Af Örgütü Araştırma Kıdemli Direktörü CNN TÜRK'te: ''Filistinlilere soykırım riski var''
İsrail saldırılarını, Uluslararası Adalet Divanı'nın Refah'ta askeri harekatı sonlandırma emrine rağmen sürüyor. Af Örgütü Araştırma, Kampanyalar ve Politikalar Kıdemli Direktörü Erika Guevara Rosas CNN TÜRK Dış Haberler Muhabiri Elif Zeynep Özipekçi ve Kameraman Emir Ünlü'ye kararı ve Gazze'de güncel insani durumu değerlendirdi.
AF ÖRGÜTÜ ARAŞTIRMA KIDEMLİ DİREKTÖRÜ ŞU İFADELERİ KULLANDI;
Adalet Divanı Refah’ta saldırıların durdurulmasını istedi. Ama Af Örgütü bunu uzun süredir söylüyor. Bu karar konusunda geç mi kalındı?
-Kendimize hatırlatmamız gerekiyor, bu çatışmanın başından bu yana 8 ay geçti. Gazze'deki savaşın yıkıcı etkileri oldu, 35 binden fazla insan öldü, 80 binden fazla insan, tıbbi malzemeye ulaşamayarak ciddi şekilde yaralandı. Gazze'de insani felaket var ve insani yardıma ulaşıma sınırlamalar getiriliyor. Uluslararası ajanslar açlık ve kıtlığa dikkat çekiyor. Ve ne yazık ki çocukların korkunç bir savaşın içerisinde, yıkımlar arasında kaldığını görüyoruz. Bu yüzden Uluslararası Ceza Mahkemesi, İsrail'in Refah'ta saldırılarını durduracağını söylüyor. İnsanların soykırım riski içinde yaşadığını söylüyor. Evet geç kalındı. Çünkü 35 binden fazla insan öldü ama uluslararası toplumun bir araya gelmesi ve İsrail'in hesap vermesi için birleşmesi ve devletlerinden hesap sorması önemli. Çünkü yalnızca ABD değil diğer devletler de silah göndermeye, ve İsrail'in Gazze'deki savaşını finanse etmeye devam ediyor.
Soykırım suçlamaları hakkında ne düşünüyorsunuz?
- Af Örgütü bölgede Filistinli nüfusa karşı soykırım riskinin çok yüksek olduğuna dair uyarıyor. Şunu bilmek önemli, sadece öldürülenler değil ama aynı zamanda Gazze'deki nüfusun çoğunluğu da yerlerinden edilmiş durumda. Gazze'nin Kuzeyinden Refah'a getirildi, son haftalarda 800 bin insan Refah'tan da çıkarıldı. Daha dün gece İsrail'in çocuk ve sivillerle dolu bir mülteci kampına saldırdı ve bu aslında güvenli bölge olması beklenen bir yerdi.
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin ilan ettiği tutuklama talebinin onaylanacağını düşünüyor musunuz? Onaylanırsa bu Filistin toprakları için ne ifade eder?
-Ceza Mahkemesi'nin bu mahkemesi yıllardır sürüyor. Bu Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısının Hamas'ın 3 yetkilisine ve İsrail'in 2 üst düzey yetkilisine ki bunlardan biri de Başbakan Netanyahu'ya karşı aldığı ilk karar. Bu doğru yöndeki önemli bir karar. Tabii ki yeterli değil ama önemli. Uluslararası Mahkeme'nin kararlarının uygulanması gerekir ki, Filistinlilerin en azından yaşamaya ve hayatta kalmaya dair bir umut ışığı olsun.
Apartheid sistemi 7 Ekim'den bu yana hem İsrail hapishanelerinde hem de Filistin topraklarında, Filistinliler ve İsrailli mahkumlar için nasıl işliyor?
-7 Ekim'den bu yana durum çok kötüleşti. 800 binden fazla insan gözaltında bu onların suçlandığı anlamına geliyor. Ama tek gözaltı sebepleri Facebook'ta bir şey paylaşmak, kendi içlerinde mülteci kamplarında Batı Şeria'da küçük protestolar düzenlemek ve suçlama olmadan gözaltına alınıyorlar. Mahkemede yargılanma haklarına saygı yok. Bu apartheid sisteminin nasıl işlediğine dair sadece bir örnek. Kontrol noktaları, Filistinlilerin hayatının bir parçası. Ama 7 Ekim'den bu yana birçok kontrol noktası kapandı ve insanların kendi topraklarında serbest dolaşma hakkı yok. Yasa dışı yerleşimciler tarafından şiddetin arttığını görüyoruz. Ve bazı yerleşimci topraklarının 7 Ekim'den bu yana genişletildiğini söylememizde de fayda var. Son haftalarda Batı Şeria'dan Gazze'ye giden yardımlara karşı da yasa dışı yerleşimcilerin şiddetinin arttığını söylememiz gerekiyor. İnsanlar bu kamyonlara saldırıyor, Gazze'ye çok gerekli olan bu yardımı yok etmeye çalışıyor. Polis ve İsrail askeri bu saldırıları göre göre yanıt vermemeyi tercih ediyor. Yerleşimcilerin yardıma saldırmasına hiçbir şey yapmıyorlar. Evet, 7 Ekim'den bu yana durum değişti, saldırının seviyesi arttı, gözaltına alınanlar arttı.
ABD ve Avrupa üniversitelerindeki protestolardan devam edelim. Bu protestolar, protesto hakkı açısından değerlendirildiğinde nasıldı?
- Öğrenciler tarafından başlatılan bu spontane eylemler sadece üniversitelerde değil, aynı zamanda ABD'nin başka noktalarında ve Avrupa'da, Avustralya'da da ve Latin Amerika'da da yapıldı. Genç insanların bir araya geldiğini kendi ülkelerinden hesap verilebilirlik talep ettiğini, özellikle ABD'de gördük. Onlar ülkelerinden hesap vermesini, Biden yönetiminden bu savaşa son vermesini istiyorlardı. ABD'nin bunu sona erdirebileceğini ve bunun önemini biliyorlardı. Çünkü hükümet, silah göndermeye , İsrail'i sorumluluklarından korumaya ve üniversitelerdeki protestolara karşı baskıyla yanıt vermeye devam ediyor. Polis öğrencileri dağıttı, keyfi şekilde gözaltına aldı, öğrencileri sadece barışçıl şekilde hak savunuculuğu yaptıkları için suçlu ilan etti, kriminalize etti. Bu ifade özgürlüğüne aykırı. Biz bu hükümetlere sadece protesto hakkını savunmaya değil aynı zamanda öğrencilerin kendilerini ifade hakkını korumaya, öğrencilerin sadece hak savunuculuğu yüzünden suçlamalarla karşı karşıya kalmamasına söz vermeye ve en önemlisi de öğrencilerin taleplerini dinlemeye çağırıyoruz. Bu sadece öğrencilerin hakkı değildir. Aynı zamanda hükümetlerin vatandaşlarını dinleme, özellikle de genç vatandaşlarının taleplerini dinleme zorunluluğu vardır.
Son olarak, sizin Filistin ve İsrail arasında barış için öneriniz nedir?
-En önemlisi bizim için ateşkes. Acil ve sürdürülebilir, Filistinlilerin Gazze'de çektiği acıları sonlandıracak ateşkes. Gazze'de nüfusun ihtiyacı olan insani yardımı ulaştırabilecek bir ateşkes. Aynı zamanda devletlerden krizin çözümü için, her türlü uzun vadeli çözüm için çalışmalarını istiyoruz. Savaş suçlarını durdurmalarını, insanlığa karşı suçları durdurmalarını ve adaletin işlemesini istiyoruz. Filistinlilerin gelecekleri konusunda karar almalarını sağlayabilecek bir merkezi ve insan haklarını sağlayabilecek adaletin gelmesini istiyoruz. Bu krizin bitmesi için her türlü çözüm merkezi olmalı.