İstanbul'un Istanbul gibi beyefendisi Çelik Gülersoy'un 1997'lerde hazırladığı ‘‘Büyükada Programı’’nda adaların kültürel ve doğal mirasının korunabilmesi amacıyla önerileri arasında adalarda bugün gördüğümüz faytonlara da önemli bir yer vermişti. Gülersoy faytonların dış görünümlerinin yeniden tasarlanmasını, kış için kupa adı verilen modeller kullanılmasını, (tıpkı·tarihi Avrupa filmlerinde gördüğümüz gibi ) faytonların toplandığı meydanın yeniden düzenlenmesini, yolcuların kışın kullanması için kapalı bekleme salonu yapılmasını, faytonculara yazlık ve kışlık tek tip kıyafet verilmesini, ahırların ve faytoncuların prefabrike konutlarda yaşanmasının sağlanmasını önermişti. Çelik Gülersoy'un ölümü ve Turing ile bağlantıların bitmesinden sonra olay estetik boyutundan çıktı ve hayvan haklarının ihlal edildiği, hayvanlara eziyetin durmadan ihbar edildiği, hatta insan sağlığını bile etkiler hale geldiğini görüyoruz.
Üç sene kadar önce İBB Başkanı Kadir Topbaş'a da ısrarlı bir şekilde faytonların kademeli olarak azaltılmasını istediğimiz (adalardaki ve hatta Türkiye’deki tüm yük hayvanlarının sorunu) artık bardağı taşıran son noktaya geldi. Kadir Topbaş’ın medya ve sanatçılar önünde verdiği bu söz için lütfen buraya tıklayın: http://www.haytap.tv/adalardaki-atlar_68051b6da.html
Adımız üstünde sadece kedi köpekler değil tüm canları kendimize dert edindik ve bu vesile ile adalardaki faytonları çeken atlar da her yıl Haytap'a şikayet konusu oluyor. En fazla ama en fazla üç kişinin binmesi gereken faytonlara daha az ücret ödemek için 4 kişinin üzerinde hacimli insanların bindiğini görmek zor o kadar olağan ki. Üstelik Paris'te, Prag'da, Stockholm’de gördüğümüz turistik ve gezi amaçlı kullanılan bakımlı atlar maalesef burada savaştan çıkmış garibanlar gibi. Yani bu atların bir tanesinde bile bakımlı güçlü kuvvetli sağlıklı yarasız beresiz birbiriyle uyumlu çift at göremeyecek miyiz ?
Hani aklı başında nasıl her uygar insan şehir içinde hiçbir kurala uymayan minibüsleri, yolları istediği gibi kullanıp geri kalan vatandaşa misafir muamelesi nasıl yapıyorsa, adalardaki faytonlar da bizim gözümüzde odur. Minibüsçüler de biliyorsunuz milyonlarla oynarlar. Hatlarının ciddi rant değeri vardır. Kazalara neden olurlar hatlarının kapanmasını istemezler. İstediği şeride girip çıkarlar. Adalar’daki sınırlı sayıda plaka olmasından dolayı belirli kesimin bu faytonlara sahip olması ve onları kullananların da istihdam edilenden öteye gitmeyen hemşeri dayanışmasıdır. Hatta faytonları iptal ettirmek isteyenlere malum şahısların silahlı saldırıya uğraması, mekan basması hayvan sevgisi ya da turizm derdi asla değildir asla da olmayacaktır.
Hiçbir ay yokki o yüksek bayırı çıkmayan atlar dinlendirilmeyen atlar çatlayarak ölmesin. Çünkü atların daha çıkış merkezinde en azından sefere çıkmadan önce denetleyecek uygun "eleman" yok. Zabıta - Veteriner - Güvenlik Görevlisi ve teknisyenin olmadığı dörtlü denetim sistemi olmadan yapılan iş bir kere başından yanlış. Hele küçük bir yerde herkes birbirinin toprağı, biribirinin hemşosu ise !
