hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    “Yapay zekâ, piyano veya gitar gibi bir araç olacak!”

    “Yapay zekâ, piyano veya gitar gibi bir araç olacak”
    expand
    KAYNAKBetül Memiş / Cnnturk.com

    Müzikseverleri müzik, yaratıcılık ve teknoloji ekseninde birleştiren, bu yıl 8. kez gerçekleşen Sónar İstanbul’un konuklarından biri olan “Alman house sahnesinin emektarı” ve bence, müzikal yolculuğuyla ilham veren Henrik Schwarz ile bir röportaj gerçekleştirdik. Zorlu PSM’de, 3 gün süren geceli gündüzlü müzik maratonu 12 binin üzerinde müzikseverin katılımıyla tamamlanırken, geriye enerjisini dans pistlerinde şenlendirmiş, kulaklarını ise anın ritmine bırakmış festivalcilere selam olsun diyerek şimdi, kahve / çay molasında sizleri, Schwarz ile baş başa bırakıyorum…

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Hayatının tehlikeye atıldığı bir parrhesia oyununu kabul ettiğin zaman, kendi kendinle özgül bir ilişkiye girmiş olursun: Hakikatin söylenmemiş halde kaldığı bir hayatın güvencesi altında kalmaktansa, hakikati söylemek uğruna ölümü göze almış olursun. Tabii ki ölüm tehdidi Öteki’nden gelir; dolayısıyla da Öteki ile belli bir ilişkinin kurulmuş olması gerekir. Ancak parrhesiastes öncelikle kendisiyle özgül bir ilişki kurmayı seçmiştir: kendisine karşı sahtekârlık yapan bir canlı varlık değil, bir hakikat anlatıcısı olmayı kendisi için daha uygun görmüştür.” böyle diyor (Ayrıntı Yayınları, Kerem Eksen çevirisi) “Doğruyu Söylemek” adlı kitabında Fransız filozof Michel Foucault.

    Kitapta, Yunan ve Roma kültüründe parrhesia sözcüğünün retorik, siyaset ve felsefe alanlarındaki evrimini inceleyen Foucault, kavramın (Platon’da, Euripides’te, Epikouros’ta, Epiktetos’ta, Seneca’da, Plutarkos’ta, Patristik metinlerde vb.) çeşitli kullanımlarını ve (cemaat yaşamında, kamusal yaşamda, kişisel yaşamda) parrhesia pratiğini ele alıyor. (İç ses: Bir insan ancak hakikati söylemenin risk ya da tehlike arz ettiği durumlarda parrhesia kullanıyor sayılır ve parrhesiastes olarak kabul görmeyi hak eder, diyor üstat… Bu tanımdan hareketle hayatımızdaki ‘parrhesia’ anlarını düşünelim; bedeli ne olursa olsun doğruyu söylediğimiz zamanları! Kitapta şu notu ise günün mottosu olarak aldım: İokaste, sürgünün neden bu kadar zor olduğunu sorduğunda, Polyneikes bunun nedeninin insanın parrheisa'nın tadını çıkaramaması olduğunu söyler.)

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Yapay zekâ, piyano veya gitar gibi bir araç olacak”

    Bugün öznemiz; uluslararası üne sahip müzik yapımcısı ve müziğin farklı türlerini eklektik bir yaklaşımla birleştirerek deep house, tekno, caz, soul ve daha fazlasını içeren geniş repertuvarıyla Henrik Schwarz… Almanya güneyindeki Bodensee’den gelen Schwarz, Alman deep house sahnesinin uzun süredir emektarlarından biri. DJ’lik ilk aşkı olan Schwarz, 90’lı yılların başında büyük etkinliklerde şöhret kazandı. Ancak müzikal ve teknolojik sınırları aşma arzusu Schwarz’ı prodüksiyona itti ve çok geçmeden canlı dizüstü bilgisayar oturumlarını yarattı. DJ olmayı, “nihai bir amaç olarak değil, daha çok gerekli bir adımdı” diye tarifleyen Schwarz, kendisini asıl ilgilendirenin her zaman müzik olduğunu söylüyor. “Her zaman kendi müziğimi yapmak istedim, bu her zaman emin olduğum bir şeydi” diyor ve ekliyor: “Ama nedense hiçbir zaman bir enstrüman öğrenmedim. DJ’lik benim için sadece sevdiğim müziğe mümkün olduğunca yaklaşmaya çalışmaktı.”

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bu yıl (26-27-28 Nisan’da, üç gün, üç gece, Zorlu PSM’de, faniliğin telaşesinden uzakta, elektronik müziğin ritminde enerji saçan) 8. düzenlenen Sónar İstanbul’un ana sahne konuklarından birisi olan “Alman elektronik müzik gurusu” Henrik Schwarz ile müziğin ekseninde elektronik notalara daldık! Hazırsanız, fona Schwarz’ın melodilerini sarkıtıp röportajımıza başlıyoruz!

     “Bilgisayarı bu işe nasıl entegre edebilirdim?”

    · İzninizle sondan başlamak isterim. Amerikalı sosyolog ve dünya sistemler analisti Immanuel Wallerstein, “Bildiğimiz Dünyanın Sonu” adlı kitabında şöyle diyor: “Her ne kadar önümüzdeki yirmi beş ila elli yılın insani toplumsal ilişkiler açısından korkunç yıllar olacağını düşünsem de, aynı zamanda aynı yılların bilgi dünyasında eşine rastlanmadık ölçüde heyecan verici yıllar olacağını da düşünüyorum... Sosyal bilimi yeniden birleşmiş bir bilgi dünyasının kaçınılmaz zemini olarak görüyorum. Bunun neler getireceğini bilemeyiz. Ama Wordsworth’ün The Preludes’de Fransız Devrimi hakkında söylediği şu sözler geliyor sadece aklıma: O şafak vakti hayatta olmak ne saadetti. / Ama genç olmak, adeta Cennet’ti!” Siz, bugün yaşadığımız dünyaya bakınca ne görüyorsunuz? Uzun ve kısa vadede “sanata” ve “dünya”nın gidişatına karşı öngörünüz ne olur?

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Öncelikle, teknolojik bir iyimser olduğumu söyleyerek söze başlamak istiyorum. Genel olarak baktığımda da sosyal ilişkiler açısından bu yılların korkunç olacağını düşünmüyorum. En azından bu durumun, insanlar arasındaki sosyal ilişkiler üzerinde büyük bir etkisi olduğunu söylemezdim; çünkü kişisel hayatıma baktığıma, ailemle veya arkadaşlarımla olan ilişkilerimi etkilemiyor ve benim için önemli olan bu. Sosyal medyanın dünyaya getirdiği tüm sorunlara rağmen, kişisel düzeyde, insan olarak, hâlâ daha fazla sosyal ilişki kurma olasılığı sağlıyor. Dolayısıyla bir bakıma yapmamız gereken, bireyler olarak sosyal medyadan çok fazla etkilenmemeyi öğrenmeliyiz. Ancak bu öğrenme süreci on veya yirmi yıl daha sürebilir... Konu teknolojiye gelince, benim için sanki yirmi yıl önce müzikte yeni şeyler yapmaya başladığım o ilk zamanlar gibi... O vakitler, hiç enstrüman öğrenmedim, ama hep müzik yapmak istedim. Ve bu süreç, kişisel bilgisayarların uygun fiyatlı hale geldiği 90’lı yılların başıydı. Birdenbire o dönemin teknolojisiyle kendimi, müzik üretebilecek ve aklımdakileri özgürce yapabilecek bir konumda buldum. Yani benim için tamamen yeni bir hayat yarattı. Bu yeni teknoloji, benim için tamamen yeni bir bakış açısı yarattı ve bunun için çok minnettarım. Ve şimdi, tüm bu yıllardan sonra, yeniden bir teknolojik devrim olduğunu söyleyebilirim; yeni şeyler oluyor ve insanlara daha önce hiç yapamadıklarını yapma fırsatı verecek şeylerden bahsediyoruz... Bu yüzden çok olumlu bakıyorum. Birçok ezber silinecek yani, artık herkes müzik yapabilir. Ortalama bir müzik ama yine de çok iyi bir müzik yapmak zor olacak! “Mükemmel olan müzikten” bahsediyorum. Ve sanatta aradığımız şey bu değil mi? “Mükemmellik” arıyoruz ve evet, bu zor olacak! Yapay zekâyı kullanarak mükemmel bir şey yapabilirsiniz, ancak insan olarak estetik kararları vermeniz gerekir. Yapay zekâ bu kararları şu anda veremez, çünkü yapay zekâ “mükemmel” ile “ortalama” olanı ayırt edemez.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    “Yapay zekâ, piyano veya gitar gibi bir araç olacak”

    · Biyografinize bakınca açıkçası başım döndü! Müzikal yolculuğunuzda, hep yeni keşifler ve farklı isimlerle bambaşka projeler görüyorum. 2002’den günümüze, müzik hayatınızda uluslararası üne sahip bir müzik yapımcısı ve bestecisi olmayı sürdürdünüz. Bitmeyen bir enerji! Peki, 2024 yılı itibariyle, yani günümüz dünyasında yaptığınız müziği nasıl tarifliyorsunuz?

    Teşekkür ederim. Benim için tüm bu yolculuk tam anlamıyla bir müzik dersi gibi. Yaptığım her şey, kendim için bir ders niteliğinde. Bu nedenle kendimi, hiçbir şey bilmediğim ya da yeni şeyler öğrenebileceğim durumların içine sokmaya çalışıyorum. Bu benim yöntemim. Böylece, çok erken bir aşamada, pikaptan vinil plakların nasıl çalınacağını ve ardından bir davul makinesini programlamayı öğrendim. Daha sonra bilgisayarla müzik yapmayı ve programlamayı öğrendim. Sonrasında müzik teorisinin nasıl çalıştığını kavradım. Biraz piyona çalmayı öğrendim, sonra geleneksel müzisyenlerle ya da bir enstrümanı çok iyi çalan müzisyenlerle çalışmaya başladım. “Bilgisayarı bu işe nasıl entegre edebilirdim?” diye düşündüm… Bu yüzden doğaçlama yapmayı öğrenmek zorunda kaldım, bilgisayar sanki bir enstrümanmış gibi. Daha büyük topluluklarla çalmaya, ardından nota yazamaya başladım. Tüm bu aşamalardan sonra diyebileceğim, “işte bu benim bakış açım!” Öğreniyorum ve hâlâ da aynı şekilde öğrenmeye devam ediyorum. Bilgisayarım var, müzik fikirlerim var ve bunları çevremdeki dünyayla ilişkilendiriyorum.

    “Beni ilgilendiren uçları ve aşırılıkları birleştirmek”

    · Sizin için, “Alman house sahnesinin emektarı” diyorlar. Takipte olanlar sizi çok yakından biliyor, tanıyor ama müziğinizle ilk defa tanışacaklara biraz kendinizden ve müziğe başlama serüveninizden bahseder misiniz?

    Müzik benim için özgürlük demek! Güney Almanya’da çok küçük bir kasabadan geliyorum. Dünyayı keşfetmek her zaman ilgimi çekti. Müzik benim için yeni kapıları açmak, keşfetmek anlamına geliyor, çünkü yetiştiğim bu küçük kasabada / dünyada, her yerden gelen bütün müzik türlerini dinleyerek büyüdüm. Ve o zaman hep şu hissiyatı yaşadım: “Hey, bu dünya çok daha büyük. Bildiğimden çok daha fazlası var.” Benim hayatımı oluşturan bu bakış açısı oldu ki hâlâ da öyle. Yani, dünyanın her yerinden gelen müzik türlerini dinlemek ve kendi fikirlerimle dinlediklerimi ilişkilendirmek istiyorum. Bu benim çalışma alanım ve aynı zamanda çalışma prensibim, tarzım. Yaptığım her şey bir kombinasyon. Çoğu zaman birbirinden çok uzakta olan iki şeyin birdenbire birleşimi; örneğin, makine tarafından yapılan müzik ile insanlar tarafından yapılan müziği bir araya getirmek. Onları nasıl birleştirirsiniz? Ve eğer bu işe yaramazsa, bir insanın makine gibi ya da bir bilgisayarın insan gibi çalması durumunda, makinenin makine gibi çalması ve insanın insan gibi çalması ve sonra bu iki uç arasında açılan boşluğa bakmanın çok daha ilginç olduğunu düşünüyorum. Beni ilgilendiren ve çok ilginç bulduğum; uçları, aşırılıkları birleştirmek.

    · Projelerinizi, mix’lerinizi veya tüm müzikal çalışmalarınızı nasıl hazırlıyorsunuz, öncelikleriniz neler oluyor?

    Sanırım hâlâ biraz çocuk gibiyim. Bu yüzden çok fazla plan yapmıyorum. Her türlü şeye oldukça fazla heyecanlanıyorum. Bunlar küçük şeyler de olabilir, büyük şeyler de. Birinden diğerine atlayabiliyorum. Bu, prodüksiyon açısından bakıldığında, işleri bitirmeniz gerektiğinde her zaman en iyi fikir olmayabilir. Ama ben böyleyim! Evet, pek çok şeye ilgi duyuyorum ve bu birçok şey, yaptığım işime ilham kaynağı oluyor. Bazen ise bir şeye odaklanıyorum ve bitiriyorum.

    “Yapay zekâ, piyano veya gitar gibi bir araç olacak”

    “Her şeyin nereden geldiğini hatırlayalım”

    · House müziğin bir alt tarzı olan deep house, 1980’lerde başlangıçta Chicago house ile caz funk’ın karışımıydı ve soul’un dokunuşlarıyla harmanlanıp dünyaya yayıldı… Ve bugün itibariyle baktığınızda nasıl bir noktada veya süreçte görüyorsunuz deep house ve türevleri müzikleri?

    House ve elektronik müzik, yıllar içinde inanılmaz derecede büyüdü ve çok fazla değişim geçirdi. Yani gerçekten kötü ses sistemlerine sahip, küçük, karanlık yeraltı kulüplerinden, sadece bir strobe ışığıyla, 20 bin kişilik devasa sahnelere ve inanılmaz prodüksiyonlara kadar uzanan bir gelişim yaşandı. Son 20-30 yılda olanlar bunlar… Elbette, bu da birçok değişiklik anlamına geliyor. Bazen bu tür şeyler, ilk ortaya çıktığı alanla / yerle olan bağlarını kaybedebilir. Ancak bazen de kaybetmez. Dolayısıyla, her zaman bunu dengelememiz gerektiğini düşünüyorum. Tüm bunların nereden geldiğini unutmamak ve dikkatli olmak önemli, çünkü buna değer. Bu bir kültür ve bu kültür pek çok değeri yarattı. Çok uzun zamandır bu müziği dinleyen ve bu müzikle dans pistlerinde olan tüm bu dansçılar, aynı ruhla birbirine bağlantılı / bağlı. Ve bu benim çok değer verdiğim bir his. Bu yüzden de o insanlara, yaratıcılarla ve dansçılara bağlı / bağlantılı olduğumu hissediyorum. Kısaca, işin içinde olan herkesle bağlantılıyım. Bunun bir parçası olduğum için gerçekten minnettarım. Ve bazen, evet, bazen korumak zor olabiliyor. Özellikle pandemi sonrasında, birçok yeni oyuncunun oyuna dahil olmasıyla işler biraz değişti, çünkü pek çok yeni gelişme oldu; ve oyundaki oyuncular, her şeyin nereden geldiği konusunda yeterince bilgi sahibi olamadılar. Ancak aynı zamanda yeni fikirleri de getirdiler. O halde şimdi her şeyin nereye gittiğine bakalım ve her şeyin nereden geldiğini hatırlayalım.

     · House müziğin babası olarak anılan Frankie Knuckles, “House müziği, kalbin ritmiyle yaşayan bir şeydir… hayatı kutlama ve birleştirme yoludur” diyor. Klasik müzik üstatları ise; “Klasik müzik, zamansız bir sanat formudur ve geçmişten günümüze uzanan bir köprüdür” olarak tarifliyor. Peki, sizin için “müzik” ve “house müzik” ve “klasik müzik” ne ifade ediyor, hayatınızdaki karşılıkları nedir?

     Bu tanımlar her tür müziğe uygulanabilir. Mesele, insanları bir araya getir(ebil)mek. Bence asıl önemli olan bu ve bu yüzden de ben ayırım yapmıyorum. Benim için hepsi aynı hikâyenin bir parçası. Sanırım her tür müzik hakkında söylenebilecek çok şey var. Sonuç olarak, tüm bu tanımlar, cevaplar, aynı zamanda tüm türler için geçerli. Örneğin; klasik müzik zamansız bir sanat formu mu? Hmm, bence hayır. Çünkü klasik müzik geçmişte büyük bir akımdı ve şimdi ise devasa olan başka bir müzik. Dediğim gibi, her şey birbiriyle ve zamanla bağlantılı… Mesela, klasik müzik hem hayatı kutluyor hem de insanları bir araya getiriyor. Tıpkı house müziği gibi. Meselenin özü, başta da söylediğim gibi insanları bir araya getirebilmek.

     “Bir yanda müzik var diğer yanda ise cihazlar ve teknoloji”

     · Adorno, “On the Social Situation of Music” başlıklı makalesinde müziğin, “toplumun hâlini o anki koşullarını aktarma ve acının dilini kullanarak dönüşümü tetikleme becerisi sayesinde iyi müzik olabileceğini” belirtir. Bugün, teknoloji aygıtları, dijital dünya atmosferi ve yapay zekâ gibi durumların sizce müziğe etkisi nedir? Ve bu gelişmelerin olumlu veya olumsuz yönleri nelerdir?

     Umarım doğru anlıyorumdur. Bu tanıma kısmen katılıyorum. Ben de müziğin bir kişinin hayatını değiştirecek şekilde bir etkiye sahip olduğunda, iyi müzik olduğunu düşünüyorum. Bu, hayatlarını kökten değiştirmeleri gerektiği anlamına gelmez, belki de çok küçük bir değişiklik yapmaları yeterlidir. Bir düzeyde etki yaratmalı, yani yankı uyandırmalı. Fakat müziğin acının dili olması gerektiğini söylemezdim. Acı çekerek de olabilir, ama aynı zamanda neşe veya ortaya çıkan herhangi bir duygusal hissiyat yoluyla da olabilir. Bunu cevaplamanın zor olduğunu düşünüyorum, çünkü bir yanda müzik var, diğer yanda ise cihazlar ve teknoloji var. Müzik içeriktir, cihazlar ve teknoloji ise birer medya. Elbette, bu cihazlar ve teknoloji, müziğin nasıl yaratıldığı ve dinlendiği üzerinde bir etkiye sahiptir. Ancak sonuçta soru şu: Müzik insanların üzerinde nasıl bir etki yaratır? Bu yüzden bunun hâlâ doğru ve geçerli olduğunu düşünüyorum: Müzik, insanlarda bir etki yaratıyorsa veya insanların içinde bulunduğu durumu yansıtıyorsa “iyi”dir. Dolayısıyla, yapay zekâ müziği de kesinlikle içinde bulunduğumuz durumu yansıtıyor. Peki, bu iyi mi? Hmm, belki henüz değil! Yapay zekâ ile yapılan çok ama çok iyi yeni müzikler olacağına eminim. Fakat şimdilerde duyduğumuz şey(ler) değil. Şu anda duyduklarımız, sadece çarpıcı bir taklit. Henüz tüm araçları doğru şekilde kullanmaya hazır değiliz. Gerçek estetik tasarım, henüz tam anlamıyla gerçekleşmedi ve tüm bunlar yapay zekâ araçlarıyla mümkün. Bu araçlarla kısa bir bilgi sistemi yazabilirsiniz ve ardından oldukça şaşırtıcı ama oldukça rastgele bir sonuç elde edebilirsiniz. Ama bir sanatçı olarak çok daha fazla ve tam kontrol istiyorsunuz, ki o günler de gelecek. Ve sonra yapay zekâ tıpkı piyano veya gitar gibi bir araç olacak.

    · Bir söyleşinizde, “Her zaman kendi müziğimi yapmak istedim, bu her zaman emin olduğum bir şeydi. Ama nedense hiçbir zaman bir enstrüman öğrenmedim. DJ’lik benim için sadece sevdiğim müziğe mümkün olduğunca yaklaşmaya çalışmaktı…” diyorsunuz. Bugün geçmişinize baktığınızda, içinizde “yapmalıydım” dediğiniz veya gelecek için de “yapacağım” dediğiniz hayaller, hedefler neler?

    Açıkçası çok şanslıydım ama aynı zamanda da çok çalıştım. Yani bu sadece şans değil, aynı zamanda emek de var. Düşündüğümde, “Keşke yapsaydım…” dediğim çok fazla şey yok, çünkü hâlâ yapabileceğim birçok şey var. Ve hâlâ da yapmaya devam ediyorum. Belki, belki daha erken piyano çalmayı öğrenmeliydim diyebilirim. Bu ilginç olabilirdi ancak piyanoyu çalamamam, diğer birçok şeyi yapmama da neden oldu. Ve belki de bu iyi bir şeydi. Ve şimdi piyano öğrendim. Çok iyi değilim ama giderek daha iyi oluyorum. Ve henüz yapmadığım tüm bu şeyleri, belki gelecekte yapacağım.

    “Yapay zekâ, piyano veya gitar gibi bir araç olacak”

    “Biz bilgisayar müzisyenleri ciddiye alınmazdık”

    · Bugüne kadar “işte bu” dediğiniz veya çok etkilendiğiniz konser veya çalışma / projenizle ilgili aklınızda kalan bir anıyı bizimle paylaşır mısınız?

    Kariyerimin başlarında, Chicago’da, birkaç ay önce remix yaptığım bir caz üçlüsü, Ethnic Heritage Ensemble ile çalmam için davet edildiğimde çok unutulmaz bir an yaşadım. Oraya gittim, birlikte bir konser vermemiz gerekiyordu. Chicago’dan gelen derin cazdan, eğer buna böyle demek istiyorsanız, çok etkilendim. Oraya vardığımda, çok duygulandım ve o müzisyenlere çok büyük saygı duydum. Önce benimle çalmak istediklerine inanamadım. Öğleden sonra prova için buluştuk ve grubun lideri olan (ABD’li caz multi-enstrümantalisti) Kahil El'Zabar oradaydı. Bana ne çalabileceğimizi ve bilgisayarımda neler olduğunu sordu. Ben de onlara yaptığım bir parça olan “Leave My Head Alone Brain”ı çaldım. Parça çalarken Kahil oturdu ve duyduğu notaları ve akorları bir kağıda yazdı. Ben çalmayı bıraktığımda, “Tamam, harika. Şarkının adı ne?” dedi. Ben de, “Adı, Leave My Head Alone Brain” dedim. O da kağıda, “Leave My Head Alone Brain” yazdı. Sonra bana bakıp, “Bunu kim yazdı?” dedi. Ve o an, bunun benim yazdığım bir parça olduğunu fark ettiğim andı! Ve bu adamlar beni ciddiye alıyorlardı. Bu benim için gerçekten çok şeyi değiştiren bir andı, çünkü ondan önceki yıllarda yaptığım şeyler hakkında ne yaptığımdan emin değilim. Bunun ciddi bir şey mi, yoksa sadece bir şaka mı olduğunu bilmiyordum, çünkü biz “bilgisayar müzisyenleri” ciddiye alınmazdık ve ben de ciddiye alınmadım. Bu benim için çok şeyi değiştirdi. Daha sonra Kahil, bir bakır nefesli çalgılar düzenlemesi yazdı, diğer müzisyenlere verdi ve birlikte çaldık. Bu tamamen akıl almazdı. O ana gerçekten çok minnettarım.

    · Yakın ve uzak gelecekteki programınızdan veya projelerinizden bahseder misiniz?

    Yeni müzikler üzerinde oldukça yoğun çalışıyorum. Şu anda işleri bitirmekte biraz zorluk çekiyorum, bunu kabul etmeliyim. Dünya birçok rahatsız edici şeylerle dolu... Bu da yazma / yaratım sürecimi olumsuz etkiliyor. Ama üretmeye devam ediyorum ve odaklanmaya çalışıyorum. Elbette, tüm bunlar hepimizin başa çıkması gereken şeyler. Bir süre sonra sürecin bir parçası haline geliyor. Çalışacak birçok yeni fikir var. Bu nedenle yeni müzikler olacak. Ve elbette, kendimi tekrar etmemek için yaptıklarımı nasıl yeniden icat edebileceğimi sürekli düşünüyorum. Ne kadar çok şey yaparsanız, o kadar zorlaşıyor. Ama bu sorun değil. Müzik dışında, yaratıcı müzisyenler için çok ilham verici olacak bazı yeni müzik donanımları üzerinde çalışıyorum. Yani iki farklı yeni makine üzerinde çalışıyorum. Biri neredeyse bitti ve yakında kullanıma sunulacak. Diğeri daha büyük bir proje ve en az 12 aylık bir geliştirme süresi var ve daha büyük bir ekibe ihtiyaç duyuyor. Ancak süreç gerçekten heyecan verici ve benim için yeni. Daha fazlası yakında!

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow