Dikenli ağaçların olduğu bir korunun ortasında araçtan inerler. Etrafta kara mayın ikaz levhaları vardır. Sınır, çölün içinden geçilen, bir saatlik yürüyüş mesafesinden biraz uzaktadır. Yanlarına su almayı unutmuşlardır. Tania, kusmakta olan çocuklarını güçlükle peşi sıra sürüklemektedir, Yahya’nın elinde bir bavul ve bebek arabası vardır. Yarı yolda Tania’da, doğum yapmasına daha birkaç ay süre olmasına rağmen kasılmalar meydana gelir. Durmaksızın yürümeye devam ederler. Sınıra ulaştıklarında, dikenli telde buldukları bir boşluktan geçtikleri esnada, keskin nişancı tüfeğinden atılan bir mermi çok yakınlarına isabet eder. Yahya, onları karşılaması için bir insan kaçakçısı ayarlamıştır ve insan kaçakçısının kamyonu geldiğinde, adamın eline birkaç yüz dolar sıkıştırır. Yahya ve Tania 10 yıldır evlidirler, fakat birbirlerine veda etmezler. Artık ailesinin emniyette olmasından ve ölmeyeceğinden mutlu olan Yahya geriye, Suriye’ye doğru döner ve etrafına düşen mermilere aldırmadan, ailesine el dahi sallamadan koşarak sınırdan uzaklaşır. İnsan kaçakçısı, Tania ve çocukları Türkiye içlerine doğru götürür ve kısa bir süre yol aldıktan sonra onları yolun kenarında bırakır ve çekip gider, su ve yiyecekleri yoktur. Tania, bavul ve çocukları en yakın kasabaya kadar taşır. Sonunda bir motosikletli onu ve çocukları bir otobüs istasyonuna götürür. Uzun yolculuk nedeniyle Tania’da amniyotik akıntı başlamıştır, iyileşmesi için birkaç haftayı İstanbul ve Londra’da ailesinin yanında geçirirler…