hourSON DAKİKA
left-arrowright-arrow
weather
İstanbul
down-arrowup-arrow

    Veli Küçük'ün çapraz sorgusu tamamlandı

    Veli Küçükün çapraz sorgusu tamamlandı
    expand

    Ergenekon davasının bugün görülen 27'nci duruşmasında tutuklu sanıklardan emekli Tuğgeneral Veli Küçük'ün çapraz sorgusu tamamlandı. Küçük'e, JİTEM, Abdullah Çatlı, Cem Ersever, Adil Serdar Saçan ve Tuncay Güney ile ilgili sorular yöneltildi. Ancak Küçük, soruların büyük bölümüne, dünkü duruşmada açıkladığı gerekçesiyle yanıt vermedi. Duruşmada Küçük'ün avukatları da savunma yaptı.

    Duruşmaya verilen öğle arası sırasında tutuklu sanıklardan Veli Küçük, salona izleyici olarak gelen bazı yakınları ile kısa süreli sohbet etti. Veli Küçük, bu sırada hatırını soran bir yakınına, esprili şekilde "Yargılanıyoruz. 400 sene falan istiyorlar. Göz açıp kapayıncaya kadar geçer" dedi.

    AVUKATLARIN SAVUNMASI

    Bugünkü duruşmada, Küçük'ün çapraz sorgusunun ardından, aralarında kızı Zeynep Küçük'ün de bulunduğu avukatları savunma yaptı.

    Avukatı kızı iddianameyi eleştirdi

    Avukat Zeynep Küçük, Veli Küçük'ün ajandasında, müvekkilinin istihbarat faaliyetleri sırasındaki bazı kişilerin açık kimliklerinin de bulunduğunu ve bunların gizli tutulması gerektiğini söyledi.

    "Davanın iddianamesine göre ortada muazzam bir terör örgütü olduğunu" ifade eden avukat Küçük, iddianamede bu örgütün ne zaman kurulduğuna ilişkin bir yanıt olmadığını, ancak sanık Küçük'ün kuruluş aşamasından itibaren faaliyetlerde yer aldığının aktarıldığını dile getirdi.

    "Kuruluş tarihinin söylenemediği bir örgütte bir kişi için (kuruluşundan beri içinde yer alıyor) diyebilir misiniz?" şeklinde konuşan Zeynep Küçük, iddianamede söz konusu terör örgütünde kimlerin olduğuna ilişkin de bilgi bulunmadığını ifade ederek, "Ortada bir şema dolaşıyor. Bu şema nedir? Örgütün kimler tarafından kurulduğunu neden öğrenemiyoruz?" diye sordu.

    Şemanın, soruşturma devam ettiği ve gizli olduğu gerekçesiyle kendilerine üzeri kapatılarak verildiğini söyleyen Zeynep Küçük,  ayrıca iddianamede bu örgütün nasıl yönetildiğine ve hiyerarşik yapısının nasıl olduğuna ilişkin soruların da yanıtının verilmediğini kaydetti.

    Danıştay saldırısı

    İddianamedeki en önemli şemanın Danıştay saldırısına ilişkin olduğunu vurgulayan avukat Küçük, Danıştay saldırısının talimatını kimin verdiğinin, bu eylemi kimin kararlaştırdığının da iddianamede yer almadığını söyledi.

    Tüm delillere ulaşamadıklarını, Osman Yıldırım ve Tuncay Güney'in beyanları ile şemanın kendilerine tam olarak verilmediğini ifade eden Zeynep Küçük, "Tamamını incelemeden, görmeden savunma yapıyoruz şu anda" dedi.

    Zeynep Küçük, örgütün ideolojisinin de ortada olmadığını ileri sürerek, "Dünyada ideolojisi olmayan bir terör örgütü yok. Sürekli darbe yapmak diye bir ideoloji olabilir mi?" ifadesini kullandı.

    "Bir ordu kadar silahı olması lazım"

    Var olduğu iddia edilen terör örgütünün finansmanının nasıl sağlandığını da soran avukat Küçük, "Bir ordu kadar silahı olması  lazım bu örgütün iddianamedeki hedeflerine göre... Hükümeti düşürecek, halkı isyana tahrik edecek bir örgüt bunu 3 tane, 10
    tane bomba ile mi yapacak? Hükümeti ıskata teşebbüs için kalpak yaptırmak istemiş bu örgüt. 10 bin tane kalpak yaptıracaklar para bulamıyorlar, darbe yarım kalıyor. Bu kadar komik bir iddia olabilir mi? Gizli tanık ileri sürebilir, söyler, onun amaçları olabilir. Savcı olarak ciddiye alıp nasıl iddianameye koyabilirsiniz? Siz hukukçusunuz" dedi.

