"En iyi doğa fotoğrafçısı" Türkiye'yi istiyor

BBC Wildlife Magazine'nin organize ettiği "en iyi doğa fotoğrafçısı" yarışmasında 2006 yılında 118 bin fotoğraf arasından sıyrılarak birincilik alan Serkan Güneş, kısa zamanda nasıl başarıya ulaştığını ve Türkiye'yle ilgili yapmak istediği projeleri cnnturk.com'a anlattı.
İstanbul'da başladığı hayat macerasının akışını İsveç'e gittikten sonra bambaşka bir boyuta taşıyan ve kısa zamanda aranan bir doğa fotoğrafçısına dönüşen Serkan Güneş'in meslek hayatı eşinin hediye ettiği bir fotoğraf makinesiyle baştan aşağı değişiyor.
Ardından tanıştığı Ömer Yazıcıoğlu ve diğer fotoğrafçıların da destekleriyle kendini hızla geliştiren Güneş, BBC Wildlife'ın organize ettiği yarışmada "en iyi doğa fotoğrafçısı" seçilince adını mesleğinin en iyi isimleri arasına yazdırmayı başardı.
İsveç ve Afrika çalışmalarının ardından artık Türkiye'de de bir şeyler yapmak isteyen Serkan Güneş daha önceki denemesinde Türkiye'deki bürokratik engellere takılmış. Ancak bu onun Türkiye'de çalışma isteğini daha da kamçılamış.
Şimdilerde Türkiye ile ilgili projelerini hayata geçirmek için sponsor arayışında olan Serkan Güneş, hızlı yükselişini, çalışmalarını ve Türkiye ile ilgili projelerini cnnturk.com'a anlattı.
Yaşamöykünüze göre sizin için her şey İsveç'e gitmenizle başlamış görünüyor, peki fotoğrafa olan bu yatkınlığınızda Türkiye'de yaşadığınız yılların bir etkisi olmadı mı?
’Evet, hikayem gerçekten İsveç'e taşınmam ile basladı. Fakat hayatımın ortaokula kadar olan bölümünü arkadaşlarımla top oynamaktansa İstanbul’da oturduğumuz evin küçükte olsa bahçesinde geçirmeyi yeğlerdim. Bu arada 13 yaşımdan beri ciddi olarak müzik ile uğraşıp gitar çalıyordum...
Lise dönemimde ilgim müzik ve bilgisayara daha çok kayınca büşük şehirlerimizde az kalmış hatta tükenmiş olan doğa hayatımdan çıkmış oldu. Fakat İsveç'e taşındıktan sonra bu doğaya olan özlemim ve çocukluğa dönme hislerim müzik sanatıyla harmanlanınca kendimi fotoğraf sanatının içinde buldum. Eşim Azize Güneş'in doğum günü hediyesi olarak aldığı fotoğraf makinesi bu yeni sanata girişimin bir başlangıcı gibi oldu.
Daha sonra Fotoğrafçı Ömer Yazıcıoğlu'yla tanışıyorsunuz ve iyice bu işin içine giriyorsunuz. Onunla tanışmanız bir tesadüf müydü yoksa tanışmada sizin özel bir çabanız, katkınız oldu mu?
Aslında Ömer Yazicioğlu'na gittiğimde zaten ben bu işi yapmaya karar vermiştim. Yani o olmasa da kesinlikle pes etmezdim. Ayrıca kendisiyle başka bir arkadaşım aracılığıyla tanıştım. Ömer beyin bana kapılarını açıp fotoğrafın temellerini çok detaylı ve doğru bir şekilde anlatmasının elbette başlangıçta çok faydası oldu.
Bana çok zaman kazandırdı. 6-7 yıllık kariyerimde Ömer Yazıcıoğlu'ndan başka kişilerden de çok destek gördüm. Şimdi Ömer bey ile çok iyi bir dostluğumuz var. Hatta yılbaşını birlikte kutladığımızda dönüp geçen zamanı yad ettik.
Aslına bakarsaniz her şey çok çabuk oldu. Bundan 6 sene önce ben bir fotoğraf makinesine herkes kadar uzaktım. İlgimin artması, araştırma ve çalışmalarım çok yoğun olduğundan zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. 2006'da kazandığım ödül ile bir nefes alma şansım oldu.
O zaman bütün emeklerimin boşa gitmediğinin ve kariyerimin asıl yeni başladığının ve de daha fazla insanın çalışmalarımın farkında olduğunu gördüm. Yarışmadan sonra İsveç basını da bana çok ilgi gösterdi. Çünkü kazandığım kategoriyi hem ilk Türk hem de ilk İsveçli olarak kazanmıştım. Ardından röportajlar, sergiler, seminer ve kurslar birbirini takip etti. Şimdi de aynı süratle devam ediyor.
Tanzanya'da çiçeklerle karşılanırken, Türkiye'de size fotoğraf çekme izni dahi verilmemesine rağmen neden Türkiye'de çalışmak istiyorsunuz?
Türkiye’deki bürokrasiyi fazla eleştirmek istemiyorum. Ben Türk'üm ve ülkemi seviyorum. Asıl sorun yetkililerin benim Türkiye'de çekeceğim fotoğraflarla yapacağım reklam ve tanıtımın farkında olmamaları. Bir Türk olarak İsveç'e geldim ve kuzey ülkelerinin doğasını çalıştım. İsveçliler'e kendi doğalarını gözlemlerimle gösterdim.
Aynı şekilde Afrika'da yaptığım kısa çalışmadan daha önce fazla görülmemiş tarzda fotoğraflar ile döndüm. İşte benim yaratmak istediğim etki bu. Sergimden sonra birçok fotoğrafçı benim Afrika'da düzenlediğim safari / workshop etkinliğine katılmak için başvurdu. Afrika, çektiğim fotoğraflar sayesinde çok konuşuldu. Neden bu etki ve ilgi bizim ülkemiz için olmasın diye düşünüyorum ve ısrarla ülkemde çalışmalar yapmak istiyorum.
Bir sponsor olması durumunda Türkiye'de imza atmayı planladığınız proje ya da projeleriniz neler?
Sizin de tahmin ettiğiniz gibi bütün çalışmalarım ve projelerim İsveç'te ve Afrika'da bulduğum sponsorlarım sayesinde gerçekleşiyor. Seyahatler ve ekimpan bir fotoğrafçının en büyük giderleridir. Eğer ki Türkiye'de ilgili kurumlara ulaşabilirsem doğal güzelliklerimiz üzerine çalışıp göstermek isterim.
Ayrıca internet sayfama sadece Kuzey Avrupa'dan değil tüm dünyadan ziyaretçiler giriyor. Bunların başında Japonya, İngiltere, Avustralya ve Kanada geliyor. Güzel Karadeniz Bölgemizi veya eşsiz Kapadokya'yı neden tüm dünyaya fotoğraflarımla göstermeyeyim diye düşünüyorum.
Genel olarak son çalışmalarınızda bahsedebilir misiniz?
Yilbaşından hemen önce geçen yaz Afrika'da çektigim fotoğraflarımdan oluşan bir sergi vardı. Bu gerçekten büyük ses uyandırdı. Şubat ayında tekrar Afrika'ya gideceğim. Üzerinde 5 senedir çalıştığım Stockholm'ün doğasını konu alan kitabım bu yıl çıkacak. Bunun çalışmalarına da paralel olarak devam ediyorum. Bunların haricinde internet sayfamdan fotoğraf satışlarım, kurslar, seminerler ve proje bazlı fotoğraf çekimlerim sürüyor.
Serkan Güneş'in daha önce hazırladığı projeleri görmek veya yeni projelerine destek olmak için http://www.serkangunes.com/ adresinden bilgi alabilirsiniz.
Sıradaki Haber
SON DAKİKA
EN ÇOK OKUNANLAR
Dünyanın ilk 'gülücük' emojisine 1 ayda 10 bin ziyaretçi
Mardin'de Rus Avangard'ı
'Erzincan'ın incisi' Kemaliye tarihi yapıları ve doğal güzellikleri ile ilgi çekiyor!
Zamanda yolculuğun adresi! Tarihi ilçe Safranbolu 46 yıldır özenle korunuyor
Bir Bulut Olsam, Sıla gibi dizilere ev sahipliği yaptı! Mardin'in tarihi Dereiçi Mahallesi turizme kazandırılacak