Yeni iklim sözleşmesi için ilk adım
Merkezi Almanya’nın Bonn kentindeki Birleşmiş Milletler İklim Sekreterliği’nin davetiyle iki bini aşkın uzman, iklim değişikliğine karşı alınması gereken önlemleri görüşmek üzere Bonn’da bir araya geldi.
Hükümet, iş ve ekonomi çevrelerinin temsilcileri ile çevre dernekleri ve araştırma enstitüsü uzmanları, süresi 2012 yılında dolacak olan Kyoto Protokolü’nün yerini alacak yeni ve kapsamlı bir iklim sözleşmesinin temelini atmayı amaçlıyor.
Uluslararası geçerliliği olacak yeni iklim sözleşmesinin, bu yıl sonunda Kopenhag'da düzenlenecek Birleşmiş Milletler İklim Konferansı'nda kabul edilmesi hedefleniyor.
2009 sonuna kadar uzlaşma hedefi
Birleşmiş Milletler İklim Sekreterliği’nin Başkanı Yvo de Boer, uluslararası toplumun bu yılın sonuna kadar yeni ve etkin bir iklim sözleşmesi üzerinde anlaşabileceği konusunda iyimser. Dünyanın önünde başka seçenek olmadığını ifade eden Boer, “zararlı sera gazları emisyonunun dünya çapında ne zaman azami noktaya varacağı, yüzyılın ortalarına kadar gaz salınımında ne kadar azalmaya gidilmesi gerektiği ve 2020 yılına kadar tutturulması gereken hedefler konusunda farklı görüşler var. Bu tartışılabilir, ancak benim için önemli olan bu yılın Aralık ayına kadar, iklim değişikliğiyle mücadelede siyasi mutabakata varılması" şeklinde konuşuyor.
Hedefte yorum farklılığı
Yvo de Boer’e göre, zararlı sera gazları salımının, sıcaklık artışının iki derecenin altında tutulmasına yetecek oranda düşürülmesinde henüz geç kalınmış değil, ancak bu iddialı hedefler koymakla mümkün olacak.
İddialı hedeflerin kaçınılmazlığı pek çok ülke tarafından benimseniyor. Ancak uzmanlar, somut rakamlar belirlenmesi söz konusu olunca, her ülkenin kendine göre bir yorum yapmasından şikâyetçi.
Birleşmiş Milletler İklim Sekreterliği, Kyoto Protokolü’nün ardından yürürlüğe girmesi amaçlanan yeni iklim sözleşmesinde ve bu doğrultuda yürütülen Bonn toplantılarında dört konuyu öne çıkartıyor. Yvo de Boer, bu dört konuyu şöyle açıklıyor:
“İlki, her sanayi ülkesi için 2020 yılına kadar zararlı gaz emisyonunu azaltmak amacıyla iddialı hedefler konulması. İkincisi, kalkınma halindeki bazı ülkelerin zararlı sera gazları salınımındaki artışı nasıl sınırlandırabileceği konusuna açıklık getirilmesi. Üçüncüsü, kalkınmakta olan ülkelere hem iklim değişikliğinin etkilerine uyum sağlayabilmeleri hem de bu ülkelerdeki zararlı gaz salınımının azaltılabilmesi için, istikrarlı, öngörülebilir ve kapsamlı mali yardım yapılması. Son olarak da yeni sözleşme kapsamında finansal kaynakların yönetimi ve kalkınmakta olan ülkelerdeki önceliklerinin göz önünde bulundurulması amacıyla yeni bir yönetim yapısı oluşturulması.”
Sanayi ülkelerine eleştiri
İngiliz sivil toplum kuruluşu Oxfam’da iklim danışmanlığı yapan Anju Sharma, önlemlerin uygulamaya konulmasında sanayi ülkelerinin pasif davrandığı görüşünde. Sharma, düşüncelerini “bence, müzakerelerin güvenilir bir ortamda ilerleyebilmesi için geçmişte verilen sözlerin tutulması ve önlemlerin hayata geçirilmesi gerekiyor. Üzerinde bu kadar tartışılan finansman konusu yeniden gündeme gelmeli. Sanayi ülkelerinin bu konuyu ciddiye aldıklarını göstermesi çok önemli" sözleriyle açıklıyor. Sharma'ya göre, sanayi ülkelerinin hiçbiri ulusal çıkarlarından feragat etmeye yanaşmıyor.
Umut ABD'de
Çevrecilerin çoğu, Barack Obama sayesinde müzakere masasına dönen Amerika Birleşik Devletleri'nin liderlik rolünü üstlenmesini umuyor. Çevreciler ayrıca, Rusya, Japonya ve Kanada gibi sanayi ülkelerini iklimin korunması için bağlayıcı kurallar koymaya çağırıyor. Öte yandan tartışmalar, Çin, Hindistan gibi iklimin korunmasında kilit rolü oynayan kalkınmanın eşiğindeki ülkelerin tutumunda odaklanıyor. Birleşmiş Milletler İklim Sekreterliği Başkanı Boer, zararlı sera gazları salımının bedelinin ağırlaştırılması gerektiği görüşünde. Bütün bu konular 8 Nisan'a kadar sürecek olan Bonn görüşmelerinin gündeminde yer alıyor.