    Küçük, var olduğu ileri sürülen örgütün siyasi ve askeri eğitimi nasıl verdiği sorusuna da cevap aradığını dile getirerek, "Hükümeti devirecekler 10 tane el bombası ile... Şimdi tüm Türkiye'de el bombası arama faaliyeti var. Ergenekon'a bağlanacak el bombası aranıyor" dedi.

    Çok büyük bir örgütten bahsedildiğini dile getiren avukat Küçük, "Nasıl deşifre edilmemiş şu ana kadar. Buna inanmak mümkün değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bu kadar acz içinde göstermek kimsenin haddi değil" şeklinde konuştu.

    Küçük, iddianamede Muzaffer Tekin'in, Veli Küçük ile köprü vazifesi yaptığının ileri sürüldüğünü anlatarak, müvekkilinin Tekin'den 7 ay sonra gözaltına alındığını anımsattı.

    "Ortalama insan zekasıyla bu iddianame dalga geçiyor"

    Zeynep Küçük, müvekkili Veli Küçük'ün, rafın en üstündeki kullanmadığı klasördeki belgeye ilişkin olarak ise "Böyle bir örgüt olsa Veli Küçük o örgütün içinde olsa bunları 7 ay tutar mı? Veli Küçük açısından hiçbir ehemmiyeti olmayan belge" dedi.

    Veli Küçük'ün bahse konu belgeyi okumadığını söyleyen avukat Zeynep Küçük, "Okunmuş mu, o belgede çalışılmış mı bir bakın.  İddianamede, 'Ergenekon belgesinin aslıdır' diyor. Belge suret, fotokopi. Ortalama bir insanın zekasıyla bu iddianame dalga geçiyor" diye konuştu.

    "Yargılama Tuncay Güney'in etrafında dönüyor"

    'İnsanların özgürlüğünün elinden alınması bu kadar kolay olmamalı" diyen avukat Küçük, savunmasında Tuncay Güney'e de değinerek, "Yargılama, başladığından beri Tuncay Güney'in etrafında dönüyor. Güney'in kim olduğu mutlaka tespit edilmelidir" ifadesini kullandı.

    Güney'in sanık, tanık, müşteki ya da mağdur olarak hangi sıfatla bu beyanlarda bulunduğunu soran avukat Küçük, Güney'in beyanının hükümsüz olduğunu savundu.

    Evrakta sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından Güney hakkında iddianame olduğunu söyleyen Küçük, "Sanal bir Tuncay Güney var. Çıkıyor birine bir çamur atıyor, aynen ertesi gün gazetelerde okuyoruz. Ben Güney'i sanal bir karakter olarak görüyorum. Yaratılmış biri" dedi.

    "Dava Güney'in sezgileriyle açıldı"

    Avukat Zeynep Küçük, "Onun hissettikleri, çalışmalarıyla burada bu kadar sanık oturuyor. Tuncay Güney'in sezgileri ile koskoca Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde böyle bir dava açılabiliyor" şeklinde konuştu.

    Müvekkilinin 24 saat devlet gözetiminde olan, korumaları bulunan bir kişi olduğunu, ayrıca sivil polislerce izlendiğini, telefonlarının dinlendiğini anlatan Küçük, sözde örgüt dokümanlarının en önemli deliller olarak kabul edildiğini ancak bu belgelerin hiçbir değeri olmadığını savundu.

    Veli Küçük'ün diğer avukatının savunması

    Tutuklu sanık Veli Küçük'ün diğer avukatlarından Taciser Ülkü Ilıca da iddia makamının, örgütün kaos çıkarmak amacını güttüğünü ileri sürdüğünü belirtti. Diğer taraftan da "örgütün anayasası" olarak nitelenen "Ergenekon Belgesi"nde böyle bir durumun istenmeyen durum olduğunun ifade edildiğini kaydeden Ilıca, bunda bir çelişki olduğunu kaydetti.

    Ilıca, bu belgelerin örgüt dokümanı olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığını savundu.

    "Çok gizli örgütün çok gizli dokümanı" olarak tanımlanan bazı belgelerin 2001'den beri basında ve internet sitelerinde kamuoyunun bilgisine sunulduğunu anlatan Ilıca, "Neden 2000 yılından sonra sözde örgüt tarafından hazırlanmış doküman yoktur. Sözde örgütün 2000'den sonra kendini yenileme çabası kalmamış mıdır?" dedi.

    Avukat Ilıca, Tuncay Güney'in 2001 yılı Ocak ayında bir dolandırıcılık olayında gözaltına alındığını, sonra da ülkeyi terk ettiğini veya apar topar yollandığını savunarak, "Bu kişiye ABD gibi sıkı bir ülkenin bu kadar uzun süre vize veriyor olması da düşündürücüdür" dedi.

    Ilıca, sözde örgüt dokümanlarının 1999-2000 yıllarına ait "saptırılmış, hayal mahsulü bilgiler" içerdiğini de ileri sürdü.

    "Lobi belgesi ve Veli Küçük'ün evinde ele geçirilmedi"

    Müvekkilinin evinde "lobi" isimli belgenin bulunmadığını belirten Ilıca, buna ilişkin televizyon ve gazetelerde gerçek dışı haberler yer aldığını aktardı. Bu sırada tutuklu sanıklardan Doğu Perinçek, "Bu da uydurmadır. Savcıların samimi uydurmaları" dedi.

    Avukat Taciser Ülkü Ilıca, arşivleme özelliği nedeniyle bu belgelerin müvekkili aleyhine döndürülüp suç isnadı yapıldığını savundu.

    Müvekkilinin diğer sanıklarla tanışıklığının beşeri ilişkilerinden kaynaklandığını belirterek, telefon tapelerinde ise hiçbir suç unsuru
    bulunmadığını öne sürdü. Ilıca, telefon tapelerinde olmayan ifadelere "varmış" gibi iddianamede yer verildiğini söyledi.

    İddianamede yer alan bazı telefon görüşmelerine ilişkin örnekler veren Ilıca, basın mensuplarının iddianamede kolay bulabilmeleri için okuduğu bölümlerin yerlerini de söyledi.

    "Küçük ve kerinçsiz hedef haline getirildi"

    Savunma yapan Veli Küçük'ün avukatı Taciser Ülkü Ilıca, "Hrant Dink'in ölümünden sonra DTP ile PKK ve DHKPC'li gruplarca topluca şikayetler yapılarak, müvekkili ile diğer sanıklardan Kemal Kerinçsiz'in hedef haline getirildiğini" öne sürdü.

    Küçük'ün 15 yıldır avukatlığını yaptığını belirten Ilıca, "amca" olarak hitap ettiği müvekkilini küçüklüğünden beri tanıdığını ifade etti.

    Sanık Küçük'ün diğer avukatı Tayfun Ilıca da asker çocuğu olduğunu belirterek, kendilerindeki bayrak, millet ve vatan sevgisini hiç kimsenin yok edemeyeceğini söyledi.

    Müvekkilinin katıldığı bazı toplantılarla ilgili iddianamede çeşitli açıklamaların yer aldığını ifade eden Ilıca, Küçük'ün sivil toplum kuruluşlarının ve derneklerin toplantılarına katılmadığını savundu.

    Ilıca, duruşmada "gizli tanık" olarak ifade verdiği belirtilen Osman Yıldırım'ı "hasta bir kişilik" olarak niteleyerek, her türlü yalanı söyleyebileceğini ve illegal yola başvurabileceğini ileri sürdü.

    Dosyadaki "gizli tanık" uygulamasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu iddia eden Ilıca, başkalarından, müvekkili hakkında yalan ifade verilmesinin istendiğini, bununla ilgili de delillerini ileriki aşamalarda dosyaya sunacaklarını ifade etti.

    Ilıca, daha sonra Küçük'ün tahliyesini istedi.

    Tutuklu sanıklardan Veli Küçük'ün avukatı olan kızı Zeynep Küçük de gizli tanık "Dilovası"na ait fotoğraf teşhis ve ek ifade tutanağının altındaki imza ile savcılığın kendisine talebi doğrultusunda verdiği ifade tutanağının altındaki imzanın farklı olduğunu ileri sürdü.

    Bu nedenle Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz hakkında suç duyurusunda bulunmak istediğini dile getiren Küçük, "Böyle usulsüzlüklerle alınan gizli tanık beyanlarıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin generali rüşvetçi olarak suçlanamaz" dedi.

    Devam eden soruşturma nedeniyle kendi delillerini dosyaya sunmadığını belirten Zeynep Küçük, "Bunlara göre kumpas kurarlar diye delillerimi dosyaya sunmuyorum" diye konuştu.

    Zeynep Küçük, "Gizli tanık" beyanına göre, "rüşvetçi" olduğu ileri sürülen babası Veli Küçük'ün sözü edilen dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerince albaylıktan generalliğe yükseltildiğini anlattı. Küçük, gizli tanıkların beyanlarına göre kişilerin itibarlarının ayaklar altına alınmasına tahammül edemediğini vurguladı.

    Talepler...

    Veli Küçük'ün avukatlarının savunmalarının ardından Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, diğer avukat ve sanıkların taleplerine geçti.

    Duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan avukat Kemal Kerinçsiz, Yargıtay'ın Danıştay davası ile ilgili kararı bozduğunu ve bu davayla birleştirilmesi yönünde talepte bulunduğunu hatırlatarak, bu davaların birleştirilmesi durumunda 10 yıllarca devam eden bir yargılamayla karşılaşacağını belirtti.

    Dosyada Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya'daki Zirve Yayınevi cinayetleriyle ilgili kendisi hakkında iddialar ortaya atıldığını belirten Kerinçsiz, hiçbir cinayetin faili olmadığını söyledi.

    Kerinçsiz, Cumhuriyet savcılarının, "eğer ellerinde yeterli delil yoksa bu suçlamaları iddianameden çekmelerini ya da mahkemenin bunları dosyadan çıkarmasını" istedi.

    Fikri Karadağ: "Ergenekon ismini hiç duymadım"

    Bugünkü duruşmada söz alan tutuklu sanıklardan Kuvayı Milliye Derneği Başkanı Emekli Kurmay Albay Mehmet Fikri Karadağ, "Basının yalan, yanlış yazdığı haberlerle ilgili bilgi vermek istiyorum" dedi.

    "Ergenekon ismini hiç duymadığım halde bu örgütü kurmak veya yönetmek iddiasıyla karşı karşıya kalmış durumdayım zaten" şeklinde konuşan Karadağ, bu yetmezmiş gibi bazı haberlerle de yıpratılmaya devam edildiğini savundu.

    Dünkü bir gazetede, "Üzeyir Garih'in katilinin kendisinin askeri olduğu" yönünde haber yer aldığını söyleyen Karadağ, Sakarya Kışlası'nda tugay komutan yardımcısıyken 1998 yılının Mayıs ayında Harp Akademilerine geçtiğini söyleyerek, 2001'de Harp Akademilerinde görev yapmakta olduğunu anlattı.

    Mumcu'dan mahkemeye Umut Operasyonu belgesi

    İşçi Partisi (İP) Genel Başkanı Doğu Perinçek ve diğer İP'li yöneticilerin avukatı, öldürülen gazeteci Uğur Mumcu'nun ağabeyi ve İP Genel Başkan Yardımcısı Avukat Ceyhan Mumcu da duruşmada söz aldı.

    "Umut Operasyonu" davasına ait bazı belgeleri mahkemeye sunan Mumcu, o davada silahların elde edildiği sanıkların hazırlık soruşturması ile emniyette bu suçlarını kabul ettiklerini ve işkenceye uğramadıklarını söyledi.

    Söz konusu sanıkların cezaevinden dilekçe yazıp pişmanlık yasasından yararlanmak istediklerini söylediklerini anlatan Mumcu, yakalanmalarından 5 ay kadar sonra baskı gördüklerine dair beyanlarının Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı'ya götürüldüğünü ifade ederek, "5 ay sonra avukat elinde bir raporla çıkageldi" şeklinde konuştu.

    Prof. Dr. Fincancı'nın bu raporu sanıkları görmeden, muayene etmeden ve kendisine gelen bilgilere göre düzenlediğini ileri süren avukat Mumcu, daha sonra sanıkların pişmanlık yasasından yararlanma taleplerinden vazgeçip bir daha da konuşmadıklarını anlatarak, "Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok ve Ahmet Taner Kışlalı cinayetlerini kimin işlediği konusunda toplum elde ettiği bir fırsatı kaçırdı" dedi.

    Ceyhan Mumcu, Fincancı'nın "Ergenekon" davasının müdahili olduğunu da hatırlattı.

    Mumcu ayrıca, Fincancı'nın, Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu (ATİK) Kongresine davet edildiğini belirterek, bu kongrenin sonuç bildirgesinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine ifadeler yer aldığını anlattı.

    Mumcu, Fincancı hakkında bu konuya ilişkin bir soruşturma açılıp açılmadığını sordu. Avukat Mumcu, "Umut Operasyonu" davasında kardeşi Uğur Mumcu'nun ölüm kararını veren örgüt liderini kendisinin sorgulayamadığını söyledi.

    İddianamenin duruşmada okunması konusuna da değinen Mumcu, "Umut Operasyonu", "Neşter Operasyonu" ve "Vurgun Operasyonu" davalarında da iddianamelerin duruşmada okunmadığını kaydetti.

    "Umut Operasyonu" davasında Cumhuriyet Gazetesinin yanlarında yer alması ve manevi destek için müdahil olmasını dilediklerini anlatan avukat Mumcu, fakat bu gazetenin "Umut Operasyonu" davasına müdahil olmadığını anlattı.

