"Hakurk ile Kandil bağı kesilecek"
Türk Silahlı Kuvvetleri 27 Mayıs’ta Kuzey Irak’ta terör örgütü PKK’ya yönelik bir operasyon başlattı. ‘Pençe harekâtının önemi nedir, Hakurk’un temizlenmesi PKK’ya nasıl bir darbe vurur, harekât aynı zamanda ABD’nin İran planına vurulan bir darbe mi? Hürriyet'ten İpek Özbey Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin ile konuştu.
Eski Genelkurmay İstihbarat Başkanı Emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’e göre Türkiye, bu operasyonla askeri olarak ulaştığı gücü gösterdi ve PKK ya da başkasının İran, Irak ve kendi sınırında başka bir ülke lehine hareket etmesinin önünü kesti.
ÖNÜMÜZÜ GÖRMEMİZİN ÇOK ZOR OLDUĞU BİR YER
Hakurk, PKK için neden stratejik önemde?
Hakurk, Türkiye’deki eylemlerin başladığı yer. Kandil ve diğer yerlerde eğitilen teröristler, Türkiye sınırlarında eylem yapmak için son talimatlarını Hakurk’ta alırlar. Planlarını yapar, oradan iki yolla Türkiye’ye girerler. Hem Şemdinli hem de Yüksekova bölgesine hâkim olurlar. Sarp bir arazisi vardır. Hudut, dağlık bölgeden geçirilmiştir, önümüzü görmemizin zor olduğu bir yerdir. Ancak karşıdan gelenler çok rahatlıkla bizi görürler. Orası bir ana merkez ve maalesef tabiatla uğraşmak çok zor. Hakurk’tan Türkiye’ye doğru geldiğinizde üç önemli yer var: Mezargediği, Balkayalar ve Çarçella bölgeleri. Orası bir kale gibidir, Hakurk’tan geçebilirseniz orada bir tutunma sağlarsınız. Teröristler yıllardır bunu yapmaya çalıştılar. 1991-1993 yılları arasında biraz başarılı da oldular. Sonra TSK orayı temizledi.
Yıllarca operasyonlar yapılmasına rağmen örgüt bu bölgede barınmaktan vazgeçmiyor...
Çünkü barınmak durumunda. PKK, Kandil’den Türkiye’ye direkt gelemez. Hakurk’ta hem gizlenme hem yeniden teşkilatlanma imkânı buluyor. Ayrıca orası üç devletin sınırlarının birleştiği yer. Yani bir yerden bir yere kolay geçilebiliyor. Hakurk’a devamlı operasyon yaptık. Bu sefer yapılan daha ileri bir harekât. Irak-Türkiye hududu iki yerde Türkiye içinden geçiyor. Biri Derecik bölgesi, diğeri Hakurk. Bu nedenle ön tarafı göremiyoruz. Şimdi resmen olmasa bile operasyonel anlamda düz araziyi görecek şekilde hudut düzenlemesi yapılıyor aslında.
Hudut düzenlemesine ihtiyaç duyulmasının takvim olarak özel bir nedeni var mı?
Evet, var. ABD’nin bölgeyi şekillendirme isteği açık. İran’a yönelik faaliyetleri de gözümüzün önünde cereyan ediyor. Ortadoğu ve dünyada taşların yerine oturması ve dengenin sağlanması ya da başat küresel gücün belirlenmesine kadar bizi kanlı bir süreç bekliyor. Suriye bu gelişmenin aynası durumunda. Türkiye bu ihtimale karşı hazırlık yapıyor ve tedbir alıyor. Önümüzdeki dönemdeki olası gelişmeler için elverişli pozisyon alıyor.
TSK’nın Hakurk’ta işi eskisi gibi zor mu?
Eskiden hedefleri tespit etmek çok zordu. O zaman elimizde insansız hava araçları (İHA) yoktu. 2007 yılında kolordu komutanıydım, İsrail’den kiraladığımız bir İHA vardı, o araçla her yeri görmeye çalışırdık. Aracın 24 saat çalışması da mümkün değildi, İsrailli pilot kullanıyordu. Dağlıca baskınından sonra Amerikalılar bize predator verdi. Onların kontrolünde ama bizim istediğimiz gibi uçuyordu. Sistem, daha çok insan gücüne dayalıydı.
İHA’LAR DERİN VADİ VE MAĞARALARI TESPİT ETME İMKÂNI SAĞLADI
O yüzden de çok şehit veriyorduk...
Aynen. Nerede ne var, tahmin ediyorsunuz, birliği çıkartıyorsunuz. Birlik giderken bir bakıyorsunuz hedefin üzerine gelmişsiniz, ateş ediyorlar, 4-5 şehit veriyorsunuz. Ama şimdi, İHA’lar büyük bir kolaylık sağladı. Özellikle Hakurk gibi yerlerde çok daha derin vadileri, mağaraları tespit etme imkânı sağladı. Bir de İHA’larla birlikte F-16’lara yeni keşif potları alındı. Bunlarla her yer gözetlenebiliyor. Özellikle 2000’lerden itibaren bölgedeki insan istihbaratı kaynakları zayıflamıştı.
Çözüm sürecinde mi?
Bir dönem terör bitti diye ara verildi. Sonra araya çözüm süreci girdi, istihbarat kaynakları zayıfladı. Ancak 2015’ten sonra MİT ve jandarma bölgede yavaş yavaş etkili olmaya başladı. Türkiye içinde ve dışında iyi bir istihbarat ağı var. Onlardan gelen haberler İHA’larla teyit ediliyor. Eskiden çok şehit vermemizin nedenlerinden biri istihbarat eksikliğiyse diğeri de uzman askerlerimizin olmayışıydı. Bir yıl askerlik yapıyor, üç-dört aylık eğitimle bölgeye gönderiliyordu. Şimdi muharebe eden tüm unsurlarımız tamamen profesyonel.
TSK’nın eskiye göre teknoloji ve insan kaynağını güçlendirmiş şekilde Kuzey Irak’ta operasyon yürüttüğünü söylüyorsunuz. Ya PKK, varlığını aynı yöntemlerle mi sürdürüyor?
Irak’ta hâlâ eski yöntemlerle ilerliyorlar. Ana unsurlarını daha çok Suriye bölgesine aktardılar. Türkiye’nin endişelerinden biri de o. İleride Suriye’de bir federe devlet kurulursa o devletin elinde çok sayıda silah/tesisat olacak. Şimdilik bunları buraya aktarmıyorlar ama yarın aktarabilirler.
Kaç terörist var Irak’ta?
3000 civarında. Türkiye’de de 700-800... İHA ve SİHA konusu onları allak bullak etti. Suriye’ye baktığınızda rakam 13-14 bine çıkıyor. Suriye’deki teröristlerin ana omurgasını Türkiye’den giden PKK’lılar oluşturuyor. Hakurk’taysa eskiden 500-600’dü. Şimdi o kadar olduğunu sanmıyorum.
Peki Hakurk temizlenince ne olacak?
Hakurk’ta bunların çok sayıda mühimmat depoları var. Bunlar ortadan kalkacak. İkincisi Hakurk ile Kandil arasındaki irtibatı keseceğiz. Ki bu Hakurk üzerinden Türkiye’ye gelebilecek, konuşlanabilecek terörist yollarını kesmek demek. Amerika’nın bölgemizde yaptığı birkaç harekât var. 1991 harekâtından sonra bir anda terör tavan yaptı. Ağrı Dağı’nda 1300 terörist vardı neredeyse. Sonra TSK şehitler ve gazilerin kahramanlıklarıyla üstesinden geldi. 2003’te bir daha Amerika müdahale etti bölgeye. 2004’ten itibaren Türkiye’de terör yine artmaya başladı. Şimdi Amerika’nın İran’a yönelik bir ambargosu var, “Gerekirse savaşırız” diyor. Bu Türkiye’yi alarma geçiren bir şey oldu. Eğer böyle bir şey gerçek olursa, boğuşma sahası Irak olacaktır. Burada bizi etkileyecek yerlerden biri de Hakurk. Çünkü bu olay olduğunda ABD, PKK’yı büyük ihtimalle İran’a karşı taşeron olarak kullanmayı planlıyor. Irak topraklarını, Türk topraklarını kullanacaklar.
HER ÜLKE SAFINI BULMAYA ÇALIŞIYOR
Bölgedeki gelişmelerle ilgili ne öngörüyorsunuz?
Buraya gelmeden önce bir yabancı ülke büyükelçisiyle görüştüm. Bir tespitini aktarmak isterim: “Şu andaki dünyanın durumu 1913 ve 1938’e benziyor. Yani bütün ülkeler politikalarını değiştiriyorlar, yeni bir kamplaşma başlıyor. Herkes safını bulmaya çalışıyor. Bu oturuncaya kadar ortalık epey karışacak.” Amerika’nın yığınaklanmasından belli.
Sınırların değişmesinden bahsetmiyorsunuz değil mi?
Bahsediyorum. Ama sınırlarla birlikte başka bir şeyden de bahsediyorum. Nasıl ki Birinci Dünya Savaşı’ndan önce iki pakt oluştu. Arkasından İkinci Dünya Savaşı’nda İngiltere, Fransa diğer tarafta Almanya oldu. Şimdi de böyle bir kamplaşma var. Herkesin bu kamplaşmada yerini bulacak ve çok kanlı bir süreç başlayacak. Bu kanlı süreç denge sağlanıncaya kadar devam edecek. Türkiye bu sürece hazırlık bağlamında gereken tedbirleri almaya çalışıyor. Amerika Türkiye’ye “Bir NATO üyesi olarak benimleysen benim dediğimi yapacaksın. Ama öbür taraftaysan o zaman benden bir şey bekleme, sen benim düşmanımsın” diyor. Yaptığı tehditlerin anlamı bu. Türkiye’nin mevcut pakttan kopmaması için Amerika baskı yapıyor.
Bu noktada S-400 ve F-35’leri konuşmamız gerekiyor...
Evet. S-400’lerin anlamı bu. S-400’ler stratejik silahlar. Sadece teknik olarak ve hava savunma sistemi olarak bakmamak lazım. Öyle bir sistem ki sizin bağımsız hareket etmenizi sağlıyor. Mesela Suudi Arabistan bir taraftan S-400, bir taraftan Patriot, bir taraftan balistik füze geliştiriyor. Kime karşı yapıyor bunu? İran’a karşı. Caydırıcılığını arttırmaya çalışıyor. Böylesine bir dünyada yaşıyoruz. Böyle bir dünyada Türkiye yerini nasıl belirleyecek? Ya Suudi Arabistan-Amerika-İsrail-Ürdün-BAE gibi ülkelerle birlik olacak ya da İran-Irak-Suriye-Rusya gibi ülkelerle birlikte olacak, Türkiye bugün ona zorlanıyor. Başka seçeneği olamaz mı? Orta yol veya denge politikasından bahsetmiyorum. Bir insan iki sandalyede oturabilir. Üstelik iki sandalyede oturmak sağlam bir denge de sağlayabilir, Ancak iki sandalyenin de aynı trende olması koşuluyla. Trenler farklıysa ve farklı istikametlere gidiyorsa o zaman durum vahim olur.
F-35/S-400 tercihi biraz da bununla ilgili diyorsunuz. Peki Türkiye’yi S-400 almaya mecbur eden Amerika’nın oyalayan tavrı değil miydi?
İşin gerçeği Amerika, bizim bölgede balistik füzeye ve hava savunma sistemine sahip olmamızı istemiyor.
ASKER HEPİMİZİN ASKERİ
Generallere yönelik Akit’in ‘Oynaya oynaya eşek gibi saf tutacaklar’ hakareti karşısında Milli Savunma Bakanı, suç duyurusunda bulunacağını açıkladı. Bir asker olarak siz ne hissettiniz?
Türk Silahlı Kuvvetleri, 2007’den itibaren kumpas davaları ve FETÖ’nün yaptığı darbeyle zaten yıpratıldı. Bir taraftan Suriye, Irak ve Türkiye içinde görev yapıyor. Bu tür sözler, insanların motivasyonunu bozar. Ben 1994’te NATO’da görev yaparken toplantılara Genelkurmay Başkanı katılırdı. Ama diğer ülkelerde Milli Savunma Bakanı önde oturur, arkasında Genelkurmay Başkanı otururdu. Bu iş böyle, askerlerin sivil idareye tabi olması demokrasinin gereğidir. Geçmişten gelen bir kinden hareketle “Eşek gibi yaparlar” gibi cümleler sarf etmenin bir anlamı yok. Görev yapan generallerin motivasyonu bozulur, kendilerini değersiz hissederler. Bu kimsenin çıkarına değildir. Asker hepimizin askeri, bunu unutmayalım. Sayın Cumhurbaşkanı da Milli Savunma Bakanı da gereken tavrı gösterdi bence.
2019 MODEL JOHNSON MEKTUBU
Amerika, Türkiye’nin hava savunma sistemine sahip olmasına niye şiddetle karşı çıkıyor?
Çünkü bu silahlar, milli menfaati ilgilendiren konularda Türkiye’nin bağımsız hareket etmesine imkân verir. O zaman İsrail, Doğu Akdeniz’den İskenderun Körfezi’ne kadar rahatlıkla uçak uçuramaz. Ya da Türkiye, Suriye’de Fırat’ın doğusu için bu kadar beklemez. ABD, bizim kendisine bağımlı bir ülke olarak kalmamızı istiyor. Maalesef Arap Baharı başladığı zamanlarda Sayın Davutoğlu, stratejik derinlik diye yanlış bir politika izledi. Türkiye’nin gücünü de bölgesel dengeleri de küresel jeopolitiği de hesaplayamadı. Oysa Amerika’nın niyeti bölgeyi yeniden şekillendirmek. Bu şekillendirmenin bizim istediğimiz gibi olmayacağı açık. Çünkü bu şekillendirmede menüde biz de varız.
Türkiye, S-400’ü almak zorunda mı?
S-400 stratejik ve siyasi bir karar. Türkiye, bu kararı alırken silahların kendisinin İsrail’e rağmen bölgedeki önemini arttıracağını ve bölgedeki stratejik dengelerin değişeceğini biliyordu. Ve iyi ki bu kararı aldı. Bizim hava savunma sistemine ihtiyacımız var. Şu ana kadar en önemli sistem de S-400’ler. F-35’ler, S-400 kadar stratejik değil. Hava harekâtındaki performansları yüzde 60, tüm görevler için kendilerinden beklenen performansı karşılama durumu yüzde 27 civarında, yani mükemmel değil. Ayrıca kontrolleri Amerika’da. Yani kolaylıkla manipülasyon yapılabilir. Üçüncü konu: Bu uçaklar çok pahalı. İdamesi, işletmesi çok zor. Faydalı yük, yani bomba, füze taşıma kabiliyeti, özellikle klasik bomba taşıma kabiliyeti yetersiz. Hava Kuvvetleri personeliyle de görüştük, bana göre de hantal uçaklar... F-35 Türkiye’ye bir şey getirmez ama Amerika için çok önemli.
ABD Savunma Bakanlığı’nın mektubunda S-400 alımından vazgeçilmezse Türk pilotların eğitimlerinin durdurulacağı belirtiliyor. Ayrıca iki gün sonra yapılacak F-35 toplantısı da Türkiyesiz gerçekleştirilecek. Türkiye’nin hamlesi ne olmalı?
ABD açıkça Türkiye’yi tehdit ediyor. Bir nevi başka bir Johnson mektubu ya da bu mektubun 2019 versiyonu. Ancak bugün ne dünya ne bölgemiz ne de Türkiye 1960’ların, 1980’lerin, 1990’ların dünyası, Türkiye’si... ABD de o yılların mutlak gücü değil. ABD aynı anda hem Rusya, Çin, İran, Türkiye gibi ülkeleri karşısına alarak düşündüğü sistemi getiremez. Bunu o da görüyor ve tehditle, parayla, manipülasyonlarla, vekalet savaşları, açık ve örtülü operasyonlarla (iç savaş dahil) küresel kapışma öncesi mevzi kazanmaya çalışıyor. Türkiye bu tehdide S-400 konusundaki kararında direnerek, bölgesel ve küresel ittifak arayışına girerek cevap vermelidir. Türkiye’nin Suriye politikasını değiştirmesi bile ABD’yi bölgede çaresiz bırakabilecek bir önlemdir.
Bu durumda siz olsanız ne yapardınız?
Ben S-400 alırdım.
CAATSA (ABD’nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) karşınızda dursa bile mi?
Sorun bu. Yöneticilerin karar vermesi zor. Ekonomik olarak sıkıntı çekeriz belki ama bence yapılması gereken verdiğimiz kararın arkasında durmaktır. ABD’nin bize Patriot falan vereceği yok. Bir yerde Türkiye’nin gücünü göstermesi lazım. Herkesin milli menfaatine göre yer tutmaya çalıştığı bir ortamda, Türkiye’nin de dikkatli hareket etmesi gerekiyor. Üzerimize gelen büyük felaketi görmemiz ve bunu en az zararla nasıl bertaraf ederiz, ona bakmamız lazım.
TÜRKİYE ALARM İŞARETİNİ ALDI VE PENÇE’Yİ BAŞLATTI
ABD, PKK/YPG’yi bölgede taşeron olarak kullanıyor diyorsunuz. Hem de terörist liderlerin başlarına ödül koyuyor...
Bir ara PKK’yı İran’a karşı kullanmaya çok tevessül ettiler. O zaman terör örgütü yanaşmadı. Yanaşmayınca liderlerin başlarına ödül kondu. Ödül konmasının gerçek nedeni budur. Büyük ihtimalle şimdi bu elebaşları değişecek ve Amerika’nın dediklerini birebir yapan birileri gelecek. Hatta Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni bile kullanabilirler. Hesapları PJAK ile beraber PKK’yı yoğun olarak İran’a karşı kullanmak. Bu iş yapılırken Hakurk’tan çıkan gruplar, Şemdinli ve Yüksekova bölgesini (üç ülkenin sınırının kesiştiği bölge) kontrol edebilirler. Orada Suriye’nin kuzeydoğusunda olduğu gibi kurtarılmış bir bölge teşkil etmek için kullanabilirler. Türkiye, bir alarm işaretini aldı ve doğru bir operasyon başlattı.
Pençe harekâtının ABD’nin İran planına bir darbe olduğunu mu düşünüyorsunuz?
Evet, öyle düşünüyorum. Bir de Türkiye, bu operasyonla askeri olarak ulaştığı gücü gösterdi aslında. Hava Kuvvetleri -maalesef bu konuda ABD’ye önemli ölçüde bağımlıyız- hariç gerçekten yerli ve milli gücü gösterdik. PKK ya da başkasının İran, Irak ve kendi sınırında başka bir ülke lehine hareket etmesinin önünü kestik. Büyük ihtimalle o bölgelerde gerekli temizlik yapıldıktan sonra yol da açılacak. Bu yol Şemdinli’ye bağlanacak. Hakurk’un dağlık kesiminin ön tarafına belki dört-beş üs bölgesi kurulacak. Çünkü böyle bir harekâtı yaptıktan sonra üs bölgesi kurmadan çekilmek yanlış olur. Özellikle hem bölgenin hem dünyanın mevcut durumu düşünüldüğünde... Kan döküleceği belli. Türkiye en azından hudut bölgelerindeki tedbirlerini alacaktır.
YAKINDA SİNCAR’A GİREBİLİRİZ
Pençe harekâtını Fırat’ın doğusundan önce elde bulundurulması gereken bir saha olarak değerlendirmek mümkün mü?
Hakurk ve Sincar kritik bölgelerdir. Türkiye, eğer Fırat’ın doğusuna bir operasyon yapacaksa o zaman kendisini içeriden tehdit edecek yerlerde tedbir almak durumunda. Sonuçta siz Fırat’ın doğusuna girerken, bunlar da sizi rahatsız etmek için Hakurk’tan girerler. Hakurk ve Sincar’ı temizlemek bu açıdan önemli. Türkiye, önümüzdeki günlerde Sincar’a girebilir diye düşünüyorum. Çünkü Irak da kendi topraklarının PKK tarafından kullanılmasından rahatsız. Bir iddiaya göre Pençe harekâtı, HDP ile Neçirvan Barzani’nin arasını bozdu. Doğru olabilir. Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi, her ne kadar Amerika’nın tarafında olsa da Amerika’yla İran arasındaki bir tepişmeden kendilerinin zararlı çıkacağını biliyor. O yüzden bu harekâta ses çıkarmıyorlar. Türkiye bu konuda iyi bir politika izliyor. Umarım yakında Suriye ile ilgili de adım atılır. Yavaş yavaş diplomatik faaliyetlere başlaması gerekiyor.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
DSÖ'den Gazze için 'endişe verici' açıklama: Hayatları tehlike altında
Hamaney'den dikkat çeken açıklama: İran'ın vekil güce ihtiyacı yok
SON DAKİKA! Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam'da Ahmed eş-Şera ile bir araya geldi
-
ABD, HTŞ lideri Colani'nin Başına Koyduğu '10 Milyon Dolar' Ödülü Kaldırdı
SON DAKİKA! Almanya'daki Noel Pazarı Saldırganının Profili Ezber Bozdu