Sefere uygun olmayan at için muhakak sefere uygundur izni alınması bir göz kırpma işareti kadar yakın. Yazın sıcaktan atların çatlamaması için onlara verilen suyun ve yemin azaltıldığı da gözlemlerimiz arasında. Yani atların dili olmadığı için o bayırları çıkarken kendilerinin susadığını ya da acıktığını söylemesi de mümkün değil. Tek umutları gece olup dur durak bilmeyen luna park - sahil seferlerin bitmesi ve gece dinlenmeleri.
Sucuk salam olma hikayesine gelince.. Kimsenin bilmediği ama rantın bu kadar yüksek olduğu bir yerde adalara giren yıllık kaçak at sayısı 800'lerde. İnanılmaz bir rakam. Yani sucuk olmak için adaya gelmiyorlar. Sucukları çıkartılana kadar bilmem kaç yüksek rakımdaki kilisenin bulunduğu lunapark bölgesine çıkmak için çektirilen işkence. Hatta gitmişken evliyalar için de birkaç çaput bağlamak sağa sola. Hele yaz sıcağında deneyin bakalım yürüyerek o yolu sırtınızda bir kilo dometesle, dinlenmeden kaç tur atabilirsiniz?
Peki ya adalarda denizde yüzen kişiler hiç dalış yapsalar ve on - yirmi metre derinlere dalsalar yarlardan atılmış at cesetlerinin üzerinde yüzdüklerini bilseler bir daha yüzerler mi? Denizin altı at iskeleti kaynıyor ve üstünde insanlar yüzüyor...Kim farkında?
Atlar sucuk olmadan önce su böreği olmuş zaten! Maalesef adaların zemini düz değil. faytonlar Avrupa'da ve Amerika'dakinin aksine düz satıhta değil ciddi bir tepeyi ciddi bir yükle çıkmak zorundalar. Hem de tüm gün boyunca. UKOME, bu işi kendi bünyesine almış ve zamanında 140 adet at için trilyonluk ahırlar yapılmış. Ama gidip ahırlara gördüğünüz zaman paranın boşa harcandığını anlıyorsunuz. Ortada harcanan ve doğru yerde kullanılmayan para var. Klasik ülkemden klasik para harcama hikayeleri...Ya işsiz kalırsak Ya aç kalırsak?Eğer bu bakış açısıyla gidersek ve sırf insanlar işsiz kalmasın diye belirli bir rant kesimini doyuracaksa bu iş zaten başından yanlış. Adalar Belediye başkanı ile geçen sene yaptığımız ·fayton yönetmeliği taslağı yürürlüğe girmek üzereki kıyamet kopmaya başladı.
Akılcı bir planla yeni kurulabilecek alternatif sistemlerden teleferik, akülü tramvay gibi sistemlerle burada hali hazırda çalışan esnaf buralara tabii ki kaydırılabilir. Yeni iş sahibi yapılabilir. Nispeten daha düz zeminin olduğu Burgazada gibi yerlerde ise rençberlik başta olmak üzere yan çalışma sanaayinde tabii ki bu kişiler çalıştırılabilir. Ancak tatlı rant tabii ki bu dediğimiz ince turizm işinde olmayacaktır. Aslında Adalardaki faytoncular yerel halkı da taşımak istemediklerinden yerel halk da ulaşım da faytonları pek kullan(a)mıyor. Çünkü adaya gelen saf yerli turist kazıklanmaya daha elverişli. Kural tanımayan faytoncular yerel idare ile de anlaşamadıklarında atların pisliklerini vatandaşın gözü önünde dökmeleri de bir minibusçü geleneği sanki..Yani kurala uymam kendi kuralıma uydururum. Sıkıştığım zaman da “EKMEK PARASI” diyip yumuşak karnınıza vururum. Aslında ekmek parası mı, fırın parası mı? O da ayrı bir mevzu ya..Neyse...
Faytonların ulaşım olarak ada halkına da hizmet etmediği kesin. Olsa olsa bu faytonların bir kısmı turistik olarak düz satıhta olmak kaydıyla kullanılabilir. Yani ulaşım ve turizm amaçlı iki ayrı kullanımı birbirinden ayırmak gerekiyor aslında. Faytoncuların taşımak istemedikleri ada halkına, akülü araçlar, teleferik ya da tramvay benzeri raylı hafif ulaşım alternatifi sunulmalı. Taaa tepeye çıkmak isteyenler de belki teleferik daha sempatik olabilir. Ama atların o koca parkuru o yükle çıkması faytoncuların artık kendi sonunu hazırlıyor. Kademeli olarak ilk aşamada sayının düşürülmesi şart. Diğer yandan , insanların toplu olarak yemek yedikleri yerlere hemen yakınlarında aslında atların idrarlarının dışkılarının havadan karıştığını tahmin ederseniz değil dönere kebaba, sebzelere bile dokunmazsınız. ama herkes görmemeye alışmış bu memlekette. Varsa yoksa atlar sucuk olmasın.
Kardeşim sen sucuğu o pislik içinde yiyorsan ve şikayet etmiyorsan bize de zaten hayvan haklarını anlatmaktan, uygar turizmden, şık dükkanlardan, temiz ve yeşil bir çevreden konuşarak laf söylemek düşmez. Sen atların dibinden geçtiği idrar ve bok kokusu içinde hijyen var diyorsan şikayetçi değilsen bana ne!
BİR ADIM AT !
Adalar’daki ve Türkiye’deki diğer fayton atları için de artık ciddi örgütlenme ve bilinçlenme zamanı. Lütfen bir adım atıp yetkili makam olan İBB'ye yazın, UKOMEyi arayın , hiçbir şey yapamıyorsanız 153 ihbar hattını arayıp bu konuda ciddi bir rahatsızlık olduğuna dair ihbar sayısını artırın. Vah vah demekle bu ülkede bir şey çözülmüyor. Bir Adım atma sırası sizlerde !
İstanbul'un Istanbul gibi beyefendisi Çelik Gülersoy'un 1997'lerde hazırladığı ‘‘Büyükada Programı’’nda adaların kültürel ve doğal mirasının korunabilmesi amacıyla önerileri arasında adalarda bugün gördüğümüz faytonlara da önemli bir yer vermişti. Gülersoy faytonların dış görünümlerinin yeniden tasarlanmasını, kış için kupa adı verilen modeller kullanılmasını, (tıpkı·tarihi Avrupa filmlerinde gördüğümüz gibi ) faytonların toplandığı meydanın yeniden düzenlenmesini, yolcuların kışın kullanması için kapalı bekleme salonu yapılmasını, faytonculara yazlık ve kışlık tek tip kıyafet verilmesini, ahırların ve faytoncuların prefabrike konutlarda yaşanmasının sağlanmasını önermişti. Çelik Gülersoy'un ölümü ve Turing ile bağlantıların bitmesinden sonra olay estetik boyutundan çıktı ve hayvan haklarının ihlal edildiği, hayvanlara eziyetin durmadan ihbar edildiği, hatta insan sağlığını bile etkiler hale geldiğini görüyoruz.
Üç sene kadar önce İBB Başkanı Kadir Topbaş'a da ısrarlı bir şekilde faytonların kademeli olarak azaltılmasını istediğimiz (adalardaki ve hatta Türkiye’deki tüm yük hayvanlarının sorunu) artık bardağı taşıran son noktaya geldi. Kadir Topbaş’ın medya ve sanatçılar önünde verdiği bu söz için lütfen buraya tıklayın: http://www.haytap.tv/adalardaki-atlar_68051b6da.html
Adımız üstünde sadece kedi köpekler değil tüm canları kendimize dert edindik ve bu vesile ile adalardaki faytonları çeken atlar da her yıl Haytap'a şikayet konusu oluyor. En fazla ama en fazla üç kişinin binmesi gereken faytonlara daha az ücret ödemek için 4 kişinin üzerinde hacimli insanların bindiğini görmek zor o kadar olağan ki. Üstelik Paris'te, Prag'da, Stockholm’de gördüğümüz turistik ve gezi amaçlı kullanılan bakımlı atlar maalesef burada savaştan çıkmış garibanlar gibi. Yani bu atların bir tanesinde bile bakımlı güçlü kuvvetli sağlıklı yarasız beresiz birbiriyle uyumlu çift at göremeyecek miyiz ?
Hani aklı başında nasıl her uygar insan şehir içinde hiçbir kurala uymayan minibüsleri, yolları istediği gibi kullanıp geri kalan vatandaşa misafir muamelesi nasıl yapıyorsa, adalardaki faytonlar da bizim gözümüzde odur. Minibüsçüler de biliyorsunuz milyonlarla oynarlar. Hatlarının ciddi rant değeri vardır. Kazalara neden olurlar hatlarının kapanmasını istemezler. İstediği şeride girip çıkarlar. Adalar’daki sınırlı sayıda plaka olmasından dolayı belirli kesimin bu faytonlara sahip olması ve onları kullananların da istihdam edilenden öteye gitmeyen hemşeri dayanışmasıdır. Hatta faytonları iptal ettirmek isteyenlere malum şahısların silahlı saldırıya uğraması, mekan basması hayvan sevgisi ya da turizm derdi asla değildir asla da olmayacaktır.
Hiçbir ay yokki o yüksek bayırı çıkmayan atlar dinlendirilmeyen atlar çatlayarak ölmesin. Çünkü atların daha çıkış merkezinde en azından sefere çıkmadan önce denetleyecek uygun "eleman" yok. Zabıta - Veteriner - Güvenlik Görevlisi ve teknisyenin olmadığı dörtlü denetim sistemi olmadan yapılan iş bir kere başından yanlış. Hele küçük bir yerde herkes birbirinin toprağı, biribirinin hemşosu ise !
Sefere uygun olmayan at için muhakak sefere uygundur izni alınması bir göz kırpma işareti kadar yakın. Yazın sıcaktan atların çatlamaması için onlara verilen suyun ve yemin azaltıldığı da gözlemlerimiz arasında. Yani atların dili olmadığı için o bayırları çıkarken kendilerinin susadığını ya da acıktığını söylemesi de mümkün değil. Tek umutları gece olup dur durak bilmeyen luna park - sahil seferlerin bitmesi ve gece dinlenmeleri.
Sucuk salam olma hikayesine gelince.. Kimsenin bilmediği ama rantın bu kadar yüksek olduğu bir yerde adalara giren yıllık kaçak at sayısı 800'lerde. İnanılmaz bir rakam. Yani sucuk olmak için adaya gelmiyorlar. Sucukları çıkartılana kadar bilmem kaç yüksek rakımdaki kilisenin bulunduğu lunapark bölgesine çıkmak için çektirilen işkence. Hatta gitmişken evliyalar için de birkaç çaput bağlamak sağa sola. Hele yaz sıcağında deneyin bakalım yürüyerek o yolu sırtınızda bir kilo dometesle, dinlenmeden kaç tur atabilirsiniz?
Peki ya adalarda denizde yüzen kişiler hiç dalış yapsalar ve on - yirmi metre derinlere dalsalar yarlardan atılmış at cesetlerinin üzerinde yüzdüklerini bilseler bir daha yüzerler mi? Denizin altı at iskeleti kaynıyor ve üstünde insanlar yüzüyor...Kim farkında?
Atlar sucuk olmadan önce su böreği olmuş zaten! Maalesef adaların zemini düz değil. faytonlar Avrupa'da ve Amerika'dakinin aksine düz satıhta değil ciddi bir tepeyi ciddi bir yükle çıkmak zorundalar. Hem de tüm gün boyunca. UKOME, bu işi kendi bünyesine almış ve zamanında 140 adet at için trilyonluk ahırlar yapılmış. Ama gidip ahırlara gördüğünüz zaman paranın boşa harcandığını anlıyorsunuz. Ortada harcanan ve doğru yerde kullanılmayan para var. Klasik ülkemden klasik para harcama hikayeleri...Ya işsiz kalırsak Ya aç kalırsak?Eğer bu bakış açısıyla gidersek ve sırf insanlar işsiz kalmasın diye belirli bir rant kesimini doyuracaksa bu iş zaten başından yanlış. Adalar Belediye başkanı ile geçen sene yaptığımız ·fayton yönetmeliği taslağı yürürlüğe girmek üzereki kıyamet kopmaya başladı.
Akılcı bir planla yeni kurulabilecek alternatif sistemlerden teleferik, akülü tramvay gibi sistemlerle burada hali hazırda çalışan esnaf buralara tabii ki kaydırılabilir. Yeni iş sahibi yapılabilir. Nispeten daha düz zeminin olduğu Burgazada gibi yerlerde ise rençberlik başta olmak üzere yan çalışma sanaayinde tabii ki bu kişiler çalıştırılabilir. Ancak tatlı rant tabii ki bu dediğimiz ince turizm işinde olmayacaktır. Aslında Adalardaki faytoncular yerel halkı da taşımak istemediklerinden yerel halk da ulaşım da faytonları pek kullan(a)mıyor. Çünkü adaya gelen saf yerli turist kazıklanmaya daha elverişli. Kural tanımayan faytoncular yerel idare ile de anlaşamadıklarında atların pisliklerini vatandaşın gözü önünde dökmeleri de bir minibusçü geleneği sanki..Yani kurala uymam kendi kuralıma uydururum. Sıkıştığım zaman da “EKMEK PARASI” diyip yumuşak karnınıza vururum. Aslında ekmek parası mı, fırın parası mı? O da ayrı bir mevzu ya..Neyse...
Faytonların ulaşım olarak ada halkına da hizmet etmediği kesin. Olsa olsa bu faytonların bir kısmı turistik olarak düz satıhta olmak kaydıyla kullanılabilir. Yani ulaşım ve turizm amaçlı iki ayrı kullanımı birbirinden ayırmak gerekiyor aslında. Faytoncuların taşımak istemedikleri ada halkına, akülü araçlar, teleferik ya da tramvay benzeri raylı hafif ulaşım alternatifi sunulmalı. Taaa tepeye çıkmak isteyenler de belki teleferik daha sempatik olabilir. Ama atların o koca parkuru o yükle çıkması faytoncuların artık kendi sonunu hazırlıyor. Kademeli olarak ilk aşamada sayının düşürülmesi şart. Diğer yandan , insanların toplu olarak yemek yedikleri yerlere hemen yakınlarında aslında atların idrarlarının dışkılarının havadan karıştığını tahmin ederseniz değil dönere kebaba, sebzelere bile dokunmazsınız. ama herkes görmemeye alışmış bu memlekette. Varsa yoksa atlar sucuk olmasın.
Kardeşim sen sucuğu o pislik içinde yiyorsan ve şikayet etmiyorsan bize de zaten hayvan haklarını anlatmaktan, uygar turizmden, şık dükkanlardan, temiz ve yeşil bir çevreden konuşarak laf söylemek düşmez. Sen atların dibinden geçtiği idrar ve bok kokusu içinde hijyen var diyorsan şikayetçi değilsen bana ne!
BİR ADIM AT !
Adalar’daki ve Türkiye’deki diğer fayton atları için de artık ciddi örgütlenme ve bilinçlenme zamanı. Lütfen bir adım atıp yetkili makam olan İBB'ye yazın, UKOMEyi arayın , hiçbir şey yapamıyorsanız 153 ihbar hattını arayıp bu konuda ciddi bir rahatsızlık olduğuna dair ihbar sayısını artırın. Vah vah demekle bu ülkede bir şey çözülmüyor. Bir Adım atma sırası sizlerde !