Gıda krizinin perde arkası! Uzmanlar yanıtladı: Kapıdaki tehlike ne boyutta?
Avrupa'nın ‘ekmek sepeti’ ve dünyanın ‘tahıl ambarı’ olarak anılan Ukrayna’daki savaşın ardından ‘gıda krizi derinleşiyor’ uyarıları çok daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Uluslararası toplum, limanlarda bekleyen milyonlarca ton tahılın küresel pazara nasıl güvenli bir şekilde taşınacağına yönelik çareler arıyor. Tarımsal güç merkezi iki ülkenin arasındaki çatışmaların yanı sıra küresel ticarette yeni eğilimler de gözlemleniyor. Tüm dünyayı etkileyen gıda krizine yönelik merak edilenleri cnnturk.com’dan Şeyda Aydın uzmanlara sordu…
Pandemi, iklim değişikliği, enerji krizi ve savaş…
Dünya, yaklaşık iki buçuk yılın ardından koronavirüs salgının pençesinden kurtulurken Rus lider Vladimir Putin’in emriyle 24 Şubat tarihinde başlayan savaşla birlikte yeni belirsizliklere sürüklendi.
Ukrayna’nın işgalinin ardından yıllardır gündemde bahsi geçen ‘gıda krizi kapıda’ söylemleri bir kez daha yüksek sesle dile getirilmeye başlandı. Artan gıda fiyatlarıyla birlikte yoksul ülkelerin daha da çaresiz duruma doğru sürüklenmesi, tedarik sorunları, Karadeniz'de bekleyen tonlarca tahıl ve Odessa açıklarındaki mayınlar tartışma konularının başında geliyor. Öte yandan ticarette iç piyasayı dengelemek amacıyla uygulanan politikalar sonucu yükseliş gösteren ve bölgeselleşmeye doğru bir çizgi çizen yeni eğilimler de gözlemleniyor; gıdada milliyetçilik ya da bir diğer ifadeyle gıda ürünlerindeki korumacı yaklaşımlar.
(Fotoğraf/AFP: Odessa'nın Izmail bölgesinde buğday hasadı)
BATI VE RUSYA’NIN KARŞILIKLI İDDİALARI
Küresel çapta halihazırda var olan gıda ve gıda fiyatlarına yönelik sorunlar, savaşın ardından yeni bir boyuta ulaştı. Batı’nın söylemlerine bakıldığında net bir ifade yer alıyor: 'Küresel gıda krizinden Rusya sorumlu.' Moskova ise krizin sorumlusu olduğuna yönelik iddiaları defalarca reddetti.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile 8 Haziran tarihinde Ankara’da yaptığı ortak basın toplantısında Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Ukrayna’nın tahıl sorununu bir facia olarak göstermeye çalıştığını, buradan dünyaya ihraç edilen tahılın payının çok düşük olduğunu ve bu durumun gıda krizine yol açmayacağını iddia etti. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise tahıl yüklü gemilerin Ukrayna'nın Karadeniz'deki limanlarından çıkarılmasıyla ilgili ‘histeri’nin yapay bir şekilde tırmandırıldığını öne sürdü. Ardından gelen açıklamalarda ise limanların girişlerindeki mayınların temizlenmesi gerektiğini ve güvenli geçişi garanti edebileceğini söyledi.
Dünyanın "tahıl ambarı" olarak bilinen Ukrayna'daki savaşın küresel gıda krizindeki rolü ne? Karadeniz limanlarındaki durum Putin’in iddia ettiği gibi bir ‘histeri’ mi? Konuya yönelik merak edilenleri uzmanlara sorduk…
RUSYA’NIN İDDİALARI DOĞRU MU?
İngiltere Bradford Üniversitesi Barış Çalışmaları’ndan Prof. Paul Rogers, Moskova’nın iddialarının iki ana sebebi olduğu kanaatinde. Bunlardan ilki Rusya’nın küresel gıda krizi sebebiyle itibarına gelebilecek zararları en aza indirmek istemesi, ikincisi ise konuyla doğrudan ilişkili olduğunu inkâr etmek.
Rogers, oldukça karmaşık bir yapıda olan gıda krizine geniş bir perspektiften bakılması gerektiğinin altını çizerek, Ukrayna’nın işgalinin gıda krizindeki rolüne yönelik, “Savaş, hâlihazırda var olan bir problemi daha da kötüleştirdi. Şu andaki küresel gıda krizinin tek sebebi bu değil ancak birçok yönden zaten oldukça tehlikeli olan durumu körüklüyor. Bu konuda şüphe yok,” ifadelerini kullandı ve Rusya’nın kendi halkına da vermek istediği mesajın ‘bir kriz var ama sebebi biz değiliz’ olduğunu söyledi.
-- Prof. Paul Rogers (solda) - Prof. Tim Benton --
İngiltere’de Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde de görev alan Leeds Üniversitesi'nden gıda güvenliği uzmanı Prof. Dr. Tim Benton ise Putin’in ‘histeri’ ifadesine net bir şekilde karşı çıkarak, “Geçen yılın sonunda Covid döneminden çıktık. Küresel talep arttı ve tedarik zincirinde aksaklıklar oldu. Çin ve diğer ülkeler tahıl depolama tesislerini yeniden inşa ediyordu. Bütün bunlar gıda fiyatlarını yükselti. Yani, Rusya'nın Ukrayna'yı işgalinden önce de gıda ve gübre fiyatları yüksekti,” diyerek işgalin var olan krizi artırdığını belirtti.
“FİYATLAR UZUN BİR SÜRE YÜKSEK KALACAK”
Koronavirüsün ardından gelen Ukrayna’nın işgalinin çok açık ve hızlı bir şekilde yüksek enflasyonu tetiklediğini belirten Benton, “Odessa ablukası ve tahıl stoklarının küresel pazarlara ulaşamaması sonucu fiyatların hâlâ uzun bir süre yüksek kalacağı durumdayız. Böyle durumlarda yani birçok etkenin bir araya gelmesi sonucu bileşik nedensellik doğar… Ukrayna’nın işgalinin önemli küresel gıda fiyatları sorunlarına sebep olduğu ve beraberinde gıda bulunabilirliği problemleri doğduğu tartışılmaz bir gerçek,” dedi.
ALARM SEVİYESİ NE?
Gıda ve özellikle tahıl ile ilgili de çalışmalar da yürüten Rogers, Ukrayna’nın tarım arazileri bakımından zengin bir alana sahip olduğunu belirterek, savaş sebebiyle ortaya çıkan tarımsal ekim ve özellikle ihracattaki problemleri işaret etti.
Rogers, Ukrayna’da geçen seneden ambarlarda duran mahsullerin hepsinin de satılamadığını belirterek, “Başlıca mahsuller tahıl, arpa, buğday, mısır, özellikle ayçiçeği ve kanola gibi yağlı tohumlu bitkileri. Bunlar hem uluslararası gıda tedariki hem de normalde Ukrayna'nın ihracat gelirleri açısından çok önemli… Kısa ve uzun vadeli gelir kaybı olmak üzere Ukrayna için çifte sorun bulunuyor. Ukrayna'daki tarım sisteminin yapısının, özellikle tahıl söz konusu olduğunda, nispeten az sayıda son derece büyük tarım işletmelerinin egemenliğinde olduğunu da bahsetmek gerek. Örneğin en büyükleri arasında yer alan bir işletme mısır, diğer tahıl mahsulleri ve yağlı tohum bitkileri dahil olmak üzere yaklaşık çeyrek milyon hektarlık bir alana sahip. Bu çok büyük bir alan. Başka bir ifadeyle, normal dönemlerde nispeten az sayıda şirketin büyük kârı var, ancak ihracat yapamayınca darbe de büyük olabiliyor. Genel anlamda Ukrayna'nın bir sorunu var ve bu daha çok ekonomik,” diyerek hem arazinin bazı bölgelerde daha fazla ekime müsait olmamasının hem de özellikle ihracatın zorluğunun önemli bir sorun olduğunun altını çizdi.
