ABD’nin Küresel Hamleleri ve Türkiye-AB İlişkilerine Etkisi
ABD Başkanı Donald Trump göreve geldiğinden bu yana, Rusya-Ukrayna krizi, NATO ve Avrupa güvenliği gibi kritik konularda yalnızca ülkesinin çıkarlarını gözeten bir politika izlediğini açıkça ortaya koydu. Oval Ofis’te Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski ile yaşananlar, ABD’nin Avrupa’ya yönelik stratejisinin geleceği açısından endişe verici sinyaller verdi. Avrupa’da güvenlik kaygılarını artıran bu yeni dönem, güçlü bir orduya sahip olan Türkiye’nin Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerini nasıl etkiler? Hürriyet'ten Gonca Şenay konuyu deneyimli diplomatlara sordu...

Emekli Büyükelçi Volkan Vural, Trump yönetimi ile transatlantik ilişkilerde oluşan güvensizlik ortamının, Avrupa’yı askeri açıdan daha bağımsız hale gelmeye zorladığını belirtiyor. Ancak Avrupa ülkelerinin savunma kapasitesinin sınırlı olması, Türkiye gibi güçlü bir askeri varlığı olan bir ülkenin AB savunma sistemlerinde yer almasını daha cazip hale getiriyor.
Türkiye’nin tam üyelik süreci için reformlara ihtiyaç duyulduğunu vurgulayan Vural, güvenlik ve savunma iş birliğinin Türkiye-AB ilişkilerine pozitif ivme kazandırabileceğini düşünüyor. PKK konusunda atılan adımların belirleyici olacağını da ekleyerek, uygun şartlar oluştuğunda Türkiye’nin AB üyeliğinin mümkün olabileceğini ifade ediyor.

Emekli Büyükelçi Ümit Pamir, küresel siyaset sahnesinde ABD’nin NATO ve AB’yi ikinci plana attığını ve bunun Avrupa güvenliği için ciddi riskler doğurduğunu belirtiyor. Trump yönetiminin politikaları, Avrupa’nın güvenlik kaygılarını artırırken, Türkiye’nin stratejik önemini öne çıkarıyor.
Pamir’e göre, Trump’ın politikalarının devam etmesi halinde Avrupa’nın güvenlik yapısı, Türkiye olmadan yetersiz kalacaktır. Avrupa’nın uzun süre Türkiye’yi Orta Doğu’nun sınırında bir aktör olarak gördüğünü ancak artık Türkiye ile iş birliği yapma gerekliliğini daha net fark ettiğini belirtiyor.

Emekli Büyükelçi ve Dış Politika Enstitüsü Başkanı Hüseyin Diriöz, yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin AB üyeliğini kolaylaştırabileceğini ancak ABD ve Avrupa arasındaki stratejik zayıflamanın büyük sıkıntılar yaratabileceğini belirtiyor.
Diriöz’e göre, Avrupa’nın ABD’nin güvenlik şemsiyesinden çıkması, Türkiye gibi askeri-stratejik gücü yüksek bir ülkeyle ilişkilerin gelişmesine neden olabilir. Türkiye’nin enerji, ulaşım ve ikmal koridorlarındaki kritik rolü de göz önünde bulundurulduğunda, önümüzdeki süreçte Türkiye-AB ilişkilerinin daha olumlu bir yönde ilerleyebileceği öngörülüyor.

Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şuay Nilhan Açıkalın, uzun süredir donmuş olan Türkiye-AB ilişkilerinde stratejik değişimlerin yeni bir fırsat sunduğunu belirtiyor. AB’nin uzun süredir Türkiye’yi göz ardı ettiğini ancak mevcut krizler sonucunda Türkiye’nin Avrupa güvenliği açısından vazgeçilmez bir aktör haline geldiğini ifade ediyor.
Açıkalın, Türkiye’nin NATO ve AB ile savunma sanayi iş birliğinin güçlendiğini ve bunun Türkiye-AB üyelik sürecine pozitif bir ivme kazandırabileceğini düşünüyor. Özellikle PKK’nın silah bırakması gibi gelişmelerin, hem Türkiye’nin iç siyaseti hem de Avrupa’nın jeopolitik çıkarları açısından önemli bir unsur olduğunu vurguluyor.

ABD’nin değişen küresel politikaları, Avrupa’nın savunma stratejilerini yeniden gözden geçirmesine neden oluyor. Türkiye’nin güçlü askeri kapasitesi ve stratejik konumu, Avrupa güvenliği açısından kritik hale gelirken, AB ile ilişkilerde yeni bir dönemin kapılarını aralayabilir.
Türkiye’nin AB üyelik sürecindeki engellerin aşılması, güvenlik ve savunma alanında atılacak somut adımlara bağlı. Avrupa, jeopolitik krizler nedeniyle Türkiye ile daha yakın iş birliği arayışına girerken, önümüzdeki süreçte Türkiye-AB ilişkilerinde yeni fırsatların doğması muhtemel görünüyor.