek olması, ikincisi ise sonuç getirseler bile tehlikelerinin çok fazla olması.
Center for International Environmental Law'dan (Uluslararası Çevre Hukuku Merkezi) Lili Fuhr, The Telegraph'a yaptığı açıklamada, "En temel sorun test edilebilir ve yönetilebilir olmaması" dedi.
Güneş engelleme teknolojilerinin arka planında yatan bilimsel prensipler göreceli olarak basit olsa da bu uygulamaları küresel ölçekte hayata geçirdiğinizde ne olacağını kesin olarak bilmenin yolu yok.
Dahası Pinatubo Yanardağı gibi örneklerden ve bilimsel modellerden elde edilen sonuçlar fazlasıyla endişe verici.
Bilim insanlarına göre, jeomühendisliğin en basit şekillerinden biri olan stratosfere aerosol sülfat enjekte edilmesi, ozon tabakasında delinmeye yol açıp küresel yağış rejimini olumsuz etkileyebilir hatta Hindistan'da muson yağmurlarının sonunu bile getirebilir.
King, "Elinde roket olan her ülke bunu yapabilir durumda olacaktır ve korkunç sonuçlarla karşılaşabiliriz" dedi.
SÜREKLİ TEKRARLAMAK GEREK… YA SEKTEYE UĞRARSA?
Diğer yandan güneş engelleme teknolojilerinin etkileri oldukça kısa ömürlü. Birkaç ay sonra her şey eski haline dönüyor.
Oxford Üniversitesi Halley Fizik Kürsüsü Profesörü Dr. Raymond Pierrehumbert, "Bu işlemi sonsuza kadar sürekli tekrarlamanız gerekir" dedi ve en büyük riskin bu olduğunu belirtti.
Üstelik insanlık karbon emisyonlarını azaltmadığı müddetçe, atmosferdeki karbon düzeyleri artmaya devam edecek. Güneşi engellemek suretiyle yarattığımız serinletici maske, yetkililerin bir kararıyla, bir savaşla ya da bir pandemiyle aniden sekteye uğrarsa, ısınmanın etkisi bir anda tümüyle hissedilir olacak. Bu da bilim insanlarının "sonlandırma şoku" adını verdiği etkiyi yaratacak.
Pierrehumbert, "Halihazırda yaşamakta olduğumuz tüm o orman yangınlarını ve sıcak dalgalarını düşünün. Şimdi de böyle bir şeyin çok daha büyük ölçekte ve 10 yıl içinde ortaya çıktığını, insanların uyum sağlamaya zaman bulamadığını düşünün. Bu bir felaket ihtimali" dedi.
Pierrehumbert ve benzer düşüncedeki uzmanlar, insanlığın acilen karbon emisyonlarını sınırlandırmak yerine güneş engelleme çözümlerine bel bağlayıp odağını kaybetmesinin, bu felaket senaryosunun yaşanma ihtimalini artıracağına dikkat çekiyor.
2010 yılında kabul edilen ve açık alanda büyük deneyler yapılmasını engelleyen anlaşma sayesinde, büyük ölçekli jeomühendislik uygulamaları şimdilik sınırlı kaldı. Ancak bu durumun değiştiğine dair de işaretler mevcut.
DAHA FAZLA ARAŞTIRMAYA VE ULUSLARARASI UZLAŞIYA İHTİYAÇ VAR
Örneğin Mart ayında 60 bilim insanının imzasını taşıyan bir açık mektup yayımlandı. Mektupta güneş engelleme teknikleri alanının daha fazla araştırılması yönünde çağrı yapılıyordu.
Diğer yandan 2010 tarihli anlaşmanın taraflarından biri olmayan ABD, güneş engelleme teknolojisini savunanların başında geliyor. Bununla birlikte Washington'dan yapılan açıklamalarda, bu teknolojileri uygulamaya koymaya dair bir plan olmadığı belirtiliyor.
Fuhr, "Şu an hükümetler nezdinde tanık olduğumuz tartışmaların tamamı daha fazla araştırmaya, daha fazla deneme yapmaya ve daha fazla desteğe ilişkin. Ve bu çok tehlikeli bir kaygan zemin" dedi.
KENDİ KENDİNE HAREKET EDENLER FAYDADAN ÇOK ZARAR VERİYOR
Ancak jeomühendislik savunucuları, bu teknolojilerin doğru şekilde regüle edilmemesinin ve ülkeler arasında iş birliği sağlanmamasının daha büyük bir tehlike olacağını belirtiyor. Nitekim geçtiğimiz yıllarda tek başına hareket etme girişiminde bulunanlar da oldu.