“YOKSUL KESİMİ ETKİLİYOR, GEÇMİŞTEKİ FİYAT ARTIŞLARINDAN ÇOK DAHA KÖTÜ”
İki uzman da geçmişteki fiyat artışlarına ve gıda krizlerine değindi. Küresel çapta gıda krizinin yoksul ülkelerdeki etkisine değinen Benton, “Bir diğer problem şu ki her ülkede en yoksul kesimin gıda satın almaya mali gücü yetmiyor. Refah seviyesi yüksek ülkelerde insanlar ailelerini besleyebilmek için daha fazla ücret talep ettiğinden işçi ayaklanmaları oluşuyor. Düşük olanda ise, özellikle de demokratik hesap verebilirliğin az olduğu ülkelerde bu durum 2010 ve 2011 yıllarındaki gibi gıda ayaklanmalarına sebep olabiliyor. Bir başka üzerinde durulması gereken konu daha var. Koronavirüsün ardından Sri Lanka’daki gibi Küresel Güney’de kamu borçları çok yüksek. Böylelikle ülkeler gıda varken, koronavirüs sonrası borçlar ile boğuştuğu için kendi vatandaşları için gıda satın almaya bütçelerinin yetmediği bir durumla karşı karşıya kalabilir. Bu sebeple ülke borcu hususu da istikrarı bozan bir sorun. Hepsi bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bu durum 2007-2008 ve 2010-2011 yıllarındaki bazı gıda fiyatı artışlarından çok daha kötü” dedi.
Rogers ise gıda krizinin kısa ve uzun vadede sonuçlarına yönelik olarak, “Dünya çapında, genel bir gıda kıtlığı sorunumuz var. Bu insanların hiç gıda satın alamayacağı anlamında değil, daha çok gıda pahalı hâle geldiğinde yoksul insanların satın alamamasıyla ilişkili. Yaklaşık 50 yıl önce gerçekleşen en büyük gıda krizine bakarsak, krizin zirve yaptığı dönemde Birleşmiş Milletler’in (BM) 20 milyon kadar insanın açlıktan ölme riski olabileceğini söylediğini görürsünüz... O dönemde kıtlığa sebep olan tahıl miktarının en az iki katı kadar dünyanın birçok yerinde depoda tahıl bulunuyordu ancak en yoksul kesim satın alamıyordu. Dolayısıyla şu anda daha çok ekonomik bir sorun. Önemli olan bir diğer etmen ise Covid etkisidir. Küresel Güney'in çoğunda koronavirüs krizinin büyük bir ekonomik etkisi olduğunu ve insanları zorluğa sürüklediğini unutma eğilimindeyiz. İkinci olarak ise sel, kuraklık, yüksek hava sıcaklıkları vb. gibi iklimsel sorunlar var,” açıklamasını yaptı.
(Fotoğraf-Arşiv: Romanya'da bir gemiye mısır yüklenirken)
ALTERNATİF ARAYIŞLARI
Rogers, sıcaklıkların yılın bu erken zamanı için yüksek olduğunu söyleyerek, Ukrayna'daki durumun etkisini artıran karmaşık yapı olduğu belirtti ve alternatif arayışlarına yönelik olarak şunları söyledi: “Uzun vadede birçok ülkenin mevcut tahıl seviyelerini büyütmeye devam edip etmeyeceğine, diğer mahsullere geçiş yapıp yapmayacağına veya başka bir şekilde genişlemeye karar verdiğini görebiliriz. Romanya'nın genişleme açısından önemli bir potansiyeli var. Öte yandan yeterince hasat ve ihracat yapacak alt yapıya sahip değil. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) eskiden dünyanın en büyük tahıl ihracatçısıydı. Şimdi ise tahılının çoğu biyoyakıtlara ayrıldı. Uzun vadede böyle olmak zorunda değil, ihracata geri dönebilir ancak şu anda ABD’li çiftçiler bunu istemiyor. Hükümet ise çiftçilik lobisi konusunda endişeli. Bu durum şu anda dünya çapında çok daha geniş bir sorunun parçası.”
Benton ise işgalin gıda perspektifinden kısa ve uzun vadede doğuracağı muhtemel sonuçlara yönelik olarak, Ukrayna’daki ihracattaki aksaklıklara dikkat çekerek, “Gıda ve gübre fiyatları küresel çapta yüksek, bu durum da tarımda ekim ve gübrelemeye engel teşkil ediyor. Ne savaşın sona ermesi ne de ablukanın kısa vadede kaldırılmasının kolay bir yolunu göremiyorum… Yaptırımlar uzun bir süre kaldırılmayacak. Savaşın gidişatına bağlı olarak, gelecekte dünyanın ticari açıdan çok daha parçalanmış bir hâle gelebileceği görülebilir. Bir yanda Batı diğer yanda Rusya, Çin ve Hindistan gibi ülkeleri içeren Doğu bloğu var. Ve küresel ticaretin globalleşmek yerine daha küçük bloklara bölündüğü bir dünyadaysak, gıda fiyatları uzun bir süre çok yüksek kalacaktır,” ifadelerini kullandı.
(Fotoğraf: Donbas'taki buğday tarlaları)
NE YAPILABİLİR?
İki uzman, gıdadaki özelikle tahıldaki krizi engellemek için atılması gereken adımlar arasında şunları saydı; Küresel pazarlara sağlanacak tahıl olduğundan emin olunması, gemilerin güvenli geçişi, tahılın ulaşabilmesi için nakliye masraflarının uygun fiyatlı olması, Odessa’daki ablukayı kaldırmak, müzakere ve savaşın sonra ermesi. Prof. Benton ise bu bahsi geçen önlemlere ek olarak ‘daha az et tüketimi’ni de ekledi. Benton, “Örneğin eğer Avrupa biraz daha az et tüketse, tahılın diğer ülkeler ve küresel ticaret için mevcut olması sağlanabilir” dedi.
DÜNYA, PANDEMİDEN DERS ÇIKARMADI MI?
Covid-19 döneminde yükseliş gösteren fiyat artışlarına değinip, dünyanın gıda ve gıda fiyatlarına yönelik geçmiş krizlerden ders alıp almadığına yönelik sorumuza ise iki uzman şu yanıtı verdi.
“KRİZDEN KRİZE SÜRÜKLENİYORUZ”
Tim Benton 2007–2008 yıllarındaki küresel ekonomik krize, 2010-2011’deki fiyat artışlarına, artan göç akışları ile beraberinde popülizmin yükselişine, uzun dönem yerine kısa vadeli stratejik politikalara, ticaret savaşlarına, pandemi ve Ukrayna’nın işgalini sıralayarak şu cevabı verdi: “Bütün bu saydıklarımın hepsi hem ayrı ve de toplu olarak gıda sistemlerimizi bozdu. Şu anda olan şey bir krizden diğerine sürüklenmek. Ancak Covid, Ukrayna savaşından farklı bir krizdi. Koronavirüs döneminde kapanmalar sebebiyle talepte bir çöküş yaşandı, arz ise fazlaydı. Şu anda olan ise talep yüksek ancak giderek azalan bir arz var. Arz fazlası durumunda, yüksek talep-düşük arz dengesinden çok daha fazla seçeneğiniz var demektir. Çünkü öteki türlü fiyatlar fırlar. Pandemiden öğrendiğimiz şeyler var ancak yeterli olduğu söylenemez. Daha dayanıklı bir küresel sisteme ihtiyaç var.”
“SİYASİ GÜNDEMDEKİ YERİ DÜŞÜK”
Paul Rogers ise şu ana kadarki en kötü gıda krizinin 1970’lerde olduğunu, dünyanın bu durumdan ders çıkarmadığını belirtti. O dönemdeki krizin, kısmen Kasım 1974'te Dünya Gıda Kongresi'nin büyük ses getirmesiyle çözüldüğünü söyleyerek, kongreden sonra Küresel Güney'deki daha yoksul insanlara ihtiyaç duydukları gıdayı almalarına yardım etmek için fon sağlamaya hazırlanıldığını hatırlattı. Rogers, “Sorun şu ki, gıda üretimi konusunun siyasi gündemdeki yeri nispeten düşük bir seviyede. Böyle olmamalı, bu yüzden böyle bir açmazdayız,” ifadelerini kullandı.
GIDA STOKLAMA VE İKİLİ TİCARET İLİŞKİLERİ
“KÜRESELLEŞME BİTTİ”
Özellikle son dönemlerde küresel ticarette bölgeselleşme olarak nitelendirilebilecek eğilimler görülüyor. Bir yanda Çin’in gıda stoğu politikası var öte yanda ise ikili çıkarlara yönelik anlaşmalar. Örneğin; Hindistan buğday ihracatını yasakladı ancak palm yağı karşılığında Endonezya’ya ihracat kapısını açmayı planlıyor. Benzer bir durum Çin-Filipinler arasında gübre üzerine kurulu. Küreselleşme çağında bu eğilimleri nasıl değerlendirdiklerini sorduğumuzda iki farklı yanıt aldık.
Prof. Benton, Çin’in gıda stoklamasında kısmen bir yanlış olmadığını savunarak şunları söyledi: “Artık küreselleşen bir dünyada yaşamıyoruz. 2007-2008 küresel finansal krizin ardından gelen bütün krizler, ticaret ağlarında küresel bağlılığın risklerini gösterdi. Avrupa’nın enerjide Rusya’ya bağımlılığı gibi… Eğer küresel ticarete veya doğal müttefik olmayan ülkelerden yapılan ticarete çok fazla bel bağlanırsa, bu sizi bir güvenlik riski durumuna iter…. Gıda güvenliği için ticarete güveniyorsanız, savaş vb. gibi durumlar ortaya çıktığında sorunlar yaşanabilir. Çin ise her zaman gıda stokladı. Gıda fiyat artışlarına yönelik 10 yıl önce yazdığım ilk raporda bundan bahsettim. Önerilerimizden biri de şu anda olduğu gibi küresel ticaretin kesintiye uğramasına karşı her ne kadar pahalıya mal olsa da ülkelerin daha fazla tahıl stokuna sahip olmaları gerektiğiydi. Yani bir anlamda, Çin'in yaptığında yanlış bir şey yok.”
“İKLİM ÇÖKÜŞÜYLE BİRLİKTE DAHA KÖTÜYE GİDECEK”
Paul Rogers ise iklim krizinin bu eğilimleri daha da artıracağını söyleyerek, “İklim çöküşü devreye girdiğinde bu durumun daha kötüye gideceğini düşünüyorum. Dünya çapında hâlâ iki temel soruna sahibiz. Birincisi, dünya ekonomisi temel olarak mali kaynaklarda yeterli eşitliği sağlayamıyor. Bir tarafta dünyanın nispeten küçük bir bölümü son derece iyi devam ederken, daha büyük bir bölüm ise ötekileştiriliyor. Dünya aynı zamanda iklim çöküşünün başlaması nedeniyle çok daha sınırlı hale geliyor. Bu koşullar altında asıl risk, ülkelerin kendi endişelerine çok daha dar bir açıdan bakmasıdır... Temelde hâlâ küreselleşen dünyada, bu işe yaramayacak. Böylelikle sonuç olarak birden fazla oyuncunun olduğu çok daha karmaşık bir dünya ve sonuçların tahmin edilemezliği var” açıklamasını yaptı.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
SON DAKİKA! Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam'da Ahmed eş-Şera ile bir araya geldi
ABD, HTŞ lideri Colani'nin Başına Koyduğu '10 Milyon Dolar' Ödülü Kaldırdı
SON DAKİKA! Almanya'daki Noel Pazarı Saldırganının Profili Ezber Bozdu
'Battaniyeli kaplanlar' geri gönderildi: Rejimin çöküşü sırasında Irak’a kaçan Esad'ın askerleri iade edildi
“Gölge Başkan” Elon Musk! Bütçe krizinde tartışmalar alevlendi: “Yetkinin kimde olduğu belli”