hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Erdoğan'dan AKPM'ye de "One minute"

    Erdoğandan AKPMye de One minute
    expand

    Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) toplantısı için Strasbourg'da bulunan Başbakan Erdoğan, parlamenterlerin sorularını cevapladı. Sorulara sert yanıtlar veren Erdoğan, "İleri demokrasiden bahsederken neden seçim barajını indirmiyorsunuz?" sorusuna "Size soracak değiliz" dedi. Erdoğan Fransız bir kadın parlamentere de, "Hanımefendi Türkiye'ye Fransız kalmışsınız" dedi.

    SEÇİM BARAJI:

    SORU: "Ben Avrupa solundanım. Sizi kutlamak istiyorum, Türk hükümetinin hem Türkiye'de hem de uluslararası platformda yaptıklarından dolayı. Demokratik değişimden yana olduğunuzu söylediniz. Ancak buna saygılıysanız neden Türkiye'deki seçim yasasındaki yüzde 10'luk barajı indiremediniz?"

    "Benim savıma, tezime katılmayabilirsiniz. Ben sizin tezime katılmanızı zaten beklemiyorum ama buna saygı duyarım. Ben şiir okuduğum için hapse girmiş bir liderim. 4 ay gittim hapiste yattım, çıktım. 8.5 yıldır da halkımın teveccühü ile iktidardayız. Bunun en güzel değerlendirmesini halk yapıyor.

    Yüzde 10 barajını koyan benim partim değil, biz de yüzde 10 barajıyla geldik. Biz geldiğimizde bu baraj vardı. Halkın her kesimini kucakladık. Ama bakın ben Fransa'da Romanların ihraç edildiğini görüyorum. Demokrasi bu mu? İnanç özgürlüğü bu mu? Türkiye'yi yargılama gayretine girenler önce kendilerine baksınlar. Önce kendilerini bir değerlendirsinler, ondan sonra da bizi yargılasınlasınlar.

    Yüzde 10 barajını indirmek ya da indirmemek demokrasiyle ilgili değildir. Ama biz istikrar için bu adımı devam ettirme yoluna gttik. Onu size soracak değiliz. Ona halkımız verecek. İndir derse indiririz, kaldır derse kaldırırız" dedi.
    Avrupa Konseyi'nden heyetAvrupa Konseyi Genel Sekreteri Tnorbjorn Jagland, basın özgürlüğü konusundaki gelişmelerle ilgili olarak Türkiye'ye bir heyet göndereceklerini açıkladı. Türkiye'de basın özgürlüğü konusundaki gelişmelerden "endişe duyduklarını" belirten Jagland, "Türkiye'ye gidecek heyetin, basın özgürlüğü ile ilgili fotoğrafın tamamını görebilmek için ilgili tüm taraflarla görüşeceğini" dile getirdi. Heyetin tutuklu gazetecileri de ziyaret edeceğini ifade eden Jagland, heyetin kimlerden oluşacağı ve ne zaman Türkiye'ye gideceği konusunaysa açıklık getirmedi.

    FRANSIZ KALMIŞSINIZ:

    SORU: "Bütün dini azınlıkların eşit olarak ibadet yerlerine erişim haklarının, dinlerini ifade etme haklarını yaşayabilmeleri için bize nasıl bir güvence getirebilirsiniz?"

    "Sizi ben Türkiye'ye davet etmek isterim. Türkiye'yi yakından takip etmiyorsunuz. Duyduklarınızla hareket ediyorsunuz. Zannediyorum, arkadaşımız Fransız mı? Ama Türkiye'ye de Fransız... Biz de böyle güzel bir söz var: Türkiye'ye çok Fransızsınız.

    Ortodoks Patriği seçilmesi Lozan Anlaşmasına göre Sensinot Meclisi'nde yapılır. Sensinot Meclisi, Lozan Anlaşması'na göre TC vatandaşı olmak durumundadır. TC vatandaşı olmadığı halde şu andaki Ortodoks Patriğinin seçimine biz göz yumduk. Ben bundan önceki Başbakan değerli dostum Karamanlis'e şunu söyledim: 'Söyleyin, müracaat etsinler. Vatandaşlığa alalım, Lozan'ı çiğniyorlar, Lozan'ı çiğnetmeyelim.' O dönem olmadı. Şimdi değerli dostum Yorgo'ya da aynı şeyi söyledim, 'Bunları vatandaşlığa alalım, bu işi meşrulaştıralım.' Daha sonra bunu Patriğe de söyledim. 'Lütfen müracaat etsinler, bunları vatandaşımız yapalım.' Sonunda müracaat ettiler, şu anda bizim vatandaşımız durumundalar.

    Bununla kalmadık. Dediler ki 'Sümela Manastırı'nda ayin yapmak istiyoruz.' 'Hay hay' dedim. Geçen yıl Sümela Manastırı'nda gittiler Sayın Patrik, tüm heyetiyle beraber, yaklaşık 3 bin kişi filan orada ayinlerini yaptılar. Aynı şekilde Tarsus'ta Alman dostlarımız bizden ricada bulundular. 'Her yıl burada ayinlerinizi yapabilirsiniz' dedik. Onların bu şekilde önünü açtık, onlar orada ayinlerini yapıyorlar. Aynı şekilde Van'da Ermeni Ortodoks Kilisesi yıkılmak üzereydi. O kiliseyi kendi kasamızdan restorasyonunu yaptırmak suretiyle orayı da ibadete açtık. Daha başka örnek vereyim mi? Ülkemizde bulunan ne kadar farklı dini azınlık varsa hepsinin ibadetini yapma noktasında garantisi benim, sigortası benim. Hepsi ibadetini rahatlıkla yapar. Onların sigortası durumundayız. Bizim iktidarımız bunu başarmıştır. Kimse bu noktada 'biz ibaretimizi yapamıyor durumdayız' diyemez. Eğer derse, hakikaten bize karşı bu saygısızlık olur. Kim diyorsa haberim olsun, bizzat ilgileneceğim, bizzat takip edeceğim. Bu kadar açık konuşuyorum."

    AHMET ŞIK'IN KİTABI:

    SORU: "Kadın teşkilatına değindiniz ama heyetinizde hiç kadın olmadığını tespit ediyorum. Umarım gelecek sefer heyetinizde kadınlar da olur. Basın özgürlüğünün önemini vurguladınız. (İmamın Ordusu) kitabı sansüre uğradı ve Ahmet Şık isimli gazeteci tutuklandı. Bunun sebebini bize açıklar mısınız? Yayından önce önce yapılan sansürün ve yazarının tutuklanmasının sebebini açıklar mısınız?"

    "Heyetimizde bayan arkadaşlarım burada. Ben bugün buraya sadece şahsım ve iki bakan arkadaşımla geldim. Bayan milletvekili arkadaşlarım da konsey üyesi olarak buradalar. Bir şey çok önemli... Dedim ya önyargılardan arındırılmış bir yapı çok çok önemli.

    Kitabı (İmamın Ordusu) toplatan ben değilim. Tutukluluk süresinin uzaması bizi de rahatsız ediyor. Bomba hazırlığı ihbarı alan polis gereğini yapar. Bombayı kullanmak kadar bomba malzemesi hazırlamak da suçtur. Burada şunu söylemek zorundayım, hep işimize geldiğinde bağımsız yargıdan bahsediyoruz, bağımsız yargıyı her yerde savunuyoruz ama Türkiye'ye gelince, Türkiye'de bağımsız yargı istemiyorsunuz. Ya? Yürütmeye bağımlı bir yargı istiyorsunuz. Kusura bakmayın yürütmeye bağımlı bir yargı yok. Bağımsız bir yargı var, bağımsız yargı da görevini yerine getiriyor. Olayın aslı budur."

    BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ:

    AKPM Genel Kurulu'na hitap eden Erdoğan, "Son haftalarda medya üzerinde, ifade özgürlüğü üzerinde baskı, kısıtlama, yasaklama olduğuna dair iddialar, açık söylüyorum, gerçeği yansıtmıyor. Şu kadarını söylemeliyim ki, 8 yıl öncesine kadar demokrasi dışı odaklardan, özellikle çetelerden ve mafyadan talimat alarak manşet atan, yazı yazan bazı basın yayın organları bugün tamamen özgür ve serbest bir şekilde yayınlarını sürdürmektedir.

    Bazı tutuklama ve gözaltıların Avrupa'da basına müdahale olarak algılandığını biliyoruz ama altını çizerek bir şey hatırlatmak istiyorum. Avrupa'da darbelere çanak tutan, darbelere teşvik eden onlarla ilişki halinde olan gazete ve gazeteci olmadığını da hatırlatmak isterim.

    Şu anda Türkiye'de tutuklu olarak 26 gazeteci hapistedir. Bu gazetecilerden hiçbiri gazetecilik faliyetleri nedeniyle tutuklanmış değildir. Son dönemde yaşanan gelişmelere dayanan haberleri Avrupa'nın ve Avrupa kurumlarının belli odaklardan, belli çevrelerden değil daha objektif kaybaklardan edinmelerini ve değerlendirmelerini ona göre yapmasını temenni ediyoruz" dedi.

    ERMENİSTAN İLE İLİŞKİLER:

    SORU: "Türkiye Ermenistan'la protokol imzaladı. İmzanızın anlamı nedir? Eğer sınırların açılmasını doğrudan Yukarı Karabağ ihtilafının çözülmesine bağlarsanız bu protokol ne işe yarar? Bu sınırın açılmaması sizi taraf haline getirmiyor mu? Kars'taki, halklar arasındaki dostluğu simgeleyen bazı anıtların kaldırılmasını nasıl açıklıyorsunuz?"

    "Şimdi bir defa sınırın kapalı tutulması veya açılması konusuyla ilgili olarak biz burada Ermenistan halkının hak ve hukukunu koruma noktasında bizim kendi taahhütlerimiz var. Ve biz dost, kardeş Azerbaycan halkının hakkını ve hukukunu da Ermenistan'a yediremeyiz bu kadar açık konuşuyorum. Protokolde zaten hedeflenen de budur. Önce bu adımların atılması lazım, bu adımlar atıldığı anda da biz kapıları açmaya hazırız. Onun için Minsk üçlüsünü biz sürekli olarak hep göreve davet ettik. Minsk üçlüsü bu görevini yerine getirsin. Ve onlar bu görevi, Amerika, Rusya, Fransa, yerine getirdiği anda çözüme ulaşırız. Ama onlar bu görevi yerine getirmediği takdirde tabii ki bu süreç zorlaşıyor.

    Şu anda benim ülkemde 70 bin civarında Ermeni vatandaşım var. Ama bunların yanında vatandaş olmayan 40 bin civarında da Ermeni var. Biz bunları ülkemizden Ermenistan'a geri göndermiyoruz. Bunları ülkemizde şu anda tutuyoruz. İstesek gönderebiliriz. Niye? Çünkü imkansızlıkları sebebiyle bizim ülkemize geldiler. Ve şu anda ülkemizdeler. Öyle zannediyorum ki belki bunları da bilmiyorsunuz. Bunları da bilmenizi istiyorum. Ve biz protokolü yaparken buradaki soruna çözüm bulmak için bu adımı attık. Ama bende görüşmelerin belli noktasına katıldım, fakat bakıyorum ki Ermenistan yönetimi bu noktada diasporaya karşı çok ciddi bir ürkeklik içerisinde. Bizim ise kimseden bir ürkekliğimiz söz konusu değil. Eğer Ermenistan yönetimi Ermeni diasporasına karşı bu ürkekliğini atabilirse öyle zannediyorum ki bu işi çözmek daha kolay olacaktır. Bu yapıldığı zaman hemen kapılar da açılır, çözümler çok daha süratle gelişebilir. Yoksa bizim Ermenistan'a karşı kin ve nefret gibi bir şeyimiz, duygumuz söz konusu değildir. Bunu da hatırlatmak isterim."

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow