Jeanette Winterson'ın Tutku'su Pınar Kür çevirisiyle Türkçede
İngiliz yazar Jeanette Winterson'ın tutkunun yalnızca aşkta, aşkın ise yalnızca karşı cinste arandığı bir hikâyeyi reddederek çıplak gerçeği hayallerin büyülü dünyası üzerine kurduğu romanı Tutku, Pınar Kür'ün çevirisiyle okurla buluşuyor.
Jeanette Winterson'ın sadakatin, aidiyetin, arayışın ve bulamayışın zorlu yollarından geçerek tutkuya dönüşen bir masalı anlattığı Tutku adlı romanı Pınar Kür'ün çevirisiyle okurla buluşuyor. Sel Yayıncılık Winterson'ın Tutku'su dışında, yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından Truman Capote'nin, kariyerinin başında kaleme aldığı on dört öyküsünden oluşan Ateşteki Güve ile Kâmil Erdem'in anlattığı zamansız öykülerden Şu Yağmur Bir Yağsa ve Türker Ayyıldız'ın farklı yerlerinden kırılmış hayatların hikâyesini anlattığı Şikeste'yi de yayımlıyor. Ayrıca yayınevinden çıkan David Le Breton'un insanlığın geldiği aşamayı bedensel-ruhsal yapımız açısından ele aldığı Bedene Veda ile sanat ve edebiyat filozofu Tzvetan Todorov'un bir sanat eserinin ilettiği mesaj ile yaratıcısının hayat tarzı ve gündelik yaşamı arasındaki ilişkiyi de irdelediği Ya Sanat Ya Hayat da raflardaki yerini alacak.
Alain de Botton'un Aşk Dersleri Türkçe'de
Tutku
Jeanette Winterson deniz kıyılarından kanal kentlerine, karla kaplı dağlardan sıcak meydanlara uzanan bir masal anlatıyor: Sadakatin, aidiyetin, arayışın ve bulamayışın zorlu yollarından geçerek tutkuya dönüşen bir masal. Tutkunun yalnızca aşkta, aşkın ise yalnızca karşı cinste arandığı bir hikâyeyi reddederek çıplak gerçeği hayallerin büyülü dünyası üzerine kuruyor.
Savaşın yıkıcılığı, düş kırıklığının sarsıcılığı, kavuşamamanın burukluğu farklı coğrafyalardan gelerek yolları kesişen ve hangi yöne giderse gitsinler daima kendilerine çıkanların keskin anlatısında hayat buluyor.
Hayata karşı oynanan kumarda aldığımız riskleri incelikle süzüyor Winterson. Sonuçta "Neyi tehlikeye attığın neye değer verdiğini gösterir."
Yolu hiç bitmeyen yolcu: Mülteci
Jeanette Winterson, 1959'da Manchester, İngiltere'de doğdu. Pentekostal Kilise'ye mensup ebeveynler tarafından 1960'ta evlat edinilip misyoner olmak üzere yetiştirildi. Kitapların gücünü erken keşfeden ve kendini bir lezbiyen olarak tanımlayan Winterson 16 yaşında evden ayrılıp küçük bir arabada yaşamaya başladı. Bu süre içinde eğitimini devam ettirdi ve Oxford Üniversitesi İngilizce bölümünde okurken ek işler yaparak geçimini sağladı. Mezun olduktan sonra bir süre tiyatro alanında çalıştı. 25 yaşındayken yayımlanan ilk romanı Tek Meyve Portakal Değildir, 1985'te En İyi İlk Roman dalında Whitbread Ödülü'ne layık görüldü.
Yetişkinler için on romanın yanı sıra çocuk kitapları, öyküler, denemeler, senaryolar ve bir anı kitabı yazdı. Ağırlıklı olarak fizikselliğin ve hayal gücünün sınırlarını, cinsiyet kutuplaşmalarını ve cinsel kimlikleri işleyen eserleriyle, John Llewellyn Rhys Ödülü'ne, E.M. Forster Ödülü'ne ve Cannes Film Festivali'nde Gümüş Ödül'e layık görüldü. 2006 yılında ise edebiyata hizmetleri için kendisine Britanya Kraliyet Onur Nişanı verildi. Düzenli olarak The Guardian gazetesine yazan Winterson, Manchester Üniversitesi'nde Yaratıcı Yazarlık profesörü olarak görev yapmaktadır. Yazarın Bedende Yazılı (çev. Süheyla Ç. Matthews, 2013), Vişnenin Cinsiyeti (çev. Pınar Kür, 2015), Tek Meyve Portakal Değildir (çev. Sevin Okyay, 2015) ve Normal Olmak Varken Neden Mutlu Olasın (çev. Püren Özgören, 2015) isimli kitapları yayınevimiz tarafından yayımlanmıştır. Art Objects ve Lighthousekeeping de yayın programımızdadır.
Ya Sanat Ya Hayat
Sanatçı, ister bir dahi olsun ister bütün zamanların en büyük yaratıcısı, sonuçta aynı havayı soluduğumuz, benzer çelişkilerle boğuştuğumuz bir insandır. Sanat ve edebiyat filozofu Tzvetan Todorov, bir sanat eserinin ilettiği mesaj ile yaratıcısının hayat tarzı ve gündelik yaşamı arasındaki ilişkiyi irdeleyerek çoğu zaman unutulan bu basit ve temel gerçeği son derece yalın ve berrak bir dille hatırlatıyor.
Genelde hepimiz gibi "geçinmek için" eser üretmek zorunda olan sanatçının gündelik yaşamla ilişkisini büyük ressam Rembrandt örneğini ele alarak aktaran Todorov, gerek ressamın tablo ve gravürlerinden bize uzanan insani değerleri gerekse sıradan bir hayat süren bu aynı kişinin eşleri, çocukları, yakınları ve komşularıyla arasındaki ilişkiyi gözler önüne seriyor. Ya Sanat Ya Hayat, aslında eserin de sanatçının da aynı hayatın içinden beslenerek karşımıza çıktığını gösterirken ikilemi tersine çeviriyor: Hem sanat hem hayat!
Eduardo Galeano'dan Yaratılış Türkçede
Kitabın ikinci bölümünde ise, bu kez bambaşka bir noktadan, sanat ile ahlak arasındaki yüzlerce yıllık çatışmadan yola çıkan Todorov, Iris Murdoch üzerinden dünyaya, hayata duyulan sevginin hem sanatın hem de ahlakın temelinde yattığını gösterirken, yine hem sanat hem hayat demektedir.
Bunca karmaşa ve kafa karışıklığı içinde yaşadığımız, sanatla hayatın bağını çoğu zaman kaçırdığımız günümüzde, ayakları sağlam bir zemine basan açık ve net çözümlemeler, yorumlar okumak, hayata ve sanata yeniden inanç duymak isteyen herkese...
Tzvetan Todorov, (1939) Bulgar asıllı Fransız yazınbilimci, denemeci ve eleştirmen. İlk olarak Rus Biçimcileri'nin metinlerini Fransızcaya çevirmesiyle tanınan Todorov, özellikle yapısal anlatı çözümlemeleri ve metin türleri incelemeleri ile 20. yüzyıl yazınbiliminin gelişmesine katkıda bulundu. Fransa ve Amerika'daki çeşitli üniversitelerde edebiyat kuramları dersleri verdi. Günümüzde çalışmaları daha çok kültür antropolojisi üzerine yoğunlaşmaktadır. Sömürgecilik döneminde yaşanan ötekileştirme sürecinin Avrupa ve Amerika'daki halklar üzerindeki etkilerini araştıran Todorov, bireysel ve toplumsal bellek sorunlarını da incelemektedir.
Şu Yağmur Bir Yağsa
Kâmil Erdem zamansız öyküler anlatıyor. Dün yaşanmış, bugünü anlatan, yarına dair olan, uzak bir kasabadan ya da şehrin göbeğinden, bütün bir ömürden birikerek süzülenleri... Fark edilmezliği, önemsiz görünen hayati meseleleri, iki kelime arasındaki boşluktan türeyen tarifsiz oluş hallerini fısıldıyor. Kulak kabartmak gerekiyor duymak için.
James Joyce'un çevrilemez kabul edilen eseri Türkçede
Şu Yağmur Bir Yağsa tam da umutsuzluğun, iç hesaplaşmanın, bocalamanın ya da tökezlemenin içinde yeşeren umudu resmediyor. Eksiğini, olumsuzunu, kötüsünü görmeye aşina gözlerin tam zıddıyla karşılaşma ihtimallerini nüktedanlıkla sezdiriyor. Gözümüze sokmadan, bağırmadan yapıyor her şeyi. Tıpkı kendiliğinden yağan yağmur gibi. Öylesine, aniden. Bereketli, ferah.
Kamil Erdem, 1945'te Erzurum'da doğdu, Erzurum Lisesi'ni bitirdi. Ankara Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nin Edebiyat ve Rus Dili ve Edebiyatı bölümlerinde okudu.
80 sonrasında Tan Seçki'sinde ve Morköpük'te öyküleri yayınlandı. Datça'nın bir köyünde yaşamaktadır.
Ateşteki Güve
Yirminci yüzyılın en önemli yazarlarından Truman Capote'nin, kariyerinin başında kaleme aldığı ve eşsiz edebi dehasını daha o günlerden ortaya koyan on dört öyküsünden oluşuyor Ateşteki Güve.
New York Halk Kütüphanesi arşivinde kısa bir süre önce keşfedilen bu öyküler, Capote'nin ilk kurmaca eserlerine örnek gösterilse de, her açıdan erken olgunlaşmış genç bir yazara işaret ediyor ve onun her eserine nüfuz eden özgün bakış açısının derin izlerini taşıyor.
Ateşteki Güve, Capote'nin bir yazar olarak kendi sesini çok genç yaşta bulduğunun, özellikle derin empati becerisinin yanı sıra hayatın kıyılarında yaşayan insanlara olan ilgisinin köklerinin de gençlik yıllarına uzandığını kanıtlayan keyifli bir okuma vaat ediyor.
Batur'dan Modernizmin Serüveni, Harvey'den Neoliberalizmin Kısa Tarihi
Truman Capote, (1924-1984), küçük kasabalarda yaşlı akrabalarının yanında geçirdiği çocukluğunu anlattığı Başka Sesler Başka Odalar adlı romanıyla umut vadeden genç bir yazar olarak büyük ilgi gördü. Hayalin ve gerçeğin şiirsel bir anlatımda buluştuğu Çimen Türküsü adlı kısa romanıyla kendine özgü biçemini sağlamlaştırdı. Yalnız insanların hüzünlü öykülerini Gümüş Damacana'da bir araya getirdi. Kurmacadan çok gerçeğe dayandığı bilinen Soğukkanlılıkla yazarın tüm yapıtları içinde kült bir roman olma özelliğiyle ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bukalemunlar İçin Müzik ve Yerel Renkler adlı kitaplarında gazeteciliğe ve gezi yazarlığına karşı gittikçe artan ilgisinin izleri görülür. Yüksek sosyeteden varlıklı kişilerin portrelerini çizdiği Kabul Edilmiş Dualar büyük fırtına kopardı. Capote'nin arkadaşı olan ünlüler sırlarını açıkladığı için yazarı hiç affetmediler. Yazarın gençlik yıllarında yazdığı, ancak yayımlamadığı ilk romanı Yaz Çılgınlığı ölümünden yirmi yıl sonra okurlarla buluştu. New York'ta yaşayan genç bir kadının gizemli öyküsünü anlatan Tiffany'de Kahvaltı edebiyat ve sinema dünyasında kült bir yapıt olarak etkisini günümüzde de korumaktadır. Yazarın tüm kitapları yayınevimiz tarafından yayımlanmaktadır.
Bedene Veda
Dinlerin ve ideolojilerin aşağıladığı, "kirli", "ahlaksız" gördüğü yıpranabilir, sakatlanabilir, yaralanabilir ve ölebilir "beden"den kurtulma düşüncesi, yalnızca bedenle ruhu birbirinden ayıran felsefenin ve teolojinin değil, bütün insanlığın kafasını kurcalayan bir ütopya ve hayal konusu olmuştur. Günümüzde ise bilimin ve teknolojinin eriştiği düzey, hem protezler ve simülasyonlar hem de her türden sanatsal performans yoluyla bedeni deforme etmeyi, kullanım dışı bırakmayı, hatta bedenden tümüyle kurtulmayı mümkün kılıyor.
Gölgelere bir ağıt: Dünyanın Bütün Sabahları
Peki, gelinen bu nokta insanlığımız açısından olumlu, sevindirici bir gelişme midir, yoksa aslında bir bütün olan bedensel-ruhsal yapımızı sakatlayan, bizi insanlıktan çıkartan bir süreç midir?
İşte bu temel sorunun peşinden giden David Le Breton Bedene Veda'da, dövme, piercing, estetik cerrahi gibi en sıradan deformasyonlardan body-art ve beden performanslarına, bilişim teknolojilerinin sunduğu imkânlardan siber-cinsellik, "tüp bebek" yöntemleri ve protezlere dek çeşitli örnekleri sürükleyici bir dille ve kısmen distopik bir bakış açısıyla ele alarak bizi insanlığımıza yeniden sahip çıkmaya davet ediyor.
Yürümeye Övgü, Acının Antropolojisi, Ten ve İz gibi önemli çalışmalarının ardından David Le Breton, bireyin sahip olduğu beden coğrafyasında kendi duygu ve düşünceleriyle gezindiği, kusurlu veyahut eksik de olsa onun imkânlarını kullandığı mevcut realitenin karşısına, bedensiz yaşama özlem fenomenini koyuyor.
David Le Breton, 26 Ekim 1953'te doğdu. Strasbourg II İnsan Bilimleri Üniversitesi'nde profesördür. Araştırmalarını beden antropolojisi ve riskli tavırlar antropolojisi üstünde yoğunlaştırmış, sessizlik ya da yürüyüş gibi daha kişisel temalar üzerine de çalışmıştır.
Breton'un önemli yapıtları arasında Acının Antropolojisi (2003), Yürümeye Övgü (2003), Ten ve İz (2011), Anthropologie du corps et modernité (Bedenin Antropolojisi ve Modernite, 1990), La Sociologie du corps (Bedenin Sosyolojisi, 2002), Le Saveur du Monde (Dünyanın Tadı, 2006) sayılabilir. Yazarın Du Silence (Sessizlik Üzerine, 1997) adlı eseri yayın programımızdadır.
Şikeste
Türker Ayyıldız'ın kaleminden, farklı yerlerinden kırılmış hayatların hikâyesi dökülüyor. Ömürlük yaraları hiçbir zaman kabuk bağlamamış insanların çabalarının, çarpışmalarının, kırılmalarının, kırıklarla yola koyulmalarının, hep yeniden yeniden başlamalarının hikâyeleri. "Kırılmışlık insanın mirası olur mu?" sorusunu akla düşürüyor Şikeste. Bir köşede miras kalan kırılmışlıklarla evler, şehirler, ülkeler, insanlar aşılıyor; yine de insan kendi mirasını derisinde taşıyor.
Türker Ayyıldız 2011'de Orhan Kemal Öykü Ödülü''ne layık görülen Vapurlara Küsmek kitabında kurduğu üslubunu Şikeste'de zenginleştirerek bize sadelikteki zarafeti gösteriyor.
Türker Ayyıldız, 1972'de Yozgat'ta doğdu. Marmara Üniversitesi'nde İktisat okudu. Öyküleri çeşitli edebiyat dergilerinde yayımlandı. Vapurlara Küsmek ile 2011 Orhan Kemal Öykü Ödülü'nü aldı. İstanbul'da yaşıyor. Kese Kâğıdına Sarılı Şeyler (İskenderiye Yayınları, 2009) isimli bir de şiir kitabı vardır.