“Nükleer silahsızlanma ikinci plana atılıyor”
Erenel, nükleer silahsızlanma ve risk azaltımı yaklaşımlarının giderek ikinci plana atıldığı bir dönemde olduğumuzu da vurguluyor. 400’den fazla nükleer savaş başlığı olan Çin’in 2035 yılına kadar bin 500 savaş başlığı sayısına ulaşabileceğinin beklendiğini söylüyor.Erenel, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi anlaşması ile anlaşmada belirlenenlerin dışındaki ülkelerin nükleer silaha sahip olmalarının engellendiğini ifade ediyor. Ancak nükleer silah sahibi olmasına izinli olan ülkelerin bu silahları sayıca arttırmak, modernize etmek gibi konularda bir sınırlamaya tabi tutulmadıklarını da hatırlatıyor (9 nükleer silah sahibi devlet, BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesi olan ABD, İngiltere, Fransa, Çin ve Rusya'nın yanı sıra Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore).Öte yandan, ABD ve Rusya arasındaki nükleer silahların sınırlandırılmasına yönelik anlaşmaların birer birer iptal edilmesi, Rusya’nın nükleer denemelerinin yasaklanması anlaşmasını askıya aldığını açıklaması, ABD’nin, anlaşmanın hilafı olan, İsrail’i nükleer güç yapması gibi konuların da nükleer silahsızlanmanın gündeme getirilmesini güçlendiren gelişmeler olduğuna işaret ediyor.
“Nükleer silahlanma giderek kokutucu olmaya başladı”
Rusya’nın nükleer tehditlerinin Ukrayna savaşı nedeniyle arttığını belirten Erenel, Moskova'nın konvansiyonel kuvvetlerine olan güveninin sarsıldığını söylüyor. Gelecekte olası bir çatışmada NATO'yu caydırmak ve yenilgiye uğratmak maksadıyla stratejik olmayan nükleer silahlara yönelmesine yol açtığını söylüyor. Nükleer silahlanmanın giderek tehlikeli bir boyut aldığını dile getiriyor.“NATO'nun, Avrupa'da 'taktik' B61 nükleer bombalarının atılmasını simüle eden bir nükleer tatbikat yapması son derece önem taşıyan bir gelişme. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in, 'Soğuk Savaş'ın zirvesinden bu yana görülmemiş bir nükleer tehlike döneminde olan dünyanın 1945'ten beri nükleer silah kullanılmadığı için şanslı olduğu, ancak şansın bir strateji olmadığı, jeopolitik gerilimlerin nükleer çatışmaya dönüşmesine karşı da bir kalkan olmayacağı' açıklaması nükleer silahlanmanın giderek kokutucu olmaya başlayan tırmanışına dikkat çeken bir uyarıdır.”