hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Enteresan ressam Fernando Botero

    Enteresan ressam Fernando Botero
    expand

    Pera Müzesi çok ilginç bir karakter olan Kolombiyalı ressam Fernando Botero'nun eserlerini sergileyecek. "Şişman güzeldir" felsefesinden yola çıkan Botero, boğayla göz göze kalınca matador olmaktan vazgeçip ressam olmaya karar vermiş...

    Haberin Devamıadv-arrow
    Haberin Devamıadv-arrow

    Kolombiya Fahri Konsolosluğu, İspanya Büyükelçiliği ve Instituto Cervantes, Estambul desteğiyle Hazirran 2010'da 5.yılını kutlayacak olan Pera Müzesi, 21.yüzyılın en çok merak uyandıran sanatçılarından olan Kolombiyalı ünlü ressam Fernando Botero'yu misafir ediyor. Botero'nun 64 eserinden oluşan sergi, 4 Mayıs- 18 Temmuz 2010 tarihleri arasında sergilenecek.

    Fernando Botero’nun en ünlü yapıtları, ünlü sanatçıların başyapıtlarını yeniden kendi üslubu ile ele aldığı resimler... Bunlar arasında Leonardo da Vinci’nin “Mona Lisa”sı, Manet’nin “Kırda Öğle Yemeği”, Edgar Degas’nın “Balerinler”i, Jan Van Eyck’ın “Arnolfini’nin Düğünü”, Velazquez’in “Nedimeler”i bulunuyor.

    “Şişman güzeldir!”

    Şişman figürlerini üslubunun merkezine oturtan Botero, bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Şişman güzeldir, çünkü şişman insanlar diğer insanların yüzünde hemen bir gülümseme yaratma kabiliyetine sahiptirler, sempatiktirler bu yüzden resimlerimde şişman figürleri kullanıyorum."

    Günümüzün estetik anlayışına farklı bakan Botero'nun bu sergisi sirk, boğa güreşi, Latin Amerika halkı, Latin Amerika yaşamı, ölüdoğa ve sanat tarihinin geçmiş ustalarından uyarlamaları kapsayan altı bölümden oluşuyor. Kolombiyalı sanatçının güzellik kavramını sorguladığı eserlerinde, kendi kültürüne ait yoğun yansımaları da görmek mümkün.

    Botero için ölüdoğalar, 1960'ların sonundan başlayarak imgenin kaynağını oluşrutuyor. Bu herhangi bir meyvenin meyve olmaktan çıkıp, farklı dünyalar ifade etmesi anlamına geliyor. Fernando Botero: "Bir elma ya da portakal çizdiğimde, insanların bu elma ya da portakalın bana özgü olduğunu ve onu benim çizdiğimi fark edeceklerini biliyorum; çünkü benim yapmaya çalıştığım şey, çizilen her öğeye, en yalın olanına bile, derin bir inançtan kaynaklanan bir kişilik verebilmektir."

    Fernando Botero'nun uyarlamalarında, 1950'li yılların başında İtalya ve İspanya'daki seyehatlerinde, onun için önemli referans noktaları olan Giotto, Piero della Francesca, Leonardo, Mantegna, Velázquez, Goya, Dürer, Rubens, Manet ve Cézanne gibi ustaları yakından incelemiş olduğu  gözlemlenir. Botero taklit etmeyerek onların ruhunu kendine özgün görüşüyle tuvale yansıtır.

    Botero boğa güreşi ile ilgili ise şunları dile getiriyor: "Boğa güreşini çizmeye cesaret ettim, çünkü bu konuyu çok iyi biliyordum. Bir konuyla benliğiniz arasında güçlü bir ilişki yoksa, o konuyu çizemezsiniz. Kişiye bir tür ahlaki yetki verdiği için bu ilişki kesinlikle gereklidir. Benim boğa güreşiyle böyle bir ilişkim vardı. Konuyla olan bu bağım ‘kan’ımdan ve yaşamımdan ileri geliyordu."

    “Boğa ile göz göze gelince matador olmaktan vazgeçtim”

    Fernando Botero Ayşe Arman ile yaptığı söyleşisinde, matador olmayı düşünmesine yönelik şunları dile getiriyor: "Ben gerçek bir boğa ile karşılaşıncaya kadar hep matador olmak istedim. Ne var ki, boğa ile göz göze gelince, o kadar yürekli olmadığımı anladım."

    Kış aylarını sık sık Meksika’da geçiren Fernando Botero, orada sirklere karşı bir ilgisi duymaya başlamış. Sirkin "çok güzel ve zamandan arınmış bir konu" olduğunu dile getiren Botero, eserlerinde de sirk yaşamını her yönüyle gözler önüne seriyor.

    Serginin Latin Amerika Yaşamı Bölümü’nde ise Botero,  resmin arka planında halk, sanatçının kendi Latin Amerika kültürüne olan bağlılığı ve çocukluğundan görüntülerin canlı anılarını oluşturuyor. Latin Amerika Halkı Bölümü için Botero, "Resmimde, çok gençken yurdumda tanıdığım bir dünya ile karşılaşır insanlar. Bir tür özlem bu; o özlemi çalışmamın merkezî konusu haline getirdim.On beş yıl New York'ta ve uzun yıllar Avrupa'da yaşadım; ama bu, mizacımda, yapımda ve Latin Amerikalı ruhumda hiçbir şeyi değiştirmedi. Ülkesiyle tam olarak bütünleşmiş birisiyim," diyor.

    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow