Zafer Toprak bir sınıfın doğuşunu anlattı: Türkiye'de İşçi Sınıfı

Zafer Toprak'ın emeğiyle geçinen bir sınıfın doğuş öyküsünü anlattığı Türkiye'de İşçi Sınıfı 1908-1946 isimli kitabı okurla buluştu. Ceren Özpınar'ın sanat tarihi yazımının Türkiye'de geçirdiği dönüşümü ele aldığı Türkiye'de Sanat Tarihi Yazımı da raflardaki yerini aldı.
Tarih Vakfı belgeselciler ve tarihçileri gösterimlerde buluşturuyor
Zafer Toprak'ın Türkiye'de İşçi Sınıfı 1908-1946 isimli kitabı Tarih Vakfı Yurt Yayınları'ndan çıktı. Tuba Akekmekçi tarafından yayıma hazırlanan 592 sayfalık kitabında Toprak, emeğiyle geçinen bir sınıfın doğuş öyküsünü gündeme getirerek, aydınlanmaya duyulan inancı bir kez daha vurguluyor.
Tarih Vakfı 25. yılında emek tarihini masaya yatırıyor
Türkiye'de sosyal ve beşeri bilimler, 1960'lı ve 70'li yıllarda aydınlanmacı bir "modernite" paradigması ışığında gelişmişti. Bu evrede "sosyal"in ayrı bir ağırlığı vardı ve "sınıf" kavramı Türkiye ve dünya çözümlemelerinde yoğun bir biçimde kullanılıyordu. Batı'da kapitalizm altın çağını yaşamış, refah devletini belirli bir noktaya taşımıştı. Her türlü sınıf çelişkisine rağmen, emekçi kesim bu refahtan görece payına düşeni almıştı. Ancak, 70'li yılların ilk yarısında Bretton Woods'un çöküşü, petrol krizi ve stagflasyon sonucu "refah devleti" tökezledi. "Sosyal devlet"in yükü giderek altından kalkılamayacak bir düzeye ulaşmış, sürdürülebilirliğini yitirmişti. Hayek'in, Friedman'ın, neo-liberal anlayışın yıldızı bu tarihlerde parladı. Reagan ve Thatcher bu tarihlerde iktidar oldular. Dünya ekonomik düzeninde bu denli köklü dönüşümlerin yaşandığı bir evrede sosyal ve beşeri bilimlerin bundan etkilenmemesi olanaksızdı. Böylece "modernite"den "post-modernite"ye geçildi.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de bunun etkileri görüldü. 24 Ocak ve 12 Eylül ertesi "post-modernite" ile birlikte "sosyal"den "kültürel"e kayılıyordu. Artık bilim çevrelerinde "sınıf" kavramı dışlanıyor, yerini "kültür kodları", etnik ve dinsel ayrışmalar alıyordu. Bu sürecin olumsuz etkileri özellikle çalışanların üzerinde görüldü. Etnik ve dinsel çatışmalar su yüzüne çıkar(ılır)ken örgütlü sendikal yaşam büyük darbe yedi. Türkiye'de İşçi Sınıfı 1908-1946, emeğiyle geçinen bir "sınıf"ın doğuş öyküsünü gündeme getirerek aydınlanmaya duyulan inancı bir kez daha vurgulamış oluyor.
Türkiye'de Sanat Tarihi Yazımı
Tarih Vakfı Yurt Yayınları ayrıca Ceren Özpınar'ın Türkiye'de Sanat Tarihi Yazımı (1970 - 2010) isimli kitabı da okurla buluşturdu.
Türkiye'de Sanat Tarihi Yazımı, bir yandan sanat tarihi yazımının Türkiye'de geçirdiği dönüşümü kayıt altına alırken, bir yandan da tartışmaya açıyor. 1970 ile 2010 yılları arasında yazılmış sanat tarihi metinlerini söylem, zamansallık, dönemler, tarihsel anlatı modelleri, ulusal ve etnik kimlik, toplumsal cinsiyet, dil ve terminoloji gibi farklı bağlamlarda inceliyor.
Türkiye'de sanat tarihi yazımı Cumhuriyet'in modern ulus-devlet anlayışıyla şekillenir. Ulusal kimlik olarak kabul edilen Türklük, sanat tarihini milliyetçilik ideolojisi çerçevesinde kurar. Batılılaşma politikaları nedeniyle de Avrupa-merkezci ve Batıcı bir bakış açısı sanat tarihi yazımında etkili olur. Ancak, 1970'lerden itibaren tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de sanat tarihi yazımı dönüşmeye başlar.
Özpınar Derya Önder'in yayıma hazırladığı 216 sayfalık kitabında, sanat tarihi ve siyaset bilimi gibi disiplinlerin, Feminizm ve Post-kolonyalizm gibi kuramların ışığında, 1970 ile 2010 yılları arasında yazılmış sanat tarihi metinlerini söylem, zamansallık, dönemler, tarihsel anlatı modelleri, ulusal ve etnik kimlik, toplumsal cinsiyet, dil ve terminoloji gibi farklı bağlamlarda inceliyor.