Cumhurbaşkanı Gül'den İran uyarısı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İran'daki nükleer soruna ilişkin, "Bu soruna askeri bir çözüm bulunması imkansızdır. Bu tür bir hareket, eldeki sorunun daha da büyümesine yol açar ama aynı zamanda bölgemizde ve ötesinde yeni çatışma alanlarının oluşmasına neden olur" dedi.
Gül, Chicago Küresel İlişkiler Konseyi'nde "Türkiye'nin Ekonomik ve Dış Politika Öncelikleri" başlıklı bir konuşma yaptı.
Konuşmasında Arap Baharı'na değinen Gül, başından beri, Türkiye'nin bu tarihi değişimin en büyük destekçisi olduğunu ifade ederek, "Neden? Çünkü demokrasiye doğru atılan her adım bu ülkelerin hem kendi vatandaşlarının meşru beklentilerini karşılamak hem de uluslararası topluluklara göre bu ülkelerin daha güvenilir birer ortak olabilmesi açısından çok büyük önem taşımaktadır" dedi.
Bazılarının, bu devrimlerin gerçek beklentileri ne kadar karşılayacağı konusunda hala tereddütlerinin bulunduğunu ifade eden Gül, bu süreç içinde inişler ve çıkışların olacağını öngörmelerinin normal olduğunu kaydetti.
Gül, "Ne de olsa, onlarca yıllık diktatörlükleri işleyen demokrasilere çevirmek hiç de kolay bir görev değildir. Ama gerçekten insanların istediği aslında budur ve biz de onlara yardım etmek için yanlarında olmalıyız" diye konuştu.
Öte yandan Suriye'de, baskıcı rejim politikaları yüzünden henüz meyve vermeye başlamamış olan devrimin hala ortalarında olduklarını anlatan Gül, "Her gün onurları için çok sayıda insan hayatını kaybediyor. Ve yine bizler uluslararası toplum olarak bu halkların demokrasi yolculuklarında destek olmakla yükümlüyüz. Türkiye, kendi adına, Suriye'deki insanların acılarını hafifletmek adına, elinden geleni yapmaktadır. Diğerlerinin yanı sıra, ülke rejiminin
uyguladığı şiddetten kaçan yaklaşık 25 bin Suriyeliyi ülkemizde misafir etmekteyiz" dedi.
"Uluslararası toplum krize etkili tepki gösteremedi"
Gül, aynı zamanda Suriye Ulusal Konseyi tarafından temsil edilen muhaliflerle sürekli temaslarını sürdürdüklerini ve onları, ülkelerindeki tüm vatandaşları kapsayan, insanların haklarını tamamıyla temin eden yeni bir Suriye için, yeni bir vizyon oluşturmaları doğrultusunda teşvik etmeye çalıştıklarını dile getirerek, "Fakat şunu söylemem gerekir ki uluslararası toplum bir bütün olarak var olan krize etkili bir tepki göstermemiştir" ifadesini kullandı.
Altı maddelik Annan Planı'nın, tüm yönleriyle acilen uygulanmaya başlanması halinde Suriye'de düzenli bir geçiş elde etmek için hala son şans olabileceğini belirten Gül, "Bu nedenle, şimdi Suriyeli insanlarla dayanışma zamanıdır ve gecikmeksizin bu yönde gerekli adımların atılması gerekir" diye konuştu.
"Bölgemizde hiçbir şekilde kitle imha silahı görmek istemiyoruz"
Küresel gündemde en üst sıralarda yer alan bir diğer hususun da İran'ın nükleer programı olduğuna işaret eden Gül, "Bu bağlamda, nükleer silahların yaygınlaşma ihtimaliyle ilgili olarak Türkiye elbette büyük endişe taşıyan ülkeler arasındadır. Bölgemizde, hiçbir şekilde kitle imha silahı görmek istemiyoruz ve bu silahların elde bulundurulmasına da kesinlikle karşıyız" dedi.
Gül, "Bu tür silahların edinilmesi veya geliştirilmesine yönelik teşebbüsler, bunlara sahip olmak için bölgesel bir yarışı tetikleyebilir ve bu da uluslararası barış ve güvenliği tehdit eden daha büyük bir dengesizliği ortaya çıkarır" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Gül, "Bu nedenledir ki, hem İran hem de İsrail olmak üzere Ortadoğu'da kitle imha silahsız bir bölgenin oluşturulması için uzun süredir çağrıda bulunmaktayız. Bölgemizde halihazırda yeterli miktarda çatışma kaynağı mevcut ve bizim için bu husus öncelik taşıyan bir sorun teşkil etmektedir" diye konuştu.
"İran, şeffaf politika izlemeli"
Gül, sözlerine şöyle devam etti: "Özetle, İran'ın nükleer programıyla ilgili görüşlerimiz bunlardır.
Barış amaçlı olarak nükleer enerji kullanma haklarını destekliyoruz. Ama İran'ın şeffaf bir politika izlemesini ve programlarının doğasının askeri amaçlı olmadığına dair gerekli veri ölçümleriyle birlikte uluslararası topluma teminat vermesini istiyoruz.
Buradaki kilit unsur, her iki tarafın arasında bulunan güven boşluğunun kapatılması ve anlamlı bir diyalog süreci yolunun açılmasıdır. Ve hepiniz biliyorsunuz ki, biz bu amaca ulaşabilmek için aktif bir şekilde çalışmaktayız. Mayıs 2010 Tahran Deklarasyonu ile örneğin Türkiye ve Brezilya'nın İran'ın zenginleştirilmiş uranyum kaynaklarının yarısından çoğunu kendi ülkeleri dışına transfer etmeleri için ikna etmesi, güven tesisi yönünde önemli bir unsur olmuştur. Benzer bir uzlaşı arayışlarının hala söz konusu olması göz önünde bulundurulacak olursa, o dönemde böyle bir fırsatın kaçırılmış olması çok büyük talihsizliktir.
Her koşulda, alternatifleri göz önünde bulundurduğumuzda, diyaloğu kolaylaştırmak ve sağlamaya çalışmak dışında bir seçeneğimiz olmadığını düşünüyoruz. Çünkü bu soruna askeri bir çözüm bulunması imkansızdır. Bu tür bir hareket, eldeki sorunun daha da büyümesine yol açar ama aynı zamanda bölgemizde ve ötesinde yeni çatışma alanlarının oluşmasına neden olur. Bu sebeple, geçen nisan ayında İstanbul'da İran ve P5 1 arasında yakın geçmişteki müzakerelere ev sahipliği yaptık".
NATO balistik füze savunma sistemi
NATO zirvesinin kilit maddelerinden biri olan füze savunma sisteminden de söz eden Gül, Türkiye'nin NATO'ya bağlılığının bir ölçütü olarak geçen yıla kadar ateşli tartışmaların en önemli gündem konusunun bu olduğunu söyledi.
Gül, "Bize göre NATO'ya olan sadakatimiz ve müttefiklerimizle olan dayanışmamız hiçbir zaman sorgulanabilir bir konu olmamıştır. İttifakın, üyelerinin güvenliği ve kolektif savunması konusunda oynadığı rolü takdir etmekteyiz. Ve NATO'nun faaliyet ve programlarına katkıda bulunmak için elimizden gelen her türlü görevi yerine getirmek konusunda kararlıyız" diye konuştu.
Bu nedenle, söz konusu konseptine Lizbon'daki son zirvede karar verilen NATO'nun füze savunma sistemiyle ilgili Türkiye'de radar sistemine ev sahipliği yapmayı kabul ettiklerini belirten Gül, "Bunun (füze savunma sisteminin), güncel uluslararası güvenlik ortamında haklı bir adım olduğunu düşünüyor ve bu kararı birliğin hayati önem taşıyan kolektif bir yetkinliği olarak görüyoruz. Bu kararın hiçbir ülkeye karşı agresif veya saldırgan bir hareket içerdiğini düşünmüyoruz. Hatta tam aksine, bu kararı, İttifak üyelerinin insanlarını ve bölgelerini
korumak amacıyla tasarlanmış bir savunma projesi olarak görüyoruz" ifadesini kullandı.
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
SON DAKİKA! Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam'da Ahmed eş-Şera ile bir araya geldi
ABD, HTŞ lideri Colani'nin Başına Koyduğu '10 Milyon Dolar' Ödülü Kaldırdı
SON DAKİKA! Almanya'daki Noel Pazarı Saldırganının Profili Ezber Bozdu
'Battaniyeli kaplanlar' geri gönderildi: Rejimin çöküşü sırasında Irak’a kaçan Esad'ın askerleri iade edildi
“Gölge Başkan” Elon Musk! Bütçe krizinde tartışmalar alevlendi: “Yetkinin kimde olduğu belli”