hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Ünlü Blogger'dan yeni kitap: ''Annem Tanrı ve Sen''

    Ünlü Bloggerdan yeni kitap: Annem Tanrı ve Sen
    expand
    KAYNAKÖzgen Aydos / Cnnturk.com

    Siminya…Gerçek adı bilinmiyor, kendi fotoğrafı yok. Ama internet dünyasının en çok tanınan isimlerinden biri. İkinci kitabı ‘’Annem, Tanrı ve Sen’’i yeni çıkardı. Hem kitaba dair hem kendine dair biraz lafladık…

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Onun bloğuyla ilk ne zaman tanıştığımı hatırlamıyorum. Ama aralıksız iki gün baştan sona kadar yazdıklarını okudum. Önceleri yok yahu yazılanlar doğru değil dedim sonra inanmaya başladım. Aile hayatı, yaşadıkları, aşkları pek benim çevremde yaşananlara benzemiyordu. Zaman zaman Keşke bu kız benim en iyi arkadaşım olsa bile dedim. Blog yazarlarının kitap çıkarmasına olan önyargımı da Siminya ile aştım ben. İlk kitabı Kız Kısmı’ndan sonra ikinci kitabını da bir çırpıda okudum. Sonra seninle söyleşelim mi Siminya dedim, sağolsun kırmadı.

    Siminyacağım öncelikle yıllardır kimliğini saklıyorsun. Bu zor olmuyor mu? Ya de ego denen şey seni arada bir yoklamıyor mu?

    Bilinçli düşünülmüş bir olay değildi bu kimlik gizliliği. Önceleri kendi adım soyadım ve fotoğrafımla açtığım hesaplarım da vardı. Sonra yavaş yavaş hakiki kimliğim önceliğimden uzaklaştı, üstünde fazla durmadan takma isimler ve fotoğraflar kullanmaya yöneldim.  Nihayetinde de kemikleşen bir anonimliğe dönüştü durum. Bundan keyif aldığım durumlar olduğu kadar, hoşlanmadığım zamanlar da çok. Misal, kasıtlı, dikkat toplama amaçlı gizeme büründüğümün düşünülmesi rahatsız ediyor. Hakkında birçok söylenti çıkabiliyor ve bunları çürütebilecek bütün yollar gerçek kimliğinin ifşasına çıkıyor. Daha tanınan,daha çok kazanan biri olmanın yolu maalesef ortalarda, görünür, ellenebilir, koklanabilir biri olmandan geçiyor. Bu sadece bana özel değil. Dünya’nın bütün çarklarının çalışma biçimi bu. Bütün cazibesine rağmen,  parasızlığa, yalnızlığa, sesini duyuramayacak, duyursan bile sallanmayacak kadar kaybolup gitme döngüsüne rağmen beni çekemiyor o altın dişli çark. Burada, bu bitik hayatımda nefret ettiğim şey çok. Ama orada nefret edeceğim, katlanmak zorunda kalacağım şeylerin yanında küçük kalacaklarından adım kadar eminim. Ego var. Ama ego cakadan çok onura çalışıyor bende.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Bloğunu açarken bu kadar insana ulaşacağın hatta ikinci kitabını yazacağın aklına gelir miydi?

    Yok tabii ki. Aklına bunu getiren gayet planlı, amaçlı bir projenin ürünüdür zaten. Ben hala inanmıyorum bu olanlara.  O kadar inanmıyorum ki olan bir şey yok gibi geliyor hali hazırda. Eğer ulaştığım insanlar, yazdıklarım bana inanılmaz bir şeyler hissettirseydi kendimle ilgili epey gürültü çıkaran birine dönüşürdüm. Sanki kimsenin yapamadığı bir şeyi ilk ben yapmış gibi havamdan geçilmez, kendimi övmek için hiç bir fırsatı kaçırmazdım.  Ama ben kendimden memnun değilim. Ulaştığım, yaptığım, vardığım noktalar beni kendini daha çok eleştiren biri haline getirmekten başka bir işe yaramadı. Bunun iyi bir kişisel terbiye olduğunu umarak yaşıyorum.  Ama sanırım öyle çıkmayacak.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yeni kitabın çıktı hayırlı olsun diyeceğim ama kitap beni mahvetti. Sonunda ise ağladım. Ben senin yıllardır iyi bir takipçin olduğum için okurken kuşku duymadım ama başka insanlar sana tüm bu yaşadıkların gerçek mi diye soruyorlar mı?

    Çok teşekkürler. Umarım bir gün senin de o güzel kaleminden çıkmış bir kitap okuyacağız. Kitabı olduğunu hayal ettiğim bir kaç kişiden birisin.Biri de Aylin. Balboa Aylin. Tanırsın. Bazen soranlar oluyor. Ama her ne kadar ben iki kitabımda da olabildiğince kendimi anlatmaya çalışsam da aksini de yazabilirim, gerçeklik neden bu kadar önemli ki? Edebiyat salt gerçeklik taahhüt eden bir sanat değil ki. Uzaylılar, hayaletler, büyülü gerçekler, orta dünya, distopyalar, ütopyalar hepsi inandırıcılıktan uzak olmalarına rağmen büyüleyici değiller mi? Benim yazdıklarımda ne var. Taşranın her köşesinde örnekleri bulunabilecek sıradan bir yaşam. Bence inanmak zorunda değiller. Bence kimse inandırıcı olmak gibi bir kaygıyla kitap yazmamalı. Bu sorun olmaktan çıkmalı. Yaratıcılığı öldürüyor bu beklenti ve endişe.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

     

    Ünlü Bloggerdan yeni kitap: Annem Tanrı ve Sen

    Ailenle ilişkilerin hangi düzeyde devam ediyor?

    Annem dışında o kadar iyi değil. Babam epey yaşlandı ve artık ona bir gün bizi sevmeyi başarabilecek mi umudu ile değil acıyarak bakıyorum.  Kat kat giysiler altında yığılmış, bozulmaya başlamış ihtiyar bedeninde gördüğüm tek şey bir insan nasıl yaşamamalı. Veya nasıl yaşamalı ki düştüğünde elinden sevgiyle tutulup kaldırılabilsin. Ablalarımla ara sıra bir araya gelip bir yerlere gidiyoruz. Tepelerde, kırlarda uzun yürüyüşlere çıkıyoruz. Beraber yürümek çok güzel bir iletişim şekli.  Geçmişin en derin yarığını abim ve erkek kardeşim atmış bana. Onlarla yakınlaşamıyorum. Konuşurken seslerimiz çatallanıyor. Her sözcüğü ağzımızdan tereddütle çıkarıyoruz. Sanırım bu karşılaşmalarda epeyce yalan söylüyoruz birbirimize. Bir şeyler düzelemiyor. Düzelmesini de istemiyorum.

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Yakın çevrenden hiç senin kitaplarını okuyup aaa bu bizim siminya dedikleri oldu mu?

    Yakınlarımdan olmadı. Sadece işim nedeniyle kitabımı okuyan, Siminya’yı tanıyan kişilerle karşılaşıyorum. Onlara ben onu tanıyorum isterseniz kitabını yollatayım demek geliyor içimden. Sonra vazgeçiyorum. Sıkılıyorum kendimden.  Eskiden komikti çok bozdu artık okumuyorum diyen gördüm bir tane. Tek sıkılan ben değilim anlaşılan. Evde kitabımın bulunması biraz riskli. Çünkü bazı spesifik konular o kadar yalnızca bize ait ki ailemden her hangi biri o satırları okur okumaz ağzındaki çayı püskürtecektir. Biz ailecek kitap okurken ve komik video izlerken çay içeriz.  Bundan baya korkuyorum. Çay püskürtmekten değil, ailemin kitap okumasından. Kitap okumaya başlarlarsa benim kitabımı da okuma ihtimalleri var.  Henüz ve belki asla böyle bir şeye hazır değilim. Eğitim o kadar da şart değil.

    Açıkçası seni herkes okusun istiyorum. Çünkü herkesin senden öğreneceği bir şeyler olduğuna inanıyorum. Tüm bu yaşadıklarından sonra ayakta kalmak zor olmadı mı?

    Ayakta olduğumu kim söyledi? Geçmişle fazla haşır neşirim. Bana kendimi bir deneyin kobayı gibi hissettirecek kadar geçmişte kalmışım. Oralarda görülmemiş hesaplar, alınmamış öçler, dökülmemiş kanlar kalmış. Dönsen dönülmüyor, ilerlemek istesen ense kökünden asılmış arkaya çekiyor.  Ben korkunç kinci biriyim. Ama kelimeyle ifade edemeyeceğim kadar yakıcı ve sinsi. İlla o öç alınacak.O burunlardan o yapılanlar fitil fitil getirilecek. Ama bugün ama yarın.  İşte bu kinin geride bırakılan hesapları bir türlü içine sindirmemesinden geçmişi silemiyorum.  Ne yapalım zaman makinası mı icad edelim napalım? Ne istiyor bu arkadaş benden?

    Sağolasın. Okusun herkes madem. Öğrenecek  nefrete ihtiyacı olan varsa okusun. Buyursun.

    Bana neden imzalı bir kitap göndermediğinin cevabını biliyorum ama bir de burada söyler misin?

    İmza günleri, imzalı kitaplar, fan sayfaları,  alkışlar, kıyametler, yazdıklarınıza bayılıyorumlar, daha iyi anlatılamazdılar,aynı benler, çok teşekkürler canımlar, iyi ki varsınızlar, alkışlarla yaşıyorumlar. Cıks.İlk başta anlattığım çarkın en ufak “çok değişti” de kırılacak dişleri bunlar. Bu mükemmel ilerleyen, birbirini besleyen, şahane anlaşılan dünyada yerim yok benim.

    Emrah Serbes'ten yeni kitap

    Peri masallarından fırlamış gibi görünen 29 mekan

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow