Limantepe'nin dalgıç arkeologları
İzmir'in Urla ilçesinde tarihi 6 bin yıla dayandığı tahmin edilen Limantepe'de arkeologlar, Türkiye'nin ilk su altı arkeolojik kazısını gerçekleştirirken, kariyerlerine dalgıçlığı da ekledi.
Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Hayat Erkanal başkanlığında sürdürülen Limantepe kazıları, kentin önemli bir bölümünün MÖ 700'lü yıllarda yaşandığı sanılan büyük bir depremle denizin 1 kilometre altına kaydığının belirlenmesi nedeniyle deniz dibinde sürdürülüyor.
Prof. Dr. Erkanal ve ekibinin, amatör dalgıçlık dersleri aldıktan sonra İsrail'deki Hayfa Üniversitesinden uzman ve ekipman desteği ile başladıklarıkazılarda, önemli deneyimlere ulaştıkları öğrenildi.
Limantepe Kazı Başkanı Prof. Dr. Erkanal, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Limantepe'nin klasik çağ öncesi kültürler açısından öneminin, daha önceki yıllarda Ekrem Akurgal tarafından tespit edildiğini, ancak bu denli büyük bir kültürel oluşumu bulacaklarını beklemediklerini söyledi.
1980-1981 yılları ve sonrası çalışmalarda, MÖ 3 bininci yıllarda burada büyük bir uygarlığın varlığının belirlendiğini ifade eden Prof. Dr. Erkanal, 2 bin yılında ise Limantepe'yi ikiye bölen Çeşmealtı - İzmir kara yolunu kaldırma çalışmaları sırasında denizin içinde beyaz lekelerin dikkatlerini çektiğini, ayrıntılı incelemede, dipte kalıntı ve mimari özellikler bulunduğunu fark ettiklerini kaydetti.
Bu arada denizin altında iki dere yatağı ile Limantepe'yi Karantina Adası'na bağlayan klasik döneme ait bir yol, 4 adet ada veya tepe ve bir liman tesisini tespit ettiklerini anlatan Prof. Dr. Erkanal, denizin altında bir tarihin yattığını anladıklarını belirtti.
Bu şekilde gelişen mecburiyet karşısında ekibiyle birlikte amatör dalgıçlık dersleri aldıklarını bildiren Prof. Dr. Erkanal, "yoksa suyun altında çalışma gibi bir düşüncemiz yoktu. 1997-98'de suyun altında çalışacağım aklıma bile gelmezdi. Garip bir tesadüf oldu" dedi.
İngilizce yazışan Türk arkeologlar
Prof. Dr. Erkanal, Hayfa Üniversitesi ile kurdukları bağlantı sonucu buradan gelen uzmanların teknik anlamda önemli sayılabilecek bir destek sağladığını, su altında dokümantasyon ve kazı çalışmalarını anlattıklarını belirterek, şunları kaydetti:
"Denizde yapılan çalışma, çok ilginç bir çalışma. Akdeniz Bölgesi'nde bizim dışımızda iki örneği var. Birisi Fransızların Mısır'ın İskenderiye kentinde, diğeri de Hayfa Üniversitesinin Sezerya kazılarında yaptığı çalışmalar. Üçüncüsünü de biz burada başlattık. Başlangıçta sıkıntımız vardı, ama Ankara Üniversitesi ve TÜBİTAK'ın da desteğiyle ortadan kalktı.
Her türlü ekipmanla ve artık kendi yetiştirdiğimiz elemanlarla suyun altında çok boyutlu çalışmaları gerçekleştirebilecek duruma geldik. Arkeolog olarak balıklar gibi farklı bir ortamda kazı yapıyoruz. Sistem, aynı sistem. Karada ne yapıyorsak, suyun altında da onu yapıyoruz. Getirdiği zorluklar var ama gelişen teknoloji sayesinde bunları ortadan kaldırabiliyoruz. Şimdi karadaki gibi hiç fark etmeden burada da çalışabiliyoruz. Artık kendimizi geliştirdik."
Çalışmalar sırasında ilginç olayların yaşandığını, özel kıyafetleri içinde birbirini tanımayan Türk arkeologların İngilizce yazışabildiğini belirten Prof. Dr. Erkanal, bugün sayıları 30-40'ı bulan ekibin, suyun altında günde 2 saat çalışabildiğini söyledi.
Limantepe meyvelerini veriyor
Limantepe'nin artık meyvelerini vermeye, dünyanın dikkatini çekmeye başladığını, geçen yıl yurt dışında 10 civarında sunum, konferans ve konuşma yaptığını bildiren Prof. Dr. Erkanal, klasik çağ öncesi kültürleri değerlendirirken, Limantepe'nin bir model durumuna geldiğini söyledi.
Müşterek çalışma gruplarının bulunduğunu, Kanada'dan gelen ekiple jeofizik ve jeomorfolojik çalışmalar yaptıklarını ifade eden Prof. Dr. Erkanal, bu çalışmalarda, Limantepe ve onun antik kenti olan Klozemenai'nin karadaki kısımdan daha büyük bir bölümünün su altında yattığını belirlediklerini söyledi.
Prof. Dr. Erkanal, tahminlerine göre, MÖ 700 yıllarında meydana gelen bir deprem sonucu 1 kilometre veya daha üzerinde bir alanın denizin altına kaydığını düşündüklerini, ancak bu konuda işin daha çok başında bulunduklarını ifade etti.
Limantepe'nin çeşitli dönemlerdeki surları, yerleşim alanları ve saray olarak nitelendirilebilecek yapılarıyla tam bir merkezi konuma sahip olduğunu, siyasi bir birliğin bulunduğunu belirten Prof. Dr. Erkanal, şöyle devam etti:
"Limantepe, Ege Bölgesi'nde MÖ 3. binde hem deniz ulaşımının yapıldığı, hem karada her türlü faaliyetin gerçekleştirilebildiği büyük bir merkez konumunda ve bölgede siyasi bir hakimiyeti bulunuyor. Burada MÖ 6. bin yılına ait bulgular tespit edildi. Ama tabaka olarak henüz giremedik. Büyük olasılıkla taban suyu içinde kaldı. Ama MÖ 4. bin yılına ait 4 safhalı bir yerleşimi belirledik. Limantepe, Roma dönemine kadar devam eden kültürel birikimi düşünecek olursak 6 bin yıllık kesintisiz bir tarihe sahip. Böyle bir özellik gösteren Türkiye'de başka bir merkez yok. Bu çalışmalar, Türkiye'de gerçekleştirilen arkeolojik çalışmalara çok daha önemli bir boyut katacak."
Turizme açılacak
Prof. Dr. Erkanal, Limantepe kazılarının kara kısmında Erken Tunç 1 Dönemi dedikleri 3. bin yıl ve başlarına ait bir alanı turizme açmayı düşündüklerini, denizdeki çalışmaların da ziyaretçilerin izlenimine sunulacağını kaydetti. Bu yaz kuracakları sistemle arkeologların başlıklarında kameralarla dalacaklarını. çalışmaların monitöre yansıtılacağını, telsiz sistemiyle de ekiple konuşma olanağının sağlanacağını belirten Prof. Dr. Erkanal, internet kanalıyla veya monitör sayesinde görüntü de alınabileceğini, bu şekilde görsel ve işitsel izlenim imkanı olacağını bildirdi.
Prof. Dr. Erkanal, gelecekte çok daha geniş alanlar açıldığında turistlerin şnorkelle deniz üzerinden çalışmaları izleyebileceklerini ifade ederek, laboratuvarların kurulmasından sonra buluntuları tuzlu sudan arındırarak sergilenebileceğini kaydetti.