Harvard'ı ikiye bölen taciz davası!
Uluslararası akademik camiada tanınmış isimlerin kadın öğrencilerine yönelik cinsel tacizleriyle ilgili suçlamalar gündemden düşmüyor. Son olarak sadece ABD'nin değil dünyanın en iyi üniversiteleri arasında ilk sıralarda yer alan Harvard Üniversitesi, böyle bir olaya sahne oldu. Üç kadın öğrencinin dile getirdiği suçlamalar mahkemeye taşınırken, okulun akademik kadrosu da ikiye bölündü. İşte tüm ayrıntılar... ( Fotoğraflar: Alamy, Associated Press)
Lilia Kilburn, Harvard Üniversitesi'ndeki lisansüstü çalışmalarının ilk gününde tez danışmanıyla olan görüşmesine bisikletle gitti. Danışmanı Güney Afrika konusunda uzmanlığıyla tanınan saygın antropolog John Comaroff'tu.
Comaroff, Kilburn'ün kafasındaki bisiklet kaskına iltifat edince, genç kadın huzursuzlukla ürperdi. Bu tepkisi boşuna değildi. Zira daha önceki bir kampüs ziyareti sırasında Comaroff, Kilburn'ü dudağından öpmüştü.
Kilburn, Comaroff'a yaz aylarında ne yaptığını anlatırken hayat arkadaşıyla birlikte bir seyahate çıktığını söyledi ve hayat arkadaşından bir kadın olarak bahsetti. Amacı Comaroff'un kendisine ilgi göstermesini önlemeye çalışmaktı.
Bunu duyan Comaroff, Kilburn'e akıl vermeye başladı. Afrika'nın bazı yerlerinde eşcinselliğe nasıl bakıldığını anlattı, "Bir kadınla beraber olduğun anlaşılsaydı 'tecavüz' yaşayabilir hatta öldürülebilirdin" dedi. Ancak Kilburn'e göre bunları "sesinde keyifli bir tonla" anlatıyordu. Kilburn, yaptığı açıklamada, "Bunlar sıradan ofis saati tavsiyeleri değildi" sözleriyle tanımladı yaşanan diyaloğu.
8 Ocak günü, aralarında Kilburn'ün de bulunduğu üç kadın öğrenci, Boston Federal Mahkemesi'nde Harvard Üniversitesi'ne dava açtı. Dava dilekçesinde Üniversite, Comaroff'un öğrencilerini taciz ettiği yönündeki iddiaları yıllardır görmezden gelmekle ve Comaroff'un kendisini şikâyet edecek öğrencilerin akademik kariyerlerini bitirme tehditlerine zemin hazırlamakla suçlanıyor. Comaroff'un Kilburn'e söylediği tecavüzle ilgili sözler davanın temelini oluşturuyor.
Comaroff'un avukatları, suçlamaları reddetti. Şikâyet dilekçesine yanıt veren avukatlar, "Profesör Comaroff herhangi bir öğrenciyi taciz ettiği ya da herhangi bir öğrenciye misilleme yaptığı iddialarını kesinlikle reddetmektedir" ifadelerini kullandı. Yanıt metninde ayrıca Comaroff'un Kilburn'ü öpmediği, uygunsuz bir şekilde temas etmediği vurgulandı. Comaroff tecavüzle ilgili sözlerinin de Kilburn'ü eşcinselliğin suç sayıldığı Kamerun'da hemcinsiyle birlikte seyahat ederken yaşanabilecek tehlikelere karşı uyarma amacı taşıdığı belirtildi.
Aslına bakılırsa Comaroff'la ilgili suçlamalar, 1 yılı aşkın zamandır gündemde. Taciz iddiaları ilk olarak Harvard Üniversitesi'nin öğrenci gazetesi The Harvard Crimson ile The Chronicle of Higher Education tarafından ayrıntılı bir biçimde haberleştirildi. Comaroff, 2012 yılından beri Harvard Üniversitesinde çalışıyor. Suçlamaların geçmişi ise Comaroff'un henüz Chicago Üniversitesi'nde ders verdiği döneme kadar uzanıyor.
Kilburn, Salı günü mahkemeye sunduğu belgelerde, Comaroff'un tecavüzle ilgili sözlerinin bir süredir karşı karşıya kaldığı usulsüz davranış biçiminin bir parçası olduğunu öne sürdü. Mahkeme belgelerine göre, Comaroff'un tacizleri 2017 kışında başladı. O dönemde Kilburn, Harvard ile Columbia arasında tercih yapmaya çalışıyordu. Comaroff, görüşmeleri kapsamında Kilburn'ü öğle yemeğine çıkardı. Ardından vedalaşırlarken vücudunu Kilburn'ün vücuduna dayadı ve kadını dudağından öptü. Sonra da kulağına eğilip, "Git bir Columbia'yı gör, ama sonra buraya geri gel" diye fısıldadı.
Kilburn, "Bunun bir kaza olduğunu düşünmek için elimden geleni yaptım ama devamında gelen davranışları bana yaşananların kaza olmadığını gösterdi" dedi.
Anlattığına göre Kilburn, Comaroff'un evinde düzenlenen bir brunch'a gittiğinde bir kez daha tacize uğradı. Çantasından bir şey almak için diğer odaya gittiğinde Comaroff peşinden gitmiş ve bir kez daha Kilburn'ü öpmeye çalışmıştı.
Şikayetnamede, "Bayan Kilburn, Comaroff'u ittirmiş ve ağzını silmiştir. Kafasını kaldırdığında Profesör Comaroff'un kendisine gülümsediğini görmüştür" dendi. İddianameye göre, bu olayın ardından Kilburn, Comaroff'la görüşmemeye, haftalık toplantılara katılmamaya, zorunda kaldığında daha kapalı kıyafetler giymeye çalıştı. Bir seferinde de bir sınıfta karşılaştıklarında Kilburn'ün yanından geçen Comaroff, eliyle kadının bacağını sıktı.
Davayı açan diğer iki kadın, Margaret Czerwienski ve Amulya Mandava, mahkeme belgelerinde, yaşanan usulsüzlükleri duyurdukları için kariyerleri Comaroff tarafından tehdit edilen kişiler olarak öne çıkıyor. Ancak Mandava, Comaroff'un kendisini henüz Chicago Üniversitesi'nde bir lisans öğrencisiyken hiç istemediği bir biçimde ilgiye boğduğunu söyledi. Örneğin Mandava bir keresinde "boğazlı gelinlik giyeceğim" diye bir şaka yaptığında, Comaroff dekoltesine bakıp, "Pek senlik bir şey değil bu" demişti. Mandava, bu davranışın "nesneleştirici" olduğunu ve "sınırları ihlal ettiğini" belirtti.
Czerwienski ise davanın stresi nedeniyle tezini bitirmesinin neredeyse imkânsız hale geldiğini söyledi. Başka müştekiler de yaşadıklarını dile getirdikleri için birçok kapının yüzlerine kapandığını ifade etti.
Olayın mahkemeye taşınması aslında uzun bir sürecin son noktası. The Harvard Crimson'da ve The Chronicle of Higher Education'da yayımlanan Haberler sonrası, öğrencilerin Comaroff'a gösterdiği tepkiler zamanla bir toplumsal harekete dönüştü. Bunun sonucunda Harvard Üniversitesi Comaroff hakkında bir soruşturma başlattı. Soruşturmada, Comaroff'un üniversitenin cinsiyet ve toplumsal cinsiyet odaklı taciz politikalarını ve profesyonel davranış sınırlarını ihlal eden bazı sözler etmiş olduğuna karar verildi. Ancak Comaroff, istenmeyen cinsel temastan sorumlu tutulmadı.
Ardından Comaroff en az bir dönemliğine idari izne çıkarıldı, en azından bir akademik yıl boyunca da zorunlu dersleri vermekten menedildi. Comaroff'un avukatları, şikâyet dilekçesine verdikleri yanıtta, uygulanan yaptırımların arkasında yatan mantığı da tartışmaya açtı.
"Soruşturma kapsamında Comaroff'un sadece Kilburn'ün sağlığını düşünerek hareket ettiği, herhangi bir romantik ya da cinsel niyeti olmadığı anlaşılmasına rağmen, tavsiye cinsel taciz olarak değerlendirilmiştir" ifadelerine yer verilen metin şöyle devam etti: "Profesör Comaroff bu sonuca şiddetle karşı çıkmaktadır. Böyle bir durum fakülte üyelerinin, öğrencilerine temel güvenlik meselelerinde tavsiye vermelerinin önünde bir engel oluşturmaktadır."
Comaroff'la ilgili tartışma, Harvard Üniversitesi kadrosunu da ikiye böldü. Davanın açılmasından birkaç gün önce Harvard'dan ve dünyanın dört bir yanındaki çok sayıda üniversiteden 90'dan fazla akademisyen bir açık mektupla Comaroff'u itibarını ve mentorluğunu savundu.
İmzacıları arasında farklı alanlardan çok sayıda tanınmış akademisyenin bulunduğu mektupta, Comaroff'un tecavüz konusunda konuşmasının, Kilburn'ün saha çalışmasını yapmakta olduğu bölgelerdeki koşullara dair meşru bir uyarı olduğu belirtildi. İmzacıların Kilburn'ün itirazlarına çok şaşırdığı da ifade edilen metinde, "Biz de aynı durumda aynı tavsiyeyi verme zorunluluğu hissederdik" satırları yer aldı. Harvard'ın iki soruşturma yürütme kararının da eleştirildiği metinde, bu durumda Comaroff'un aynı suçlamayla iki kez yargılanmış olduğu belirtildi ve "Fakülte üyeleri olarak bize uygulanan kuralları ve prosedürleri bilmeliyiz" dendi.
Ardından pazartesi akşamı 50 kadar Harvard'lı akademisyen, ilk mektuba tepki gösteren bir başka açık mektup yayımladı.
Comaroff'u savunanları avukatların söylemlerini hemen kabul etmekle eleştiren ikinci mektupta, "Kendisine yazılan destek mektuplarından da görülebileceği üzere, Profesör Comaroff arkadaş ve meslektaş ağı kuvvetli bir akademisyendir" yorumu yapıldı ve bu durumun başka öğrencilerin benzer şikayetleri dile getirmesinin önünde bir engel oluşturduğu belirtildi.
Mektup trafiği çarşamba günü de devam etti. Destek mektubuna imza koyan akademisyenlerden 38'i "Sözümüzü Geri Alıyoruz" başlıklı bir mektup daha yayımladı. Bu mektubun neredeyse tamamı Harvard kadrosundan olan imzacılarından Profesör Ingrid Monson, "Öğrencilerin yaşadıklarına dair ek detayları dehşet içinde okuduk, aramızda konuştuk ve söylediklerimizi geri almaya karar verdik" ifadelerini kullandı.
Mektupta şu satırlar yer aldı:
"Şeffaflık, süreç ve üniversite prosedürleriyle ilgili kaygılarımız, tek bir davanın içeriğinin ötesindedir. Bunun kendi öğrencilerimiz üzerindeki etkisini değerlendirmekte başarısız olduk. Üstelik davaya dair tam bilgiye de sahip değildik. Tüm öğrencilerin Harvard'ı güvenli ve adil bir öğretme ve öğrenme ortamı olarak deneyimlemesini sağlamakta kararlıyız."
Bazı fakülte üyeleri de Comaroff'un davası konusunda imzalamaları için kendilerine gelen mektup dışında bilgi sahibi olmadıklarını kabul etmek zorunda kaldı.
Aslına bakılırsa Harvard Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Claudine Gay, Comaroff'un destekçilerini geçen hafta uyarmış ve olayın tamamını bilmeden sonuca vardıklarını söylemişti.