Örneğin 2012 yılında ABD'li iş insanı Russ George'un desteğiyle Kanadalı bir yerli topluluk Pasifik Okyanusu'na 100 ton demir tozu döktü. Amaç tıpkı yapay balina dışkısı metodunda olduğu üzere, Jamaika'nın yüzölçümü büyüklüğünde bir alg patlaması yaratmaktı.
Uzun vadede karbon takası satan kârlı bir işe dönüşmeyi amaçlayan bu girişim aniden sona erdi. Zira Kanada Çevre Bakanlığı, okyanusa demir tozu dökmenin Kanada yasaları kapsamında suç olduğuna, Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Konvansiyonu'nu ve denize dökülen atıklarla ilgili temel çerçeve olan Londra Konvansiyonu'nu ihlal ettiğine karar verdi.
Geçen yıl da bilim eğitimi olmayan ABD'li iş insanı Luke Iseman, Meksika'nın üzerinde bir hava balonu oluşturmak için atmosfere sülfür partikülleri yaymaya başladı. Iseman'ın faaliyetleri, Meksika tarafından yasaklanırken tüm taraflarca da kınandı. Jeomühendislik savunucuları bu tür münferit girişimlerin araştırmalara tepki duyulmasına yol açabileceğini endişeyle dile getirdi.
Ancak bu tepkiler Iseman'ı durdurmuşa benzemiyor. The Telegraph'a konuşan Iseman, halihazırda 100'den fazla müşterisi olduğunu, sülfür yayma çalışmalarına California'da devam edeceğini ve talep geldiği müddetçe durmaya niyeti olmadığını söyledi.
"BU SAĞLIKLI BİR HASTAYA YAPACAĞINIZ BİR MÜDAHALE DEĞİLDİR"
Ancak asıl endişe uyandıran şey, bu tür kişisel girişimlerden ziyade hükümetlerin herhangi bir küresel uzlaşıya varılmaksızın kendi başına hareket etmesi.
Bristol Üniversitesi'nden iklim profesörü Matt Watson, "Rusya'nın Arktika'yı yeniden dondurmaya karar verdiği ve sonuçta Kanada'nın kuzeyinde sıra dışı bir fırtınanın yaşandığını hayal edebilirsiniz. Başkalarını suçlamak kolaydır, nihayetinde iki nükleer gücün karşı karşıya geldiğine şahit olabilirsiniz. Bütün bunlar, iklim değişikliği ile gerçekten mücadele etmenin yanında zayıf kalan ikincil seçenekler" diye konuştu.
King, kurulacak idari yapıyı nükleer silahlarla ilgili bir anlaşmaya veya küresel ilaç endüstrisine benzeterek, "Jeomühendislik sadece her aşamada kapsamlı ve dikkatli deneyler yapılarak hayata geçirilmeli ve birilerine zarar verildiği noktada ne olursa olsun hemen durulmalı" dedi.
Jeomühendislik savunucuları için mesele özünde şu soruda yatıyor: Jeomühendisliğin bilinmezlikleri mi yoksa yaklaşan iklim değişikliğinin yaratacağını bildiğimiz hasar mı?
Wanser ise durumu şöyle özetledi: "Bu normalde sağlıklı bir hastaya yapacağınız bir müdahale değildir. Bu hastalarınızı sağlıklarına kavuştururken durumlarının stabil kalması için yapacağınız bir müdahaledir."
The Telegraph'ın "How Bill Gates wants to hack the weather to save us from extinction" başlıklı haberinden derlenmiştir.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Elon Musk’tan Jeff Bezos’a “Trump” göndermesi… Dünyanın en zengin iki ismi arasındaki gerginlikte yeni perde!
Netanyahu küplere bindi, Biden’dan ‘destek’ geldi! UCM'nin tutuklama emrini hangi ülkeler uygulayacak?
SON DAKİKA || Gerilim had safhada! Putin'den açık tehdit: Füze veren de hedef
Bir telefonla satıldı! Osman Hamdi Bey'in tablosu Paris'te rekor fiyata alıcı buldu
İran’da neden “başkentin Tahran'dan taşınması” gündemde? Pezeşkiyan: Zaman kaybediyoruz, başka seçeneğimiz yok!