    Mumcu, Cumhuriyet Gazetesinin "Ergenekon" davasına müdahil olduğunu hatırlatarak, "Bugün bu davaya müdahil olmaları ile bazı sanıkları örseleyip incitiyorlar. Cumhuriyet Gazetesinin avukatları müdahilliği çok sevdi" dedi.

    Ara kararlar

    Bu talepler ile Cumhuriyet savcısının beyanlarının alınmasının ardından verilen aradan sonra Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, mahkemece alınan ara kararları açıkladı.

    Mahkeme Heyeti, tutuklu sanıklardan Kemal Kerinçsiz'in avukatının taleplerine ilişkin, dosyanın sanıklarıyla ilgili herhangi bir ortam dinlemesi yapılıp yapılmadığı, yapılmışsa bununla ilgili belge ve konuşma dökümlerinin gönderilmesi için İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılmasına karar verdi.

    Yine Kerinçsiz'in avukatının istemleri doğrultusunda, Ümraniye'de ele geçirilen bombalar üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yapılması yönündeki talebi değerlendiren Heyet, bu konudaki resmi bilirkişi listesinin, İstanbul Adli Yargı İlkderece Adalet Komisyonu Başkanlığından istenmesini, bu liste geldiğinde de bilirkişi incelemesi konusunun düşünülmesini hükme bağladı.

    Heyet, aynı avukatın talepleri üzerine Başbakanlık MİT Müsteşarlığına yazı yazılmasını kararlaştırarak, Tuncay Güney hakkında bu kurumca herhangi bir tahkikat yapılıp yapılmadığının sorulmasına ve söz konusu yazıya 7 Aralık 2008 tarihli internet çıktısının da eklenmesine karar verdi.

    Kemal Kerinçsiz'in istemlerini de değerlendiren Heyet, sanıklardan Muhammet Yüce ve Selim Akkurt'un dinlenen telefon görüşmelerinde bazı öldürme planlarından bahsedildiği anlaşıldığından, bu konuda herhangi bir idari ve kolluk önlemi alınıp alınmadığının ve bir soruşturma yapılıp yapılmadığının İstanbul Emniyet Müdürlüğü'nden sorulmasını kararlaştırdı.

    Kerinçsiz'in talebi doğrultusunda iddianamede bahsedilen ancak bunlarla ilgili sevk maddesi düzenlenmeyen olayların hükümle birlikte değerlendirilmesini de kararlaştıran Heyet, İP'li sanıkların avukatı Ceyhan Mumcu'nun taleplerine ilişkin, mahkemeye sunduğu belgeler incelenerek, gelecek oturumlarda karar verilmesine hükmetti.

    Mahkeme Heyeti, tutuklu sanıkların bu hallerinin devamına karar vererek, bir sonraki duruşmayı 18 Aralık Perşembe günü saat 09.30'a bıraktı.



    VELİ KÜÇÜK'ÜN SORGUSU

    Susurluk

    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada yapılan çapraz sorgu sırasında, tutuksuz sanıklardan Ali Yasak'ın avukatı Şevket Küçük, Susurluk kazasındaki çanta konusunda müvekkili hakkında dava açıldığını belirterek, Veli Küçük'e, "Yasak'ı kazadan önce mi, sonra mı tanıyorsunuz?" diye sordu.

    Veli Küçük de kazanın 1996 yılında olduğunu belirterek, Yasak'ı da 1998 ya da 1999 yıllarında bir lokantada tanıdığını söyledi.

    Avukat Küçük'ün, çantadan haberi olup olmadığını sorduğu sanık Küçük, "Çantadan baştan beri haberim yok. Ali Yasak'ı bu çantayı almak üzere kaza yerine gönderdiğim iddiası var. Ali Yasak'ı tanımıyorum ki çantayı almaya göndereyim" dedi.

    "Gürbüz Çapan'ı tanıyor musun?"

    Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel de Küçük'e, eski Esenyurt Belde Belediye Başkanı Gürbüz Çapan'ı tanıyıp tanımadığını sordu.

    Küçük, Çapan ile Kemal Özden'in davet ettiği bir yemekte tanıştıklarını, daha sonra görüşmediklerini ve telefonunu da bilmediğini söyledi. Pekgüzel'in, "Vecdi Çapan'ı tanıyor musunuz?" şeklindeki sorusu üzerine de Küçük, bu kişinin soyadı "Çapa" dedi.

    Aynı savcının İzmir'de öldürülen İbrahim Çiftçi'yi tanıyıp tanımadığını sorduğu Küçük, Çiftçi'yi tanıdığını söylemediğini belirterek, bu kişinin ismini Yalçın Tanfer'in oğlu Osman Tanfer'den duyduğunu kaydetti.

    "Tuncay Güney ile aranızda husumet var mı?"

    Savcı Pekgüzel'in "Tuncay Güney ile aralarında bir husumet bulunup bulunmadığını" sorması üzerine de Küçük, bunu savunmasında açıkladığını belirtti.

    Küçük, aynı savcının, "Tuncay Güney ile sizi tanıştıran Necmettin Ergenekon mu?" şeklindeki sorusunu ise "Açıkladım" diye yanıtladı.

    Pekgüzel'in, "ABD'ye gittiğinizde Güney'i telefonla aradınız mı, telefonun numarasını nereden buldunuz?" şeklindeki sorusuna da Küçük, "Savunmamda söyledim" karşılığını verdi.

    Küçük, Savcı Pekgüzel'in "Tuncay Güney, Bilecik'te sizi ziyaret etti mi?" sorusu üzerine, Güney'in kendisini ziyaret ettiğini hatırlamadığını ifade ederek, bunu savunmasında belirttiğini anlattı.

    Küçük, Pekgüzel'in, Hüseyin Tepekal'ı tanıyıp tanımadığı yönündeki sorusuna da tepki göstererek "Bu sorular yönlendirme sorusu mu öğrenmek istiyorum. Ona göre cevap vereceğim" dedi.

    Pekgüzel de sorularının yönlendirmeyi amaçlamadığını anlatarak, isterse Küçük'ün bu sorulara cevap vermeyebileceğini belirtti. Küçük, bunun üzerine soruyu yanıtlamadı.

    "Sırnaşık hareketleri ile tanıdım"

    Küçük, "Tuncay Güney'i ne zaman tanıdınız" şeklindeki soruya, "Emin olmamakla birlikte 1991-92 yıllarında tanımış olabilirim. Sanki zannediliyor ki Tuncay Güney, benim adamın hergün benim yanımda gibi. Oysa 3-5 ay da bir beni arardı. Sırnaşık hareketleri ile tanıdım" şeklinde yanıtladı.

    Muzaffer Tekin sorusu

    Savcı Pekgüzel'in, "Sanıklardan Muzaffer Tekin, Batı Trakya Dergisi'nde hangi sıfatla bulunuyordu?" sorusu üzerine de Küçük, mahkeme başkanlığına verdiği dilekçede bu konuyu açıkladığını, savcının buradan alıp okuyabileceğini söyledi.

    Küçük, Savcı Pekgüzel'in "Ahmet Cinali'yi tanıyor musunuz?" sorusu üzerine de bu kişiyi bilmediğini anlattı.

    "Saçan ile aranızda husumet var mı?"

    "Eski İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürü Adil Serdar Saçan ile aralarında herhangi bir husumet olup olmadığı"da sorulan Küçük, savcı Pekgüzel'e yönelik olarak "Savunmamı dinlememiş herhalde. Açıklama yaptım" diye konuştu.

    Pekgüzel'in, ajandasındaki notlar arasında avukat Behiç Aşçı'nın ölüm orucu eylemi nedeniyle 45 kiloya kadar düştüğü şeklindeki yazılar bulunduğunu söylediği Veli Küçük, "Sayın savcının sorusunu geri almasını teklif ediyorum. Ajandalarımın yayımlanmaması konusunda Genelkurmay Başkanlığı'nın yasağı olmasına rağmen açıklama yapıyor" dedi.

    Pekgüzel de kendisinin sorduğu ajandayla ilgili herhangi bir yasak olmadığını belirterek, Genelkurmay Başkanlığı'nın, Veli Küçük'ün görevde olduğu dönemdeki ajandalarıyla ilgili bir yasağı bulunduğunu söyledi. Küçük de bunun üzerine "Cevap vermiyorum" dedi.

    Küçük'ün avukatının beyanları

    Cumhuriyet savcılarının soruları sırasında söz alan Veli Küçük'ün avukatı Tayfun Ilıca, iddia makamının müvekkiline dün sorularını yönettiğini belirterek, "Dün akşam ne oldu? Yeniden mi dosyasına çalıştı da soru soruyor? Her duruşmada yeniden başa dönülüp soru mu sorulacak?" diye konuştu.

    Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün de bunun üzerine, bu konudaki yasa maddesinin açık olduğunu belirterek, sanığa tekrar soru sorulabileceğini dile getirdi.

    Savcılardan Mehmet Ali Pekgüzel de Küçük'ün savunmasının dün bitmeyeceğini düşündüklerini, bu nedenle kendisine bugün de soru sormaya devam ettiklerini anlattı.

    Küçük de savcıların sorularının bittiğini söylediğini ifade ederek, bu durumu kabul etmediğini söyledi.

    "JİTEM'i siz mi kurdunuz?"

    Küçük, Pekgüzel'in, "JİTEM'in kuruluşunu siz mi yaptınız?" sorusu üzerine de jandarma komutanlığında görev yaptığını belirterek, bunun bu kurumdan sorulabileceğini kaydetti.

    Veli Küçük'ün avukatı Tayfun Ilıca da kurulan teşkilatın JİTEM olmadığını, jandarma istihbaratıyla ilgili bir teşkilat olduğunu ve yasaya uygun olarak kurulduğunu söyledi.

    Ilıca, bu teşkilatın meclis kararıyla kurulduğunu, dolayısıyla müvekkilinin böyle bir teşkilat kuramayacağını ifade ederek "Siz mi kurdunuz?" şeklindeki sorunun yanlış anlamalara yol açacağını kaydetti.

    Cem Ersever'in ölümü

    Savcı Mehmet Ali Pekgüzel, daha sonra Veli Küçük'e "Cem Ersever'i tanıyor musunuz, ölümü ile ilgili bilginiz var mı?" diye sordu. Küçük de "Buna daha önce cevap verdim ve tanıdığımı söylemiştim" dedi.

    Cumhuriyet savcısı Nihat Taşkın da Hanefi Avcı'nın, Sami Hoştan, Ali Fevzi Bir, Abdullah Çatlı, Hadi Özcan gibi kişilerin Veli Küçük ile irtibatlı olduğunu söylediğini belirtti.

    Bunun üzerine Veli Küçük, Susurluk konusunda bununla ilgili açıklama yaptığını ifade ederek, "hiçbir hileye yer vermeyecek olan şanlı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bu konuyu incelediğini" söylediğini anlattı. Küçük, "Hanefi Avcı'nın bu düzmece, sahte ifadeleri verdiği açık açık ortadadır" dedi.

    Savcı Taşkın, Nuri Ergin'in "Bu devlet bana Mustafa Duyar'ı öldürttü", kardeşi Vedat Ergin'in de "Bizi Veli Küçük'e sorun" dediğini hatırlatarak, Küçük'e bu kişileri tanıyıp tanımadığını sordu.

    Küçük de "Kendilerinden sorsunlar, savcıların onları nasıl yönlendirdiklerine ilişkin dilekçeleri dosyalarda mevcuttur" şeklinde konuştu.

    Veli Güney sorusu

    Mahkeme Heyeti üyelerinden Hasan Hüseyin Özese'nin "Tuncay Güney ile ne zaman tanıştınız?" şeklinde sorusuna Küçük, "1990-1991 olabilir" yanıtını verdi.

    Küçük'ün, "Tuncay'ın benim personelimmiş gibi devamlı yanımda kaldığı zannediliyor" demesi üzerine Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, "Siz de buna açıklık getirin" dedi.

    Küçük de bunun üzerine, "Tuncay Güney, 'Veli Paşa ile konuşuyorum' havasını yaratmak için 3-5 ay ara ile beni arar. Bu konuşmalarda Güney'i terslerdim, azarlardım. Güney ile 5-10 kere yan yana gelmişizdir, samimi arkadaşım gibi değil. Güney bana yardımcı olmak için istihbarat bilgisi verir, ancak verdikleri bilgilerin hiçbir şeye benzemediğini söyledim. Hele cip meselesi olduktan sonra da görüşmeyi koparttım. En son emekli olduktan sonra 2000 yılında gördüm" dedi.

    "Patrikhaneye gitmeye devam edeceğim"

    Küçük, iddiaların aksine sinagoga değil, Türk Ortodoks Patrikhanesi'ne gittiğini ve gitmeye devam edeceğini belirterek, üye hakim Hasan Hüseyin Özese'nin "Takma adınız var mı?" şeklindeki sorusuna "Hayır" yanıtını verdi.

    Hakim Özese'nin isteği üzerine emekli olduktan sonra yaptığı işleri anlatan Küçük, önce güvenlik şirketi kurduğunu, bir süre Endi Mağazaları'nın yönetim kurulu üyeliğini üstlendiğini, bir ara da emlak işinde danışmanlık yaptığını, ancak bunu "beceremediğini" söyledi.

    Bilecik'teki fabrika

    Azeri bir firmaya da çimento fabrikası kurulması için danışmanlık yaptığını anlatan Küçük, bu fabrika ile ilgili kendisine yöneltilen soruları da yanıtladı.

    Küçük, Bilecik'teki köyünü kalkındırmak için ve ham maddenin bu bölgede bulunduğunun tespit edilmesi üzerine çimento fabrikasının burada kurulmasına karar verildiğini kaydetti.

    Savcılığın, aleyhindeki propagandaların etkisinde kalarak bu konuyu araştırdığını savunan Küçük, "Ben yabancılara arazi vermem. Toprağımı satmadım. Sermayesini dışarıdan getirerek 250 bin dolarlık iş sahası açmaya çalıştım. Burası stratejik bir yer değil. Fabrikayı ben kurmadım, devlet kurdurdu. Stratejik yer konusunda ben daha hassasım, askeri bölgeye 18 kilometre daha uzakta bu fabrika" dedi.

    Savcı Pekgüzel'in, "fabrikanın orman arazisinde kurulup kurulmadığı" yolundaki sorusuna cevap vermeyen Küçük, üye hakim Özese'nin "Süleyman Esen'i tanıyor musunuz?" sorusunu da "Hayır" yanıtını verdi.

    Can Ataklı'nın işten çıkarılması

    Tutuklu sanık Veli Küçük, gazeteci Can Ataklı'nın çalıştığı Business Channel'dan çıkartılmasına ilişkin de "dostu ve arkadaşı olan Emin Şirin'in, Ataklı'nın işten çıkartıldığını söylemesi üzerine, tekrar işe alınması konusunda Şirin'le konuştuklarını, Ataklı'nın çalıştığı iş yerinin sahibi olan Hayrettin Ertekin'i tanımadığını" söyledi.

    Sami Hoştan'dan Abdullah Çatlı sorusu

    Duruşmada söz alan Sami Hoştan da Hanefi Avcı'ya, Ataköy'de Abdullah Çatlı ile bir araya gelip gelmediğinin sorulmasını istedi. Kendisinin de bu görüşmede bulunduğunu belirten Hoştan, Avcı'nın duruşma salonuna getirilmesini talep etti. Mahkeme Heyeti Köksal Şengün de "Gelince sorarsın" diye konuştu.

    Başkan Şengün, tutuklu sanıklardan Abdulmuttalip Tonçer'i duruşma salonundan çıkardı. Duruşmada, daha sonra çapraz sorgusu biten Veli Küçük'ün avukatları savunma yaptı.



    İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına, tutuklu yargılanan 44 sanıktan 38'i katıldı. Ayrıca tutuksuz sanıklardan Güler Kömürcü Öztürk ile Rafet Arslan da duruşmada hazır bulundu.

    Küçük, savcılardan gelen soruların tamamına yakınına bu soruları dünkü duruşmada yanıtladığı gerekçesiyle cevap vermedi. Küçük'e şu sorular soruldu:

    -Kamuoyunda JİTEM olarak bilinen kurumu siz mi kurdunuz?
    -Adil Serdar Saçan ile aynı bölgede çalıştın mı?
    -Behiç Aşçı'nın açlık greviyle ilgili ajandandaki notlar ile ilgili bilgi verir misin?
    -Doğan Aybaş ve bazı kişilerle ilgili ses kaydı yaptın mı?
    -Cem Ersever'i tanıyor musun? Ölümüyle ilgili bilgi sahibi misin?
    -Tuncay Güney ile aranızda husumet var mı?
    -Tuncay Güney ile nasıl tanıştınız?
    -ABD'deki Tuncay Güney'i aradınız mı? Aradıysanız nasıl aradınız?
    -Hanefi Avcı ifadesinde "Abdullah Çatlı, Sami Hoştan gibi kişilerin Veli Küçük ile bağlantısı vardı. Ama Küçük konumu itibariyle takibe alınmadı" şeklinde ifade verdi. Bu konu hakkında ne diyorsunuz?
    -Nuri Ergin ve Vedat Ergin, Uşak Cezaevi'nde kaydedilen görüntülerinde "İsterseniz Veli Küçük'e sorun" diye sözler sarfetti. Bu konuda ne diyorsunuz?

    Veli Küçük, savcılardan gelen bu soruların büyük bir bölümünü ya yanıtlamadı ya geçen celse cevap verdiğini söyledi, ya da "Sorularda adı geçen muhattaplarına sorun" şeklinde yanıtlar verdi.

    Salona 23 bin kişi giriş yaptı

    Bu arada, duruşma salonunun bulunduğu binanın girişindeki kapıya konulan x-ray cihazının tespitlerine göre, davanın başladığı günden itibaren duruşma salonuna 23 bin kişi giriş yaptı.

    Tutuksuz sanıklar, avukatlar, basın mensupları ve izleyicilerin kullandığı bu cihazdan geçen söz konusu kişiler, aynı gün içinde birçok kez salona giriş yapabiliyor.

    Mahkeme Heyeti, Cumhuriyet savcıları ve tutuklu sanıkların kullanmadığı cihaz, duruşma salonuna girenleri her seferinde kayıt altına alıyor.
    Sıradaki Haberadv-arrow
    Sıradaki Haberadv-arrow