Gay, kaleme aldığı bir mektupta, "Sadece medya aracılığıyla ortaya konan ya da şikayetin taraflarından sadece biri tarafından paylaşılan açıklamalara güvenerek hareket ettiğinizde, tüm olguları bilmiyor olduğunuzun farkında olmalısınız" demiş ve cinsel taciz iddialarıyla ilgili soruşturma süreçlerini savunmuştu.
Harvard, cinsel taciz iddialarıyla boğuşan tek ABD üniversitesi değil. Kamuoyunda "Title IX" olarak bilinen ve cinsiyet ayrımcılığını yasaklayan federal eğitim yasası kapsamında, üniversitelerin resmi bir şikâyet olması halinde soruşturma yoluyla ya da başka bir şekilde meselenin iç yüzünü ortaya çıkarması gerekiyor. Ancak bu her zaman kolay bir iş değil. Akademik kadrolar ve öğrenciler çoğu zaman bu soruşturmaların sonucundan memnun kalmıyor çünkü gizlilik amaçlı önlemler çoğu zaman şeffaflığa da darbe vuruyor.
Geçtiğimiz ay Michigan Üniversitesi Rektörü Mark Schlissel, kendisine bağlı olarak çalışan bir kişiye üniversitenin "saygınlığına ve itibarına yakışmayan" bir şekilde hitap ettiği için görevden alındı. Florida Uluslararası Üniversitesi Rektörü Mark B. Rosenberg de "değerli bir meslektaşına rahatsızlık verdiği" gerekçesiyle özür dileyerek apar topar istifa etti.
Harvard olayına geri dönersek, Comaroff da şikayetçi kadınlar da üniversite yönetiminin olayı idare edişinden memnun değil. Şikayetçiler Comaroff'un sistemi manipüle ederek nüfuzlu akademisyenleri yanına çektiğini ve bu kişilerin kendilerine mentorluk etme ihtimalini sona erdirdiğini savunuyor. Comaroff'un avukatları ise yaptırımlarla sonuçlanan iç soruşturmayı bir "usulsüz yargılama" olarak nitelendiriyor.
Comaroff'un avukatlarından biri olan Janet Halley, aynı zamanda Harvard Üniversitesi'nin tanınmış feminist hukuk profesörlerinden. Halley, Title IX kapsamındaki soruşturmaları hukuki prosedürden yoksun oldukları gerekçesiyle eleştiren yorumlarıyla hatırlanıyor.
Kilburn'ün şikayetnamesinde, yaşananları okulun Title IX yetkilisine ve diğer makamlara bildirdiği ama "tahmin edilebilir bir kayıtsızlıkla karşılaştığı" diğer yandan Title IX yetkilisinin daha isim vermeden kimden bahsettiğini anladığı belirtildi. Comaroff'un avukatlarından Normal Zalkind ise Harvard'ın soruşturmasının, Kilburn'ün istenmeyen cinsel temas suçlamalarını desteklemediğini belirtti.
Kadınların avukatı Sanford Heisler Sharp ise akademideki taciz davaları konusunda oldukça tecrübeli ir isim. 2019 yılında Darthmouth Üniversitesi'ne 9 kadın adına cinsel istismar davası açan Sharp, 14 milyon dolarlık tazminat kazanmıştı. 2017'de Columbia'ya açtığı dava da bir Greko-Romen tarihçisinin istifasıyla sonuçlanmıştı.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Hamaney'den dikkat çeken açıklama: İran'ın vekil güce ihtiyacı yok
SON DAKİKA! Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam'da Ahmed eş-Şera ile bir araya geldi
ABD, HTŞ lideri Colani'nin Başına Koyduğu '10 Milyon Dolar' Ödülü Kaldırdı
SON DAKİKA! Almanya'daki Noel Pazarı Saldırganının Profili Ezber Bozdu
'Battaniyeli kaplanlar' geri gönderildi: Rejimin çöküşü sırasında Irak’a kaçan Esad'ın askerleri iade edildi